Buradasınız
“8 Saat Olusa Ben de Varın Agedeş”

Geçen gün gece yarısı telefonum çaldı. Numara kayıtlı olmadığından ve gece yarısı olduğu için açmadım. Arayan uzun uzun çaldırdıktan sonra kapattı. Yanlışlıkla aramıştır diye düşünmüştüm. Ardından aynı numaradan “ben Beydağlı Cavur İbram. Çakırcalı Memet Efemin köyünden Cavur İbram. Fcden gadeşini buluncu, gadeşinden alıvedim cebin. Cavur İbram’ın unutuvemediysen arasın. Unuttuysan Allah bin türüm belanı virsin deyyus” diyen bir mesaj geldi. Ege’de çalışkan ve hırslı insanlara gavur derler. Bizim İbrahim için “Cavur” yani gavur köyünde ta çocukluğundan beri. İbram, yani İbrahim, çocukluğumdan, gençliğimden ilk iş arkadaşlarımdan birisiydi ve en az yirmi yıldır görüşmemiştik.
Gecenin yarısı olmasına rağmen hemen aradım. İlk çaldığında açtı telefonu. Selam, sabah demeden, “sıkıysam aramayaydın. Neyçun ben aradığımda açı açı virmedin len, deyyus? Cavur İbram seni bulmak üçün neler itmiş, sen teflonu açmeyon” diye sitem etti. Bana konuşma fırsatı verince, selam, hatır sorduktan sonra, ben de onun gibi Ege ağzıyla konuşarak, özellikle kızdırmak için, “len, İzmir’in kavakları türküsünü söyleyi ver bakeyin, o vakıt tanırın seni” dedim. Kızgın bir sesle, “beni bak aslanım, o türkü, Ödemiş kavaklarıdır, Memet Efeme yakılıverilmiş” dedi. Ben de “fc ne len, sen de mi akedeşliği fece bağlayı veriverdin? Tüh senin efeliğine, Çakırcalı Efenin yatırından geçme gari. Efe destur veri verir mi gari sene” dedim. İbram, “duruver len, ağır gel bakem aslanım. Sene deyivereceklerim va. Goçun (Koç’un) oğlu Ali, senin o dilinden düşürü vermediğin, kapı-tencereyi deyivermiş. Duyu duyu verdin mi aslanım? Ne deyivercen bakem? Ben ne seni edipdurduğun sözlerden, ne o cebime sokup duruverdiğin kâğıtlardan, bi halt anlemedim. Emme günde 8 saat çalışma olaydı eyiydi” diyerek, beni kızdırmaya çalıştı. Geçmişte 1 Mayıs mitingine katılması için kendisine verilen bildirinin başlığındaki kapitalizm sözünü heceleyerek okumaya çalışır, “kap ital izm” derdi. Kapitalizm diyemeyince de kızar ve “patron diyivirsen, anamızı belleyiveren gahpe, solucan, sülük de ben de anleyivesem olmayo muydu deyyus?” derdi. “Kapı-tencereyi deyivermiş” dediği de işte bu anlamadığı kapitalizmdi.
Bu telefon konuşması İbram’la olan anılarımı canlandırdı. Çakırcalı Mehmet Efe’nin ve kızanlarının (yoldaşları, arkadaşları) Osmanlı’nın son dönemlerinde Nazilli ve Ödemiş bölgesinde zenginden alıp yoksullara dağıttığının hikâyesini kitaplardan önce İbram’in dedesinin kendisine anlattıklarını bana aktarmasından öğrenmiştim. İbram’in Çakırcalı Mehmet Efe’nin “gahpe Osmanlıya güven olmaz” sözünü Yaşar Kemal'in “Çakırcalı Efe” kitabında okuduğumda, İbram’in o Egeli esmer yüzü ve 1 Mayıs mitingine sadece 8 saatlik işgünü için katılması gelmişti. Cavur İbram, “deyyus” sözünü sevdiği, samimi olduğu arkadaşlarına söylerdi. Sevmediği ve hakaret etmek istediği birine ise “gahpe” derdi. Cavur İbram’nin yaşı elliyi geçti, emekli oldu. Köyüne döndü orada yaşıyor, keçi güdüyor. Ama günde 8 saat çalışmanın özlemini hala yaşıyor, çocukları ve hâlâ çalışan işçiler için.
