Buradasınız
Sömürüye, Baskı ve Zorbalığa Karşı Gücümüzü Birleştirelim!

İşçiler, emekçiler, kardeşler!
Sömürünün, salgınların, savaşların, işsizlik ve yoksulluğun olmadığı bir dünyada yaşayabiliriz. Bunun hayal olmadığını, en az yarın kadar mümkün ve gerçek olduğunu biliyoruz. Yaşadığımız çağda bunun tüm imkânları var. Ancak sermaye biriktirmeye dayalı kapitalist sömürü düzeni, insanın toplumsal mutluluğunu zerrece umursamıyor. Bu düzende milyarlarca insan bir avuç asalağın mutluluğu için ter akıtıyor, acı çekiyor. Egemenlerin cenneti yoksulların sefaleti üzerinde yükseliyor.
Kardeşler!
Yaşlanmış ve tıkanmış kapitalist düzen işlemiyor. Sürekli arıza yapan ve artık ıskartaya çıkartılması gereken bir makineden farkı yok bu sistemin. Bu kahrolası sistemin yarattığı sorunlar insanlığın üzerine karabasan gibi çökmüş durumda. Sistemin işleyişinden doğan kriz ve onunla birleşen koronavirüs salgını, insanlığa gün ortasında karanlığı yaşatıyor. Oysa mevcut koşularda salgını kısa zamanda yeryüzünden silip atabiliriz. İnsanlığın binlerce yıllık birikimi üzerinde yükselen bilim ve ileri teknoloji sayesinde koronavirüs aşısını kısa zamanda bulmak mümkün olabildi. Şu anda salgını durduracak birçok aşı ve bu aşıları onlarca ülkede üretecek teknoloji ve tesis var. Gerekli miktarda aşı üretilerek dünya nüfusu hızla aşılanabilir ve insanlık bu kâbustan kurtulabilir. Fakat kapitalist sistemin işleyiş yasaları buna engel oluyor. Aşıların patentlerini, dolayısıyla üretim haklarını elinde tutan şirketler, bu aşıların formüllerini başka kimseyle paylaşmıyor ve kullanılmasına izin vermiyorlar. Çünkü sadece kendileri aşı üretmek, bunu fahiş fiyata satmak ve yüksek kâr elde etmek istiyorlar. Aşıları ellerinde bulunduran tekeller, daha şimdiden onlarca milyar dolar kâr ettiler. Yani sayısı beş altıyı geçmeyen kapitalist şirketler kâr etsin diye insanlık acı çekiyor. Kapitalist sistemin ne olduğunu anlamak isteyenlerin bu tabloya bakması yeterlidir.
Kardeşler!
Bir tarafta milyarlarca insan hastalıkla, işsizlik ve yoksullukla boğuşurken, öte tarafta zenginlerin servetindeki artış akıl sınırlarını zorluyor, baş döndürüyor. Milyarların sefaleti ile kapitalistlerin serveti aynı anda artıyor. Özellikle son bir yıllık süreçte toplumsal eşitsizlik uçurumundaki açılma ve derinleşme, 20 ve hatta 30 yıllık döneme bedeldir. Yalnızca son bir yılda yani salgın sürecinde, süper zenginlerin serveti tam 4 trilyon dolar artarak 12 trilyona çıktı. 4 milyar dolardan değil 4 trilyon dolardan söz ediyoruz. 4 trilyon doların Türkiye’nin bir yıllık gelirinin tam 5 katı olduğu düşünülürse, bu inanılmaz artışın ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır. İnsan inanmak istemiyor ama gerçek: Servet terazisine çıkartıldığında 12 trilyon dolara hükmeden 2 bin 365 kişi, dünya nüfusunun yüzde 80’inden daha ağır basmaktadır. Ve bir halı sahaya sığabilecek bu asalakların arasına son bir yılda katılanların 40’ı sağlık sektöründen gelmektedir, aşı şirketlerinin sahipleri de buna dâhildir. Görüleceği gibi salgın emekçiler için hastalık, ölüm ve acı anlamına gelirken, patronlar için kâr ve sermaye anlamına geliyor!
