Buradasınız
Yüz Yıl Önce Değil, Bir Yıl Önce
İzmir’de emekli bir işçi

Geçen gün Sefaköy’den bir işçi kardeşimizin Tuhaf Zamanlar başlığıyla bir şiiri yayınlandı. Bu şiiri okuduğumda ne zaman izlediğimi hatırlamadığım bir filmi anımsadım. Film bu ya, biri yüz yıl önce kendisini ve köpeğini dondurtuyor. Yüz yıl sonra tekrar hayata dönüyor köpeğiyle birlikte. İşte biz de bu adam gibi son bir yıldır toplumda her gün, her an karşı karşıya olduğumuz tuhaf demek hafif kalacak bir süreci yaşıyoruz. Tıpkı şiirde anlatıldığı gibi. Sanki yüzyıl önce yaşamış ama bir şekilde bugüne gelmiş insanlar gibiyiz.
Elbette yüz yıl önceki toplumla bugünkü toplum arasında bir hayli değişiklikler olması gayet normal bir durumdur. Ama bugünkü tuhaflıkların bu türden değişimlerle ilgisi yok. Sistemin efendileri her kötülüğün müsebbibi olarak gözle göremediğimiz bir virüsü gösteriyorlar. Öyle tuhaf yani… Bir yandan “korkmaya gerek yok. Her şey kontrolümüz altında” diyor, diğer yandansa her yeni gün virüsün yeni bir tehlikeli yanını önümüze koyarak korkutmaya devam ediyorlar. Sürekli koronavirüsün nasıl öldürdüğünü anlatıp türlü yollarla beynimizi esir almaya çalışıyorlar.
Oysa henüz ruhunu bu kan emicilere satmamış namuslu bilim insanları bu virüsten korunmanın yolunun sağlıklı ve dengeli beslenmekten, dengeli ve yeterli bir uykudan, sağlıklı konutlarda oturmaktan, temiz hava almaktan geçtiğini söylüyorlar. Yani egemenlerin virüsü ve salgını mistik bir havaya büründürüp bizleri korkunun esiri yapmak istemesine karşılık, aslında gereği yapılırsa asıl tehlikenin virüs olmadığını söylemiş oluyorlar. Lakin yoksullar, işçiler ve emekçiler, yani yeterli paraya sahip olmayan milyonlar sağlıklı koşulların hiçbirine sahip değiller.
Türkiye’de de durum farklı değil. Bugün iktidar koltuğunda oturanlar bir zamanlar “komşusu açken tok yatanlar bizden değildir” sözünü söylerlerdi. Şimdiyse “kuru ekmekle de olsa karnı doyuyorsa, aç değildir” diyenlerden oldular. Kendileri şatafatı dibine kadar yaşayan egemenler refahı paylaşmaktan ölümüne kaçıyor, yoksulların ölmeyecek kadar karınları doyuyorsa öpüp başlarına koymasını istiyorlar. Ancak birbirlerini tanımayan açların, yoksulların sesleri her geçen gün daha fazla yükseliyor.
Covid-19 yayılmaya başladığında o mübarek üçlüyü, maske-mesafe-hijyeni insanların beynine kazımışlardı. Bir komşum maskeyi 6 saat kullanıp attığını söylemişti. Aynı komşu şimdiyse maskeyi gece yıkayıp tekrar taktığını söylüyor. Neden diye sordum. Eliyle para işareti yaptı. Covid-19 bulaşması ile korkutulan işçi ve emekçiler fabrikalarda, hastanelerde, çalıştırılmaya devam ettiler. Virüs sanki çalışanlara bulaşmıyormuş da akşam karanlık çöktükten sonra tek vardiya olarak çalışıyormuş gibi getirilen yasakların saçmalığının gayet farkındalar. Egemenlerse zaten Covid-19’u içinde debelendikleri krize bir örtü olarak kullanıyorlar. Yoksulların sağlığını düşündükleri için değil, yalanları ortaya çıkmasın diye güya tedbir alıyor, insanları cezalarla korkutuyorlar. Asgari ücret iki bin üç yüz lira, yasak saatlerinde sokağa çıkan birine üç bin yüz elli lira ceza kesiliyor. Bu cezayı yazdıran egemenler yoksullara “maske-mesafe-hijyen” diyorlar. Ama kendileri kalabalık halinde, vur patlasın çal oynasın yemek davetlerinde toplanıyorlar. Yedikleri yemekleri, efuli, liçi, ejder meyvelerini yoksullar rüyalarında bile göremiyorlar.
