Buradasınız
Emperyalist Savaşları Ancak İşçi Sınıfının Mücadelesi Durdurabilir!

Kapitalizmin neden olduğu haksız ve gerici savaşlar, Balkanlar ve Ortadoğu’dan sonra, şimdi de Kafkasya’yı kana bulamış bulunuyor. ABD emperyalizminin kışkırtmasıyla Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırması ve Rusya’nın devreye girmesiyle binlerce kişi katledildi. Kentler ve köyler yakılıp yıkıldı, on binlerce insan çaresizce evlerini terk etti. Kafkasya işçi ve emekçi sınıfları bir kez daha emperyalist ve kapitalist devletlerin çıkarlarının kurbanı oldular. Bu savaş şimdilik yatışmışsa da, sonraki savaşların tohumlarının atıldığı ve Türkiye’nin de bu kanlı emperyalist oyunun içinde daha fazla yer alacağı bir gerçektir.
Yürütülen savaş bir çıkarlar savaşıdır, enerji yataklarını ve nakil hatlarını, pazar ve yatırım alanlarını paylaşma savaşıdır. Bu savaşın baş sorumlusu ABD emperyalizmidir, ama AB, Rusya, Japonya ve Çin gibi emperyalist güçler de masum değillerdir. Bu emperyalist güçler de yürüyen paylaşım savaşının bir parçası ve tarafıdırlar. Fakat Türkiye’nin egemenleri de masum değillerdir, onlar da bu savaşın bir parçasıdırlar. Sermaye sınıfı, hükümet ve ordu, Türkiye’nin bölgesel bir güç olmasını yani başka ülkelerin işçilerini de sömürmesini istiyor. Ama bölgesel bir güç olmak demek, silahlanma ve savaş demektir, yürüyen savaşın bir parçası olmak demektir. Türkiye’nin Afganistan’a ve Lübnan’a asker göndermesi, Gürcistan’a silah satması ve askeri eğitim vermesinin nedeni budur. Türkiye’nin tarafsız olduğunu söyleyen hükümet halkı kandırıyor. ABD ve NATO savaş gemilerinin Boğazlardan geçip Karadeniz’e gitmesine izin veren, Türkiye’nin egemenleri değil mi? Son model silahlarla donanmış bu savaş gemilerinin barış yerine savaş getireceği açık değil mi?
Her geçen gün silahlanma daha fazla hız kazanıyor, savaşa ayrılan bütçeler giderek şişiyor ve silah tekelleri muazzam kârlar elde ediyorlar. Dünyada bir yılda silahlanmaya harcanan para, bir trilyon doları aşmış bulunuyor. Silahlanma ve savaş patronlar sınıfı için muazzam kârlar demekken, işçi ve emekçi kitleler için yıkım, işsizlik, açlık ve sefalet, kan ve gözyaşı demektir. Silahlanmaya ayrılan devasa bütçelerin kaynağını, emekçilerden toplanan vergiler oluşturmaktadır. AKP hükümeti iğneden ipliğe her şeye zam yaparak işçi-emekçi kitlelerin üzerindeki yükü daha da artırırken, silahlanmaya ayrılan bütçeyi şişirmeye devam etmiştir.
Türkiye işçi sınıfı, giderek her yana sıçrayan bu haksız ve gerici emperyalist savaşa alet olmamalıdır. Bu savaş bizim savaşımız değil, egemenlerin çıkar savaşıdır. Sessiz sedasız oturup savaş cehenneminin her yeri yakıp yıkmasına izin veremeyiz. Fabrikalarda, işyerlerinde ve mahallelerde, yani hayatın her alanında emperyalist savaşı teşhir etmeli ve ona karşı örgütlenmeliyiz. Nasıl ki emeklilik yaşımızın yükseltilmesine, sağlık hakkımızın elimizden alınmasına, düşük ücrete ve ağır çalışma koşullarına karşı çıkıp mücadele etmemiz gerekiyorsa, egemenlerin çıkar savaşlarına da karşı çıkıp mücadele etmeliyiz. Gücümüzü savaşa karşı da birleştirmeliyiz.
Türkiye işçi sınıfının çıkarları ile diğer ülkelerin işçilerinin çıkarları ortaktır ve tüm ülkelerin işçileri savaşa karşı ortak bir mücadele yürütmelidir. Bunun tarihsel olduğu kadar güncel örnekleri de bulunmaktadır: geçtiğimiz Nisan ayında Güney Afrika’nın liman işçileri, Çin’den Zimbabwe’ye gönderilen silah sevkiyatına engel olmuşlardır. Keza İsrailli pilotlar tutuklanmayı göze alarak Filistinli kadın ve çocukların üzerine ateş açmayı reddetmişlerdir.
Silah ve asker sevkiyatına karşı grevler örgütleyen, silah üretmeyi reddeden işçi sınıfı, egemenlerin çıkar savaşına büyük bir darbe vuracaktır, vurmalıdır. Emperyalist savaşlara karşı işçi sınıfının uluslararası örgütlülüğünü, dayanışmasını ve mücadelesini yükseltelim. Dünyayı bir kanser gibi saran emperyalist savaş virüsünü, ancak dünya işçi sınıfı durdurabilir. Dolayısıyla dünya barışı ancak ve ancak işçi sınıfının mücadelesiyle sağlanabilir.
Emperyalist savaşa hayır!
Dünyaya barış işçilerle gelecek!
İstanbul’da 12 Eylül Mitingi
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
Son Eklenenler
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...