Kardeşler!
İlk günden beri egemenlerin salgına değil işçi sınıfına savaş açtığını, baskı ve yasakları arttırmak, haklarımızı yok etmek için salgını bahane olarak kullandıklarını dile getiriyoruz. Salgının ilk döneminde emekçilerin bilincini bulandırmayı başardılar. Ancak bugün dünyanın dört bir yanında emekçiler gerçeği görüyor, meydanlara çıkarak tepkilerini dile getiriyorlar. İşçi sınıfına karşı açılan savaşın bir cephesini de demokratik hakların alabildiğine daraltılması, özgürlüklerin yok edilmesi ve polis devleti uygulamalarının güçlendirilmesi oluşturuyor. Fransa’dan Türkiye’ye, Filipinler’den İngiltere’ye hükümetler polise daha fazla yetki veriyor, toplumu korkutup sindirecek şekilde bir politika izliyorlar. Toplumun özgürlük alanını sınırlarken, bunu “düzen sağlamak” adına yaptıklarını söylüyorlar. Elbette bahsettikleri kapitalist sömürü düzenidir. Demokratik hakları yok ederek ve toplumu baskı altında tutarak sömürü düzenini koruyorlar.
Kardeşler!
Türkiye’deki manzara, salgının nasıl da baskı ve zorbalığın örtüsü haline getirildiğini göstermiyor mu? Salgın gerekçesiyle sendikaların her türlü etkinliği yasaklanmak isteniyor. Amaç işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’ın yasaklanmasıdır. Amaç işsizlik ve yoksulluktan, baskı ve yasaklardan bıkan emekçileri meydanlardan uzak tutmak, eve hapsetmektir. “Salgın var” diyerek işçilere göz açtırmayan ve toplumu nefessiz bırakan AKP-MHP iktidarı, daha düne kadar her hafta “lebaleb” parti kongreleri yapmaktan, bizzat kendi koyduğu yasakları çiğnemekten geri durmamıştı. Fakat sıra işçi sınıfının hak arama mücadelesine gelince birden akıllarına “sağlık” geliyor. Kendilerine mubah gördüklerini emekçilere haram sayıyorlar. Bunun adı ikiyüzlülüktür ve bu tutum işçi düşmanı olan egemenlerin temel özelliğidir.
Kardeşler!
Pervasızlıkta sınır tanımayan iktidar, kendisinin ve sermaye sınıfının hoşuna gitmeyen her şeyi yasaklıyor. Mesela sendikalaşan ve haklarını arayan Migros işçilerinin gidip patronun evinin önünde eylem yapmasını engellemek için, söz konusu mahalleye özel yasak kararı çıkartılıyor. Kapitalist düzende iktidarlar, imtiyazlı yani ayrıcalıklı sınıfları korumak için vardır. Ve AKP iktidarı her fırsatta kimden yana olduğunu gözümüze sokmaktan geri durmuyor. Ücretsiz izni yasalaştırarak sermayenin elinde kamçıya dönüştüren ve işçileri sefalete mahkûm eden işte bu iktidardır. Devlet kaynaklarını sınırsızca sermaye sınıfına aktaran iktidar; işçi ve emekçileri salgınla, işsizlik ve derinleşen yoksullukla baş başa bırakmıştır. Söz konusu emekçiler olunca kaynak yok diyenler, Merkez Bankasındaki 128 milyar doların (yani kişi başına 12 bin liranın) nereye gittiğini açıklamaya bile yanaşmıyorlar. Ama biliyoruz ki bu para buhar olup uçmadı, devletin kasasından patronların kasasına transfer oldu.
Kardeşler!
