Buradasınız
“Sağlığınız Mutluluğumuzdur”
İzmir’den emekli bir işçi
“Sağlığınız mutluluğumuzdur!” Bu cümleyi okuyunca denizde sırt üstü kulaç atıyormuş gibi mest olmamak elde değil! “Kim bu bizi bizden çok düşünen, bizi bizden çok seven?” diyeceksiniz. Haklısınız. Bu sözleri bize bir yakınımız, bir arkadaşımız ve sınıf kardeşimiz söylese samimiyetinden zerrece şüphemiz olmaz. Amma ve lâkin bu aynı sözler sermaye sınıfı tarafından söylendiğinde, göze ve kulağa ne kadar hoş gelse de şüphe duymamak için sinirlerimizin tamamının alınmış olması gerekir. Ya da hiç hastaneye gitmemiş olmalıyız. Sermaye sınıfı bize mutluluktan söz ettiğinde bize dibine kadar mutsuzluğu yaşatır.
Evet, hastanenin girişinde güzel cümleler yazılı. İnsanlığımıza dair zerrece ihtimam görmediğimiz hastanelerde aklımızla alay edercesine bu cümleler gözümüze sokuluyor. Hastanelerde yaşadığımız sorunlardan birini de yeğenim ve doğum yapan eşi yaşadı. Yeğenimin kendi anlattıklarından dinleyelim:
“Dayı, eşimin günü yaklaşmıştı. Sancısı çoktu. Gittikçe de arttı sancısı. Yakındaki doğum hastanesine götürdük. ‘Boş yatak yok, bir yatakta 3-4 hasta yatıyor’ dediler, yatırmadılar. Ama muayene eden doktor ‘suyu azalıyor, bebeğin hayati riski var’ dedi. Panik olduk. Ne yapacağımızı şaşırdık. ‘Peki, ne yapacağız?’ diye sordum. Doktor ‘acile götürün’ dedi. Acile gittik. Muayene etti doktor. ‘Bebeğin durumu iyi. Ama siz yine de isterseniz başka bir hastaneye götürün’ dedi. ‘Hem bebeğin durumunun iyi olduğunu söylüyorsunuz. Hem de başka bir hastaneye götürün diyorsunuz. O zaman acilde yatış yapın’ dedim. Doktor ‘ama bu hastanede yer yok. Burası acil servis. Bir iğne yapsın hemşire evinize götürün. Poliklinik bölümünü takip edin. Boş yatak olduğunda getirin. Suriyeliler çok çocuk doğuruyor. Yatakların çoğunda Suriyeliler yatıyor. Burası acil servis’ dedi. Sinirlerim alt üst oldu. Eşim çok korktu. O gün doğum hastanelerinin hangisine gittiysek aynı sözleri duyduk. ‘Boş yatak yok. Bir yatakta 3-4 hasta yatıyor. Başka hastaneye götürün’ sözlerini duymaktan sinirlerim gerildikçe gerildi. Eşim hastane hastane dolaşmaktan takatsiz kaldı. Gitmediğimiz devlet doğum hastanesi kalmadı. Hepsinde aynı sözler: boş yatak yok. Bir yatakta 3-4 hasta yatıyor. Suriyelilerle dolu hastane demelerinden bıktık. Su boşalması olduğu için de sürekli ilk gittiğimiz doktorun söylediklerini tekrarlıyorlardı. Eşim bebeğe bir şey olacak diye panik halindeydi. Ben de aynı paniği yaşıyordum. Bir yandan ilk muayene eden doktorun bizi panikletmesini, bir yandan acil servisteki doktorun bebeğin durumunun iyi olduğunu söylemesini konuşarak eve döndük. Beş gün üst üste hastanelerde süründük. Eşimin sancısı hiç azalmadı. Beş gün boyunca bir saat bile uyuyamadı. Bir tanıdığın yardımıyla hastaneye yatırdık eşimi. Bebeğin hayati tehlikesi olduğu söylendi. İki saat sonra sezaryenle doğmuş oldu bebek. Tanıdığın yardımı olmasaydı bebeği kaybedecektik. Bebeğimiz doğdu. Sağlığı iyi. Ama eşimin psikolojisi bozuldu.”
Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, işin aslı devlet hastanelerinin ve sağlık bütçesinin yetersizliği olduğu halde kabahat yine kolayca Suriyelilere yıkılıyor. Suriyeliler olsun olmasın sağlık çalışanlarıyla hasta ve hasta yakınları arasında tartışmanın, kavgaların, şiddetin yaşanmadığı gün yok. Sahibinin sesi sermaye medyası sorunları bireysel, münferit göstermeye çalışıyor. Irkçılıksa maymuncuk anahtarı gibi hastanede, sokakta, otobüste kısacası her yerde kullanılıyor. Sermaye sınıfı perde arkasından üflüyor. Medyasıysa bu ırkçılığı zihnimize görünmez zehirli çivi gibi çakıyor. Bütün kötülüklerin anası olarak Suriyelileri gösteriyorlar. Elbette yersen. Üstelik iktidar da yıllardır sağlık sistemini ne muhteşem hale getirdiğinin, kapasiteyi ve kaliteyi arttırdığının propagandasını yapıyor! Bize sağlığımızın onların mutluluğu olduğu yalanını tekrarlayıp duruyorlar. Tabii yersek…
Sağlıklı ve mutlu olmamız sömürücü sınıf egemen olduğu müddetçe imkânsız. Gerçek manada sağlıklı ve mutlu olabilmemiz için çıkar savaşlarının son bulduğu, dünya üzerinde açlığın ortadan kalktığı ve tüm insanların kardeşçe yaşadığı bir dünyada mümkün olacak. İşte o zaman kuşların şarkı söylediği, güneşin ısıttığı, bulutların beyaz şemsiye, rüzgârın yelpaze yaptığı, denizin masaj yaptığı bir dünyada yaşıyor olacak insan soyu. Yani herkesin ürettiği ve herkesin hem üretilenlerden hem de dünya nimetlerinden ortak istifade ettiği bir dünya mümkün olacak. Nâzım Ustanın ifadesiyle dünyaya gelenler eşit şartlarda gelecek. İşte o zaman yaşam da ölüm de adil olacak.
İnsanca Yaşamak İstiyor
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- 30 Kasımda KESK tarafından Ankara’da düzenlenecek miting öncesi 2021 Tüm Emekliler Sendikası çeşitli kentlerde “Emekliler Ankara’ya Yürüyor” başlıklı basın açıklamaları gerçekleştirdi. Tekirdağ’da Hasan Ali Yücel Meydanı’nda gerçekleştirilen...
- Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı yeraltında ve yer üstünde eylemler yapan Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve Tes-İş Sendikası üyesi işçiler, Enerji Bakanlığıyla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması...
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...