Buradasınız
1 Mayıs’a Sahip Çıkmak Şimdi Daha da Gerekli

1 Mayıs’a Sahip Çıkmak Şimdi Daha da Gerekli
İstanbul/Samatya’dan bir grup sağlık işçisi
1 Mayıs… Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs’ı içimizde büyüyen öfke ile karşılıyoruz. Peş peşe parti kongrelerini yapmaktan çekinmeyen iktidar, bu yıl da salgını bahane ederek 1 Mayıs’ın meydanlarda kutlanmasını engellemek istiyor. Şöyle durup bir hayal edelim 1 Mayıs meydanlarını: Ne şenlikli, ne umutlu olurdu... Bütün bir yıl saldırılara maruz kalan, hakları elinden kepçeyle alınan, nefessiz bırakılan işçi sınıfı meydanları doldururdu hınca hınç… Korkuları da bundan zaten!
Kapitalizm hiçbir toplumsal sorunu çözemediği gibi hastalık üretmeye devam ediyor. Peki, verilemeyen sağlık hizmetinin yükü kimin sırtında? Tabi ki biz sağlık işçilerinin! Bu yükü sırtlamamıza rağmen, örgütsüzlüğümüzü fırsat bilip en can alıcı sorunlarımıza yenilerini ekliyorlar. Çalışma koşularımız son derece ağır. Ücret adaletsizliği son bulmuyor. Ek ödeme dedikleri sadaka ile sağlık işçileri arasına ayrımcılık sokuluyor. Örgütlenmemizin, yan yana gelmemizin önüne yapay engeller konuluyor.
Örgütlü sağlık işçileri olarak yılmıyoruz. 1 Mayıs’ın mücadeleci ruhunu her işyerine ulaştırana kadar; her servise, her meslek grubuna ulaştırana kadar yılmayacağız. Tüm dünyada sağlık işçileri şunun farkında; bu sistem artık sadece ölüm, yıkım, acı getiriyor… Tüm bu gerçeklere inat yeni bir yaşamın umudunu 1 Mayıs’ın verdiği dayanışma, mücadele ruhuyla büyütmeye devam edeceğiz. Ne güzel demiş usta: “dert bizde, derman ellerimizdedir!” UİD-DER saflarında o elleri birleştirmenin, umudun halayında birlikte olmanın zamanıdır.
Uzun Çalışma Saatleri ve Düşük Ücretlere Karşı Yaşasın 1 Mayıs!
Ankara’dan UİD-DER’li işçiler
Bizler Ankara’da çeşitli sektörlerde çalışan işçileriz. Kimimiz fabrikalarda, kimimiz şantiyelerde, kimimiz hastanelerde gecemizi gündüzümüze katarak ekmeğimizi kazanmak için çalışıyoruz. Ekmek, biz işçiler için sadece evimize götürdüğümüz iki ekmek değildir. İş güvencesi, emeklilik hakkı, çocuklarımız için güzel bir gelecek, hayatın güzelliklerini tadabileceğimiz zaman demektir. Fakat onca çalışıp didinmeye rağmen rahat nefes alabildiğimiz bir hayat yaşamıyoruz. Pandemi günlerindeyiz ve neredeyse her gün bir hakkımız daha gasp ediliyor. Ücretlerimiz zaten düşüktü, liranın değer kaybetmesiyle, zamlarla birlikte daha da düştü. Kimimiz aynı ücretlere daha uzun saatler çalıştırıldık, kimimiz kısa çalışmaya, ücretsiz izne çıkarıldık, kimimiz ise işsiz kaldık. Bugüne, yarına dair kaygılarımız daha da arttı. İşte bu nedenle sadece ekmeğimizi kazanmak için değil, kapitalizmden kurtulup yeni bir dünya kurmak için de çalışıyoruz.
Ekmeğimize göz diken kapitalistlere, iktidar sahiplerine ve saldırılarına boyun eğmeyeceğiz. 1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma içinde olduklarında yaşamı değiştirmesinin, güzelleştirmesinin simgesidir. Tüm dünyada, dilleri, renkleri farklı işçilerin, tek ses, tek yürek olup dev bir yumruk gibi güçlenmesidir. O halde 1 Mayıs’ın birlik, dayanışma ve mücadele ruhuyla daha fazla mücadeleye!
Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
Kısa Çalışma, Ücretsiz İzin, Hak Gaspları: Şimdi 1 Mayıs Zamanı!
İstanbul/Sarıgazi’den bir grup işçi
Bizler farklı sektörlerde çalışan bir grup işçiyiz. Pandeminin başından bu yana siyasi iktidarın güya işçileri düşünerek çıkardığı yasaların hepsi patronların işine yaradı. Bunlar arasında kısa çalışma ve ücretsiz izin de var. Ücretsiz izindeyken günlük 39 lira ile geçinmeye mahkûm edildik. Sonra güya zam yaptılar ve 47 liraya çıkardılar. Bozdur bozdur harca! Bununla ancak ev kirasını karşıladığımız için, kredi borcu olanlarımız biriken borçlarını kapatmak için yeniden kredi çekmek zorunda kaldı. Bu süreçte geçinebilmek için başka iş bulan arkadaşlarımız yıllardır çalıştığı işyerinden tazminat hakkını bırakarak ayrılmak zorunda kaldı. Kısa çalışma olan işyerlerinde de hem primimiz yatmadı hem ücretimiz düştü. Kimimiz ise tam çalışmamıza rağmen kısmi çalışmada gösterildik. Patronlar pişkince “maaşınızın yarısını ben vereceğim, yarısını kısa çalışmadan alacaksınız” dedi, maaşlarımızı tam alsak da primimiz eksik yattı. Ama bunu bile bize çok gördüler ve siyasi iktidar kısmi çalışma ödeneğinin süresini uzatmadı. Bugüne kadar kısa çalışmada olan arkadaşlarımız şimdi de “ücretsiz izne çıkarılır mıyız” tedirginliği yaşıyor.
Bizler biliyoruz ki örgütlü olmadığımız zaman tek başımıza bu saldırılara karşı gelemeyiz. Mesela işçilerin birlikte hareket ettiği işyerlerinde bu saldırılara karşı gelen işçiler, patronlara geri adım attırabildiler. Kriz derinleştikçe egemenler türlü bahanelerle faturayı işçilere kesmeye devam edecekler. Bunlara karşı durmak için birlik olmaktan başka bir seçeneğimiz yok. Siyasi iktidar pandemi bahanesiyle ikinci kez 1 Mayıs’ta alanlara çıkmamızı engellemek istiyor. Hak gasplarına, saldırılara karşı güçlü bir ses çıkarmamızın önüne geçmek istiyor. Ama engeller bizi yıldırmamalı, bulunduğumuz her yerde 1 Mayıs ruhuna sahip çıkmalı, mücadeleyi büyütmeliyiz. Tüm dünyada patronların saldırıları artarken işçilerin mücadelesi de büyüyor. Biz de dünyadaki işçi kardeşlerimizin sesine ses olmalıyız. Unutmayalım, biz işçiler örgütlüysek her şeyiz! Yaşasın 1 Mayıs!
Yoksulluk ve Çaresizliğe İtilenlerin Sesi Duyulacak!
İstanbul/Pendik’ten bir grup kadın işçi
Çalışmışım on beş saat
Tükenmişim on beş saat
Yorulmuşum, acıkmışım, uykusamışım…
Çalışıyoruz, tükeniyoruz, yoruluyoruz, acıkıyoruz. Açlığımız gün be gün büyüyor. Sadece ete, ekmeğe değil insan gibi yaşamaya açız. Sabahın köründen akşama kadar çalışıyoruz. Hatta yetmiyor üç kuruş daha fazla kazanabilmek, ay sonunu getirebilmek için mesaileri kolluyoruz. Alın teri döküyoruz. Ve onca emekten sonra elimize geçenle “yaşam kavgası” veriyoruz. Elimize geçenle ayakta kalmamız zor. Bizler bu zor şartlar altında yaşam mücadelesi verirken açıklamalar geliyor arka arkaya. Ülkede yoksul yokmuş, yokluk yokmuş!
