Buradasınız
Patronun Ayak Oyunu Küflü Pasta
İzmir’den bir eğitim emekçisi

Bir arkadaşım aradı. Arkadaşım İşçi Dayanışması gazetemizin bir okurudur. Bu nedenle beni aradı ve kardeşinin yaşadığı sorunları anlattı. Anlattıklarının UİD-DER web sitesine yayınlanmasını istedi.
Arkadaşımın kardeşi 37 yaşında bir kadın işçidir. 15 gün önce askeriye içerisindeki kafede işe başlamış. Askeriyenin kafelerini bir taşeron özel şirket işletiyor. İşe başladığında sigorta girişi yapılmamış. Günde 13 saat çalıştırılmış. Kafede satılan bütün yiyecekler dışarıda başka bir yerde üretiliyormuş. Aynı taşeron patronu, ilk işe başladığı gün ona “ürünler geldiğinde üretim ve son kullanım tarihlerini sen yazacaksın” demiş. Oysa getirilen ürünlerin üretim ve son kullanım tarihinin üretilen yerde yazılması gerekiyor. Son kullanım tarihi geçse bile ürünlerin satılabilmesi için böyle bir yöntem bulmuş patron.
Taşeron patronu günde 13 saat çalıştırdığı bu işçiye, her gün, “sen bu işi hak ediyor musun?” diye soruyormuş. 15 gün sonra ise “sen müşteriye küflü pasta sattın” bahanesiyle işten çıkartmış bu kadın işçiyi. “Sigortamı da yaptırmadınız. 15 günlük sigortamı gösterin” dediğindeyse “git istediğin yere şikâyet et. Sigortanı göstermem” demiş patron. “Küflü pasta sattın” işten atmanın bahanesi aslında. Aynı patron yeni bir işçiyi işe almış hemen. Her işe aldığı işçiyi 15 gün sigortasız çalıştırıp işten atıyor.
Arkadaşımın kardeşi için anlattıkları yalnız kardeşinin yaşadığı sorunlar değil. Türkiye’de milyonlarca işçi bu şekilde sigortasız çalıştırılıyor. Sigortasız çalıştırılan bir işçi sigortasının yapılmasını istediğinde patronlar aynı şekilde “istediğin yere şikâyet et” derler. İş mahkemeleri patronlar sınıfının birer sözcüsü gibi davranırlar işçilere karşı. Ayrıca işçilerin dava açmasının önünde sayısız engellere yenilerini eklediler. Üstelik bir işçinin gasp edilen haklarını kazanabilmek amacıyla dava açabilmesi için karşılaması gereken mahkeme masrafları da az buz değil. Patronlar sınıfının gelmiş geçmiş en azılı hükümetlerinden biri olan AKP’nin, işçilerin kazanılmış haklarına dönük saldırılarından biri de arabuluculuk oyunuyla işçilerin dava açmasının önünü fiilen kesmek oldu. Tüm bu saldırılara karşı işçilerin tek kuruşu için bile haklarının peşine düşmesi gerekiyor.
Sigortasız çalıştırılan işçiler, sözde işçilerin hakkını koruyan SGK’nın 170 hattını aradıklarında işçinin şikâyet kaydını oluşturmamak için kırk dereden su getiriyorlar. Ama aynı SGK şehrin merkezlerindeki billboardlara “sigortasız çalışma, hayatını karartma” diye kocaman boyutlarda afişler astırmayı biliyor. Sigortasız çalıştırılan bir işçi 170 hattını aradığında saatlerce telefonun düşmesini bekliyor. Nihayet karşıdan cevap veren biri çıktığında da pek sonuç alamıyor. Çünkü çağrı merkezinde çalışanlara söyleyecekleri yalanlar adeta ezberletilmiştir. Arayan işçiye “şikâyet etsen yıllarca uğraşman gerekiyor. Sen en iyisi git işverenle uzlaşmaya çalış” derler. Sigortasız olarak işçi çalıştırmış patronlar, şikâyetçi olan işçinin yüzüne bile bakmıyor. Patronlar çok iyi biliyorlar bir işçinin tek başına yalnız ve güçsüz olduğunu.
Bir işçi patronlar karşısında tek başına gerçek anlamda hiçbir şeydir. Ancak örgütlü bir işçi patron karşısında tek başına bile mücadele ettiğinde asla yalnız değildir. Örgütlü bir işçi haklarını bilir. Var olan haklarını korumak için mücadele eder. Yeni haklar elde etmek için işçi kardeşleriyle birlik olur örgütlü işçi. İşyerinde sendika yoksa sendikayı sokmak için mücadele ederler örgütlenen işçiler. İşyerinde sendika varsa sendikanın güçlenmesi için de mücadele verirler. Örgütlü işçiler patronlar sınıfının işçi sınıfını nasıl sömürdüğünü ve biriktirdikleri servetlerinin tamamının işçilerden çaldıkları artı-değer sayesinde sağlandığını çok iyi bilirler. Kendi sınıfının bilincine erişen işçi patronsuz, sömürüsüz, sınırsız ve özgür bir yeryüzü için mücadelenin bir neferi olur.
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...