Buradasınız
Sermayenin Ucuz İşgücü: Üniversite Mezunları
Ankara’dan genç bir işçi
İşsizliği, yoksulluğu ve ekonomik krizi en ağır şekilde yaşayan ve bunların yarattığı psikolojik sorunlarla boğuşan bir kesim de işçi sınıfının gençleri. Hayatlarının en verimli yıllarını, yeniliğe ve dönüşüme açık oldukları zamanlarını, işsizlikten dolayı ceplerinde beş paraları olmadan geçiriyorlar. Daha iyi bir iş bulmak ve rahat yaşamak için üniversiteye gidenlerin de durumu pek farklı değil. Bu gençler güzel hayallerle geldikleri üniversitelerden mezun olduklarında “kariyerli hayatlara” atılmak istiyorlar. Daha iyi işlerde, daha dolgun maaşlar almak istiyorlar. Üniversiteyi bu isteklerinin karşılanmasında aşılması gereken en önemli dönemeçlerden biri olarak görüyorlar. Lakin mezun olduklarında gerçekler beklentilerinin yanından bile geçmiyor, hayallerinden çok farklı oluyor.
Mezun olduktan sonra karşılaşılan ilk zorluk alanında iş bulmak oluyor. Bunu kolaylaştırmak için dil kurslarına ya da farklı alanlarda kurslara gidiliyor. Bunlarla da iş bulmanın o kadar kolay olmadığını fark ettiklerinde yan dal ya da yüksek lisans yaparak kendilerini daha da donanımlı hale getirmek istiyorlar üniversite mezunu işsizler. Tabi ki bunları da imkânı olanlar yapabiliyor. Bunlara rağmen bırakın kariyerli bir işe sahip olmayı, temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir işe bile sahip olamıyorlar. Bugün işsiz gençlerin dörtte biri üniversite mezunu. Yüz binlerce mezun bırakın kendi alanında iş bulmayı, geçimini sağlayacak bir iş dahi bulamıyor. Bugün Türkiye’de üniversite mezunu olan ve olmayan, milyonları aşan işsiz genç nüfus var. Bu ortam gençler için umutsuzluk ve dört duvar arasında çıkışsızlık anlamına geliyor.
Durum böyle olunca da patronlar için her koşulda çalışabilecek kalifiye işsizler birikiyor. İşsizler ordusu büyüdükçe patronlar da hem işe alımlarda hem de çalışma şartlarında istedikleri değişikliği yapıyorlar. Ne de olsa örgütsüz ve ne iş olursa yaparım diyen milyonlarca genç işsiz var. Bu ortamda çalışma saatlerini ve verilen ücreti belirlemede elleri daha da rahat oluyor patronların. İşe alımlarda işle ilgisi olmasa da yaş kotaları ve belirli bölümlerden mezun olma şartı getirebiliyorlar. Belirli süreli iş sözleşmeleriyle gençleri her türlü çalışma koşullarına zorlayabiliyorlar. Günde 10-12 saati bulan çalışma saatleriyle, asgari ücretle çalıştırabiliyorlar.
Bu çalışma şartları ve belirli süreli iş sözleşmeleri benim de son altı ayda üç tane işyeri değiştirmeme sebep oldu. Şu anda çalıştığım işyerinde de durum pek farklı değil. Burası talaşlı imalat yapan bir işyeri. İş ilanında “mühendis aranıyor” diye belirtilmişti. Yapılacak iş mezun olduğun bölümle ilgisi olmasa da çalıştığım işyerinin patronu özellikle belli bölümlerden mezun işçi alıyor. Neden bu şartı getirdiğini ise işe başlayınca anladım. Atölyedeki çalışanların neredeyse hepsi mühendislik fakültelerinden mezun. Bazısının ilk işyeri, bazısı ise uzun işsizlik sürecinden sonra ancak burayı bulmuş. Burası özellikle üniversiteden yeni mezun olmuş ve tecrübesiz işçi aradığından birçok işsiz genç işe başvuruyor. İşe girişlerde insan kaynakları, “siz genç mühendisleri yetiştirmek için alıyoruz. Burada sizi geliştirip, donanımlı hale getireceğiz. Hatta bunun yanında size belli bir ücret de vereceğiz” diyerek işçiyi en baştan vereceği ücrete razı olmaya zorluyor. Belli ücret dediği de asgari ücret oluyor. Uzun bir işsizlik döneminden sonra bu şartları kabul etmeme gibi bir lüksümüz olmuyor.
