Buradasınız
En Uzun Yolculuklar Bile Tek Bir Adımla Başlar

Her anne babanın heyecanla beklediği anlar vardır. Bir bebeğin ilk sözcüklerine, ilk adımlarına tanık olmak böyledir. Çünkü insan bilir ki ilk adım ne kadar zorlu olursa olsun arkası gelir. İlk sözcüğünden sonra o bebek cümleler kurmayı öğrenecek, ilk adımından sonra yürümeye başlayacak, hatta koşacaktır. Bu hemen her durum için geçerlidir. Yeni bir işe başlamak zor gelebilir ama o işi başarıyla tamamladığımızda attığımız en önemli adım ilk adımdır. Çünkü eyleme dökülmemiş hiçbir düşüncenin gerçekleşme şansı yoktur. Eski zaman düşünürlerinden biri bu durumu şöyle özetler: “Binlerce kilometrelik yolculuklar bile tek bir adımla başlar!” Ancak Türkiye’de emekçi kitleler arasında sorunun çözümü için sorumluluk alıp adım atmak yerine, üstesinden gelinemeyeceği düşüncesiyle sorundan kaçış eğilimi yaygın. Peki, nasıl düşünüyor, nerede hata yapıyoruz?
En güncel ve acil bir sorunla başlayalım. Yaşadığımız toprakların yüzde 93’ü deprem kuşağı üzerinde, Türkiye coğrafyası sürekli deprem üretiyor. İstanbul Depremi ise uzmanlardan siyasetçilere, kamu görevlilerinden işçi ve emekçilere kadar herkesin malûmu. Peki, tablo ne? Daha fazla kâr arzulayan müteahhitlerin doğru ve nitelikli malzeme kullanmaması yüzünden yapı stoku son derece kırılgan. Şehrin afet planı yok, topluma deprem bilinci verilmiyor. Toplanma alanları ranta teslim edilmiş, 23 yılda toplanan deprem vergileri şehri adeta baştan kurmaya yetecekken iç edilmiş… İnşaat patronlarından denetim firmalarına, yerel yöneticilerden siyasi iktidara uzanan bir kötülük zinciri bu! Peki, biz ne yapıyoruz?
Örgütsüz kent yoksulları, bu zincirin kırılamayacağını düşünüyor, depremi aklına bile getirmek istemiyor, en ufak bir adım atmıyor. Bu konu konuşulduğunda kulaklarını kapatıyor. Basit düşünelim. Yapılan araştırmalara göre enkaz altında kalan insanların yüzde 70’ini komşuları çıkarıyorken, neden binamızda ve mahallemizde komşularımızla bu temelde bir ilişki geliştirmiyoruz? Günümüzün en az üçte birini işyerinde çalışarak geçiriyorken, neden depremi bir işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu olarak gündem etmiyoruz? Neden bu temelde birleşmiyor, gerekli önlemlerin alınması için basınç bindirmiyoruz?
Bir başka örnek üzerinde duralım. Emekçiler olarak Cumhuriyet tarihinin rekor yoksullaşmasını yaşıyoruz. Sermaye sahipleriyle el ele veren siyasi iktidar ekonomik yıkımın bedelini işçi sınıfına ödetmeye kararlı ve bundan dolayı yaşamlarımız her geçen gün daha da kötüleşiyor. Hayat pahalılığı, düşük ücretler, artan vergiler, işsizlik… Tüm bu sorunlar işçi sınıfının örgütlülüğüyle çözülür dediğimizde, kimi işçi arkadaşlarımız bunu kabul ediyor fakat “bu gerçekleşmez ki, insanlar yan yana gelmez ki” diye içinden geçiriyor. Oysa İşçi Dayanışması’nı bir arkadaşımızla paylaşmak, işçi sınıfının tarihini merak etmek ve araştırmak, bir mitinge veya etkinliğe katılmak, yan yana gelip örgütlenmemiz gerektiğini etrafımıza anlatmak… Tüm bunlar hemen sonuç getirmeyecek ilk adımlardır ama sorunlarımızın çözümü buradan geçmektedir.
Kardeşler, sorunlardan kaçış eğilimi insan psikolojisinde şaşkınlık ve çaresizlik duygusundan kaynaklanan bir savunma mekanizmasıdır. Ancak böyle yapınca sorunlarımız ortadan kalkmak bir yana katlanarak büyüyor. Araba kaza yaparken şoförün gözünü kapatmasından bir farkı yok böyle davranmamızın. Depremin yıkım potansiyeli günden güne artıyor, ekonomik krizin faturası gün geçtikçe büyüyor. Son süreçte yaşanan selleri düşünelim, iklim krizine sırtımızı döndükçe başımıza gelenleri hatırlayalım. İstanbul’da Millet Kütüphanesinde ders çalışmaya giden gençler bellerine kadar su içinde mahsur kalmadı mı? Kırklareli’nde bungalov evlerde tatile giden 6 insan yaşamını yitirmedi mi? Unutmayalım ki biz “bu sorunları aşamayız” dedikçe, sorumluluk almadıkça, en basit adımları dahi atmaktan imtina ettikçe ödeyeceğimiz hesap kabarıyor.
Dünya işçi sınıfının önderlerinden biri olan Rosa Luxemburg şöyle demiştir: “Hareket etmeyenler, zincirlerinin ne kadar ağır olduğunu bilemezler.” Zincirlerimiz ağır da olsa kendimizi hareketsizliğe mahkûm etmemeli, harekete geçmeliyiz. Büyük sorunlarımız elbette bir çırpıda çözülmeyecektir, bunun için yeterli insanın yan yana gelmesi, yani yeterli emek ve zaman lazım. En uzun yolculukların bile bir adımla başladığını, o adım atılmazsa hiçbir zaman hedefe varılamayacağını unutmadan, daha fazla sorumluluk almalıyız. Kaçındığımız sürece, hiçbir zaman ikinci, üçüncü, dördüncü adımı atamayacak, bulunduğumuz noktada sıkışıp kalacağız. Sorunlarımızın çözümü için her ne yapıyorsak daha fazla sorumluluk alalım, bir adım daha atalım. Bilelim ki zorlu görünen bir işe başlamak için bize lazım olan o küçük adımdır.
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...