Buradasınız
Hastaneler Tımarhaneye Dönüşüyor!
İzmir’den emekli bir işçi
Hastanelerin giriş kapısında çatık kaşlı, bellerinde cop ve kelepçe, omuzlarında apolet “güvenlik”lerle karşılaşırız. Burası cezaevi değil, devlet hastanesidir. Bu hastanelere gelenler yoksullardır. Bu güvenlikçilerin beynine iki şeyi sokuyorlar. Birincisi hastaneye gelenler hasta değildir. İkincisi hastaneye gelenler her an saldırganlaşabilirler. Yani siyasi iktidar hayatımızın her alanında devreye soktuğu baskıcı yöntemlerini hastanelerde de uyguluyor. Az sayıda sağlıkçıya çok iş yüklüyorlar. Yeterli sağlık çalışanı ve kaliteli sağlık hizmeti hak getire. Acil hastaları bile yeşil, sarı ve kırmızı koduyla üçe bölmüşler. Üstüne üstlük acile giden hastaların durumuna doktorlar değil, sağlıkçı olmayanlar karar veriyor. Hem de sadece hastanın yüzüne bakarak ve birkaç soru sorarak…
Hastanenin kapısında, içinde ve her yerinde bu güvenlikçilerden bolca bulunur. Hastanenin içine girdiğimizde ise, kocaman bir masanın üstünde “hasta karşılama, yönlendirme”, hemen yanındaysa “size nasıl yardımcı olabilirim?” yazısının üzerinde merakla bakan bir yüz çıkartması yer alıyor. Masanın arkasında bir sekreter bir de güvenlikçi karşılar hastaneye gelenleri. Güvenlikçiler adeta toplama kamplarındaki esirlerin arasında etrafa kulak kesilerek dolanan yabancı ülke askerleri gibi dolanıyorlar. Dikkatli ve hafızası iyi olanlar en fazla yirmi yıl önce hastanelerde böyle güvenlikçiler olmadığını hatırlayacaktır.
AKP 2002’de hükümet olduğu ilk günden itibaren işçi sınıfının elindeki haklara dönük saldırılara başlamıştı. Ancak işçi sınıfının haklarına dönük saldırılarının üstünü başka şeylerle örttüğü için örgütsüz işçi ve emekçiler bu saldırıları göremiyordu. AKP 2005’te devlet ve SSK hastanelerini devlet hastaneleri adı altında birleştirmişti. Hastanelerin birleştirilmesi elbette olumlu bir adımdı. Yoksulların istediği hastaneye gidebilmesi ve internetten randevu alma sayesinde önceden hastanelerin önünde uzayıp giden insan kuyruklarının ortadan kalkması olumlu bir gelişme olmuştu. Ama kolayca tahmin edilebileceği gibi hastanelerin birleştirilmesinin arkasından da bir çapanoğlu olduğu açıktı. Sosyal güvenliği olanlardan muayene katkı payı, ilaç katılım payı, reçete katılım payı adı altında kesilen paraların miktarı sürekli arttırıldı. Hatta hasta olan yoksullar, bu kesintiler yüzünden iyice hasta olmadan hastaneye gitmez oldular. Şimdilerdeyse devlet hastanelerinde en basit sağlık sorununa dahi çözüm bulamayan yoksullar özel hastanelere gitmek zorunda bırakılıyor. Özel hastaneler de adeta kazı bağırtarak yolar gibi soyup soğana çeviriyor yoksulları. Sıra beklememek meselesi ise çoktan tarihe karışmış durumda. Tedavi için aylar sonrasına gün verildiği gibi hastanelerde de uzun sıralar ve tam bir keşmekeş söz konusu.
Hele ki geldiğimiz noktada devlet hastanelerinden sağlık beklemek hak getire. Devlet hastaneleri adeta kocaman bir tımarhaneye dönüşmüş durumda. İktidar Covid-19’u yoksullara ve sağlık çalışanlarına dönük iki yanı keskin kılıç gibi kullanıyor. Bir yandan hastanelere MHRS ve telefonla bir türlü randevu alınamıyor. Günlerce, haftalarca, hatta aylarca randevu alınamayan bölümler var. Randevu alınamaması Sağlık Bakanlığının bilinçli bir uygulamasıdır. Öte yandan uzun süre randevu alamayan yoksullar, zor bela randevu alıp hastaneye gittiğinde ise, derdine derman bulamıyor. Doktorun 5 dakikada hastayı muayene etmesi gerekiyor. Hastaya 5 dakika ayıran doktorlar gerekli gereksiz MR, tomografi yazıyorlar. Devlet hastanelerindeki MR, tomografi ve birçok cihaz özel şirketlere para kazandırıyor. Çekim içinse aylar sonrasına gün veriliyor. Süreyi uzun bulan hastalara özel hastanenin broşürleri veriliyor. AKP’nin “hastanelerde kuyrukları ortadan kaldırdık”, “sağlıkta devrim yaptık” yalanının aslının, geldiğimiz noktada her kente yapılan şehir hastanelerini yandaş sermayeye peşkeş çekmek olduğu artık iyice açığa çıktı. Sağlık Bakanının kendisinin özel hastaneleri var. Yani iyi bakıp sağlığına ihtimam göstermesi için keçiyi kasaba emanet edersek, keçi artık keçi değildir. Çoktan ete dönüştürülüp parça parça satılmış olur.
