Buradasınız
Tavuk mu Daha Ağır Atmaca mı?
UİD-DER’li bir işçi
İşçi kardeşler, sizin çalıştığınız işyerlerinde de tıpkı benim çalıştığım fabrikada olduğu gibi işçiler birbirlerine güvenmiyor mu? Herkesin dilinde “bu işçilerden adam olmaz, bu işyerinden bir şey olmaz” gibi sözler mi var? Aslında herkes düşük ücretlerden, aşırı yorucu çalışma koşullarından, patron baskısından ve daha pek çok sorundan şikâyetçi. Peki, bu şartları değiştirmek için neden harekete geçmiyoruz? Size, çalıştığım fabrikada yaşadıklarımı anlatarak bu soruya cevap vermek istiyorum.
Gece vardiyasındayız. Saat sabahın üçünde yarım saatlik yemek molasında işçi arkadaşlar verilmeyen zamlar, ücretlerin gününde ödenmemesi hakkında konuşuyorlardı. Her zaman olduğu gibi bizim Hasan ile Şahin yine birbirleriyle didişiyorlardı.
–Hasan: “Ya boşuna konuşuyoruz. Bizim fabrikadaki işçilerden hiçbir şey olmaz, hele Şahin’den asla.”
–Şahin: “Benden mi adam olmaz. Asıl senden hiçbir şey olmaz.”
Hasan tam konuşmaya başlayacaktı ki işbaşı borazanı öttü. Yarım saatlik yemek molamız çarçabuk bitti, koşturarak herkes çalıştığı makinenin başına geçti. Artık vardiya bitimine kadar herkes yarış atları gibi, sağır ve dilsiz misali hiç konuşmadan çalıştı. Vardiya bittiğinde fabrikanın bahçesinde bizim Hasan ile Şahin yine birbiriyle dalaşmaya başladılar.
–Hasan: “Ula Şahin senin adını yanlış koymuşlar. Senin adın bundan sonra korkak tavuk kalacak. Zam işini en çok söyleyen sendin. Ama müdürün odasına gittiğimizde, gıkın çıkmadı.”
–Şahin: “Ya Hasan öyle biri söylesin ki söz hakkı olsun. Peki, sen niye konuşmadın?”
Hasan ile Şahin’in didişmesi servise bindikten sonra da yol boyunca devam etti. Serviste Hasan başka, Şahin başka bir koltukta birbirleri hakkında konuşup duruyorlardı. Servisteki vardiya amiri İsmail’in dışında bütün arkadaşlar, Hasan konuştuğunda Hasan’a, Şahin konuştuğunda Şahin’e hak veriyorlardı. Vardiya amiri İsmail servisten inerken “konuşup duracağınıza Ahmet gibi uyusaydınız yarın daha hızlı çalışır ve daha çok iş çıkarırdınız” dedi. İsmail servisten inip kapı kapandığında, serviste sesler birbirine karıştı. Vardiya amirine küfürler havada uçuşmaya başladı. Ben ve Osman yan yana oturuyorduk. Hasan bir ara bizden tarafa dönüp “siz hangimize hak veriyorsunuz” diye sordu. Osman bana baktı.
–Ben de, “Hasan bütün işçilerden bir şey olur. Senden ve Şahin’den de bir şey olur. Ama birlikte davranırsak olur” dedim.
Şahin bize doğru dönerek “ya valla benden olur. Ama Hasan’dan bir şey olmaz” diye karşılık verdi. Ben, Osman, Hasan ve Şahin aynı mahallede oturduğumuz için birlikte indik servisten. Ben “arkadaşlar biz Osman’la çay içmeye gidiyoruz. Gelmek isteyen varsa gelebilir” dedim. Hasan ile Şahin de “hadi gidelim. Kareyi tamamladık” dediler. “Keşke okeyde hemen kareyi tamamladığımız gibi, haklarımız için de örgütlenebilsek” diye sitem ettim.
Asmalı kahveye doğru yürürken, “arkadaşlar tavuk mu daha ağır, atmaca mı?” diye sordum.
