Buradasınız
Altın Sikkeden Beyaz Ete Egemenlerin Zihin Dünyası
Tekirdağ/Çorlu’dan bir basın işçisi
İki Şehrin Hikâyesi adlı romanda okuyunca yüreğim cız etmiş ve öfkelenmiştim: Bir çocuğun at arabasıyla ezilmesine neden olan bir soylu, çocuğun cansız bedeninin yanında feryat eden babaya doğru bir altın sikke fırlatıyordu. Böylece yitip giden canın “bedelini ödediğini” düşünüyordu. Bıraktık suçluluk duygusunu, hiçbir empati kurmuyor, yaşanan acıyı umursamıyordu. Ölen çocuğun canının bedeli bir metal parçasıydı onun gözünde... Egemenlerin zihniyeti dünden bugüne değişmiş değil.
Türkiye’nin güneyindeki ormanlar, barındırdığı bütün canlılıkla birlikte yanıp kül oldu, insanların ocağı söndü. Kalkıp “evleri yananlara yeni ev yapacağız. «Keşke bizim de evimiz yansaydı» diyeceksiniz” dediler. Ormanlar araziydi onlar için, telef olan canlılar ise “beyaz et”…Türkiye’nin özellikle kuzeyini vuran seller sonucu onlarca insan yaşamını yitirdi, koca beldeler sular altında kaldı. Sellerin ve can kayıplarının en önemli sebeplerinden olan HES’in sahipleri açıklama dahi yapmazken siyasi iktidarın sözcüleri çıkıp sermayenin avukatlığını yaptı. İnsanlar yakınlarının cansız bedenine ulaşamazken bir bakan kalkıp “mağdur olan HES’tir” dedi.
İş cinayetlerinde yakınlarını kaybedenlere “kan parası” teklif ederler, “geçinemiyoruz, eve ekmek götüremiyoruz” diyene “al keyif çayı iç” derler, “porsiyonlarınızı küçültün” derler… Bu sözler egemenlerin dilinden bir gaf olarak dökülmüyor, onların zihin dünyalarını yansıtıyor. Peki, egemenin zihin dünyası nasıl çalışır? Bu zihin dünyasını ne belirler? Onların empati duygusu yok. Yaptıklarının yıkıcı sonuçlarına üzülme duygusu yok. Tek duyguları para kazanmak, kâr elde etmek, rakiplerini ezmek, paranın ve gücün sahibi olmak. Sermayedar şöyle bakıyor: “Her şeyin bir fiyatı var. Parasını verdikten sonra her şey mubah!” Kül olan ormanlar için yahut kuşları, kuzuları ve buzağıları için feryat figan ağlayan insanların halinden anlamazlar! “Yine ağaç dikeriz” derler, “beyaz etse beyaz et” derler, “kaybı neyse karşılarız” derler. Yanan, boğulan, göçük altında kalan, açlık çeken insanları anlamazlar. Acılar, umutlar, hayaller, sevgiler… Her şeyin ama her şeyin bir fiyatı vardır onların gözünde. Aymazlık, arsızlık sınırlarını bu nedenle zorlar, acılarımızla dalga geçerler. Bu düzenin çarkı bozuk sınıf kardeşim, düzenin efendilerinin mayası da zihniyeti de bozuk. Bizim birbirimizden başka anlayanımız da dermanımız da yok!
Mamalara da Kilit Vurdular!
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...