Buradasınız
“Suçlu Sizsiniz!”
Gebze’den bir kadın işçi
Televizyon ekranlarından sosyal medyaya, fabrikalardan üniversitelere, hastane koridorlarından cenaze evlerine kadar yaşamın her alanında aynı şey tekrar ediliyor: “Suçlu sizsiniz!” Çoğu zaman kızgınlıkla bir çırpıda çıkıyor bu sözler ağızlarından. İnsan düşünüyor içten içe “acaba ne suç işledim ben?” diye. Durun daha fazla meraklandırmayayım sizi, suçumuzu söyleyeyim de hep birlikte rahatlayalım. Kardeşler, suçumuz koronavirüse yakalanmak! Evet, yanlış duymadınız. Eğer koronavirüse yakalandıysanız bunun tek suçlusu sizsiniz! “Bu da neydi şimdi?” dediğinizi duyar gibiyim. İsterseniz size birkaç örnek anlatayım da neden suçlu görüldüğümüzü birlikte anlayalım.
Yüzlerce işçinin çalıştığı bir metal fabrikasından ilk örneğimiz. Kadın işçilerden biri geçenlerde kızgınlıkla anlattı gördüklerini. Fabrikada koronavirüse karşı önlemler ilk günden itibaren ciddiyetle alınıyormuş. Maskeler dağıtılmış, dezenfektanlar pek çok yere konulmuş, yemekhane sosyal mesafe kurallarına göre düzenlenmiş ve işçilere “TMM mı?” denilmiş. İşçiler de “TMM” demişler haliyle. İlk başlarda koronavirüse yakalanan çok işçi yokmuş. Ama gel zaman git zaman işçiler koronavirüse yakalanmışlar, önce tek tek sonra da toplu olarak. Üretimdesin ve diyelim ki ateşin çıktı ya da eklem, kas ağrıların var. Bu durumda doğru işyeri hekiminin yanına. Maaşını ve talimatları patrondan alan işyeri hekimi ne dese beğenirsiniz; “biz size maske veriyoruz, fabrikada korona olma ihtimaliniz yok. Virüsü dışarıdan kapmışsınızdır. Hâlâ da hasta oluyorsanız, suçlu sizsiniz!” Bu sözlerle birlikte bir adet Parol yutan işçi kardeşimiz, geçmiş tekrardan tezgâhının başına. Öyle ya, yeter ki üretimin çarkları dönsün!
İkinci örneğimiz, uzun zamandır babası kanser hastası olan bir arkadaşımın evine başsağlığına gittiğimde karşıma çıktı. Kemik kanseri, babasının tüm vücudunu sarmıştı ve son iki senelerini hastanede geçirmişlerdi. Ekmek parası derdine dört bir yana dağılan kardeşler cenaze nedeniyle bir araya gelmişlerdi. “Yıllar sonra ilk defa bir araya geldik, ama yine bir yanımız eksik. Babamız yok artık!” diye gözyaşı döküyorlardı. Hastane sürecini anlatmaya başladılar: “İnsanlar yoğun bakım kapılarında birbirinin gözünün içine bakıyorlar abla. ‘Hastanın iyileşme ihtimali varsa taburcu olsun, yoksa ölsün de benim hastama yer açılsın’ diyorlar. Yıllardır kanser tedavisi gören babam, ne hikmetse birdenbire virüsten öldü. Ölü adama test yaptılar. Cenazeye katılmamıza izin vermediler. Babamın defnedilme sürecinde kimse ona elini sürmedi. Kuzenimiz gitti de, özel kıyafetler giyip babamı kefene sardı. Öyle ya, kimse kendisine koronavirüs bulaşmasın derdinde. Bize ne test yaptılar, ne yanımıza gelen oldu. Telefonla arayıp belirti olup olmadığını sordular. ‘Dikkat edin kendinize’ dediler. Şimdi bize koronavirüs bulaşırsa suçlu bizmişiz. Çünkü onlar ellerinden geleni yapmışlar. Giden gitti, biz de acımızla kaldık böyle.”
Üçüncü örneğimiz üniversitelerden. Kronik hastalıkları olan ileri yaşlardaki akademisyenlerin çoğu rapor, izin gibi yöntemlerle evden çalışmaya başladılar. Memurların bir bölümü de esnek çalışmaya başlatılınca, araştırma görevlisi olarak üniversitelerde çalışanların iş yükü arttı. Ne de olsa gençler, taşı sıksalar suyunu çıkarırlar, çalışsınlar. Genç eğitim işçilerinden biri koronavirüse yakalanmış. Aynı odadaki arkadaşlarını da bulaşma riskine karşı evlerinde dinlenmeye göndermişler. Onlar da kendilerine virüsün bulaşıp bulaşmadığını anlamak için hastaneye test yaptırmaya gitmişler. Sağlık çalışanlarının mümkün mertebe hastalara yaklaşmadan işlem yaptığını söylediler. Hemşireler “ben pozitifim, lütfen fazla yaklaşmayın” diye uyarı yapıyorlarmış hastane koridorlarında. Nasılsa koronavirüs servisinde çalışıyorlar, hastaneye gelen pozitif mi negatif mi, ne önemi var! Test yaptırmaya gelenler hasta olarak çıkabilirler hastaneden. Sonuçta “bu hastalığa karşı elimizde güçlü bir koz var: yakalanmamak” demişti Sağlık Bakanımız. Eğer tüm uyarılara rağmen yakalandıysanız suçlu sizsiniz!
Bu satırları okurken belki aklınıza takılmıştır. Merak etmeyin, ben de sizler gibi işyerimde çalışmaya devam ediyorum ve elimdeki güçlü kozu kullanmaya devam ediyorum. Şu ana kadar koronavirüse yakalanmadım. Eğer yakalanırsam, sanırım suç bende olacak. Başımızdakiler öyle diyor çünkü! Sağlığımızı zerrece umursamayan, sadece maske, mesafe gibi göstermelik önlemlerle bizleri virüse karşı tedbirli olmaya çağıranlar “suçlu sizsiniz!” diyorlar çünkü. Siz ne dersiniz dostlar? Gerçekten de suçlu kim?
Yoksul Çocukların EBA Çilesi
Memleketimden İnsan Hakları Manzaraları
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- 30 Kasımda KESK tarafından Ankara’da düzenlenecek miting öncesi 2021 Tüm Emekliler Sendikası çeşitli kentlerde “Emekliler Ankara’ya Yürüyor” başlıklı basın açıklamaları gerçekleştirdi. Tekirdağ’da Hasan Ali Yücel Meydanı’nda gerçekleştirilen...
- Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı yeraltında ve yer üstünde eylemler yapan Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve Tes-İş Sendikası üyesi işçiler, Enerji Bakanlığıyla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması...
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...