–Bizim Hasan: “Normal tavuklar 2-3 kilo, (Şahin’i kast ederek) bizim Şahin tavuğu 80 kilo. Ama atmaca karga kadar, en fazla 1,5 kilodur.” dedi.
–Şahin: “Ya sen de nerden buluyorsun bu cins soruları. Bizim odun Hasan ne güzel tavuğu unutmuştu. Sen niye hatırlattın.” diyerek lafa daldı.
–Ben de, “peki Şahin, atmaca tavuğu kaldırabilir mi?” diye sordum.
–Şahin: “Ya birader atmaca tavuğu nasıl kaldırsın? Tavuk atmacadan ağır…”
–“Ama atmaca tavuğu alıp havalanıyor, yüksek bir kayalığa götürüp parçalayıp yiyor” deyince;
–Hasan: “Nasıl olur yahu, ben 60 kiloyum. Bizim Şahin tavuğu 80 kilo. Ben Şahin’i kucağıma alsam altında ezilirim” dedi.
– “Atmaca tavuğun sırtına yapıştığında tavuk korkudan kanat çırpmaya başladığı için aslında hem kendisini hem de atmacayı taşıyor” diye karşılık verdim.
Ve şunları ekledim:
– “İşte patronlar da bizi böyle yönetiyorlar. Biz kendimize ve birbirimize güvenmediğimiz ve korktuğumuz için bir araya gelip birleşemiyoruz, örgütlenemiyoruz. Örgütlenmeyen, birlik olmayan işçi hakkını alabilir mi? Alamaz. Birlik olmayan işçiyi patron dikkate alır mı? Almaz. Patron bir fabrikada işçileri nasıl kontrol altına alıyor? Atmacanın tavuğu kontrol altına alması gibi... Yani patronu güçlü kılan bizim örgütsüz ve dağınık oluşumuz.”
Kahveye vardığımızda bir tek boş masa vardı. Kahveciden okey takımı istedik. Kahveci uzaktan “okeylerin hepsi dolu, ben size elli iki vereyim” dedi. Bir el “batak” oyunu oynadık. Osman’la ben bir olduk. Hasan ile Şahin de bir oldu. Oyunu biz “kazandık”, Hasan’ı ve Şahin’i “batırdık”. Kâğıdı bırakıp sohbetimize devam ettik.
“Arkadaşlar, bugün ayın kaçı diye sordum. Osman, “abi bugün 16 Haziran” dedi. “Peki, 16 Haziran size bir şey hatırlatıyor mu?”
–Osman: “Abi ben biliyorum. Geçen sene UİD-DER’in tiyatro grubunun oynadığı oyundan öğrenmiştim.”
Şahin “neymiş ulan Osman hele anlat biz de bilelim” dedi. Osman biraz düşündü. Tam konuşmaya başlayacağı sırada;
–Hasan: “Ya arkadaşlar boş verin ayın kaçını, bizim zam işi ne olacak.”
–Osman: “Hasan abi ben de çok iyi bilmiyorum, ama bırak da aklımda kalanları anlatayım.”
–Osman: “Valla 16 Haziran’da bütün işçiler birleşip yollara dökülmüşler, patronlar işçilerden öyle korkmuş ki İstanbul’dan kaçıp gitmişler.”
–Hasan: “Ula oğlum Osman, sen rüya gördün herhalde. Neymiş bütün işçiler birleşmiş, iş durdurmuş da patronlar kaçıp gitmişler. Yok, daha neler. Madem öyle bizim fabrikadaki işçiler niye bir şey yapamıyor?”
“Arkadaşlar 15-16 Haziran 1970’te işçiler Osman’ın anlattıklarının fazlasını yapmışlar. Ben size İşçi Dayanışması bülteninin Haziran sayısını ve pazar günü derneğimizde yapılacak 15-16 Haziran etkinliğinin davetiyesini de getirdim” dedim. Çantamdan çıkardığım İşçi Dayanışması bültenini üç işçi arkadaşıma verdim. Hasan, “aha burada da “15-16 Haziran Direnişini Unutma, Mücadeleyi Yükselt!” yazıyor” diye İşçi Dayanışması’nın manşetini okudu.
