Buradasınız
Emekçiler Ayakta: Kapitalizm İsyankâr Kışları Hazırlıyor!

Dünyanın dört bir tarafında, caddeler ve meydanlarda emekçilerin protesto sesleri yankılanıyor. Ülkeler değişik, diller farklı ama protesto nedenleri aynı: Yüksek enflasyon/hayat pahalılığı, ücretlerin erimesi, yoksullaşmanın derinleşmesi, işsizlik ve yaşam koşullarının giderek daha katlanılmaz hale gelmesi! Sri Lanka’da başlayan protestolar birkaç ay içinde bir emekçi halk isyanı düzeyine yükseldi. Devlet başkanının sarayını basan emekçiler, bir zamanlar adeta “ilah” olarak gördükleri Rajapaksa ailesinin hanedanlığını yıktılar. Emekçi isyanıyla iktidarları devrilen Rajapaksaların kurtuluşu başka ülkelere kaçmakta bulması, değişmez sanılan her şeyin nasıl da değiştiğinin yeni ve çarpıcı bir örneği oldu. Değişen ve ağırlaşan yaşam koşulları işçi sınıfını mücadele etmeye itiyor. İngiltere’de demiryolu işçilerinin son 30 yılın en büyük grevini gerçekleştirmeleri, keza birçok sektörde grevlerin patlaması da gösteriyor ki sömürüye karşı işçi sınıfının mücadelesi bastırılamaz!
Sayısız ülkede işçi sınıfı ve emekçi halk hayat pahalılığına karşı gösteriler düzenliyor; grevler, mitingler, yürüyüşler aralıksız devam ediyor. Türkiye’de ise 2022’nin başında onlarca işyerinde daha yüksek zam talebiyle üretimi durduran işçiler, hızla yükselmeye devam eden enflasyon karşısında eriyen ücretlerine ek zam talebiyle yeniden mücadeleyi yükseltiyorlar. Dünya işçi sınıfının öfkesi sokaklara taşarken, “hoşnutsuz bir yaz” yaşanıyor. “Hoşnutsuz yaz” tanımlaması dünya işçi sınıfının kapitalizmin yarattığı sorunlara verdiği tepkiyi anlatıyor. Ancak yükselen enflasyon ve ağırlaşan hayat pahalılığı kaçınılmaz olarak isyankâr/devrimci kışlara zemin hazırlıyor. Nitekim Avrupalı egemenler şimdiden halk isyanları olabileceğini söyleyip çürümüş düzenlerini savunmak için önlem alıyorlar.
Birçok kez dile getirdiğimiz üzere sömürücü egemenler, dünya işçi sınıfının isyan etmesini durduramazlar. Çünkü tepeden tırnağa bencillik ve çıkar üzerine kurulu kapitalist sömürü düzeni insanlığı boğuyor. Tıkanmış ve çürümüş bu sistem hiçbir toplumsal sorunu çözemiyor, çözemez de! Çoktan hurdaya çıkartılması gereken bir makinenin insanlığın görüp görebileceği en gelişmiş makine (kapitalizm) olarak sunulması yalanıyla karşı karşıyız. Mekanizma sürekli ama her seferinde ağırlaşan ve insanlığın canını yakan krizler üretiyor. Bilim ve teknolojinin son derece geliştiği bir çağda insanlığın gıda kriziyle yüz yüze gelmesi nasıl çürük ve tükenmiş bir sistemde yaşadığımızı göstermiyor mu?En baştan belirtelim ki gıda krizinin esas sorumlusu Rusya-Ukrayna savaşı değildir. Savaş, gıda krizini ağırlaştıran yalnızca bir faktördür! Esas belirleyici olan kâr odaklı kapitalist üretim anlayışıdır. Ekonomi başta olmak üzere tüm krizleri yaratan da bu anlayıştır. Kapitalist ekonomik krizler, birbirinin üstüne binen ve daha da kabarıp büyüyen dalgalar gibidir. Mesela 2008 küresel ekonomik krizinden gerçek anlamda çıkılamadan 2020 krizi patlak verdi. Fakat Covid-19 salgınıyla üzeri örtülmeye çalışılan 2020 krizi bitmeden, bu kez dünya ekonomisi yeni bir şok dalgasının etkisine girdi. Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı savaş ise krizin etkisini daha da ağırlaştırdı. Dünyanın her yerinde gıda ve enerji başta olmak üzere tüm ürünlerin fiyatı yükseliyor, reel ücretler eriyor, geçim sıkıntısı ağırlaşarak emekçilerin boğazını sıkıyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu onlarca ülkede büyük gelir kaybına uğrayan yüz milyonlarca insan yoksulluk çukurunun en dibine itiliyor.