Bu sefalet tablosuna bir de artan baskılar, yasaklar, salgın atmosferi ekleniyor, çıkışsızlık, umutsuzluk duygusu büyüyor. Bu atmosferde kendini çaresiz ve çıkışsız hisseden nice insan ölümü tercih ediyor. “Yoksulluk yok” diyenler, yaşamlarını kararttıkları, ölüme ittikleri insanları bu defa dikkat çekmeye çalışmakla, psikolojisi bozuk olmakla damgalamaya çalışıyorlar. Yok sayıyorlar.
Bu açıklamaları dinleyip rahatlamamızı mı bekliyorlar? Yeterince besleyemediğimiz, geleceğinden kaygılı olduğumuz çocuklarımızın yüzüne bakıp tasalarımızı unutmamızı mı bekliyorlar? Yavrusunu komşusuna emanet edip canına kıyan çaresiz anne babayı görmezlikten gelmemizi mi istiyorlar? Bizlerin yaşamıyla uzaktan yakından ilgisi olmayanlara sormadan edemiyor insan: Nerde yaşıyorsunuz, nerden bakıyorsunuz, nasıl bakıyorsunuz? Köle olarak gördüğünüz işçiler ayakta tutuyor bu dünyayı. Ve belki de çok yakında bu ayak seslerini duyacaksınız! Bilin istiyoruz: Günü geldiğinde hakkımızı terazide tartmadan alacağız! 1 Mayıs meşalesi elimizde, örgütleniyoruz, güç topluyoruz.
Yaşasın 1 Mayıs!
Biz Bu Sisteme Karşıyız!
İstanbul/Sefaköy’den bir grup emekçi kadın
İsimler, renkler, diller değişiyor ama emekçi kadınların çektiği acılar sınır tanımıyor. Tıpkı mücadeleleri gibi! Özellikle son yıllarda artan kadın cinayetleri dünyanın pek çok ülkesinde emekçi kadınların öfkesini ve isyanını büyüttü. Günde ortalama 10 kadının öldürüldüğü Meksika’da “Sesi Olmayanların Çığlığıyız” diyen emekçi kadınlardan, “Şiddete, Tacize ve Tecavüze Hayır” diyen Pakistanlı kadınlara, “Susmayacağız” diye İngiltere’nin dört bir yanında haykıranlardan, “Erkek Egemen Sisteme Karşıyız” diye sokaklara dökülen Güney Afrikalı emekçi kadınlara dek dünyanın dört bir yanında emekçi kadınların mücadelesi sürüyor. Bizler de aynı sorunlarla karşı karşıyayız. İstanbul Sözleşmesinden çekilen iktidar, kadınların kazanılmış haklarına saldırıyor. Kullandığı saldırgan ve ayrıştırıcı dille erkek egemen zihniyeti körüklüyor. Adalet ve eşitlik için mücadele eden kadınlara polis şiddeti uygulanıyor.
Bizler örgütlü emekçi kadınlar olarak kadına yönelik şiddetin ve eşitsizliğin asıl nedeninin kapitalist sömürü düzeni olduğunu biliyoruz. Artan yoksulluk, işsizlik ve derinleşen eşitsizlik tüm bu sorunları büyütüyor. İşte bu yüzden UİD-DER’li kadınlar olarak “Kadına Şiddetin Kaynağı Sömürü Düzenidir” diyoruz. Çektiğimiz tüm acılara karşı sınıfımızın saflarında kapitalist düzene karşı mücadeleyi büyütüyoruz. Emekçi kadınların değişim isteğinin önüne geçemezler. Zamanın gerisinde kalmaya değil; değişime, dönüşmeye, erkek egemen zihniyetin dar kalıplarını kırmaya doğru yürümeliyiz. İşçi sınıfının uluslararası mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta biz emekçi kadınlar da eşitlik, adalet ve özgürlük taleplerimizi bir kez daha yükseltiyoruz. Kadın-erkek işçilerin birliği ve ortak mücadelesiyle bugüne miras bırakılan 1 Mayıs’a sahip çıkıyoruz. Yaşasın İşçilerin Birliği, Yaşasın 1 Mayıs!