Dört gün sonra Osman, Hasan ve Şahin’le birlikte dernekteki etkinliğe gittik. Etkinlik 15-16 Haziranı anlatan sinevizyon gösterimiyle başladı. Bizim Hasan ve Şahin de herkes gibi görüntüleri ve yapılan konuşmayı dikkatlice izliyordu. Etkinlik bittikten sonra sohbet ettik.
–Hasan: “Allah canımı alsın ki senin söylediklerin doğru, o zaman işçiler neler yapmışlar baksana.”
–Şahin: “Yahu arkadaşlar bizim gözümüzü kör etmişler. Bundan sonra her hafta derneğe gelmek lazım…”
–Osman: “Ben kendimden utanıyorum. Geçen sene tiyatroya gelmiştim, bir de şimdi geldim. Artık her zaman geleceğim.”
Ben de “arkadaşlar gördüğünüz gibi biz işçiler örgütsüz olursak hiçbirimizden hiçbir şey olmaz, örgütlü olursak her şey oluruz” dedim.
30 Maden İşçisinin Sözü
Samka’da Direnişçi İşçilerin Yanındaydık
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleşen mitinglere yüzbinlerce sendikalı sendikasız işçi, işsiz, emekli, emekçi kadın, genç katıldı. İşçi ve...
- Türkiye’nin dört bir yanında sendikalaşmak isteyen işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Bursa’da Öz İplik-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten atılan ve direnişlerine devam eden Durak...
- Türkiye tarihindeki en büyük işçi katliamı olan Soma Katliamı davasında daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisi ilk kez hâkim karşısına çıktı. Katliamın 10. yılında görülmeye başlanan kamu davasının ilk duruşması 8 Mayısta Soma 2. Asliye Ceza...
- Merhaba işçi ablalarım, abilerim. Ben İzmir’de yaşayan bir lise öğrenciyim. Ben de UİD-DER ile 1 Mayıs’a katılmak için İstanbul’da yaşayan teyzeme geldim. İlk defa 1 Mayıs’a katıldığım için sizlerle duygularımı paylaşmak istiyorum.
- Bu sene de 1 Mayıs’ı ağır şartlarda karşıladık. Bir tarafta ekonomik yıkım diğer tarafta savaş, göç sorunu ve işsizlik. Biz işçilerin birikmiş nice sorunu bulunuyor, toplum nefessiz bırakılıyor. İşte bu şartlar altında UİD-DER işçilere umut oldu,...
- Türkiye’de işçiler, reel ücretlerin düşmesi, çalışılmış günlerin ücretinin dahi patronlar tarafından gasp edilmesi gibi sorunlarla boğuşuyorlar. Diğer taraftan sağlık emekçileri ticarethaneye dönüştürülen sağlık sisteminin dayattığı ağır iş yüküyle...
- Geçen gün metal işçisi arkadaşımla bir araya geldik. Çayımızı içerken sohbet etmeye başladık. Konumuz toplu iş sözleşmesiydi.
- İlk kez UİD-DER’le 1 Mayıs’a gelen arkadaşımız, 1 Mayıs’ın daha önce duyduklarından, anlatılanlardan bambaşka bir şey olduğunu söyledi. Kadınlar, çocuklar, işçiler el ele halaylar çektik, hepimiz kardeş gibiydik.
- Merhaba, ben İzmir de yaşayan bir gencim. İstanbul’a UİD-DER’le 1 Mayıs’a katılmak için geldim. 1 Mayıs öncesi hazırlıklar için derneğe gittim. Çok sıcak bir ortam ve dayanışma duygusu sarmıştı her yeri.
- Sarayları süsleyen altın, sultanların ve soyluların yaşamında zenginliğin en önemli ölçüsü olmuştur. Fakat bu zenginliği üreten zamanın köleleri ve günümüzün işçileri için bu maden her zaman acı, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Altın madenlerinde...
- Çalıştığım işyerinde uzun yıllardır çalışan ve EYT yasası çıktıktan sonra SGK’ya başvurup emekli olanlar var. Malûm, emeklilik maaşı iktidar eliyle kuşa çevrildi. Bizim patron da sayıları azımsanmayacak kadar çok olduğu için EYT’li işçileri bir an...
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...