Buradasınız
Tersine Dünya!

Hikâye bu ya, Hintliler, karanlık bir yere bir fil getirip koymuşlar. Fili görmek için pek çok insan toplanmış. Fakat etraf o kadar karanlıkmış ki fili görmenin imkânı yokmuş. Biri filin kulağına dokunmuş, “bu bir yelpaze” demiş. Diğeri gövdesine dokunmuş, “ne yelpazesi, bu bir taht!” demiş. Bir başkası kuyruğuna denk gelmiş, “hayır” demiş, “halat bu.” Öteki dişine dokunmuş. Heyecanla “bildim” demiş, “bu bir mızrak!” Bir diğeri bacağına dokunmuş, dokunur dokunmaz da “bunu bilmeyecek ne var? Bu bir ağaç” demiş. Hortumuna dokunansa, “hiçbiriniz bilemediniz, bu koca bir yılan!” demiş. Fil aynı fil ama herkes işte böyle farklı tarif etmiş…
Ellerinde birer mum olsaydı, bu hikâyedeki insanlar yanılgıya düşmezlerdi elbet. Bazen gerçeğe ulaşmanın yolu işte bu kadar basittir. Ama çoğu kez “filleri” ortaya çıkarmak için mumlar, fenerler, lambalar hatta güneş ışığı bile yetmez. Gözümüzle gördüğümüzü sandığımız, inandığımız şeyler bizi fena halde yanıltır. Meselâ insanlar binlerce yıl boyunca dünyanın bir tepsi gibi düz olduğuna inanmışlar çünkü gördükleri, hissettikleri buymuş. Bazı insanlar aşağı yuvarlanma korkusuyla ufka doğru ilerlemekten bile korkmuş. Ama nihayetinde bilim yoluyla dünyanın yuvarlak olduğu bilgisine ulaşıldı ve insanlığın önünde yeni ufuklar açıldı. Gerçeğin kavranması insanlığı ileriye taşıdı.
İşçi sınıfının büyük önderi ve öğretmeni Marx, tam da bu nedenle “görünen şey gerçek olsaydı bilime gerek kalmazdı” demiştir. Gerçekler ancak her an sorgulamakla, görünenin, bize gösterilenin arkasında ne olduğunu anlamaya çalışmakla aydınlanabilir. Bu yöntem toplumun, yaşamın karmaşık gerçeklerini anlamanın da anahtarıdır. Doğruya giden düz bir yol yoktur. Bugün dünyamıza kapitalist sömürü düzeni hâkim ve gerçekler aynı Hintlilerin fili gibi karanlıkta saklanıyor, dahası ters yüz edilip çarpıtılıyor.
Meselâ işçiler çalışıp üretmeden ne makinelerin ne fabrikaların bir kıymeti vardır. İşçiler çalışıp üretmeden patronlar tek bir kuruş bile kazanamazlar, sermayelerini bir kuruş bile arttıramazlar. Onlar, para kazanmak, kâr etmek, sermayelerini büyütmek için işçi çalıştırmak zorundadırlar, işçilere muhtaçtırlar. Ama onlar bize değil de biz onlara muhtaçmışız gibi göstermezler mi? İşçilere “biz size ekmek veriyoruz, size istihdam sağlıyoruz, sizin için ekmek kapısıyız, biz olmasak aç kalırsınız…” demezler mi? Kendilerini “işveren” olarak adlandırmazlar mı?
Bu pek yüce gönüllü “işverenler”, bizden çok çalışmamızı, çok üretmemizi isterler. Çok çalışırsak çok kazanacağımızı söylerler. Biz işçiler durup dinlenmeden çalışır, üretiriz. Ama ne hikmetse kazanan sadece onlar olur. Onların sermayesi büyüdükçe biz daha da yoksullaşırız. Daha çok kazanmak için bizi yok pahasına çalıştırırlar, molalarımızı kısarlar, iş saatlerini uzatırlar, üretim adetlerimizi arttırırlar, iş güvenliğimiz için gerekli önlemleri bile maliyet sayıp ihmal ederler… Sonra da bu yolla büyüttükleri zenginlikleriyle övünürler! Bu öyle bir zenginliktir ki asla yoksulluğu azaltmaz. Tersine büyütür.
Yaptıkları, yağmanın, hırsızlığın, ahlâksızlığın âlâsıdır ama sahip oldukları zenginlikleri çok çalışarak elde ettikleri yalanını söylemekten utanmazlar. Bakkal dükkânlığından, ayakkabıcı çıraklığından fabrikatörlüğe uzanan hikâyeler uydururlar. Kendilerini pek saygın, pek şerefli, hatta pek hayırsever gösterirler. İşçileri bir vampir gibi sömürür, adeta kanımızı emerler. Ama çirkin yüzlerini, kanlı ellerini gösterişli kıyafetlerinin, ışıltılı takılarının, mevkilerinin, makamlarının arkasına saklarlar. Para onlara tüm kapıları açar, tüm çirkinliklerini örter, tüm suçlarını temizler. Onlar için şan ve şeref satın alır. Onlar zevkusefa içinde yaşayıp giderken açlıktan ölmemek için ekmek çalan bir insan, iki dilim baklava çalan bir çocuk hırsız diye yaftalanır, yıllarca hapiste çürütülür. Yoksul işçi ve emekçiler aşağılanır, hor görülür, yoksulluğun kader olduğuna inandırılır. Adeta fili yelpaze, dünyayı tepsi sanan insanların durumuna düşürülür, yanılgılara sürüklenir.
Kıssadan hissemiz şudur: Haksızı haklı, zalimi mağdur, suçluyu masum, ahlâksızı namuslu, asalağı efendi yapan kapitalizm, dünyayı tersine çeviriyor, çekilmez kılıyor. Bu zulüm düzeni ayakta kalmayı zerre kadar hak etmiyor. Dünyayı olduğu gibi kabul etmeyip değiştirmek üzere el ele verenlerin daha cesur, daha kararlı olması gerekiyor.
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...