Buradasınız
Suçlu Deprem Değil Kâr Düzenidir!

24 Ocakta merkez üssü Elazığ Sivrice olan 6,8 büyüklüğündeki depremde 41 kişi yaşamını kaybederken, yüzlercesi de yaralandı. Bu deprem bir kez daha ortaya koydu: Depremin yıkıcı sonuçlarına karşı doğru düzgün önlem alınmış ve hazırlık yapılmış değil. Gerekli önlemlerin alınması, çürük binaların yıkılıp yerlerine dayanıklı binaların yapılması durumunda insanların burnunun bile kanamadan kurtulacağı bir depremde, 41 kişi yaşamını kaybetmiştir. Ancak siyasi iktidar her zamanki gibi sorumluluğu üzerine almamaktadır. Vurdumduymazlık ve umursamazlık had safhadadır. Önlem alması gereken makamlarda oturanlar, neden önlem alınmadığını sorgulayanları susturma gayretindedir. Önlem alınmamasını eleştiren, deprem vergilerinin nereye gittiğini soranlar provokatör ve hatta vatan haini ilan edilmektedir. Siyasi iktidar, elinde tuttuğu medya tekeliyle toplumda her şeyin yolunda olduğu algısı yaratmaya çalışmaktadır.
Elazığ’da deprem olacağı öngörülüyordu
Deprem bir doğa olayıdır ve önlenemez. Ama gerekli önlemler alınarak bu doğa olayının büyük bir yıkıma ve can kaybına yol açmasının önüne geçilebilir. Türkiye günlerdir depremlerle sarsılıyor. Çünkü Türkiye bir deprem bölgesidir. 1999 büyük Marmara depremi dâhil onlarca irili ufaklı depreme ve on binlerce can kaybına rağmen, devleti yönetenler gerekli tedbirleri almamış, insanları kendi kaderine terk etmişlerdir.
Hatırlanacağı gibi 1 Mayıs 2003’te Bingöl’de 6,4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. 84’ü öğrenci olmak üzere 177 kişi hayatını kaybetti. Bu depremden sonra bilim insanları Kuzey Anadolu Fay Hattı ile Doğu Anadolu Fay Hattı güzergâhında yeni çalışmalar yaptı. Meselâ bu çalışmalara dair Prof. Dr. Feyzi Bingöl, 2015’te şunları söylemişti:
“Elazığ’a baktığımızda, Elazığ Doğu Anadolu fay hattının yanında, kuş uçuşu 25 kilometre Sivrice İlçesi, Hazar Gölü’nden geçen faya oldukça yakın. Bu fay zonu tarihte büyük depremler üretmiş ve bundan sonra da üretecektir. Ama depremin tarihini bilmemiz mümkün değil. Bu fay zonu özellikle Palu-Bingöl arası kırılmamış bir bölge. Bu bölgede ileride 6,5-7 büyüklüğünde bir deprem olasılığı var. Kuzey Anadolu fay hattında daha kısa zamanlı ama Doğu Anadolu fayında, özellikle Elazığ yöresinde, yaklaşık 120-130 yıl önce meydana gelen depremler var. Ancak o dönemlerde bu depremler aletsel ölçüm olmadığı için gözlemlere dayanılarak söylediğimiz büyüklükler var. İşte bu fay üzerinde 150 ile 200 yıl arasında önemli depremler meydana gelmektedir. Bazı bölgelerde enerji birikimi önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Önemli olan burada bir depremin meydana geleceğini bilerek, yerel yönetimler veya merkezi yönetimlerin şehirlerde veya köylerde tedbir alması, şehirlerin veya köylerin depreme dayanıklı olarak yapılmasıdır.”
Yine bir deprem uzmanı olan Prof. Dr. Naci Görür, geçen yıl Eylül ayında İstanbul’da meydana gelen depremin ardından, CNN Türk’te katıldığı bir programda Elazığ’daki depreme işaret etmiş ve önlem alınması için çağrı yapmıştı. Görür, 24 Ocaktaki depremin ardından şu açıklamayı yaptı: “Elazığ ve köylerini depreme hazırlayın dedim. Bu konuda kitaplar basıldı. Ama maalesef pek bir şey yapılmadı. Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi… Bununla da kalmadık. Yine Elazığlı olan Prof. Namık Çağatay ve İTÜ’deki arkadaşlarla birlikte Bingöl, Elazığ, Malatya, Maraş valilik ve belediye başkanlıklarını ve bu kentlerdeki üniversiteleri bir araya getirdim. Harita Genel Komutanlığını da işe katarak proje hazırladım. TÜBİTAK, DPT gibi birçok yere başvurduk reddedildi. Hâlbuki her fay kuşağında depremin er geç geleceği biliniyor. Neden daha ortada deprem yokken oralar ele alınmıyor? Bileniniz var mı?”
