Buradasınız
Zor, Oyunu Bozar!
Esenyurt’tan bir işçi
Merhaba arkadaşlar, İşçi Dayanışması gazetemizin 145. sayısının başyazısı “sıra dışı bir zamanın içinden geçiyoruz” cümlesi ile başlıyordu. İlk bakışta belki tuhaf gelecektir ama aynı sözü siyasi iktidar ve yandaş kalemler de yazılı ve görsel medyada sürekli tekrarlıyor. Patronlar ve onları temsil eden örgütler, patron sendikaları da bu koroya eşlik ediyor. “Olağanüstü bir zamandan geçiyoruz. İnsanlık, büyük bir felaketle karşı karşıya, virüse karşı savaş halindeyiz. Sorun küresel, mücadele ulusal. Biz bize yeteriz…” Bizler, içinden geçtiğimiz dönemin artık gizlenemez ölçüdeki sıra dışı, olağanüstü karakterini işçi ve emekçileri uyarmak ve harekete geçirmek için vurgularken, egemenler korkuya sürüklemek, uyutmak için dile getiriyor! “Sıra dışı bir zaman” çünkü baksanıza bir virüsü alıp ondan bir felaket hikâyesi yazdılar ve krizin üzerini kapatmak için baskı ve yasakları arttırdılar, insanları evlerine kapattılar.
Bu sıra dışı zamanda kapitalizmden ve sınıf tarihimizden bihaber olsaydık, örgütsüz olsaydık bizler de hemen onlara inanırdık. Ancak sınıf mücadelesi yürüten işçiler olduğumuz için tabir yerindeyse, kapitalistlerin ciğerini biliyoruz. Eskilerin dediği gibi, “biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz!” Ne kadar ikiyüzlü ve riyakâr olduklarını defalarca bize kanıtlamadılar mı? Koronavirüs sürecinde de Türkiye’de ilk önce 100 milyarlık bir kaynak patronlara aktarıldı. Sokağa çıkma yasakları patronların çıkarları üzerinden belirlenmeye başladı. Bir yanda “virüsle mücadele” adı altında yasaklara uymayan işçilere ceza kesiliyor, diğer tarafta valilik talimatıyla koca şehirlerde işçiler zorla fabrikalara dolduruluyor, hafta içi-hafta sonu zorunlu olarak çalıştırılıyor. Sendikal haklar askıya alınıyor, ücretsiz izin adı altında işçilerin fiilen işten atılmalarının önü açılıyor. Patronlara milyarlarca lira aktaran siyasi iktidar, aslında işsiz kalmış yüz binlere aylık sadece 1177 lirayı reva görüyor. Kullanmadığımız doğalgazın, tüketmediğimiz elektriğin faturalarını ödüyoruz. Çarşı pazarda sürekli aldığımız gıdalar zamlanıyor. Mutfaklarımızda yangın var, yoksul evlerimizde adeta koca bir afet yaşanıyor. Ama işçi sınıfına saldırıların arkası kesilmiyor. Yasaklamalar, saldırılar iyice keyfi bir hal aldı, patronlar sınıfı iyice azgınlaştı ve bunda da sınır tanımıyorlar.
Virüsü bahane eden patronlar emekçilere saldırılarında sınır tanımıyor dedik. Bunun ikiyüzlü bir örneği Gaziantep’te yaşandı. Ünlü bir halı fabrikasının işyerine astığı bir duyuru, patronlar tarafından sözde virüsle mücadelenin ne kadar keyfi hale geldiğini gösterecek nitelikte! İlanda, işe gelmedikleri günlerde virüs bulaşmaması için işçilerden evden dışarı çıkmamaları, kendilerini toplumdan izole etmeleri isteniyor. Bu emre uymayan ve üretim alanında çalışırken virüs bulaştığı tespit edilen işçilere cezai işlem uygulanacağı ifade ediliyor. Buna da virüse karşı savaşmak diyorlar! İşleri sağlıksız koşullarda kölece çalıştırmak serbest, ama virüs kapmak, hastalanmak yasak!
İkiyüzlü uygulamalar, saldırılar, yasaklar, hak gaspları, alabildiğine fırsatçılık... İşte tüm dünya egemenlerinin sözde koronavirüse karşı ilan ettikleri savaş! Evet, bugün olağandışı günlerden geçiyor dünyamız ama bunun asıl sebebi egemenlerin iddia ettiği gibi salgın hastalık değil. Bu koronavirüsle örtülmeye çalışılan şey, kapitalizmin tarihsel krizidir! Bir büyüğümüzün söylediği gibi “Tarihinin en büyük ekonomik krizi ile sarsılan kapitalizm, tıkanmış bir kanalizasyon sistemi misali bütün pisliğini ortalığa saçıyor.”
İşte, bütün dünyaya saçtıkları kendi pislikleridir, çürümüş sistemlerinin pisliğidir. Dünya işçi sınıfından da bu nedenle korkuyorlar. Baskı yapıyorlar, tehdit ediyorlar. Bu pisliğe karşı öfke açığa çıkmasın derdindeler ve dahası krizin faturasını işçilere ödetmek istiyorlar. Egemenler yaşadığımız gezegeni işçiler için koca bir hapishaneye çevirdi ve şimdilik işler onların planladığı şekilde gidiyor olabilir. Yalnız diğer taraftan milyarca işçi ve emekçide biriken öfke kabarıyor. Sınıf tarihimiz, bu süreçlerin her zaman egemenlerin istediği gibi gitmediğini defalarca göstermektedir. Zor, oyunu bozar derler! Sığınılacak en güvenli liman ve güvenilecek tek güç, sınıfımızın örgütlü gücü olacaktır. Örgütlülüğümüzü ve dayanışmamızı güçlendirip tüm pislikleri ile kapitalizmi ortadan kaldırmaktan başka çaremiz yok.
Sınıfsız, Sömürüsüz Bir Dünya İçin Birleşelim!
Haydi, Sınıfımızın Örgütlü Mücadelesini Büyütelim!
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...