Çöpten yiyecek toplayanlar, tencereleri et görmeyenler, soğuklarda ısınabilmek için battaniyelerle oturanlar egemenlerin nasıl bir şatafat içinde yaşadıklarını görüyorlar. Seslerini çıkarmaya başlıyorlar. Tek sorun bugün işçi ve emekçilerin seslerini toplu olarak, bir araya gelerek gür bir şekilde çıkaramamalarıdır. Yani örgütsüz olmalarından dolayı işçilerin, emekçilerin sesleri duyulmuyor. Egemenlerin asıl korkusu da zaten milyonların örgütlenip, karşılarına dikilmesidir.
Güneşi Patentleyebilir misiniz?
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- DİSK, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 55’inci yılında anma etkinlikleri düzenledi. İstanbul’da Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasının yanı sıra DİSK Bölge Temsilciliklerinin olduğu Mersin, Eskişehir, Edirne, Samsun,...
- Ekim 2023’ten bu yana Filistin halkına yönelik katliamını sürdüren İsrail devleti, şimdi de İran’a saldırarak savaşı yeni cephelerle büyütüyor. Batılı egemenlerin desteğiyle yürütülen bu savaş şimdiye kadar on binlerce masum insanın canını aldı,...
- Engellilerin Haklarına Erişim Platformu ve Türkiye Körler Federasyonu, 14 Haziranda Ankara’da “Büyük Engelli Buluşması” düzenledi. Platform ve federasyon üyesi yüzlerce engelli emekçinin bir araya geldiği eylemde engelliler, haklarının ellerinden...
- Sabahın ilk anlarına değin usulünce bekledikleri güneşin, en uzun huzmeleri mahallerinden içeri girdiğinde onlar çoktan bulut gibi yüklenmişlerdi. Öyle üstünkörü değil, öyle aniden değil, yarım yamalak değil; biriktirmiş de planlamış da gelmişlerdi...
- Geçtiğimiz günlerde ana-baba-oğul UİD-DER’li iki dostumu konuk ettim, içten bir sohbet eşliğinde zaman su gibi aktı. Bu vesileyle hem eskiye hem bugüne dair düşündük, konuştuk. Onlar gittikten sonra aklımda şu soru yankılandı: Nasıl oldu da aynı...
- İzmir Kemalpaşa’da grevde olan Petrol-İş üyesi Temel Conta işçileri, patronun grev kırıcılığını tespit ettirmek için açtıkları davanın duruşması öncesi Bayraklı Adliyesi Ek Binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. İstanbul Şişli Belediyesi...
- İnsanların kardeşçe yaşayacağı bir dünya özleyen, böyle bir dünyayı kurabilecek tek güç olan örgütlü işçi sınıfının mücadelesine inanan, o mücadelede yer alan nice şair, yazar, sanatçı var. Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal bu sanatçılardan ikisidir....
- Tuzla’da bulunan Reckitt Benckiser’de Petrol-İş Sendikasında örgütlü işçiler 27 Mayısta greve çıktılar. Bizler de UİD-DER’li işçiler olarak grevci işçileri mücadelelerinde yalnız bırakmıyoruz. Grevlerinin 17. gününde işçi kardeşlerimizi tekrar...
- İsrail devleti Ekim 2023’ten bu yana Filistin halkına yönelik bir soykırım gerçekleştiriyor. Egemenler kimi zaman bu katliamı sözde kınadıklarını belirtseler de İsrail’le her türlü ekonomik ve politik ilişkiyi sürdürmeye devam ediyorlar. Egemenlerin...
- ABD Başkanı Trump, göçmen karşıtı politikalarını sürdüyor. Göçmenleri hedef alarak açık bir savaş ilan eden Trump’ın ABD’sinde, göçmen işçi ve öğrencilerin vizeleri iptal ediliyor, göçmen işçiler tutuklanıyor ve sınır dışı ediliyorlar. ABD’li...
- 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bundan tam 55 yıl önce bu topraklardaki işçi sınıfının tarihine altın harflerle yazıldı. O tarihten bu yana örgütlü işçi sınıfı bu iki günü anarak yaşattı ve yaşatmaya devam ediyor. 15-16 Haziran, örgütlü işçi...
- 12 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılında Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan edildi. Ne yazık ki o zamandan bu zamana çocuk işçiliğin azalması bir yana, 1800’lü yıllara benzer koşullar yaratıldı. Patronlar için tatlı kârlar...
- KESK Ankara Şubeler Platformu ve emekten yana siyasi partiler 11 Haziranda, ABD Büyükelçiliği önünde siyonist İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırımı, Türkiye limanlarından İsrail’e askeri malzeme taşınmasını, Gazze’ye insani malzeme...