Buradasınız
TOKİ’den “Dar Gelirliye Müjde” Ama Yersen!
İzmir’den emekli bir işçi
Kasım ayında damat bakan kameraların karşısına geçmişti. “Dar gelirlilere düşük faizli ev müjdesi” açıklaması malum medya ağzıyla ballandıra ballandıra verilmeye başlandı. Üstüne de “20 yıl kira öder gibi” eklenince bu “müjdeli” açıklama asgari ücretliden tutun, 600 lira yaşlılık aylığı alanlara kadar geniş bir kesim içinde “dar gelirliler kira derdinden kurtulacak” hayali şeklinde ışık hızıyla yayıldı. Hemen ardından, belirlenen bankaların önündeki kuyrukların uzayıp gittiğini görmeye başladık. Ancak kuyrukta bekleyen insanlar nihayet sıra kendilerine gelip de banka görevlisine şartları sorduklarında şu cevabı aldılar: “Yüzde 10 peşinatı hazır olmayan boşuna beklemesin. Faizin ne olup olmadığını ben bilemem.”
Ardından bir tartışma başlatıldı. “Düşük faiz mi, faizsiz kredi mi?” Bu konularda “yetkili” olduğunu sık sık görmeye başladığımız (!) Diyanet, açıklama yaparak TOKİ’nin daha önceki konutlarında faiz olduğunu, ancak son açıklanan dar gelirliyi ev sahibi yapacak uygulamada faiz olmadığını iddia etti. “Zinhar faiz yok” demeye çalışsa da yapılan açıklama kendi içinde tutarsız olduğu için sonradan topu çevirmek zorunda kaldı: “Nitekim Kurulumuz, daha önce de devletin yatırımları teşvik etmek, istihdam sağlamak ve kalkınmayı temin etmek amacıyla verdiği teşvik kredilerinin, şartlarına uygun bir şekilde alınıp kullanılmasının caiz olduğu ve bunun faiz kapsamında değerlendirilmeyeceği yönünde de görüş bildirmiştir.”
Yüzlerinden sağlık akan, elleri pamuk gibi yumuşak, yaşadıkları konutlar her yönden sağlıklı, yoksulluğu ya hiç görmemiş ya da çoktan unutmuş, açlara ve yoksullara “halinize şükredin” diyen tarikat liderleri de bir bir kameralar karşısına geçtiler. Onlar da bahsi geçen projenin “faizsiz” olduğu fetvasını vererek işçi-emekçilerin kafasını karıştırmayı ihmal etmediler.
Son olarak Erdoğan, arkasında “dar gelirliyi kira öder gibi ev sahibi yapacağız” yazan kocaman ekranlar varken açıklama yaptı. Erdoğan, TOKİ’nin şimdiye kadar 850 binden fazla “sosyal konut” yaptığını ballandıra ballandıra anlattı, sanki bu konutlar yoksul insanlara hibe edilmiş gibi! Konut dışında yollar, köprüler, barajlar, hastaneler, parklar, oto parklar ve “millet bahçesi” yaptıklarını, yapmaya da devam edeceklerini söyledi. Ardından TOKİ’nin Marmara’dan Ege’ye, Karadeniz’den İç Anadolu’ya, Doğudan Güneydoğuya yılda 100 binden fazla “sosyal konut” yapacağını duyurdu. Ancak Erdoğan, patronlara verilen hibelerden, teşviklerden, vergi aflarından hiç bahsetmedi. Bu “sosyal konut”ların işçi-emekçilere 300- 400 bin liraya satılmaya çalışıldığından da bahsetmedi.
Açıktır ki, bu “sosyal konut”lar emekçilere fahiş fiyatlarla satılmaya çalışılacak ve insanlar 20 yıl gibi uzun süreler boyunca ağır bir borç yükünün altına sokulacaktır. Üstelik verilecek borçların/kredilerin faizsiz olduğu da koca bir yalandır! Zaten açıklamalardaki çelişkiler bu yalanı ele vermektedir. Örneğin TOKİ’den “faizsiz krediyle” ev alacaklar belirlenen üç bankadan birine gidip, hazırlanan sözleşmeye imza atacak. Evin tüm borcu bitene kadar ev bankaya veya TOKİ’ye ipotekli olarak kalacak. En düşüğü 300 bin liralık evlerin yüzde 10’u peşin ödenecek. Yani en az 30 bin lira peşin verilip ayda da en az 894 lira taksit ödenecek. Ki bu da asgari ücretin yarısına yakın bir miktar. Ayrıca “yaşanabilir ev, çevre” diye şişirdikleri evler brüt 70-80 metrekaredir. Bu da ortalama 3 çocuklu bir işçi ailesinin üst üste yığılmış, kullanım alanı 60 metrekare evlere tıkıştırılması demektir.
Üstelik şimdiye kadar her ay taksitini faiziyle birlikte çatır çatır aldıkları evleri verilen tarihte teslim etmediler. Mağdur edilen yoksul insanlar sokaklara çıkıp “yeter artık, evimizi verin” diyerek isyan ettiler defalarca. “Depreme dayanıklı” diye yutturmaya çalıştıkları TOKİ binalarının hali de ortadadır. 2011’de Van depreminden sonra yapılan ve çaresiz durumdaki depremzedelere fahiş fiyatlara satılan TOKİ binaları sapır sapır dökülüyor. Sanırsınız bir asır önce yapılmış binalar.
Elbette bu yağmacı soyunun derdi yoksul insanların ev sahibi olması değildir. Aslı dertleri derinleşen kriz nedeniyle betondan beslenen patronların sermayelerini büyütmektir. TOKİ’nin yapacağı bu beton yığınlarında binlerce inşaat işçisi çok kötü koşullarda çalıştırılacak, iş cinayetine kurban gidecek, yetmeyecek maaşlarını geç yahut eksik alacaklardır.
Açgözlü sermaye sahiplerinin dini imanı paradır. Ezip sömürdükleri milyonlarca işçi ve emekçinin zihnini karıştırmak için her türlü hilekârlığa, sahtekârlığa başvurmaktan geri durmazlar. Örgütsüz ve sınıf bilincinden uzak olan milyonlarca işçi ve emekçi bu düzenbazların oyununa gelirler. Örgütlü işçiler ise sermaye sınıfının oyunlarına kanmazlar.
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
- Son Gülen İyi Güler!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...