Buradasınız
Unutmayalım, Hatırlayalım, Örgütlenelim!

İnsanın ne kadar zeki olduğunu vurgulamak için sıkça hayvanlarla kıyaslama yapılır. Evet, insan zekidir, yaşadığı dünyanın farkında ve bilincindedir. Üretir, kendisini ve doğayı değiştirir, dönüştürür. Yaşadığı deneyimleri biriktirir ve tecrübe kazanır. Dolayısıyla geçmişi hatırlar ve geçmişin tecrübeleri ışığında geleceğe doğru yol alır. Kısacası buna tarih bilinci diyoruz. Ama insanlık, geçmişten geleceğe yol alırken, defalarca, arkasında bıraktığını zannettiği noktaya gerisin geri yuvarlanmıştır. Neden? Çünkü unutkanlık, insanın en büyük baş belalarından birisidir. Dilimizde şöyle güzel bir atasözü vardır: Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Yani insan hafızası unutkanlıkla sakatlanmıştır. Zor zamanlardan geçen insanlar, biraz rahata erdiklerinde geçmişte yaşadıklarını unutma eğiliminde olurlar.
Genel olarak unutmak insanın ruh sağlığı için iyidir. Ama her şeyi unutması değil. İnsan, unutmaması gerekeni de unutunca, büyük felaketlere yol açabiliyor. Meselâ savaşlar insanlık için en büyük felakettir. Bugün Ortadoğu’da yoğunlaşan Üçüncü Dünya Savaşı, şu ana kadar milyonlarca insanın canını aldı. Kentler yıkıldı, milyonlarca insan başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı. 3,5 milyon Suriyeli Türkiye’ye göç etti, etmeye de devam ediyor. Yemen ve Suriye’de savaş tüm şiddetiyle sürüyor. Bu savaştan emekçi insanların hiçbir çıkarı olamaz. Savaşı isteyen ve başlatanlar egemenlerdir. ABD ve Rusya gibi emperyalist güçler, onlarla birlikte bölge ülkeleri Ortadoğu’yu yeniden paylaşmak, petrol ve enerji yataklarından aslan payını kopartmak istiyorlar. Savaş sürdükçe, silah şirketlerinin kârı da katlanıyor, sermayeleri büyüyor.
2003’te ABD Irak’a saldırmadan önce, aylar boyunca kara propaganda yürüttü, dünyayı ayağa kaldırdı. Saddam Hüseyin’in nükleer silahları olduğunu, terör örgütlerini beslediğini ve ABD’yi tehdit ettiğini ileri sürdü. Oysa hepsi yalandı ve şimdi ABD başkanı Trump, bunu açıkça itiraf ediyor. Ama o zamanki ABD yönetimi Amerikan halkını aldatmayı başarmıştı. Eğer işçi ve emekçiler ikna olmasaydı ve karşı çıksalardı, ABD egemenleri bu savaşı başlatamazlardı. Çünkü 1970’lerin başında Amerikan halkı Vietnam savaşına karşı ayağa kalkmış, savaş karşıtı gösteriler tüm ülkeyi sarmıştı. Baskı altında kalan ABD egemenleri, Vietnam savaşını sona erdirmek zorunda kaldılar. Ne var ki aradan yıllar geçti ve Amerikan halkı, ülkeyi yöneten egemenlerin Kore ve Vietnam savaşında nasıl ahlâksızca yalan söylediklerini unuttu. Bu yüzden Irak savaşı için uydurulan yalanlara büyük ölçüde aldandı.
Sömürücü egemenler, işçi ve emekçilerin gözünde savaşı haklılaştırmak için pis ve kapkaranlık yalanlara başvurmaktan geri durmuyorlar. Milliyetçiliği kışkırtarak ve savaşa karşı çıkan herkesi vatan haini ilan ederek toplumu psikolojik baskı altına alıyorlar. İnsanların bilincini felç etmek, tüm düşünce süreçlerini tıkamak, sağduyunun hâkim olmasını engellemek istiyorlar. Tek düşündükleri cüzdanları, makamları, iktidarları ve sermayeleridir ama durmaksızın “vatanın selameti” nutku atıyorlar. Halk milliyetçiliğin etkisinde kalıp galeyana gelince, savaşın ve yıkımın önündeki engeller kalkmış oluyor. Bu açıdan Birinci Dünya Savaşı çarpıcı bir örnektir.