Neden önlem alınmıyor?
Bu açıklamalar da ortaya koyuyor ki deprem değil kâr düzeni, siyasi iktidarın vurdumduymazlığı öldürüyor. İşçiler, emekçiler, yoksullar siyasi iktidarın umurunda değil. Devlet kaynakları, yani emekçilerden toplanan vergiler depreme karşı hazırlık yapılması ve önlem alınması için harcanmıyor. Bilindiği gibi Marmara depreminin ardından o dönemin hükümeti iki geçici vergi koydu: Özel İletişim Vergisi ve Özel İşlem Vergisi. Özel İletişim Vergisi 2003 yılında, AKP iktidarı döneminde kalıcı hale getirildi ve bu yüzden de “deprem vergisi” olarak anılıyor. 2000-2019 yılı arasında 67,6 milyar liralık Özel İletişim Vergisi toplandı. Doğal olarak tüm emekçiler merak ediyor: Nerede bu vergiler? Bu vergiler nereye harcanıyor? Neden İstanbul dâhil deprem bölgelerinde gerekli çalışmalar yapılıp önlemler alınmıyor?
Elazığ depreminin ardından bir açıklama yayınlayan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi şöyle diyor: “Depremin bir Türkiye gerçeği olduğunu her zaman ve her fırsatta vurguluyoruz, her depremde karşı karşıya kalınan tablo, deprem gerçeğinin kamu idaresi tarafından yeterince anlaşılamadığını göstermektedir. Elazığ depremi vesilesiyle bir kez daha hatırlatıyoruz. Türkiye bir deprem ülkesidir. Son yüzyılda irili ufaklı pek çok deprem meydana gelmiş, 100 bini aşkın vatandaşımız hayatını kaybetmiş, kat be kat fazla sayıda vatandaşımız yaralanmıştır. İnsanlar evsiz kalmış, ülke ekonomisi ağır hasar görmüştür.
Ülkemiz yapı stoku güvenli olmaktan uzaktır. Özellikle Elazığ depreminde de görüldüğü gibi kırsal bölgelerdeki yapılaşma ise vahametin bir başka yönünü göstermektedir. Maalesef ülkemizin yapı envanteri yoktur. Doğal olarak tahmini bilgilerle yetinmek durumunda kalınmaktadır. Yapı stokumuzun en az yarısının kaçak, ruhsatsız olduğu ve mühendislik hizmeti almadan üretildiği tahmin edilmektedir. Kaçak yapılaşma, kaçak kat ve bölüm eklenmesiyle daha da sağlıksız bir şekle bürünmüştür. Deprem toplanma alanları sorunu, Elazığ depreminde de görüldüğü üzere olumsuz bir konu olarak varlığını hissettirmektedir.”
Fakat siyasi iktidar bu açıklamaları dikkat almıyor. Bugün 20 milyona yakın insanın yaşadığı İstanbul çok ciddi bir deprem riskliyle karşı karşıya olmasına rağmen, AKP hükümeti acil bir şekilde önlem almak yerine, durumu daha da ağırlaştıracak projeleri hayata geçirme peşinedir. Kanal İstanbul projesine 85 milyar lira harcanacağı söyleniyor ki gerçek rakam bunun çok çok üstündedir ve bunun yükü emekçilerin sırtına yıkılacaktır. Bu projeye harcanacak para ile İstanbul’daki tüm çürük ve dayanıksız binaların yerine depreme dayanıklı binalar yapılabilir. Ama siyasi iktidar için emekçilerin canı değil rant önemlidir. Bu yüzden de siyasi iktidar olası İstanbul depremine karşı önlem almak yerine, emekçilerin sırtına bindirilen vergilerden toplanan vergileri, devlet kaynaklarını yandaş sermayeye aktarmanın peşindedir.
Siyasi iktidarın deprem karşısında gerekli önlemleri almaması, vurdumduymazlığı ve umursamazlığı onun sınıfsal doğasıyla doğrudan bağlantılıdır. Deprem ile iş cinayetleri sorunu arasında özünde bir farklılık yoktur. İşçi sınıfı örgütsüz olduğu için siyasi iktidar işçilerin iş kazalarında ölmesini zerrece umursamıyor. Aynı şekilde, işçi sınıfı örgütsüz olduğu ve toplumsal muhalefet yükseltilemediği için siyasi iktidar milyonlarca emekçinin yaşamını umursamıyor. Onun tek umursadığı yeni rant alanları oluşturmak ve kapitalistler sınıfını ama özellikle de yandaş kapitalistleri palazlandırmaktır.
Kapitalizmde savaş gibi deprem de emekçileri vurmaktadır. Depremde ölenler zenginler değil, işçiler, emekçilerdir. Bu yüzden de deprem karşısında gerekli önlemlerin alınması için işçi ve emekçiler seslerini yükseltmek zorundadır.