Çocuklarımızın Eğitimden Uzak Kalmaması İçin 1 Mayıs’a Sahip Çıkıyoruz
Kocaeli/Gebze’den bir grup kadın işçi
Koronavirüs salgınıyla beraber uzaktan eğitim de biz emekçilerin gündemine girdi. Geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, kabaran faturalar derken uzaktan eğitim de sırtımızdaki yükü katladı. Covid-19 nedeniyle yüz yüze eğitime çok uzun bir süre ara verildi. Sonra yüz yüze eğitim başladı ama bu da haftanın belli günleriyle sınırlı kaldı. Derken tekrar yüz yüze eğitime ara verilip tamamen uzaktan eğitime geçildi. Hâl böyle olunca çocukların eğitimden kopmaması, derslerinden, yaşıtlarından geri kalmaması için uğraşır olduk. Yeri geldi öğretmen olduk.
Bizler fabrikalarda çalışan emekçi kadınlarız. Kimimizin iki, kimimizin üç çocuğu var. Çocuk sayısı arttıkça uzaktan eğitimle ilgili sorunlarımız da artıyor. Çocuk sayısı kadar telefona, bilgisayara, tablete, ihtiyacımız oluyor. Bu pahalılıkta gidip yeni bilgisayarlar, tabletler aldık. Çalışıyoruz ve çocuklarımızın derslerini takip etmemiz gerekiyor. Çalışırken whatsapp gruplarından sürekli mesaj geliyor. Kimi zaman çocuklar sıkılıyor derse girmiyorlar, kimi zaman da internet altyapısı uygun olmadığı için dersteki bir görseli açarken sistem donuyor, yeniden girmeyi deniyorlar. Kendi başlarına beceremiyorlar. Öğretmen bununla ilgili dönüş yapıyor. Ama biz işteyiz sürekli müdahale etme şansımız yok. Birine yetişsek diğeri kalıyor. İşyerinde telefonun sürekli elimizde olması sıkıntı yaratıyor. Çocuklarımız ve biz sürekli gerilim içindeyiz. “Bilgisayarın başına otur, dersine odaklan” diye çocukların peşindeyiz. Onların da psikolojisi iyi değil. En azından çocuklar yaşıtlarıyla okulda bir arada oluyor, enerjilerini atıyor, arkadaşlık ediyorlardı. Biz çocuklarımızın eğitimden uzak kalmalarını istemiyoruz. Yaygın aşılama yapılmasını, yeni okullar açılmasını, öğretmenler atanmasını, sağlık ve hijyene uygun koşullarda eğitim verilmesini istiyoruz. 1 Mayıs yaklaşırken bu taleplerimizi daha yüksek sesle dile getiriyoruz. Anneler, emekçi kadınlar olarak çocuklarımız için 1 Mayıs’a sahip çıkıyoruz.
- Doğa, İnsan ve Kapitalizm
- İnsan, Kent, Kültür, Tarih: İnsanlık Betonla Kalkınamaz!
- Değişmeyen Kirli Oyun: Ezilenleri Birbirine Kırdırmak!
- Emekçi Dayanışmasını Güçlendirelim!
- Emekçilerin Kader Planı!
- Bir Fotoğraf Karesinin Düşündürdükleri
- “Asrın Felaketi” mi, Asrın Kötülüğü mü?
- Emekçi Kadınlar: Şimdi Dayanışma Zamanı!
- Silkinip Ayağa Kalkmak Zorundayız!
- İşçi Dayanışması 179. Sayı Çıktı!
- İşçi Sınıfının Zincirleri ve Potansiyeli
- Garp Cephesinde Değişen Ne?
- İnsan Ne, Bencil Olan Kim?
- Bugün Herkes Dünyanın Döndüğünde Hemfikir Ama…
- Ücretler Artarsa Enflasyon Artar!
- Değişimi Asıl Yaratacak Olan Biziz!
- İşçi Dayanışması 178. Sayı Çıktı!
- Sözcüklerin Anlamı: Kimin Düşüncesi, Kimin Penceresi?
- Sınıflar, Siyaset ve Genel Oy Hakkı
- İşçi Anne Babalar Çocuklarını Nasıl Yetiştirmeli?
