Buradasınız
“Umut… Umut… Umut… Umut İnsanda”
İzmir’den emekli bir işçi
Merhaba işçi kardeşler, merhaba. Uzunca bir zamandır gördüğüm, karşılaştığım o kadar olay birikti ki zihnimde. Örgütlü işçiler olarak bir işçi kardeşimizi daha mücadelemize katmak için karınca sürüleri gibi çalışıyoruz. Her biriniz çalıştığınız işyerlerinde, mahallelerinizde, gördüğünüz, bildiğiniz, yaşadığınız sorunlar ve mücadele deneyimlerinizle ilgili yazılar, mektuplar yazıyorsunuz. Yazılanların hepsi hayatın içinden, sınıfımızın penceresinden. Bunlar işçinin diliyle, işçiden işçiye ulaşıyor. İşçilerin, emekçilerin evine, ocağına, mahallesine konuk olduğunuz gibi, bizim eve de konuk oluyorsunuz yazdıklarınızla. Anlatılanlar bizim de hikâyemiz, daha doğrusu bizim de hayatımız olduğu için, konu komşuyla da paylaşmaya uğraşıyoruz. Bir somunu bölüp yer gibi yani... İşçi Dayanışması gazetesinde, UİD-DER web sitesinde paylaşıyorsunuz. Ayrıca Dayanışma TV de yorgun akşamlarımızda bizim eve konuk olur. Bir yıla yakındır direnen Flormar işçileri, EYT’liler, ekonomik kriz ve diğer konular üzerine çalışmalarınızı izleriz. Kısacası bizi bize anlatan işçi sınıfının basınına sarılır, kalpazanların köhne, kokuşmuş medyasını tüm kötülükleriyle kapı dışarı ederiz!
Konu komşu, eş dost sizlerin anlattıklarına, “ben de geçenlerde aynı sorunu yaşadım”, “hastanede başıma gelenin aynısı”, “halimiz ne olacak?” “asgari ücrete kendileri bir ay geçinsinler, görelim”, “79 yaşındayın, suvanın 5 lira olduğunu görüvemedim. Gıtlık disen gıtlık yo. Dencereye ne goyup pişirivercez? Aman yarabbi” gibi tepkiler veriyorlar. Ancak, bazılarının dikkatini çekense, anlattığınız sorunların temeline ilişkin, “sömürü”, “baskı”, “ezme-ezilme” gibi ifadeler kullanmanız. En yakınımızda olan kardeşimiz bile bazen “yok daha neler. Mesai yaptığımızda, maaşımız yükseldiğinde vergi dilimi artacağı için, normal maaşımızdan bile aşağı düşer mi? Böyle olsa büyüklerimiz bunu söylemez mi?” diyebiliyor. Elbette bu insanlar gerçekle karşılaştıklarında ilk adres olarak bize başvururlar. Biz de UİD-DER ve İşçi Dayanışması’ndan öğrendiklerimizle kendilerine mücadele yolunu göstermeye çalışırız.
İşte, ilk adımda sorunun temeli hakkında ayrı düşüyoruz. İkinci adımda işler değişiyor. Çözüm konusuna sonra geleceğim. Fakat üçüncü adımda sanki yedi cihan bir odaya dolmuş da, sabahtan akşama, tartışıp ortak bir fikre varmışlar gibi, “kim sömürüyor?” “Sömürü filan yok”. “Çalışana iş mi yok? Çalışan hakkını alıyor”, “Bu Flormar makyaj malzemesi değil mi? O kadınlar işçi mi? 9 aydır fabrikaya girmek için mi bekliyorlar? Ben inanmıyorum” vs diyorlar. Kendi sınıflarının değil, kendilerini iliklerine dek soyup soğana çeviren bezirgânların görüşlerini savunuyorlar. Böyle demelerinin, böyle düşünüyor olmalarının nedenini biliyorum elbette. Bilmek ne kelime, bir zamanlar kendim de aynı onlar gibi düşünür, onlar gibi inanırdım. Hatta Vehbi Koç’un çok çalışarak zengin olduğuna inanırdım. Sakıp Sabancı’nın nasıl zengin olduğu sorulduğunda ve cevap “çalışarak, çalışarak” diye geldiğinde, zengin olmak için kendime çok çalışma cezası verirdim.
Günün birinde bir tesadüf oldu. İşte o tesadüf sonucu gözlerimin önündeki perde zaman içerisinde ve yavaş yavaş kalktı. O zamandan sonra, benim gibi bir işçinin çalışarak zengin olmayı düşlemesinin, bir karıncanın günün birinde fil kadar olmayı düşlemesi gibi bir şey olduğunu kavramaya başladım. Ondan sonra tek başına bir hiç olan ama birlikte olduklarında dağları deviren “karıncaların” arasına katıldım. O zamandan beri burjuva medyanın, haramilerin gözü, dili ve kulağı olduğunun, işçi ve emekçilerin beynini uyuşturma işlevi gördüğünün farkındayım. Her işçi-emekçinin evinin başköşesini işgal eden televizyon, 24 saat beyinlere görünmez bir serum hortumu gibi bağlı. Egemenler kendi görüşlerini bu hortumla damla damla enjekte ediyorlar, işçileri öldürmeyip beyinlerini uyuşturuyorlar. İşte bundan ötürü milyonlarca yoksul zeytin gibi olduğunun, koca preslerde ezilip yağı çıkartıldıktan sonra posasının bir kenara atıldığının farkında değil. Sömürüldüğünün farkında değil. Ya da doğrusu bunu normal karşılayabiliyor.
