Buradasınız
Direnişçi İşçiler Sendikal Hakları Değerlendiriyor

Türkiye’de her işçinin sendikalı olma hakkı var. Ancak bu hak kâğıt üzerinde kalıyor. Çünkü patronlar, işçiler birlik olmasınlar, haklarını topluca aramasınlar diye sendikalı olan işçileri derhal işten atıyor. AKP hükümeti de işçilerin önüne türlü zorluklar çıkartıyor ve patronları destekliyor. OHAL’i işçi grevlerini yasaklamak için kullanıyor. Gerçek bu olduğu için, Başbakan Binali Yıldırım’ın işçilere “sendikalaşmaktan ve örgütlenmekten korkmayın” demesi göz boyamadan öteye geçmiyor. Yıldırım bu sözleri, 2-5 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilen Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 10. Avrupa Bölge Toplantısında söyledi. Ülkenin imajını düzeltmek için söylemek zorunda kaldı. Çünkü davetli 51 ülkeden sadece 4 ülkenin işçi konfederasyonu toplantıya katıldı. Diğer işçi konfederasyonlarının ezici çoğunluğu, Türkiye’de işçi haklarına ve sendikal haklara yönelik ciddi saldırılar olduğu için toplantıyı boykot ettiler.
İşçi Dayanışması olarak konunun muhataplarıyla konuştuk. Sendikalaştıkları için işten atılan, baskı altına alınan Avcılar Belediyesi, DHL Express, Kod-A, ve Akkim direnişçi işçileriyle sendikal haklar konusunda bir röportaj gerçekleştirdik.
ILO toplantısında sendikaların boykotunu ve Başbakanın ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
DHL Express işçisi: Sendika dediğimiz bir işçi örgütü! Devlet tarafından yürütülen yanlış politikalara ilk tepki her zaman örgütlü kesimlerden gelir. Sendikaların buradaki tavrını çok doğru buluyorum. Yapılması gereken buydu. Başbakanın açıklamalarının ise gündelik hayatta bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Biz sendikalaştığımız için işten atıldık ve direnişimiz 3 ayı geride bıraktı. Şu an işyerinde çalışan arkadaşlarımızın çekindiğini, korktuğunu biliyoruz. Aynı şeyin onların da başına gelmesinden korkuyorlar. Ayrıca polisin şirketten yana tavır takındığını görüyorlar. Bu sözler yerine daha somut adımlar atılıyor olması lazım. Örneğin OHAL’i kaldırsalar da biz burada polis ile karşı karşıya gelmesek. İnsanlar Türkiye’de polisten korkuyor, çekiniyor. Neler yaşandığını televizyonlardan görüyoruz.
Akkim işçisi:: Bence sendikalar toplantıyı boykot etmekle en doğrusunu yaptılar. Biz Türk-İş’e bağlı bir sendikada örgütlüyüz, konfederasyonumuzun katılmasını da doğru bulmadık. Bu toplantının Türkiye’de yapılması da Başbakanın sözleri de samimi değil. Sendikalaşın dedi ama sendikalaşmanın önünü kapatıyorlar, bu sözler boş, lafta kalıyor. Hak istemek, sendikalı olmak, örgütlenmek terörist olmakla eş tutuluyor. Bence devletin bütün kurumları patronlar için, üst tabaka için, zenginler için çalışıyor. Böyle köle olmaya devam etmemizi istiyorlar. İşçi bir şey duymasın, görmesin, sesini çıkarmasın istiyorlar. Kimse hakkını aramasın ki kölelik düzenini devam ettirelim diyorlar.
Kod-A işçisi: Sendikaların boykotunu doğru buluyorum. İşçilerin bu konuda ortak bir tutum alması çok anlamlı… Zaten biz de DİSK olarak toplantıyı boykot ettik. Başbakanın sendikalı olmak serbesttir, herkes bu konuda özgür, örgütlenin demesine rağmen baskılar devam ediyor. Mücadeleci sendikalara karşı zulüm devam ediyor. Devlet yandaşı sendikalar var, başbakan bunları kast ediyor. Sendikalaşın derken kendi sendikalarına üye olsunlar diyor, bu kesin. Bu sendikalar işçilerin çıkarlarını savunmuyorlar.