“Gerçek sorun kapitalizmdir” sözünü ilk Ali Koç söylediği zaman duymuştum. Lakin yıllar önce aynı işyerinde iş arkadaşım olan Beydağlı İbram’ın, kapitalizm kelimesini telaffuz edemediği için “patron deyiver, patron, solucan, sülük” deyişi aklımdan çıkmamıştı. İbram ile konuşmak beni yıllar öncesine alıp götürdü. Çalıştığım fabrikada öğlen yemeği molasındaydık. Fabrikanın altındaki Hamido Dayı’nın çay ocağının önünde çay içiyoruz. O sırada fabrika dışından tanıdığım 4 mücadele arkadaşım 1 Mayıs öncesi bildiri dağıtıyor işçilere. Ben ve yanımdaki işçi arkadaşıma da birer bildiri verdiler. İbram, “geçen gahvede bizimine gonuşanla del mi, len bu agedeşle” dedi. Ben de kaş-göz işareti yaparak, sessizce, ‘len, Cavurun efe, ne tez unutu unutu veriverdin, gonuşu vediklermi masada galcekti hane’ demiştim. İşçi arkadaşım Cavur İbram, elindeki bildirinin başlığına mıhlanmış gibi bakıyor. Oysa o güne kadar defalarca bildiri vermiştim kendisine. Ben de okuduktan sonra tepkisi ne olacak diye kendi elimdeki bildiriyi okuyor gibi yapıyorum. İşçi arkadaşım başlığa bir süre okumaya çalışıp sonra yüzüme baktıktan sonra heceleye heceleye “kap ital zim” diye okudu. Ardından da “kap, map deyivereyo. Bu ne demek len? Bunla da aynı sen, garuşuk guruşuk gonuşu gonuşu virmek de marefet sankim dinine yandığım” diye bana döndü. Ben ise arkadaşıma nasıl anlatırsam doğru anlatırım diye bir süre düşündüm. Arkadaşım “bak senin de bi halt anlayıverdiğin belli. Ben ne anleyeceğmişim?” dedi. İşçi arkadaşıma, “bak İbram sen bildirinin sadece başlığını okudun. Bu bildiri bütün işçileri 1 Mayıs mitingine çağırıyor. Sen bildirinin tamamını oku. Ben sadece okuduğun başlığın ne demek olduğunu anlatmaya çalışacağım sana. Kap ital zim patronların düzeninin adıdır. Yani işçileri sömürüyor, işçilerin ürettiğine el koyarak servetlerini sürekli büyütüyorlar. Ama kap ital zimi işçiler olarak yok edersek sömürü son bulur. Herkes çalışır, eşitlik sağlanır” demiştim. Meramımı anlatamadığım İbram’in yüzüme bakmasından belliydi.
Bizim Cavur İbram başını iki yana sallayarak söylediklerimin hiçbirine inanmadığını belli ediyordu. İçimden “anlatamadım, yanlış anlattım” diye kendime kızıyorum. Bizim İbram, cebine koyduğu bildiriyi çıkartıp açarak başlığa baktıktan sonra yine “kap ital zim” diye heceleyerek okudu. Bir süre bildiriyi okuduktan sonra “Ben bunu okuyuversem de anleyemeyon. Sen bırakıve kapı tencereyi. Ne olduğunu da senin anlattıklarını da heç anlamadım. Onu bunu boş ver. Bakıve aşaıda 8 saat çalışma deyor. Bizim 8 saat çalıştığımız mı var dinine yandığım? Sabah fabrikaya girigiriver, gecenin bivahtinde ance çıkarsan ne ala. Yalan mı? Hem diyiverelim ki orada yazan olu olu verdi. Koçu Sabancıyı bırakıver, tövbe, tövbe, haşa Allah gibi heç birimize görünmeyen bizim patron da bizim gibi işçi mi oluvercek, Özal, Demirel, Ecevit de mi işçi olcek, bu iş nasıl olcek, Tansu ne iş yapıvecek, çaycı mı olcek? Benim ağlım eycem garışıverdi. Patron diyiversen, anamızı belleyen gahpe, solucan, sülük diyiversen herkimse anlayıveri. Garuşuk, guruşuk gonuşuveme bene. Emme essah her gün 8 saat çalışıverirsek iyi olu, 8 saat olusa ben de varın agedeş. Patron gahpesine güven olu mu agedeş? Soma’da patron gahpesi gaç yüz işçiyi öldürüvedi. Manisa Gölmarmara da tarla patronu gahpesi 15 köylüyü öldürüvedi. Ölen yaşlı gadın, adı Kezban. Benim agedeşin deyzesi. Ölüp gedenler bubasının kesesinde ölüvedi” diye sitem etti.