Sonbahar ve kış ayları tüm dünyada emekçiler için çetin ve çileli geçecek! Ülke tarihinde benzeri olmayan bir yoksullaşma çığı altında kalan Türkiye işçi sınıfını da çileli bir kış bekliyor. Siyasi iktidarın uyguladığı politikalar enflasyonu dünya ortalamasının çok üzerine taşımakta, Türkiye’de dünyadaki genel yoksullaşma dalgasını misliyle aşıp geçen hızlı ve yıkıcı bir yoksullaşma yaşanmasına neden olmaktadır. Nitekim ABD ve Avrupa’da son 40 yılın zirvesine çıkmasına rağmen enflasyon yüzde 10 bandına gelirken, Türkiye’de şimdiden yüzde 175’leri aşmıştır. Gerçek bu olmasına rağmen, iktidar ve yandaş medya dünyadaki genel gidişatı göstererek işçi düşmanı politikaları meşrulaştırmaya çalışıyor. Duruma göre emekçileri bir şekilde oyalayıp aldatacaklarını düşünüyorlar. Mesela Erdoğan 4 Ağustos 2021’de şöyle diyordu: “Ağustosla birlikte enflasyonda düşüşü göreceğiz. Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil.” Nisan 2022’de ise bolluk müjdesi veriyordu: “Yaz gelip mahsuller ortaya çıktıkça gıda ürünlerinin fiyatı düşer. Bu yıl bolluk, bereket yılı.” Bolluk olacak denen yaz aylarında emekçiler evlerine doğru düzgün meyve sebze sokamıyorlar. Erdoğan şimdi de “enflasyon düşecek” müjdesini 2023’ün Şubat ve Mart aylarına erteledi. Bu erteleme bile sonbahar ve kış aylarında enflasyonun nasıl dizginlerinden boşalacağının işaretidir.
Sonbaharda okulların açılmasıyla emekçi ailelerin sırtına yeni ve ağır yükler binecek! Yüzbinlerce üniversite öğrencisinin yüksek yurt masrafları ve ev kiralarıyla nasıl başa çıkacağı belli değil. İşçi Dayanışması’nın 2021 Eylül, Ekim ve Kasım sayılarında sıçramalı şekilde yükselişe geçen hayat pahalılığını, okul masraflarını, artan ev kiralarını ele almıştık. Ancak o zaman gerçek enflasyon oranı yüzde 50’ydi ve daha aradan bir sene geçmemesine rağmen o günle bugünkü yoksullaşma arasında uçurumlar vardır. Kısacası işçi sınıfını güzel günler değil, zor ve kahırlı günler bekliyor. Elbette işçi sınıfı da elini kolunu bağlayıp oturmayacak, oturmamalı! Daha fazla yan yana gelmeli, birliğimizi ve dayanışma ağlarımızı güçlendirmeliyiz. Bu yılın Ocak ayında daha yüksek ücret zammı talebiyle başlayan eylem dalgasının geri dönmesi, grev ve direnişlerin sayısının artması, bunlara öğrencilerin tepkisinin eşlik etmesi mümkündür! Keza hayat pahalılığına karşı işçi sınıfının tepkisini örgütlü bir şekilde dışa vurması çok önemlidir ve bu noktada mücadeleci sendikaların büyük sorumluluğu vardır.
Başladığımız noktaya dönersek, dünya genelinde emekçilerin tepkisinin yükselip “hoşnutsuz yaz” eylemlerinin “isyankâr kış”a dönüşmesi engellenemez. Kapitalist sömürü düzeni emekçi insanlık için tam anlamıyla cehennem koşulları yaratmıştır. Mevcut teknolojiyle 10 milyardan fazla insanın karnını doyurmak, daha iyi yaşam koşulları sağlamak, açlığı ve hastalığı yeryüzünden kazıyıp atmak ve işgününü 4 saate indirerek herkese iş vermek mümkün! Ancak böyle bir dünya kurabilecek nesnel olanak olmasına rağmen insanlık açlıkla, işsizlik ve yoksullukla boğuşuyor, acı çekiyor! İngiliz Romancı Charles Dickens, İki Şehrin Hikâyesi adlı romanında 1789 Fransız Devrimini hangi koşulların doğurduğunu anlatırken dayanılmaz çelişkileri şöyle betimliyordu: “Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü; akıl çağıydı, akılsızlık çağıydı; inanç devriydi, inançsızlık devriydi; aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi; ümidin baharıydı, ümitsizliğin kışıydı; önümüzde her şey vardı, önümüzde hiçbir şey yoktu…” Bugünkü dünyayı tanımlamak istesek benzeri cümleler kurmaz mıyız? Tükenmiş ve sayısız sorunu insanlığın başına bela etmiş kapitalizm yıkılmadan yarınlar daha iyi olmayacak, tersine emekçilerin yaşam koşulları daha da kötüleşecek, doğa daha fazla talan edilecek, toplumsal sorunlar daha fazla içinden çıkılmaz hale gelecek. Son 20 yıldır ardı ardına sökün eden emekçi isyanları, insanlığın kapitalizmden kurtulma arayışının bir ifadesidir. Kapitalizmin insanlık için yarattığı kış, ancak işçi sınıfının bu sistemi tarihin çöplüğüne göndermesiyle bahara dönüşebilir.