- İkinci Yılında Depremin Anlattıkları
- 6 Şubatta Emekçiler Haykırdı: “Unutmak Yok, Affetmek Yok, Helalleşmek Yok!”
- 6 Şubat Depremlerinin 2. Yılı: Felaketlerin Hesabını Örgütlü İşçiler Soracak!
- 6 Şubat Depremlerinde Yaşamını Yitirenler İstanbul’da Anıldı
- 1999’dan Bugüne Önlem Yok, Adalet Yok!
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Patronlara Yeni Teşvikler, Emekçilere Derinleşen Yıkım
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Avcılar’da 6 Şubat Depremleri Anması
- Beşiktaş’ta 6 Şubat Anması: Unutmadık!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Japonya’da Depremler Can Aldı
- 17 Ağustostan 6 Şubata: Bu Sesi Duyan Yok!
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- “Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
- Kader Değil Felaket!
Son Eklenenler
- ABD’nin her yıl “özgürlük ve bağımsızlık günü” olarak kutladığı 4 Temmuz, bu yıl resmi törenlerin ve barbekü partilerinin ötesine geçerek işçi ve emekçilerin öfkesine sahne oldu. “Amerika’ya Özgürlük” sloganıyla onlarca şehirde gerçekleşen...
- Şüphesiz ki koşullar insanın ruh halini belirlemede çok etkili olur. Aynı şekilde tersine, bilinçlenen, ruh halleri değişen insanlar koşulları belirlemekte ve değiştirmekte çok etkili olur. Örneğin yoğun bir kış mevsimin yarattığı ruh hali, öyle bir...
- “Kamu imkânlarını amacı dışında kullanmak, kamuya ait işleri yavaşlatmak ya da aksatmak, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmemek hem vebal hem de günahtır. Kamu hizmetlerini sunarken insanlar arasında ayrım yapmak, tanıdığı kişilere öncelik...
- Petrol-İş Sendikasında örgütlü grevci TPI Kompozit ve Temel Conta işçileri ile grevlerini kazanımla sonuçlandıran DYO Boya işçileri ve sendika düşmanlığına, işten atma saldırılarına karşı direnen TEKSİF üyesi Digel Tekstil işçileri, İzmir Menemen...
- Yıllar önce çalışıp ayrıldığım işyerinden bir işçi arkadaşım anlattı. Patron ekonomik krizden dolayı iflas ettiğini, işyerini kapatacağını söylemiş işçilere. Sonra patronla birlikte oturup ağlaşmışlar; “ne güzel bir işyerimiz vardı, ne güzel bir...
- Başlıkta yer alan ifadeler, Hakkı Özkan’ın “Grevden Sonra” romanındaki öncü işçi Nuri’nin eşinin sözleridir. Nuri, grevde öncüdür; mayası sağlam, kararlı bir işçidir. Yazar Hakkı Özkan matbaa işçiliği yapmıştır, yaşadıklarını romana aktarmıştır. “...
- Gebze Sendikalar Birliği, İsrail devletinin Gazze’de yürüttüğü katliamı, emperyalist savaşı lanetlemek, Filistin halkının sesi olmak, işçilerin dayanışmasını büyütmek için Filistinli sendikacılarla birlikte Gebze Kent Meydanında bir eylem düzenledi...
- Kenya’da, geçtiğimiz sene Haziran ayında, IMF’nin dayattığı kemer sıkma politikaları doğrultusunda yeni vergi yasası hazırlanmıştı. Bu yasa tasarısı, işsizlik, yoksulluk ve artan hayat pahalılığıyla boğuşan işçilerin ve emekçi gençliğin öfkesini...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu, Kocaeli Dilovası ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında, düşük zam dayatmasına karşı greve çıkan işçilerin mücadelesi 44. gününde kazanımla sonuçlandı. İlk yıl için yüzde 73...
- İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek için çalışan UİD-DER, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yılı vesilesiyle 29 Haziranda, “Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!”...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kocaeli’nin Körfez ilçesinde faaliyet gösteren Gübretaş fabrikasında yüzde 30 sefalet dayatmasına karşı işçiler, 3 Temmuzda greve başladı. Devrimci Sağlık-İş Sendikasının, kamu işçilerine dayatılan sefalet...
- Geçtiğimiz hafta sonu, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55, UİD-DER’in kuruluşunun 19. yılı vesilesiyle Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yüzlerce işçi arkadaşımızla yan yanaydık. Grevleri devam eden Petrol-İş üyesi DYO işçileri, DİSK’in kurucusu...
- Sivas katliamının 32. yılında Türkiye’nin birçok kentinde anma etkinlikleri ve eylemler düzenlendi. Katledilen 33 aydın ve sanatçı anıldı, katliam bir kez daha lanetlendi. Sivas katliamının unutulmadığının, tüm katliamların er ya da geç hesabının...