Atölyenin temizliğinden tutun da tezgâhlarda yapılacak işin takılıp sökülmesine kadar her işi yapıyoruz. Yapılan işleri küçümsediğimden ya da basite aldığımdan değil ama bu işleri yapmak için neden özellikle üniversite mezunu ve özellikle de mühendisler çalıştırıldığını merak ediyor insan. Atölye, işe giriş ve çıkışlarda sirkülasyonun yüksek olduğu bir yer. Düşük ücret ve uzun çalışma saatlerinin yanı sıra bir de sürekli mobinge maruz kalıyoruz. Bu şartlara dayanamayanlar işten çıkıyor. “İşsizken kafam daha rahattı” diyeni bile duydum. Bu ortamın patron için her türlü kârlı bir yanı bulunuyor. Tecrübeli işçi o ücrete çalışmayacağı için patron dışarıdaki işsiz mezunları kullanarak çarkını döndürebiliyor. Atölyedeki çalışma düzenini bunun üzerine kurmuş. “İşsizler ordusundan ne kadar çok faydalanırsam o kadar iyidir” mantığı ile hareket ediyor. Yani patron bizim işsizliğimizi kullanarak daha çok kâr etmeye bakıyor: Bu şartlarda bu paraya ancak iş bulamamış ve tecrübe kazanmak hayaliyle iş arayan mühendisler çalışabilir. Patron, işçi üç ay da çalışsa her türlü kârlı oluyor. “Ne de olsa tezgâhım boş kalmıyor” diyerek her türlü dalavereyi yapabiliyor.
Türkiye’nin her şehrinde açılan üniversiteler her yıl binlerce mezun vermekte. “Bilim yuvalarımız” piyasaya durmadan ucuz işgücü yetiştiren kurumlar olarak işlev görüyor. Mevcut iktidarın iftihar tablosu olarak gördüğü “her şehirde üniversite” projesi sermaye sahipleri için çok kârlı bir proje. Her şeyin sermayenin ihtiyacı için yapıldığı bu düzende biz gençlerin neler yaşadığının hiçbir önemi yok. İster üniversite bitirmiş olalım ister olmayalım biz genç işçilerin refahını ve mutluluğunu belirleyecek olan örgütlü mücadelemizdir. İşçi sınıfının gençleri enerjilerini kapitalist düzenin çarklarını döndürmek için kullanmamalı. Gençler bu düzeni değiştirecek örgütlü işçi sınıfının parçası olmalıdır.
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
- Uyanmak İstiyoruz Güzel Bir Sabaha
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Greve Hazırlanırken Sohbetler
- Fırtınalar Yaratan Kelebekler!
- Sömürü Çarklarında Kaybolan Genç Yaşamlar
- MESEM: “Genç Eller” Üretiyor, Patronlar Sömürüyor!
- Sorunlarımız Ortak, Peki Ya Mücadelemiz?
- “Aman Çocuğum Sağa Sola Bulaşma” mı?
- “Enflasyon Canavarı”nı Üzerimize Salan Kim?
- Bir İlmek de MESEM Çıraklarından
- KYK Yurtlarında Ölmek İstemiyoruz!
- Bu Düzeni Yıkmak Boynumuzun Borcu
- Arel Üniversitesi Öğrencileri Servis Ücretine Neden İtiraz Ediyor?
- Aileler İstemese de Gençler Sorunları Görüyor
- Bizim Onlara İhtiyacımız Yok!
Son Eklenenler
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...