1914’te savaş patlak verdiğinde İngiltere, Fransa ve Rusya bir tarafta; Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu ise diğer tarafta yer almıştı. Bu iki cephe arasındaki savaş milyonlarca insanın canını alırken, yan yana yaşayan halklar bölünüp parçalanacak ve sonu gelmeyen acılar çekilecekti. Savaşa katılan tüm ülkelerin egemenleri, halkı savaş cephelerine sürmek için aynı yalana başvuruyorlardı. Onlara şöyle sesleniyorlardı: “Bu savaş bir vatan savunusudur; medeniyetimizi, özgürlüğümüzü, vatanımızı savunmak namus borcudur. Savaşmazsak yok olacağız, bu kutsal bir savaştır.” Her ülkede milliyetçilik kışkırtıldı, halkların bilinci kin ve nefretle dolduruldu. Ancak kısa zaman sonra, kahramanlık türkülerinin yerini ölüm, yıkım ve açlık aldı.
1914’ten 1918’e kadar süren savaşta tam 18 milyon insan can verdi. Bu savaşta yüz binlerce Osmanlı askeri öldü ve çok daha fazlası yaralandı. O dönem iktidarda olan İttihat Terakki partisinin paşaları, Osmanlı’yı yeniden büyük imparatorluk yapma hayali kuruyorlardı. Ama Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan oldular; Osmanlı dağıldı ve halklar paramparça oldu. Etkisi günümüze kadar devam eden acı ve travmalar yaşandı. Bu savaştan, yaşanan acı ve kahrı dile getiren nice türkü kaldı. Yemen, Hey On Beşli ya da Çanakkale türküsü bunlardan bir kaçıdır. Fakat ne yazık ki dillerden düşmeyen bu türkülerin büyük bir felaketi anlattığı unutulmuştur.
Egemenler, örgütsüz, unutkan ve tarih bilinci zayıf kitleleri kısa zamanda aldatıp milliyetçi histerinin peşinden sürüklemeyi başarır. Aksi halde, Birinci Dünya Savaşında büyük bir yıkım yaşayan ve acı çeken Alman halkı, dünyayı fethetmeye soyunan faşist Hitler’in peşinden gider miydi? Hitler, Almanya’yı büyük güç yapma vaadiyle halkı peşine taktı. Hitler’e göre Alman halkı üstün bir halktı, imparatorluk geçmişine sahip olan Almanya durdurulamazdı. Alman egemenleri gaz odalarında milyonlarca Yahudi’yi katlederken, ırkçılık ve milliyetçilik zehriyle sarhoş olan Alman halkı, bu katliama gözünü kapatıyordu. Sonuçta İkinci Dünya Savaşında 70 milyon insan ölürken, tek büyüyen kapitalist şirketlerdi. Almanya tam anlamıyla perişan oldu ve halkı uzun yıllar boyunca faşizmi ve Hitler’i desteklemenin utancını yaşadı.
Tarihin derslerini unutmak, insanlığı felakete sürüklüyor. Aslında tarih, insanın en büyük rehberidir. Ama unutmak istemeyen ve bu rehberin izinden gidenler için… Eğer işçi sınıfı ve emekçiler örgütlü değillerse, büyük acılar pahasına öğrendiklerini unuturlar. Sermaye sınıfı ve onların politikacıları ise unutmazlar. Çünkü örgütlüdürler. Unutkanlık işçi sınıfının düşmanıdır; işçi ve emekçileri kendi yolundan çıkartıp sömürücülerin yoluna iter. Egemenlerin oyununa gelen ve milliyetçilik zehrini şerbet niyetine içen işçi; hayat pahalılığının, işsizliğin, yoksulluğun, mezarda emekliliğin sorumlusunu unutur. O halde unutmamak için örgütlenelim, sınıf bilinci kazanalım ve egemenlerin oyununa gelmeyelim.
