Buradasınız
Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
İzmir’den emekli bir işçi
Erdoğan’ın “2024’ü emekliler yılı ilan ediyoruz” dediğini duymayan emekli kalmadı. Aklını yitirmemiş, alzheimer olmamış emekliler “reis bizimle eğleniyor” diyorlar. “Yumurtayı koliyle değil taneyle alıyoruz, peynirin ucuzunu bile alamaz hale geldik” dedikten sonra içlerini döküyorlar. Benim konuştuğum emeklilerin hepsi birbirine çok benzer tepkiler veriyor. AKP ve Erdoğan’a oy vermiş olanlar da dâhil. O havada uçuşan tepki sözlerini burada dile getiremem. Siz anladınız onları…
Evet, 13 milyon emekli kardeşim, 2024 bizim yılımız! 365 gün, 52 hafta bizim günümüz! Yani 365 gün, 52 hafta birkaç kuruş daha ucuza ürün alabilmek için o marketten bu markete, mahallemizden karşı mahalleye tabanvay yapmayacağız. Çünkü en düşük emekli maaşını 10 bin liraya çıkardı reis! Hem de öyle bağırarak açıkladı ki, 10 bin lira durduğu yerde sanki 100 bin lira oldu. Ama emekliler Ocak ayının sonuna doğru alacakları emekli maaşlarını ne kadar çarpıp bölüp ekleyip çıkartsalar da giderlerinin tarafındaki terazinin gözü ağır basıyor. Kiracı olmayan emekliler dahi hallerine şükredemiyor, çalışmaya devam ediyorlar. Kiracı olan emekliler ise çalışmaktan ve fazla mesailere kalmaktan evlatlarının yüzünü göremiyorlar, evlerini otel gibi kullanıyorlar. Sadece İstanbul’da değil, İzmir’in bile en uç işçi mahallelerinde en düşük ev kirası 10 bin lira. Öyle göz kandırmak için bile olsa 9999 lira yazmıyorlar insafı kurumuş ev sahipleri. Hatta kendileri de yıllarca kiracı olmuş ev sahiplerinin bile insafı kurumuş. Bu ev sahiplerinin tek dertleri gökdelenlerin yanı başında kendi binalarının birer kulübe gibi kalması. Gökdelen sahiplerinin kendi çarpık binalarını da gün gelip ellerinden alacaklarından korkuyorlar.
2024 emekliler yılı olmaya devam ediyor! Takvim yapraklarının 2024’e doğru sanki pek acelesi varmış gibi koşar adım ilerlediği 2023 yılı içerisinde işçi ve emekçilerin yaşadıklarına bir bakalım. EYT’lileri gözünüzün önüne getirdiğinizi görür gibiyim. Bir işçi büyüğümüzün yıllar evvel bana dediği gibi “mücadele edenler er ya da geç mutlaka kazanırlar”. EYT’liler bir elin avucunun içini doldurmayacak bir kartopu olarak başlamıştı. EYT’li olup da şimdilerde emekli olan milyonlarca kardeşimiz o zaman az sayıda emeklinin mücadelesini medyadan, sosyal medyadan takip ediyordu. Hepsi de sanki gece aynı rüyayı görmüşler gibi “aman sen de, bir avuç insan çıkmış EYT diye bağırıyor. Vermezler, vermezler. Boşuna yoruluyorlar. Boş ver ya, sokağa meydana çıkmakla kim ne kazanmış şimdiye kadar?” diyorlardı. Fakat sonuç getiren yöntemin tam da bu olduğu EYT’lilerin kazanımıyla doğrulandı.
Evet işçi kardeşlerim, EYT mağduru milyonlarca işçi kardeşimiz daha var. Şimdilerde de öğrencilik yıllarında stajyer olarak çalıştıkları süre sigorta hesaplamasında yok sayılanlar, hakları gasp edilenler meydanlarda görünmeye başladılar. Stajyerlik adı altında patronlara neredeyse bedava çalıştıkları yetmezmiş gibi, emeklilik için sigorta giriş hakları da gasp edildi. Yani stajyer olarak ilk sigorta girişleri kabul edilmiyor, çalıştıkları süre prim gün sayısına eklenmiyor. Bugün de MESEM adı altında çırak veya kalfa olarak milyonlarca işçi-emekçi çocuğunun emeklilik hakları çalınıyor. Bıyıkları terlemeden iş cinayetlerine kurban edilmeleri ise başka bir kanayan yaramız.
Genç, yaşlı, emekli, çalışan, okula ve işe giden bizim insanlarımız. Her şeye sınıf temelinde ve sınıfımızın cephesinden baktığımızda elimizde olan ne varsa, mücadele ederek ve çalışarak elde edildiğini görebiliriz. 1 Mayıs geleneğini var eden 8 saatlik işgününü böyle kazanmışız. Yani en basit bir hakkımızı bile mücadele ederek kazanmışız. Ancak sömürücüler sınıfı tüm kazanımlarımızı birer ikişer gasp ediyor.
Biz sayıca toplumun yüzde 99’yuz, ama “bu yaşanası ve pek az misafir kaldığımız her dalı yemiş dolu dünyamızda” bize düşenler açlık, yokluk, yoksunluk. Oysa doğa anamızın bizlere sundukları hepimize yeter de artar. İşçi sınıfının ve insanlığın şairi Nâzım Ustanın ifadesiyle bu sömürü düzeni altında esefsiz, usulcacık giremiyoruz ihtiyarlığa. Oysa her birimiz ne çok hak ediyoruz insan gibi yaşamayı, yaşarken de ölürken de eşit olabilmeyi…
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
Son Eklenenler
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...