Bunların yanı sıra sınıf temelinde bir örgütlülükten uzak olan, başta doktorlar olmak üzere çoğu sağlık çalışanı ciddi anlamda işlerine yabancılaşmış durumda. Hastane yönetimine ve Sağlık Bakanlığına karşı olması gereken tepkilerini hastalara ve hasta yakınlarına gösteriyorlar. Aynı şekilde hastalar ve hasta yakınları da bütün öfkelerini ve tepkilerini sağlık çalışanlarına gösteriyorlar. Hastanelerde yaşadığımız bu sorunların çözümü doktorlardan diğer sağlık çalışanlarına, hastalardan hasta yakınlarına aynı sınıfın mensupları olduğumuzun ayırdına varmamızdan geçiyor. Yani sınıf temelinde örgütlü olmamız bir zorunluluk. Her şeye sınıf temelli bakarsak, hafızamız da canlı olur. Egemenler hasta ve sağlık çalışanlarını birbirine karşı kışkırtıyorlar. Hep birlikte mücadele etmeye başladığımızda onların sinsi oyunlarını boşa çıkartabiliriz.
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- Arjantin’de sendikaların çağrısıyla işçiler 9 Mayısta 24 saatliğine genel greve gitti. Faşist devlet başkanı Javier Milei ve hükümetine karşı yapılan genel grev çağrısına çeşitli sektörlerden işçiler karşılık verdi. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT...
- Zorlu bir yıldan geçerken işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı, heyecan ve coşku içinde karşıladık. UİD-DER olarak 1 Mayıs’a işçi kentleri Lüleburgaz ve Bursa’da katıldık. Lüleburgaz’da geçirdiğimiz ilk 1 Mayıs’ımız...
- Emekli bir işçi: Bu 1 Mayıs’ta da sınıf kardeşlerimizle kol kola yürüdük. Sınıfımızın taleplerini hep birlikte haykırdık. İyi ki önümüzde bizlere yolu açan sınıfımızın mücadele örgütü UİD-DER var. Kendini, sınıfın taleplerine ve sadece sınıfın...
- Bugün 13 Mayıs 2024. Soma madenci katliamının 10. yıldönümü. 10 yıldır dinmeyen bir acı ve öfkedir Soma Türkiye işçi sınıfının kalbinde. Çünkü Soma’nın hesabı sorulmadı, çünkü Somalar devam ediyor, çünkü kapitalistlerin kâr hırsı yeni Somaların...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- Çorum’un Dodurga ilçesinde bulunan maden ocağında faaliyet gösteren ODAŞ Elektrik bünyesindeki Yel Enerji’de çalışan işçiler patronun sendika düşmanlığına karşı 9 Mayısta direnişe başladı. Yel Enerji işçileri kötü çalışma koşulları ve düşük...
- Sınıfımızın uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Mücadele örgütümüz UİD-DER, bu sene 1 Mayıs’ı işçi kentleri olan Bursa ve Lüleburgaz’da kutlama kararı aldı. Bizler de bu doğrultuda tüm hazırlıklarımızı yaparak...
- Öz İplik-İş Sendikası, Başkanlar Kurulunu, direnişteki Durak Tekstil işçileriyle dayanışmak amacıyla Bursa’da gerçekleştirdi. Kurulun ardından sendika yöneticileri direnişlerinin 83. gününde Durak Tekstil işçilerini ziyaret etti. Burada yapılan...
- 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası birlik ve mücadele günü. Her 1 Mayıs’ta UİD-DER’li mücadeleci işçiler bir gelincik tarlasını andırır gibi dolduruyorlar meydanları. Her 1 Mayıs’ta, işçi sınıfının bu çalışkan evlatları coşku dolu, disiplinli...
- Merhaba dostlar, uzun zamandan beri çalışma şartlarım nedeniyle birçok etkinliğe katılamıyordum. Yaşımın genç olmasına rağmen heyecanımı yitirmiştim. Hem yaşadığım şehirlerde etkinliklerin olmaması hem de maddi imkânsızlıklar yüzünden uzak kalmıştım...
- İstanbul Eyüpsultan’da özel bir lisenin müdürü 74 yaşındaki emekli öğretmen İbrahim Oktugan öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürüldü. Öğretmenler “Can Güvenliğimiz Sağlansın, Gerekli Tedbirler alınsın!” talebiyle İzmir’den Bursa’ya, Mardin’...
- 21-28 Nisan Ebeler Haftası ve 12-18 Mayıs Dünya Hemşireler Haftası vesilesiyle 10 Mayısta İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bir araya gelen hemşire ve ebeler basın açıklaması gerçekleştirdi.
- Bu sene 1 Mayıs’a UİD-DER’le birlikte bir işçi kenti olan Lüleburgaz’da katıldım. 1 Mayıs heyecanımız sabah saatlerinde başladı. Yol boyunca türkülerimizle, marşlarımızla 1 Mayıs alanına gittik. Tabii içimizde İstanbul’da kitlesel ve birleşik bir 1...