Buradasınız
18 Yaşlarında Gelen Ölümler ve Yaşayan Mücadele Tutkusu!
Bireylerin olduğu gibi toplumların da hafızası vardır. Modern tarih işçi sınıfının sömürüsüz bir dünya için yükselttiği sayısız haklı mücadeleye şahit olmuştur. Sömürü düzenini korumak isteyen egemenler ise yarattıkları karanlık dönemlerle bu mücadelenin karşısına dikilmişlerdir. Tarifsiz acılarla yüklü böylesi dönemler bazen kelimelerle ifade edilemez. O dönemin kimi tanıkları çetin bir mücadele verirken, olup biteni geleceğe aktarma görevini de üstlenmişlerdir. İşte Elif Çağlı da böyle yapmıştır. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin yarattığı karanlık günlerde kaleme aldığı 18 Yaşlarında Gelen Ölümler şiirinde bizi o günlere götürür. Bugünün genç kuşaklarını geçmişle yüzleştirir.
Çağlı “Kendi ellerimizle gönlümüzce/bir yaşam yarattığımızda kendimize/ bahçelerimizde açacak gelinciğimiz/ bahar rüzgârlarıyla hışırdarken çiçeklerimiz/ yanımıza gelecek/ on sekiz yaşlarında/ yaşamı yarım bırakıp gidenlerimiz...” diye başlar dizelerine. İşçi sınıfının kapitalizmin karanlığını yırtarak yeni bir dünyayı var ettiği günlere olan inancını anlatır. Bu mücadele saflarında dövüşürken, egemenlerin aramızdan kopardığı gençleri yanımıza getirir. Şiirinde 18 yaşındaki mücadele arkadaşıyla buluşur. Onun söyleyemediği, yarım kalan sözlerini Çağlı tamamlar: “Yüz binlerle koşarken meydanlara/ Düşlerken denizlere açılmayı/ Öpüşürken kahverengi gözlü bir kızla/ Ve çevirirken Ehrenburg’un «Fırtına»sının yapraklarını.../ Ölüm girdi aramıza/ Yarım bıraktırdı yaşamı”
12 Eylül 1980’den hemen önce yüzbinlerin meydanlara aktığı, işçi sınıfının haklı mücadelesinin yükseldiği, grevlerin, direnişlerin, eylemlerin güçlü olduğu bir atmosfer hâkimdi bu topraklarda. Örgütlü işçiler, kadınlar, gençler mücadelenin ön saflarında yer alıyor, ekonomik ve demokratik hakların genişletilmesi için mücadeleyi büyütüyorlardı. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya istiyorlardı. Çağlı’nın dediği gibi denizlere açılmayı ya da yeni bir dünyayı düşlüyor, yaşama sevincine sımsıkı tutunuyor, coşkun bir nehir gibi çağlıyorlardı. İşçi sınıfının bu dizginsiz akışı karşısında duramayacaklarını anlayan egemenler bu duruma son vermek istediler. Toplumda yükselen değişim arzusunu sindirmek, örgütlü hareketi ezmek için orduyu işbaşına çağırdılar. 12 Eylül 1980’de yapılan askeri faşist darbeyle karanlık bir dönem başlatıldı.
Düşleri yarım bıraktırılan 18 yaşındaki fidanın dediği gibi yaşam da o gün itibarıyla yarım kaldı: “Bakışlarım/ Bahar bulutlarında/ Takıldı kaldı/ Düşüncem o sayfada/ Yaşam bir fırtınayla/ Altüst olurken/ İnsanlar neden/ Suskun kalmaktaydı?” Yaşamın toplumsal devinimle yükselen coşkusu sanki bir bıçak darbesiyle kesilip atılmıştı. Genç yüreklerin umutlu bakışlarında bir fotoğraf karesi gibi kalan bahar bulutları gitmiş, yerini umutları yıkıp geçen bir fırtınaya bırakmıştı. Darbeye hazırlıksız yakalanan işçi sınıfı ağır bir yenilgiye mahkûm edilmiş, sessizliğe gömülmüştü.
Bu karanlık fırtınayla birlikte gencecik fidanlar asıldı, katledildi. İşçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütleri kapatıldı, gazete ve kitaplar yasaklandı, yakıldı, yok edildi. Toplumsal hafıza silinerek işçi sınıfının mücadele deneyimi yok edilmek istendi. Darbenin baş mimarı Kenan Evren’in “öyle bir kuşak yaratacağım ki kimse ne olduğunu hatırlamayacak” demesi boşuna değildi.
Toplum baskı altına alınırken, burjuva medya insanlığın gelecek düşlerini karalıyordu. Böylece evlerdeki kitaplıkların yerini süslü vitrinler alırken, gençlerin örnek aldığı devrimcilerin yerini de futbolcular, modeller, kısa yoldan zengin olanlar almıştı. Yalnızlaştırılan kitleler örgütlü güçlerini unutmuş, bireysel kurtuluş hayalleriyle avunur olmuştu. Fakat egemenler ne yaparlarsa yapsınlar tarihi silip atamazlar. En zor günlerde dahi inatla direnmekten ve geçmişin derslerini aktarmaktan vazgeçmeyenler olmuştur. Çağlı, “Her gece seslenir kulağıma/ …/ Duyuyor musunuz siz de onu/ On sekiz yaşında/ Yaşamı yarım bırakıp/ Giden çocuğu?” diye bugünün gençlerine sorar. Ve yarım bıraktığı yaşamı merak eden gencin sorularını, mücadeleyi onun bıraktığı yerden devam ettirme sorumluluğunu hatırlatmak için aktarır: “Bana bilmediğim şeyleri anlat/ Yaşamadıklarımı.../ Fırtına’nın sonunu anlat/ O kızın dudaklarını/ Çiçekler hâlâ goncada mı/ Ve çok mu güzel/ On sekiz yaş sonrası?”
Her fırtına dalları kırıp yok etmez. İşçi sınıfının kapitalizme karşı verdiği mücadele de bir fırtınadır ve bu fırtına tarihte birçok kez sömürü düzenini temellerinden sarsmıştır. Unutmayalım, hafızamıza saldırıp silmeye çalıştıkları şey sınıfımızın şanlı mücadeleleridir ama başaramayacaklar! 12 Eylül’ün yaşattığı acıların hesabı elbet bir gün sorulacaktır!
UİD-DER Hayatıma Anlam Verdi
Tarihten Bir Yaprak: 1974 Gıslaved Grevi
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...