Patronlar, sendikalaşan ve hakkını arayan işçileri cezalandırmak için Kod 29 bildirimiyle yani “ahlâk ve iyi niyet kurallarına aykırı” davranmakla damgalayıp işten atıyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Bizi iliklerimize kadar sömüren ve emeğimizi çalan hırsızlar, hakkımızı aradığımız için bizi ahlâksız olmakla itham ediyorlar! Böyle yaparak işçileri psikolojik olarak çökertebileceklerini ve birliğimizi kırabileceklerini sanıyorlar. Ama tarih şahittir ki bunu dün de başaramadılar, bugün de başaramayacaklar! İşçi sınıfı hiçbir zaman sömürüye ve zulme boyun eğmedi, eğmeyecek!
İşte 1 Mayıs bunun somut örneğidir. 1 Mayıs 1886’da 8 saatlik işgünü için meydanları dolduran Amerikan işçi sınıfına gözdağı vermek isteyen egemenler, 5 işçi önderini ölüme gönderdiler. Fakat 1 Mayıs’ta Amerika’da yakılan ateş hızla büyüyerek dünyaya yayıldı. O günden bu güne 1 Mayıs, insanlığın baskı ve sömürüden kurtuluş mücadelesinin sembolüdür. Bu yüzden her 1 Mayıs günü dünya işçilerinin yüreği aynı duygu ve heyecanla çarpıyor. Öyleyse 1 Mayıs meşalesini elden ele tüm sınıf kardeşlerimize ulaştıralım. 1 Mayıs ruhuyla umudumuzu, birlik ve dayanışmamızı büyütelim!
Yaşasın işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs!
Mutluluğun Resmini Yapabilirim Usta
Gücümüz Birliğimizden Gelir!
- UİD-DER Kadın Komitesi: 1 Mayıs’ta Birlik, Dayanışma ve Coşkumuzla UİD-DER Kortejinde Buluşalım!
- Birlik ve Dayanışma İçinde 1 Mayıs’a!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Emeğin Mücadelesi Emekçi Kadınlarla Büyüyor!
- Asgari Ücret Dört Kişilik Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!
- Geleceğini Arayan Gençlik: Yarınlar İçin Mücadele Edelim!
- Sömürüye, Baskı ve Zorbalığa Karşı Gücümüzü Birleştirelim!
- Sermaye Sınıfı Sefalet Zammına Hazırlanıyor!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Korkuya Teslim Olmuyoruz, 1 Mayıs Ruhunu Yaşatıyoruz!
- İşten Atmalara ve Ücretsiz İzinlere Hayır!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Dayanışmayla, Mücadeleyle, UİD-DER’le Güçlenelim!
- Sermayenin Çarkı Dönüyor Milyonların Yoksulluğu Büyüyor
- İnsanlık Kapitalist Girdaptan İşçi Sınıfının Mücadelesiyle Çıkabilir!
- İşçi Dayanışması 171. Sayı Çıktı!
- Umut, İnsanlık ve Midye Kabuğundaki Hayaller!
- Kapitalizmde Güvenli Liman Yoktur!
- Kadının Yükselişi İnsan Soyunun Yükselişidir!
- Asıl Sen Kimsin?
- Göç Sorunu: Hangi Yola Girmeli, Kime Karşı Durmalı?
- İktidar, Toplum ve Emekçilerin Duygu Birliği
- Kurtuluş İşçi Sınıfının Birlik ve Mücadelesinde!
- İşçi Dayanışması 170. Sayı Çıktı!
- Kapitalizmin Klasiği: Sorumlusu Değilsin Ama Suçlusu Sensin!
- Açgözlülük Sermaye Sınıfına Özgüdür!
- Bütün Dillerde Yankılanan Slogan
- Ateş Sadece Düştüğü Yeri mi Yakar?
- 1968’den Bugüne: “Üstesinden Geleceğiz!”
- Mavi Gökyüzü Altında Özgürdük 1 Mayıs’ta
- İşçi Sınıfı İçin Tek Yol Var: Birlik, Dayanışma Güven ve Cesaret!
- İşçi Dayanışması 169. Sayı Çıktı!
- Gençler Neden Siyaset Yapmalı?
