Buradasınız
Son 19 Yılda 28 Bin 380 İşçi Hayatını Kaybetti, Sorumlusu Kim?/I
Görüşü
İstanbul İşçi Sağlığı ve İşçi Güvenliği Meclisinin (İSİG) verilerine göre AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002’den bu yana en az 28 bin 380 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. İş Kazaları Kader Değildir, İşçi Ölümlerini Durduralım kampanyasıyla yüz binlerce işçiye ulaşan, bu yakıcı sorunu Meclisin, sendikaların gündemine taşıyan, işçileri ortak talepler ve mücadele hedefleri etrafında birleştiren UİD-DER, bu alanda da mücadelesini sürdürüyor. İSİG Meclisi’nin açıkladığı raporun ardından, UİD-DER İşçi Sağlığı ve Güvenliği Komitesi ile UİD-DER Hukuk Bürosundan uzmanlarla iş kazaları, iş cinayetleri ve önemli maddeleri sürekli ertelenen iş güvenliği yasası hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.
İSİG Meclisi, AKP iktidarları döneminde en az 28 bin 380 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini açıkladı. Bu sayının siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının işçi sınıfına yönelik politikalarıyla bağı nedir?
Türkiye’de sermaye büyüdükçe işçiler ölmeye devam ediyor. Ülkeyi bir şirket gibi yönetme anlayışıyla hareket eden siyasi iktidar sermayeyi palazlandırırken patronların iş güvenliği önlemlerini maliyet olarak görmelerini ve işçileri göz göre göre ölüme göndermelerini umursamadı. İş cinayetlerinin ardından açılan davalar yıllarca süründürüldükten sonra ödül gibi cezalarla sonuçlandı.
AKP iktidarları döneminde işçi sınıfına yönelik ağır saldırılara ve işçi katliamlarına tanık olduk. 2011’de İstanbul Esenyurt’ta Marmara Park AVM inşaatında 11 işçinin yanarak can vermesi, 2014’te Mecidiyeköy’deki Torunlar Center inşaatında asansörün 32. kattan düşmesiyle 10 işçinin hayatını kaybetmesi, aynı yıl 301 madencinin öldüğü Soma Katliamı ve 18 madencinin öldüğü Ermenek Katliamı hafızalarımızda tazedir. Fakat özellikle 2013 sonrasında, yani AKP’nin otoriterleşmesinin hız kazandığı yıllarla birlikte işçi ölümlerindeki artış dikkat çekicidir. Yıllar içinde sendikal örgütlenme daha da zayıflatılmış, baskı ve yasaklar artmış, başta yandaş sermaye olmak üzere patronlar korunup kollanarak örgütlenmek isteyen işçiler cezalandırılmış, grevler yasaklanmış, böylelikle iş cinayetlerinin önü açılmıştır. 2016’daki 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ülkede kurulan ve kurumsallaştırılan tek adam rejimi ise işçi sınıfını daha da ağır baskı altına almış, sorunlar katlanarak büyümüş, iş cinayetleri artmıştır. Bu rejim altında işçiler düşük ücretlere, hak gasplarına, işten atmalara tepki verdikleri her durumda şiddet ve baskı ile karşı karşıya bırakıldılar. Bu dönemde metal, bankacılık ve finans, taşımacılık ve petrokimya sektörlerinde pek çok grev yasaklandı. 2020’de Şişecam’a bağlı Soda Sanayi’de bile grev “genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden” yasaklandı! Madencilerin ve metal işçilerinin Ankara yürüyüşleri polis şiddetiyle engellendi. Yakın zamanda Bel Karper işçileri Valilik önünde “süpür” emriyle zulme uğradı…
Oysa İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu AKP iktidarı döneminde çıkarıldı ve iş cinayetlerini önleyeceği propagandası yapıldı…
Haziran 2012’de çıkartılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, aslında iş kazalarının artmasına yönelik tepkileri yatıştırmak için çıkarıldı. Giderek ağırlaşan iş ve yaşam koşulları, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, esnek çalıştırma, uzayan iş saatleri, denetimlerin yapılmaması, iş güvenliği önlemlerinin alınmaması iş kazalarını arttırmış, özellikle Tuzla tersanesinde yaşanan ölümler tepkilere yol açmıştı. Yoksa AKP iktidarının işçileri umursamadığını, iş kazalarını önlemek gibi bir derdinin olmadığını biliyoruz. Bu açıdan baktığımızda daha kanun hazırlanırken işçilerin derdine derman olmayacağı, iş cinayetlerinin azaltılmasına sınırlı etkide bulunacağı belliydi. Ne var ki, son derece sınırlı önlemler getiren bu yasa bile çoğunlukla kâğıt üzerinde kaldı, en önemli maddeleri sürekli ertelendi, ertelenmeyen maddeleri işçi lehine uygulanıp denetlenmedi. Mesela daha en başından kanunda yer alan “iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu” bütün işyerlerinde yürürlüğe girmedi.