Beklentilerimiz ve Yaşadıklarımız
İtibardan Değil, Sağlıktan Tasarruf!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
Son Eklenenler
- Türkiye’de siyasal gelişmelerin hızlandığı, her bakımdan zorlu, her bakımdan ağır bir süreçten geçiyoruz. İşçi ve emekçiler, emekliler, gençler olarak enflasyonun hız kesmesini, hayat pahalılığının son bulmasını, geçim derdinin hafiflemesini...
- Sosyal medya platformlarında her gün yeni bir trend beliriyor, insanlar yeni bir akımın peşinden koşturuluyor. Dün “lokma dünyası”, yakın zamanda “Dubai çikolatası” peşinde koşan insanlar, yarın farklı bir yiyecek ya da akımla tüketim sarmalına...
- Toplumun itirazının güçlenmesi, işçi sınıfının kendi talepleriyle, kendi örgütleriyle, kendi mücadele yöntemleriyle sahneye çıkmasıyla mümkün olabilir. Bunun yolu işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlülüğünün, bilinç düzeyinin ve dolayısıyla...
- Elizabeth Gaskell’in Kuzey ve Güney adlı romanını okumaya başlamadan önce, kitabı okuduğunu düşündüğüm birçok mücadele arkadaşımın yorumlarını almak istedim. Biri önce dört bölümlük dizisini izlememi tavsiye etti, bir diğeri uzun bir özet gönderdi....
- 19 Marttan bu yana başta gençler olmak üzere protestolara katılanları polis şiddetiyle gözaltına alan, tutuklayan, tehdit eden rejimin saldırıları giderek artıyor. Saldırılar karşısında geri adım atmayan ve faşist baskılara itirazını dersleri boykot...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, başkent Londra’da hükümet binalarının bulunduğu Whitehall sokaklarına çıktı. Endonezya’da emekçiler, kabul edilen Silahlı Kuvvetler yasasını protesto etmek için sokaklara döküldü. Arjantin’de iktidara gelir gelmez...
- İşçi sınıfının yanında saf tutan, kalemini yoksulların, emekçilerin hayatını ve özlemlerini anlatmak için kullanan nice yazar, şair ve aydın geçmiştir dünyamızdan. 2 Nisan 1948’de yaşamdan koparılan Sabahattin Ali de bunlardan biriydi.
- Sevgili işçi kardeşlerim, İşçi Dayanışması’nın 202. sayısında ve UİD-DER web sitesinde yayınlanan “Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan” yazısını okudum ve sesli yorumunu defalarca dinledim. Bu yazı, sınıf bilinciyle hareket eden...
- Sevgili işçi kardeşlerim, işçi sınıfının büyüklerinden kulağımıza küpe olan bir söz vardır: “Ayağın taşa değse, kapitalizmden bil!” Sınıf bilinçli işçiler olarak, temas ettiğimiz her işçi kardeşimize bu sömürü düzeninin hepimize nasıl dokunduğunu...
- Yeşiline sevdalandım/ Mavisine…/ Gülen gözlerinden süzülen ışıltıya/ Bir şiir/ Bir şiir yolumuzu açar belki
- 29 Martta CHP’nin çağrısıyla Maltepe’de bir araya gelen 2 milyonu aşkın işçi, emekçi, öğrenci, emekli; faşist saldırılara, polis şiddetine, baskı ve yasaklara, adaletsizliğe karşı “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” diye haykırdı...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), “Meydanlarda verdiğimiz demokrasi mücadelesini işyerlerine de taşıyoruz!” şiarıyla 28 Martta örgütlü olduğu işyerlerinde yarım gün iş bıraktı. Sabah saatlerinde işçiler işyerlerinde DİSK’in ortak...
- KESK İstanbul Şubeler Platformu, 26 Mart sabahı ev baskınıyla gözaltına alınan ve savcılık ifadesi dahi alınmadan çıkarıldığı mahkemede tutuklanan Eğitim Sen İstanbul Üniversitesi işyeri temsilcisi Levent Dölek ve tüm tutukluların serbest...