Avcılar Belediyesi işçisi: Biz sendikamızın şubesinde bu konuyu tartıştık, tartışmanın sonunda da bir karar aldık. Konfederasyonumuz toplantıya katıldı fakat biz boykot edip katılmadık. Örgütlenmenin önünde hiçbir engel yok diyen hükümet, herkes sendikalı olsun diyen hükümet aslında işçileri kendi istediği sendikalarda örgütleme çabasındadır. Biz bu sendikaları sarı sendika olarak nitelendiriyoruz. Biz onların gösterdiği değil kendi istediğimiz sendikalara üye olmak istiyoruz. Patronların hakkını savunan sendikalara değil bizim hakkımızı savunacağını düşündüğümüz sendikaları istiyoruz. Ama burada her zaman bir engele takılıyoruz.
Türkiye’de sendikal örgütlenmenin önünde ne gibi engeller var, siz neler yaşadınız?
Akkim: Türkiye’de sendikalı çalışma hakkı tanınmış işçilere ama patronlar bunun önünü kesiyor. Üstelik bunu devlet de biliyor. Sendikalı olduğumuz için işten atılıyoruz, mahkemeler uzadıkça uzuyor. 3 sene-5 sene süren mahkemeler olunca işveren de işyeri içini tamamen sendikalı işçilerden boşaltıyor. Kardeşim hiç olmazsa Çalışma Bakanlığı sendikaya yetkiyi verdikten sonra bunun arkasında dursun. Zaten sendika başvuru yaptığında bir çalışma, inceleme yapıyor. Bu işyerinin mesela %51’i sendika üyesi diye onay veriyor. Zaten onay verdiğin bir şeye neden itiraz yolu açıyorsun, işçiyi 3-5 sene mahkemelerde koşturtuyorsun ve patrona saldırmak için zaman veriyorsun. Ayrıca bir de OHAL meselesi var. Cumhurbaşkanını dedi ki; “ben OHAL’i grevleri yasaklamak için kullanıyorum, işyerinde sorununuz olmasın diye.” İşçi grev yapamıyor, basın açıklaması yapamıyor, bir araya gelemiyor, peki neden? Gerekçe OHAL var! Sen diyorsun ki sendikalaşın. İşte biz sendikalaştık ve hakkımızı istiyoruz, eylem yapmak için bir araya geldiğimizde polis bize engel çıkartıyor, OHAL var diye. Bu nasıl olacak? Hem öyle diyorlar, hem önümüzü kesiyorlar. Göz boyuyorlar, hep insanları kandırmaya çalışıyorlar. Ben AKP’ye oy verdim son seçimde. Ama artık vermeyeceğim, çevremi de ikna edeceğim onlar da vermesinler diye. Neden? Çünkü her şeyi işçiye karşı, hep zenginleri düşünüyorlar. İşçiye ne var, hiçbir şey yok!
Avcılar Belediyesi işçisi: Bir kamu kurumunda örgütlenmek fabrikada örgütlenmekten daha kolaydır. Ama kamu kurumunda çalışmamıza rağmen üç yüz işçi arkadaşımız sendikaya üye olduğu gerekçesiyle işten çıkarıldı. Burada sendikal örgütlülüğümüze saygı duyulmadı, işten atma saldırısıyla karşılık verildi. En basitinden bizim işyerinde yaşadığımız bu örneğin benzeri Türkiye’nin her bölgesinde yıllardır tekrar ediyor. Geçmiş yıllara oranla sendikalaşma sayısında ciddi bir azalma var. 1970’lerde sendikal örgütlenme oranı oldukça yüksekti, bugün bu oran bir hayli azalmış durumda. Örgütlülüğe vurulan darbeyi ve örgütlülüğün önünde duran engelleri bu oranları karşılaştırdığımızda bile rahatlıkla görebiliriz.
DHL Express işçisi: Bize göre OHAL başlı başına bir engel. İşverenlerin hepsi sendikal örgütlenme karşısında aynı tepkileri veriyorlar. Bizim burada olduğu gibi yaptıkları ilk şey işten atma saldırılarıyla bizleri yıldırmaya çalışıyorlar. Sendikaların da bu saldırılara karşı birlikte hareket etmesi gerekiyor. Türkiye’de sendikaların gelişmediğini biliyoruz. İşçiler sendikalara güvenip örgütlenemiyor. Sendikaların ortak olarak daha ses getiren eylemler yapmalarından yanayım. Biz bir direniş alanındayız. Sendikaların burayı daha sık ziyaret ediyor olmaları lazım. İşverenin bunu görüyor olması lazım. İşverenin daha huzursuz olması, bu kadar rahat hareket edememesi lazım!