Kanun çıkarıldığında kamu kurumlarında ve 50’den az işçi çalıştıran az tehlikeli işyerlerinde “iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu” 2014 yılına bırakılmıştı. 2014 yılına gelindiğinde yürürlük tarihi 1 Temmuz 2016’ya ertelendi. 2016’da süre bir yıl daha uzatıldı. 2017’de ise bu sefer kanunu ertelemekle kalmadılar. 50’nin altında işçi çalıştıran az tehlikeli işyerlerinde iş güvenliği uzmanlığı görevini patronların kendisinin yapabilmesinin önünü açtılar ve yasayı 1 Temmuz 2020’ye kadar ertelediler. Hiçbir güvenlik önlemi almayan patronlar, iş güvenliği uzmanlığı görevini kendileri yaptıklarında sonuç işçiler için tam bir yıkımdır. Ama 2020’nin Temmuz ayında da yürürlüğe girme tarihi 4. kez ertelenerek 31 Aralık 2023’e bırakıldı. Bir kanun çıkarılıyor ve yürürlüğe girmesi tam 11 yıl erteleniyor! Sadece bu bile iktidarın niyetinin iş kazalarını önlemek olmadığını göstermez mi?
Daha en başından görev savmak kabilinden çıkartılan bu yasanın iş cinayetlerini önleme ya da en azından düşürme gibi bir etkisi olmadı. Aksine İSİG Meclisinin iş cinayetleri raporlarında açıkça görüleceği üzere iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin sayısı her geçen yıl arttı. İşçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması öncelikle devletin ve patronun görevi olmalıyken, Kanunun getirdiği “işyerlerinde iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu” patronların bu sorumluluğu iş güvenliği uzmanlarına atmasının bahanesi haline getirildi. Ancak Kanuna göre iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri ücretlerini işverenden alıyorlar. Böyle bir durumda ne uzmanın ne de hekimin tam anlamıyla görevini yerine getiremeyeceği açık değil mi? İş güvenliği uzmanının işi evrak doldurmaya indirgenmek isteniyor. Panolara birkaç uyarı yazısı asmakla, parayla alınan birkaç sertifikayla, her ay imzalanan iş güvenliği toplantısı tutanaklarıyla, göstermelik iş güvenliği eğitimleriyle, kalitesiz ve koruyuculuktan uzak iş kıyafetleriyle iş kazalarının önüne geçilemez. İş güvenliği uzmanlığı özellikle de pandemi döneminde “uzaktan evrak doldurmaya” indirgendi.
İstanbul’da çalışan UİD-DER üyesi bir iş güvenliği uzmanı şöyle diyor: “OSGB bünyesinde çalışan uzmanların geneli 30-40 firmada birden görevlendiriliyor. İş güvenliği uzmanının asıl görevinin rehberlik olduğu unutuluyor ve patronlar kendilerini bu sorumluluktan sıyırıyor. 30-40 firmaya bakılamayacağı çok açık. Böylelikle formaliteden kâğıtlarla işler yürütülüyor ve iş cinayetleri arttıkça artıyor.”
Ankara’da şantiyede iş güvenliği uzmanı olarak çalışan bir üyemiz ise şöyle diyor: “İş güvenliği uzmanları maaşını patrondan aldığı için yasa anlamını ve önemini yitiriyor. Uzmanlar devlet tarafından atanmış olsaydı belki bir nebze de olsa yaptırım gücü olabilirdi. Ancak maaşı işverenden alıp riskli durumlarda iş durduramıyor ya da gerekli önlemleri aldıramıyoruz eğer inatçı değilsek.”