Son Eklenenler
- Fransa’dan sonra Doğu Avrupa ülkesi Çekya hükümeti de emeklilik yaşını yükseltmek üzere hazırlıklara girişti. Hükümet, 65 olan emeklilik yaşını 68’e çıkarmak istiyor. İşçilerse zaten mezarda emeklilik demek olan 65 yaş sınırının daha da...
- Fransa işçi sınıfı Macron hükümetinin emeklilik yaşını 64’e çıkarmasına genel grevlerle karşı koymaya devam ediyor. Ülkede, 23 Marttan sonra 28 Martta da milyonlarca işçinin katıldığı grevler gerçekleştirildi. Böylelikle Fransa işçi sınıfı Ocak...
- 27 Martta Almanya’da son yılların en büyük grevi yaşandı. Havaalanları, demiryolları, limanlar tramvay, otobüs ve metrolar 24 saat boyunca çalışmadı. Ulaşım ve kamu hizmetleri durdu. Grev alanlarında mitingler, gösteriler yapıldı.
- Çalışma koşullarının düzeltilmesi, baskıların son bulması ve ücretlerine yüzde 25 oranında zam yapılması talebiyle direnişte olan Mata Otomotiv işçileri, direnişlerinin 30. gününde Ankara’daydı. Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan...
- Ben Güneş, 17 yaşındayım. Nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum. Burası artık Hatay diyebileceğim bir yer değil, benim alıştığım Hatay değil. Çok garip bir şey, doğup büyüdüğüm yerin böyle yıkılışını görmek… Bunu yaşayacağımızı düşünmedim hiç. Tabii...
- İstanbul/Tuzla’da bulunan Mata Otomotiv işçileri, 27 Martta Ankara’ya yürümek üzere İstanbul Endüstri ve Ticaret Serbest Bölgesinde toplandılar. Daha insani koşullarda çalışmak isteyen ve haklı taleplerini duyurmak için Ankara’ya yürümek isteyen...
- Mata Otomotiv’de 27 Şubatta üretimi durduran 1000 işçi, hakları için 27 Martta Ankara’ya yürüyor. Mata işçileri, iş güvenliği önlemlerinin alınması, yönetim ve amirlerin uyguladığı baskının son bulması ve yüzde 20 ek zam yapılması için işten kaçınma...
- Tıpkı depremden önce olduğu gibi depremden sonra da devlet yetkilileri sorumluluklarından kaçmaya devam ediyorlar. Hatta umursamazlıkta adeta birbirleriyle yarış halindeler! İlk imdada koşanın devlet olmasını bekleyen depremzedeler hayal kırıklığına...
- Depremzede emekçiler bu kış günlerinde sıcak bir yuvadan yoksunlar. Çoğunun giyecek doğru düzgün bir kıyafeti ya da belki sarılacak bir battaniyesi yok. Çocukların ayaklarında ayakkabıları yok. Kimisi sıcak bir çorbadan yoksun. Deprem bölgesinde...
- DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından Cengiz Holding binası önünde direnişçi işçilerle birlikte kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Satera Elektrik işçilerine direnişteki Mata işçileri ile MKS işçileri de destek verdi. Eyleme DİSK’...
- İran’da kız çocuklarının eğitim gördüğü okullarda 30 Kasım 2022 tarihinden beri zehirlenme vakaları görülüyor. İlk olarak Şiilerin kutsal saydığı Kum kentinde bulunan Kum Kız Sanat Okulunda görülen zehirlenme vakası, kısa sürede diğer okullarda da...
- Depremin üzerinden haftalar geçti ama ihmaller, keyfi tutumlar, umursamazlık, akıl almaz söylemler depremin sonuçlarını felakete çevirdi. Erdoğan depremin üçüncü gününde deprem bölgesine korumalarının da içinde bulunduğu upuzun bir konvoyla gitti. O...
- Belediye-İş üyesi Avcılar Belediye işçileri İstanbul Avcılar Havuz meydanında basın açıklaması gerçekleştirdiler. Eyleme Belediye-İş Sendikasından şube yöneticileri ve temsilciler, demokratik kitle örgütleri, emekten yana partiler ve UİD-DER katıldı.