Latest posts
- İngiltere’de Demiryolu, Denizcilik ve Taşımacılık Sendikası RMT’ye üye on binlerce demiryolu işçisi 21, 23 ve 25 Haziranda greve çıktı.
- Avusturalya’da eğitim, sağlık ve demiryolu işçileri mücadeleyi yükseltiyor. Yeni Güney Galler (NSW) eyaletinin Sidney şehrinde önce 28 Haziranda 50 binden fazla sağlık çalışanı, ardından 30 Haziranda on binlerce öğretmen greve gitti. Özel ve devlet...
- Türk-İş’e bağlı Kristal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Eskişehir’de faaliyet gösteren Atışkan Yapı ve Endüstriyel Alçı Ürünleri fabrikası işçileri, toplu sözleşme masasında anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Haziranda greve çıktı. 2022 yılının Şubat...
- Tatil yapamayan işçi ailelerinden birisi de biziz. Her sene yaz başlamadan umutla planlar yapıyoruz, sonrasında hesap yaparak işin içinden çıkamıyoruz. Böylelikle kurduğumuz hayaller de sadece hayal olarak kalmaya devam ediyor. Denizleri ve...
- Türkiye’de yoksullaşma daha geniş kesimleri içine alarak ve derinleşerek sürüyor. Özellikle 2021’in sonbaharından bu yana ekonomide yaşanan serbest düşüş asıl olarak emekçileri vuruyor. Siyasi iktidarın iddia ettiği gibi bunun asıl nedeni dünya...
- Doğa katliamları artık insanlığı soluksuz bırakma noktasına geldi. Ekolojik kriz ve neredeyse her coğrafyada doğanın rant için talan edilmesi tüm canlılığın yaşamını tehlikeye atıyor. İklimlerin değişmesinin, doğanın yok olmasının sorumluluğunu “...
- İzmir’de üretim yapan Lezita fabrikasında çalışan işçiler sendikalaşmış ve 39 işçi işten atılmıştı. Öz Gıda-İş’te örgütlenen ve işten atılan işçiler fabrika önünde direnişe başlamışlardı. 43 gündür direnişte olan işçiler İstanbul’da zincir market ve...
- İngiltere’de Demiryolu, Denizcilik ve Taşımacılık Sendikasına (RMT) üye on binlerce demiryolu işçisinin büyük grevi sona erdi. 21, 23 ve 25 Haziranda ülke genelinde demiryolu işleyişini durduran işçilerin grevi, tırmanan enflasyona karşı öfkenin...
- Daha İspanya’nın Melilla kentinde sınırı geçmek isterken dövülen, ters kelepçe takılan ve onlarcası ölen göçmenlerin haberinin şoku ve öfkesi sıcaklığını korurken, bu sefer de Texas’tan 46 göçmenin ölüm haberi geldi. Yeni bir hayat kurmak için ABD’...
- Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), başkanlık rejiminin asgari ücret, enflasyon, işsizlik, döviz kuru ve bölüşüm ilişkileri üzerinde etkilerini ele alan raporunu geçtiğimiz günlerde yayınladı. “Başkanlık...
- Bundan iki yıl önce İşçi Dayanışması’nda yayınlanan bir mektupta şöyle bir hikâye anlatılıyordu. “Vakti zamanında mahallelerde, köylerde, kasabalarda, semt merkezlerinde halkı eğlendirmek için sirk gösterileri düzenlenirmiş. Bu sirkler o kadar...
- Tarihte birçok büyük kriz/buhran dönemleri yaşanmıştır. Eski olanın çürüyüp toplumun gelişmesinin önünde yıkıcı bir engele dönüştüğü ama yeni olanın da doğamadığı krizli, çalkantılı, sancılı dönemler… Var olan düzenin çivisinin çıkması, üretimin...
- Bursa’da faaliyet gösteren TMK Kataforez Teknik Metal Kaplama Fabrikasında işçilerin Türk Metal Sendikasına üye olmasının ardından 24 Haziranda 7 işçi işten atıldı. Sendikal örgütlenmeyi engellemek için işten atma saldırısına başvuran işveren,...