Buradasınız
“Önce İşçi Emniyeti” mi Dediniz?
Sincan Organize’den bir işçi
Çalıştığımız fabrikaların girişlerinde “önce iş güvenliği” yazılı tabelalar asılıdır ya da işe ilk başladığımızda iş güvenliğiyle ilgili evraklar imzalatırlar her birimize, canımızın ne kadar kıymetli olduğunu belirtircesine! Patronlar eğer bu belgeleri duvarlara asıyor, bu imzaları bize attırıyorlarsa imzalattıkları iş güvenliği kurallarının kendilerine getirdiği yükümlülükleri de yerine getirmek zorundadırlar.
İş güvenliği yasasında şunlar yazıyor: “İşverenin, işyerinde, teknik ilerlemelerin getirdiği daha uygun sağlık şartlarını sağlaması; kullanılan makinalarla alet ve edevattan herhangi bir şekilde tehlike gösterenleri veya hammaddelerden zehirli veya zararlı olanları, yapılan işin özelliğine ve fennin gereklerine göre bu tehlike ve zararları azaltan alet ve edevatla değiştirmesi iş kazalarını önlemek üzere işyerinde alınması ve bulundurulması gerekli tedbir ve araçları ve alınacak diğer iş güvenliği tedbirlerini devamlı surette izlemesi esastır.”
İşveren iş kazası oluştuğunda şu yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır: İş kazası olduğunda hemen bölgedeki zabıtaya (savcılık, jandarma veya karakol) bilgi vermek zorundadır. Eğer patron bu görevini yapmıyorsa işçiler de bu bildirimi yapabilir. Daha sonra kaza zabıtadan sonra hemen bir dilekçe ile SSK Bölge Müdürlüğü’ne bildirilir. SSK Bölge Müdürlüğü’ne başvurulduktan sonra SSK hemen olay yerine müfettişlerini göndermek zorundadır. Müfettişlerin tuttuğu rapora göre olayın iş kazası olup olmadığına karar verilir. Olay iş kazası ise, işçinin tedavisi yapılır. Tedavisi süresince geçici iş göremezlik ödeneği ödenir. Maluliyet durumu varsa tespit edilir. Ve maluliyet durumunun %10’un üzerine çıkması ile maluliyet aylığı bağlanır.
Yasada bunlar yazdığı halde biliyor ve görüyoruz ki işyerlerimizde, fabrikalarımızda bunların hiçbiri uygulanmamaktadır. Geçtiğimiz aylarda benim çalıştığım fabrikada da bir iş kazası meydana geldi. Mesai saati içerisinde bir işçi kardeşimizin eli kesiliyor. Fabrikada çalışan başka bir görevliyle birlikte aceleyle hastaneye gidiyorlar. İşçi arkadaşın tedavisi yapılırken yanında gelen görevli de diğer taraftan hastane işlemlerini yaptırıyor. İş kazası geçiren işçi kardeşimiz hem yaşadığı kazayı bildirmiyor hem de bu kazanın maliyetini işverenin ödediğini zannederek hastaneden çıkıp evine gidiyor.
Birkaç ay sonra rahatsızlığından dolayı tekrar hastaneye giden işçi kardeşimiz hastane görevlisinden daha önceki tedaviden kaynaklı borcu olduğunu öğreniyor. Anlıyor ki, kendisi yaşadığının bir iş kazası olduğunu söylemediği ve bu yönde tutanak tutturmadığı ve elbette fabrikadan birlikte geldiği diğer “görevli” de iş kazası bildiriminde bulunmadığı için hesap üzerine kalmış. Ve böylece canını ortaya koyarak çalıştığı ve kâr ettirdiği patronuna şimdiye kadar kazandırdıkları yetmiyormuş gibi bir de tedavi masraflarını ödemek durumunda kalmış.
Evet, işçi kardeşlerim geçirdiğimiz iş kazalarının “suçlusu” da mağduru da biz oluyoruz. Her gün onlarca işçi belli düzeylerde iş kazalarına maruz kalıyor. Kimimizin kolu kopuyor, kimimizin üzerine ağır yükler devriliyor, kimimiz işyerinin servisinde yağmur sularında boğularak can veriyoruz. Bunlara maruz kaldığımızda da ya hakkımızı bilmediğimizden ya da bilip de korktuğumuzdan hiçbir şey yapamıyoruz. Çünkü birlikte değiliz, örgütlü değiliz çoğu zaman. Diğer tarafta iş kazalarının, iş cinayetlerinin sorumluları kârlarına kâr katarken biz işçiler onların kârı, rahatı için canımızdan oluyoruz. Bu duruma dur diyelim, can güvenliğimiz için mücadele edelim.
Memurlara Kara Haber
Zam Hoş Bir Şey Değil Ama Gerekliymiş!
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- İşsizlik Fonu Yine Patronların Hizmetinde
- Asgari Ücretin Vergi Dışı Bırakılması ve Asgari Geçim İndirimi (AGİ)
- Buzdağının Görünmeyen Kısmı: Meslek Hastalıkları Gerçeği
- Grev Kırıcılığı ve Grev Hakkı
- Kazı Bağırtmadan Yolma Meselesi: Vergi
- Patronun Keyfi Kısa Çalışma Uygulamasına Karşı Dava Açan İşçi Kazandı
- Şimdi de İstirahat Parasına Göz Diktiler!
- Kod 29 ve SGK’nın Algı Oyunları
- Kod 29 Mağduriyeti Ortadan Kalkıyor mu?
- Kölelik Düzeninin “Yeni Normali”: Uzaktan Çalışma
- Yasal Olan Meşru mudur?
- Tazminatsız İşten Atma Saldırısı: Kod 29
- Patronların Pandemi Saldırısı: Kod 29!
- Çalışma Yaşamında Orman Kanunları
- Sigorta Hakkımız Gasp Ediliyor
- Sermayenin Elindeki Kamçı: Pandemi
- Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, Kıdem Tazminatımızın Elimizden Alınmasıdır
- Sokağa Çıkma Yasaklarıyla Birlikte Telafi Çalışması Yaygınlaşıyor
- Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin Uygulaması
Son Eklenenler
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...