Bu açıdan düşünecek olursak yasalar önemli olsa da daha önemlisi yasaların uygulanmasını sağlayacak, kâğıt üzerinde kalmasını, anlamsızlaşmasını engelleyecek mekanizmalar oluşturabilmektir.
(Devam edecek)
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
- İş Cinayetleri Artıyor, Hayatımız İçin Mücadele Etmeliyiz
- İran’da Maden Faciası: Kapitalizm Can Almaya Devam Ediyor
- Kocaeli’de Oba Makarna’daki İş Cinayeti Eylemle Protesto Edildi
- Oba Makarna’da İş Cinayeti
- Soma Katliamı Davası: “Parasına Göre mi İşliyor Bu Adalet?”
- Torunlar Center Katliamının 10. Yılında Kâr Hırsı Can Almaya Devam Ediyor
- İşçi Sınıfı Örgütlü Olursa İş Cinayetleri Son Bulur…
- Desan Tersanesinde İş Cinayeti Protesto Edildi
- İş Cinayetinde Ölen Zafer Açıkgözoğlu Anıldı
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Hendek Katliamının Dördüncü Yılında Ailelerin Adalet Arayışı da Yası da Sürüyor!
- Güney Kore’de Fabrika Yangını: Kâr Hırsı Öldürüyor
- 12 Haziran: Kapitalizmin Çocuk İşçi Sömürüsü Büyüyor
- Soma’nın 10. Yılı: Unutmadık, Unutmayacağız!
- Soma Katliamının 10. Yılında Eylemler
- Soma’dan Bugüne Acımız ve Öfkemiz Büyüyor!
- Amasra Maden Katliamı Davasında 3 Tutukluya Tahliye
- 28 Nisan: Yaşamak İçin Örgütlen!
- Dev Maden-Sen: “İliç’te Toprak Altındaki 8 Maden İşçisi Sahipsiz, Maden İşçileri de Çaresiz Değildir”
- Gayrettepe’de 29 İşçinin Ölümü Protesto Edildi
Son Eklenenler
- Dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçilerin yoksulluğa, kamu hizmetleri yerine savaşa devasa bütçeler ayrılmasına, emperyalist savaşa karşı öfkesi ve mücadelesi büyüyor. Meydanlara çıkan işçiler sınıf dayanışmasını büyütüyor, hayatı cehenneme...
- Geçtiğimiz ay 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne karşı başlatılan mücadele sürüyor. Başta aile hekimleri olmak üzere sağlık çalışanları “eziyet yönetmeliği”ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 30 Kasımda Ankara Tandoğan Meydanında “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz” şiarıyla miting düzenledi. Mitinge Türkiye’nin onlarca kentinden KESK’e bağlı sendikalara üye emekçiler...
- Lübnan Ulusal İşçi ve Çalışan Sendikaları Federasyonu (FENASOL), İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarının yoğunlaşmasının ardından uluslararası dayanışma çağrısı yükseltmişti. UİD-DER, FENASOL’un dayanışma çağrısının ardından Lübnanlı emekçilerin...
- Filistin halkıyla dayanışma eylemlerini aralıksız sürdüren İngiltere işçi sınıfı emperyalist savaş karşıtı mücadelesine devam ediyor. 28 Kasım gününü “Filistin için İşyeri Eylem Günü” ilan eden işçi, emekçi ve öğrenciler ülke çapında kitlesel...
- 30 Kasımda KESK tarafından Ankara’da düzenlenecek miting öncesi 2021 Tüm Emekliler Sendikası çeşitli kentlerde “Emekliler Ankara’ya Yürüyor” başlıklı basın açıklamaları gerçekleştirdi. Tekirdağ’da Hasan Ali Yücel Meydanı’nda gerçekleştirilen...
- Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı yeraltında ve yer üstünde eylemler yapan Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve Tes-İş Sendikası üyesi işçiler, Enerji Bakanlığıyla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması...
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...