Sorunlarımızın çözümünden bahsetmeye başladığımızda da ifadeler birbirine çok benziyor: “Birlik olmalıyız, bir araya gelmeliyiz”. Bu gibi ifadeler çoğunlukla hoşlarına gidiyor, ruhlarını okşuyor. “Güzel de, nasıl olacak?” dendiğindeyse cevap öyle kolay gelmiyor. “Evlerimizin başköşesini işgal eden o cehennem zebanisi televizyon bize hiçbir zaman doğruları söylemez, beynimizi uyuşturur. Medyada, sosyal medyada kendi görüşlerini empoze ederler. Her söylediklerine şüpheyle bakmalıyız. Bizi ve bizim yaşadığımız sorunları ancak işçi örgütleri ve yayınları anlatır ve çözüm yolu gösterirler” diye anlatmaya uğraşıyorum.
Kendi sınıfının mücadelesinden bihaber olan birine, hatta en yakınımız olanlara bile hakikati anlatmak öyle kolay olmuyor. Hani bir çocuğa sobaya dokunursa elinin yanacağını ne kadar söyleseler de dokunup eli yandıktan sonra öğrenir ya, örgütsüz ve bilinçsiz milyonlarca ezilen insan da canı yanmadan mücadele içine girmiyor. Ama şu da bir gerçek ki canı yanan ve “öğrenen” insanlar bir araya gelmeyi başardıklarında ve ne kadar güçlü olduklarını gördüklerinde onların önüne hiçbir kuvvet geçemiyor. Ekmekleri, hakları, özgürlükleri ve gelecekleri için korkusuzca mücadeleye atılıyorlar. Unutmayalım ki tarihin tekerleği ileriye doğru dönmeye devam eder. Nâzım Ustanın dediği gibi, “Umut… Umut… Umut İnsanda”
YÜREKLERİN GEZİNTİSİ
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
- İstanbul’da Yaşam: Deniz Kıyısında Deniz Görememek!
- Bruno’nun Fikri, Benim Fikrim, Senin Fikrin…
- Yüzüncü Maymun Teorisi
- Bir Otobüs, İki Kuşak ve İşçi Sınıfı
- “Hey” Diyen ve UİD-DER Saflarında Büyüyen Çocuklarımız
- Butimar, Sen Safi Bir Kuş musun?
- Her Şeyin Bizim Ellerimizde Olması İçin!
- “Değişmeyen Tek Şey Değişimin Kendisidir”
- “Dert Bizde, Derman Ellerimizdedir”
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
- “Bu Gazete Hayat Kurtarır, Zihin Açar, Bilinç Geliştirir!”
- Gıda Siyasetin Dışında mı?
- İşçi Dayanışması’yla Geçmişimizi Öğreniyor, Geleceğimizi Örmeye Devam Ediyoruz
- “Beynimizi Kim Yıkamalı?”
- “Anne Bak, Köfte Yazıyor”
- Yeter Demenin Vakti Geldi!
- İşçi Dayanışması’nın Kıymetini Bilelim
- İşçi Dayanışması, Emekçi Kadınların Pusulası
- İşçi Dayanışması'nın 151. Sayısı Çıktı!
- İşçi Dayanışması Gözlerimdeki Bağı Açtı
- İşçi Sınıfının Rehberi 150. Sayısında Yol Göstermeye Devam Ediyor
- İşçiden İşçiye, İşçi Dayanışması!
- Kutup Yıldızımız İşçi Dayanışmamız!
- 150. Sayısıyla İşçilere Temiz Bir Nefestir İşçi Dayanışması
- İşçi Dayanışması İşçi Sınıfının Hafızası
- Gençlerin Gazetemize Mesajları
- Sınıf Bilinci Oluşturma ve Koruma Kalkanı
- İşçi Dayanışması Biz Gençlere Işık Tutuyor
- Elimizde Bir Fenerdir Dayanışma!
- UİD-DER’in Mutfağında Mücadele Pişiyor
Son Eklenenler
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...
- Biz işçilerin yaşadığı sıkıntılar, zorluklar gün geçtikçe artıyor. Aldığımız ücretler açlık sınırına denk durumda. Üstelik ücretlerimizin enflasyon karşısında erimesi belimizi iyice büküyor. Çalıştığımız işyerlerinde, fabrikalarda çalışma...
- Her geçen gün yoksullaşan, hayat pahalılığıyla beli bükülen işçiler olarak vergi rekortmeni olmamız pek mümkün görünmeyebilir. Ancak gerçek bu. Milyarlarca dolarlık servetlere sahip patronlar servetleriyle kıyaslayınca tabiri yerindeyse bir kuruş...
- Bizler, Avcılar’dan genç işçi ve öğrencileriz. Kimimiz fabrikalarda saatlerce çalışıyor, kimimiz ise okul sıralarında dirsek çürütüyor. Hepimiz işçi çocuklarıyız ve bizi birleştiren, bir araya getiren ortak sorunlara sahibiz. Çünkü içinde...
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...