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
Son Eklenenler
- 1 Mayıslarda dünya işçi sınıfı, kapitalist sömürüye, emperyalist savaşlara karşı alanlara akın etmiş, dünya taleplerini, kapitalist sistemden kurtulma özlemini dile getirmiştir. Bu sistemin efendilerinin, dünya işçi sınıfına savaş, yoksulluk, ağır...
- İşçi sınıfı örgütlü olduğunda gücü ve cüreti büyüktür. Örgütsüz olduğu durumlarda ise ne yazık ki sınıf bilinci geriye gider. Örneğin çevremizdekilerden arada bir duyarız: “Aman boş ver! Malmış mülkmüş hepsi hikâye... Bak Sabancı’nın oğlu bir...
- 1 Mayıs 1977’de hayatını kaybeden emekçiler, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla Taksim Kazancı Yokuşunda bir araya gelinerek anıldı. “Yaşasın 1 Mayıs” pankartının açıldığı anmaya sendikalar, emekten yana kurumlar, siyasi partiler ve UİD-DER...
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi ve İstanbul Tabip Odası (İTO) 28 Nisan İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma ve Yas Günü dolayısıyla Kadıköy’de Süreyya Operası önünde “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye” şiarıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.
- İşçi sınıfının Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. Tüm dünyada ekonomik yıkımın emekçileri, emekçi gençliği çıkışsız bıraktığı bir dönemde, Türkiye’de de baskıları, yasakları arttıran, korku iklimi yaratarak...
- Merhaba kardeşler. Biz İstanbul Avrupa Yakasında yaşayan kadınlarız. Kimimiz çeşitli sektörlerde çalışan işçileriz, kimimiz emekliyiz, kimimiz de ev emekçisiyiz. Ankara’dan, Gebze’den UİD-DER’li kadınların 1 Mayıs’ta haykıracakları taleplerini...
- Bizler genç işçi ve öğrencileriz. Kendimizi bildik bileli, “böyle gelmiş böyle gider” denildi bize hep. “Bu insanlardan bir şey olmaz, sen sesini çıkarırsan yalnız kalırsın”… Fakat geçtiğimiz günlerde neredeyse bütün kentlerde işçi ve emekçiler, ön...
- Bugün dünyanın pek çok ülkesinde büyük kitleler, sömürüye, baskılara, emperyalist savaşa karşı meydanlara çıkıyor, isyan ediyor, genel grevler örgütlüyor. Tarih gösteriyor ki sömürüye ve faşizme son verebilecek, kitlelerin isyanını başarıya...
- 1 Mayıs işçilerin çalışma koşullarını düzeltmek için bir araya geldiği tarihsel bir günün adıdır. Bizler de her yaştan, her meslekten işçiler olarak çalışma koşullarımızı düzeltmek için 1 Mayıs’ta bir araya gelmeli, taleplerimizi hep bir ağızdan...
- UİD-DER’li gençler 1 Mayıs’a hazırlanıyor. İstanbul Anadolu Yakasından genç kardeşlerimiz neden 1 Mayıs alanında olacaklarını anlatıyorlar.
- Zenginlerin milyonlarca dolar ödeyerek kendilerine “kıyamet sığınakları” inşa ettirdiklerini biliyor muydunuz? Sığınak deyince aklınıza öyle soğuk ve karanlık, daracık mahzenler gelmesin. Bu sığınaklarda yok yok! Yapay zekâ destekli tıbbi bakımdan...
- Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’de önemli bir siyasi figür. Ama biz UİD-DER’li işçiler, onu, önce temsilciliklerimizde, ev buluşmalarımızda izlediğimiz Beynelmilel filmiyle tanıdık ve sevdik. Sonra “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!”...
- Mersin’de “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” adlı etkinliğimizin ardından biz emekçi kadınlar olarak 1 Mayıs’ta alanlarda haykıracağımız taleplerimizi dile getirdik. 1 Mayıs coşkumuzla tüm emekçi kadınları 1 Mayıs’ta birlik olmaya, dayanışmaya...