Ben de “bak İbram, Rusya’da Çar diye biri varmış. Öyle bizim patron gibilerini bırak, Koçlardan, Sabancılardan, Özal’dan, hatta Kenan Evren’den bile betermiş. Hem de onu koca bir ülkenin işçilerin ne kendileri, ne babaları, ne dedeleri bile hiç görmemiş. Ama Çar’ın adı geçtiğinde herkesin dili damağı kurur, dudağı patlarmış korkudan. Gebe kadınlar bebesini düşürür, koca adamlar bacağına işermiş korkudan. Ama günün birinde o kimseye görünmeyen, koca Rusya’daki milyonlarca insanın korkulu rüyası, baskıcı Çar’ı işçiler ve köylüler bir olup tahtından indirmişler. İşçilerin önünde yürüyen de onların efesi Lenin diye biriymiş. Çar ve ailesi kaçıp gitmiş ülkeden. İşçiler hem 8 saatten fazla çalışmamış, hem de ülkenin yönetimini ele almışlar” demiştim. İbram’in aklına tek yatan 8 saat çalışmaydı. Bana bakarak, “dimek onların da efesi varmış ha? O çar mı, çarıh mı, o gahpe de bizim patron gibi disene. Zenginden alıp yoksula dağıtmış mı onların efesi? Osmanlı efemin geldiğini duyunca, ağu yimiş keçi gibi dağdan aşarı kaçarmış. Peki, onu, bunu goyuver kenarda duruversin, bizim patron ne iş yapıvercek, müdür mü olcek? Müdür olursa fena. Emme başka ne iş yapaki gahpe? Essahtan 8 saat çalışıvereceksek ben de varın” demişti.
Bizim Cavur İbram yalnız 8 saatlik işgünü için kapitalist sisteme karşı mücadele etmeye dünden razıydı. Cavur İbram, 1 Mayıs mitingine çıraklığımızda katılmaya başlamıştı. Çalıştığımız fabrikada da verilen mücadelenin bir parçası olmuştu. İş koşullarımızdan yani parça başı çalışmamızdan kaynaklı 8 saatin üstünde çalışıyorduk. Ancak fabrikaya sendikayı yeniden sokmayı başarmıştık. Birçok yeni haklar da elde etmiştik. Cavur İbram da birçok genç işçi gibi sınıf mücadelesine dair yeni fikirler edinmişti. Lakin “kap ital zim ” demek yerine, “patron, anamızı belleyen gahbe, solucan, sülük” demeyi tercih ediyordu telaffuz etmekte zorlandığı için. Gururla anlatırdı, Çakırcalı Memet Efe’nin Osmanlı’ya karşı baş kaldırıp, zenginden alıp yoksullara dağıttığını.
İşçiler sömürünün nedeninin kapitalist sistem olduğuna ve ortadan kaldırılması gerektiğine inandığında, bizim Cavur İbram gibi, sömürücü sınıfın sisteminin adını telaffuz etmekte zorlansa da, Ali Koç’un da, diğer burjuvaların da korkuları gerçek olacak. Sömürü düzeni bitecek sınıfsız bir dünya kurulacak.
Her Zaman Önce Çarpan
“Güneşli Bataklık”
- Çare Sınıfımızda ve Örgütlü Mücadelemizde
- “Eşim Öyle Yerlere İzin Vermiyor”
- Hafta Tatili Haktır, Gasp Edilemez!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
Son Eklenenler
- Düşük ücretler, iş güvenliği önlemlerinin alınmaması ve ağır çalışma koşulları nedeniyle işçilerin yaşadığı sorunlar büyüyor. Çalışma yaşamını düzenleyen yasalar yalnızca kâğıt üzerinde kalıyor, patronlar hiçbir yaptırıma maruz kalmadan hukuksuz...
- Sosyal medyaya, Türkiye’nin geleneksel sermaye kesimlerinin önde gelenlerinden olan bir annenin paylaşımı düştü.
- Birleşik Metal-İş ve Türk Metal sendikaları 4 Eylülde sendika genel merkezlerinde basın toplantıları yaparak TİS tekliflerini açıkladılar.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik saldırıları artarak sürüyor. 2 Eylülde İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP İstanbul 38. Olağan İl Kongresini iptal etti. İl Başkanı Özgür Çelik’i ve yönetimi görevden alarak yerine kayyum atadı.
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Ankara Adalet Bakanlığı önünde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılan emekçilerin görevlerine iade edilmesi talebiyle basın açıklaması düzenledi.
- Türkiye’de her yıl 3-9 Eylül tarihleri arası Halk Sağlığı Haftası olarak kutlanıyor. Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Haftasının amacını “halkın sağlığını korumak, geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle (bulaşıcı hastalıklar, çevresel...
- Kozasından çıkmaya çalışan kelebeğin hikâyesini bilir misiniz? Bir adam ormanda yürürken, bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını görür. Saatlerce, kelebeğin küçücük bir delikten çıkmak için verdiği mücadeleyi izler. Ancak bir süre sonra...
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...