Kod-A işçisi: Devletin işverene baskı yapmamasından dolayı kendilerini çok rahat hissediyorlar. Sendikalaşmak senin ne haddine diye düşünüyor ve çok rahat işçi çıkartmaya başlıyorlar. İçeride ise baskıların şiddeti artıyor. Devlet işverene müdahale etmiyor, sanki ediyormuş gibi göstermelik davranıyor. Asıl sorun da burada; söz var icraat yok. İnsanlar artık bunlara kanmasınlar. İşçi sınıfı Türkiye’de eziliyor. Bu bir gerçektir.
Akkim işçisi:: Bir örnek aklıma geldi onu anlatayım. Geçen gün ses aracı getirdik direniş alanına. İçerdeki arkadaşlarımız yemeğe, çaya çıktıkları zaman müzik açıyoruz. Bir baktık bahçedeki müdürler telefonlara sarıldılar. Şaşırdık ve merak ettik acaba kimi arıyorlar diye. İnanır mısınız o gün 10-12 kere polis geldi. “Müziği kapatın, çevre rahatsız oluyor” dediler. Bilmeyenler için söyleyeyim; bizim orada rahatsız edilecek bir çevre yok, Akkim o bölgedeki tek fabrika. Çevresinde birkaç küçük depo ve bomboş araziler var. Yani bırakalım sendikayı, müziğe bile tahammül edemiyorlar ki!
İşçi Dayanışması aracılığıyla neler söylemek istersiniz?
Avcılar Belediyesi işçisi: Sizin aracılığınızla işçilere bütün yürekliliğimizle söylüyoruz; örgütlenmekten korkmasınlar. Örgütlenmek aslında en kutsal değerlerimizden bir tanesidir.
DHL Express işçisi: Dikkat edelim patronlar ne kadar net tavır sergiliyorlar. İşçilerin tavrının da net olması lazım! Tüm işçilerin sendikalarda ve işçi örgütlerinde örgütlenmesi gerekiyor.
Akkim: Biz işçiler birlik olmadığımız sürece boşa kürek sallarız. Yine işverenlerin, zenginlerin dedikleri olur. Bu yüzden önce işçilerin ve sendikaların kenetlenmesi gerekiyor.
Kod-A: İşçi sınıfının ezilmemesini istiyorsak, birlik olup ses getirmemiz lazım. Biz birlik olursak kimse bizi yıkamaz. Bizlerin birbirinden haberdar olmasını sağlayan işçi basını, işçilerin arasında bağ kurulmasına katkı sağlıyor. Sizlere de çok teşekkür ediyoruz.
Konut Çok, Emekçiye Ev Yok
- Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Yalçınkaya ile Söyleşi
- Dev Sağlık-İş Bursa Sorumlusu Alper Küçük ile KÇP Üzerine Söyleşi
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
- İşçiler Sendika Düşmanlığına Karşı Mücadele Ediyor
- Omsa Metal İşçileri Sendika Hakları İçin Direnişte
- Cam İşçileri Grevde, İzBB İşçilerinin Direnişi Sonuç Verdi
- Sefalet Zammı Dayatmasına, İşten Atmalara Karşı İşçi Mücadeleleri
- Soygun Değil de Ne?
- İzmir’de Grevci İşçiler Sefalet Dayatmasına Hayır Dedi
- DYO Boya Grevi Kazanımla Sonuçlandı
- İşçiler, Emekliler Sefalet Dayatmasına Karşı Mücadeleyi Büyütüyor
- Buca Belediye İşçilerinin Anlattıkları
- Çiğli Belediyesinde İşten Atılan Kadın İşçilerin Mücadelesi Sürüyor
- Kamu Emekçileri, Öğretmenler, İşçiler Mücadele Ediyor
- Polonez İşçilerine Selam Olsun
- Bize Ekmek Yoksa Size Pasta Yok!
- Buca Belediyesi İşçileri Ücret Gaspına Karşı İş Bıraktı
- Hak Gasplarına ve Sendikal Baskılara Karşı İşçi Mücadeleleri
- Reckitt İşçilerinin Grevi Kararlılıkla Sürüyor
- İzmir Belediye İşçilerinin Grevi Bitti Ama Grev Nefreti Bitmedi
- Bayramın Üçüncü Gününde KRT İşçileriyle Dayanışma
- KRT Çalışanlarından Eylem
- Reckitt Benckiser Grevcilerini Ziyaret Ettik
- Aşçı ya da Doktor… Çocuklarımız Ezilmekten Nasıl Kurtulur?
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
Son Eklenenler
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.