Buradasınız
İşçi Hakları ve Mücadele Maratonu!
Gebze’den bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Türkiye işçi hakları açısından dünyadaki en kötü ülkeler arasında. Yaygın hak gaspları arasında sendikasızlaştırma, grev yasağı, işçi eylemlerine yönelik engellemeler ve hatta mücadeleci işçilerin gözaltına alınmasına kadar birçok saldırı mevcut. Patronların ve hükümetlerin el ele gerçekleştirdikleri bu baskı ve sınırlamaların amacı susmuş, sinmiş, ezilmiş ve hakkını arayamayan bir işçi sınıfı yaratmaktır.
İtaatkâr ve kanaatkâr işçi tipi model olarak işçilere sunuluyor. Televizyon programlarından kültür sanat etkinliklerine, dini yayınlardan milli günlere sürekli “uysal”, “hakkını aramayan” insan tipi övülüyor. Fakat işsizlik, düşük ücretler, iş kazaları ve sendikalaşmaya yönelik baskılar yani işçilerin içinde bulunduğu yoksulluk ve kötü hayat koşulları işçileri yeni seçenekler aramaya itiyor. Birçok işyerinde işçiler haklarını korumak, geliştirmek ve yaymak için çeşitli arayışlara giriyorlar.
İşçilerin hak mücadelesine atılması bir maraton koşusuna benziyor. Örneğin bir fabrikada işçilerin haklarında iyileştirme yapmak için müdür veya patron ile yaptıkları görüşmeler çoğu durumda ya oyalama ya da reddedilmeyle sonuçlanır. Bunun üzerine yeni bir mücadele etabı daha başlar. Bu kez devletin çeşitli kurumlarına sözlü, yazılı veya telefon ile yapılan başvurular gelir. Bu noktada işçiler avukatlara, çeşitli bilirkişilere başvururlar. Kimi zaman “evet haklısınız” denilerek, kimi zaman da net bir fikir edinmeden işçiler için bu etap da kapanmış olur. İşte bu noktada kimi işçiler “bu iş yorucu ve bıktırıcı” der ve geri çekilir. Yani “kaderine” razı olur ve boyun eğer. Fakat inatçı ve mücadeleci kimi işçilerse hak arama maratonuna devam ederler.
Bu kez işçiler bir sendikanın kapısını çalarlar. Sendikacı onları dinler ve şikâyetlerinde haklı olduklarını söyler. Ardından toplu iş sözleşmesi yapabilmek için işçilerin çoğunluğunun sendikaya üye yapılmasının şart olduğunu söyler. İşçiler alelacele işyerine döner ve güvendikleri kişilerden başlayarak herkesi sendikaya üye yapmaya çabalarlar. İşçiler arasında umut, tedirginlik, beklenti, korku gibi birçok duygu yaşanır. Kısa zamanda işçilerin çoğu sendika üyesi yapılır. Sonuçta bakanlığa başvuru yapılır ve patron tabanda olup bitenden şok geçirerek haberdar olur. Şimdi yeni bir maraton daha işçileri beklemektedir.
Sendika için koşturan işçiler derhal işten atılır. Patron itiraz “hakkını” kullanır ve bu süreçte de yeni yeni işçilerin işten atılmasıyla fabrika önündeki direnişçi işçi sayısı çoğalır. İşten atılan işçiler direnişe başlar. Direniş yeri bir yandan yeni umutlar verir işçilere. Sınıf dayanışmasını, çeşitli ziyaretler ve yardımlaşmaları görür ve yaşarlar. Diğer yandan da uzayan mahkemeleri, ailede büyüyen ekonomik sorunları, devletin patronları kayırmasını ve patronların ne kadar dayanıklı olduklarını görürler. Nihayet hak alma mücadelesi, başlangıçta işçinin umut ettiği gibi haklı olanın hemen kazandığı birkaç günlük bir mücadele değil, uzun bir maratona dönüşür. Kimi etaplarda işçinin yorulduğu, moralinin kaybolduğu, yalnız kaldığı ve haklarını alamadığı olur, kimi etaptaysa umudun, haklı olmanın gururunun yaşandığı ve mücadele etmekten başka bir yol olmadığının farkına varıldığı olur.
Mücadeleye atılan işçiler için kısa vadede kimin (patronun mu işçilerin mi) kazanacağı belli olmaz. Fakat uzun vadede kazananlar elbette işçiler olacaktır. Çünkü haklı, meşru ve doğru olan işçilerin mücadelesidir. Sonuç olarak mücadele uzun solukluysa iyi hazırlanmalı, iyi antrenman yapmalı, hakkımızı gasp edenleri iyi tanımalı ve yol üstündeki engelleri nasıl temizleyeceğimizi iyi hesaplamalıyız.
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez’de işçilerin sendika hakkı için mücadelesi sürüyor. Ancak işçilerin sendikal örgütlenme hakkını yok sayan şirket yönetimi önce baskı uyguladı, sonra işçileri işten attı, son olarak da 27 Temmuzda polisi işçilerin...
- Bugün milyarlarca insan kapitalizmin yarattığı pek çok sorunla cebelleşiyor. İşsizlik, yoksulluk, iklim krizi, göç krizi, emperyalist savaşlar… Dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon göçmen var. Türkiye’de Amerika’da, İspanya’da İngiltere’de ve daha...
- Geçtiğimiz günlerde Asya’nın en zengin ailesi olan Ambaniler’in Martta başlayan 4 aylık düğün maratonunda 250 milyon dolar harcadıklarına dair bir haber okudum. Mukesh Ambani’nin oğlu Anant’ın evlendirildiği şatafatlı düğüne dünyanın her yerinden...
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...
- Otoriter, faşist rejimlerin iktidarda olduğu dönemlerde toplumsal değerler aşındırılır, insanlar yalnızlaştırılır, bencillik ve bireycilik daha fazla öne çıkar. Zulme ve haksızlığa karşı çıkmak aptalca, kişisel çıkarları ön planda tutmak, bunun için...
- Kemal Türkler anılırken yaşadığı dönemle ve mücadele arkadaşlarıyla, sınıf mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarla anılıyor. Bize öyle önemli bir miras bırakmış ki katledilişinin 44. senesinde bizler onu hâlâ aramızda ve kavgamızda hissediyoruz....
- İstanbul Çatalca’da bulunan, sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünleri üretimi yapılan Polonez’de baskılar ve hukuksuzluklar artıyor, işçiler de sendikal haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. Tekgıda-İş Sendikasının yeterli çoğunluğu sağlayarak...
- Siyasi iktidar Türkiye’nin dört bir yanını maden şirketlerine peşkeş çekmeye devam ediyor. Son olarak Emsa Enerji ve Madencilik şirketi Tokat’ta 30’dan fazla köyün yaylası ve su havzası olan Sorhun Obasında altın aramak için sondaj çalışmalarına...
- Sermaye sınıfının sendika düşmanlığına ve ücret gasplarına karşı işçilerin ve emekçilerin mücadeleleri sürüyor. İstanbul Çatalca’da Polonez işçileri patronun sendika düşmanlığına karşı direnişe geçti. Şişli Belediyesi işçileri ücretlerinin eksiksiz...
- “Fabrikadaki çoğu kadın 600-700 işçiye haklarının ellerinden gideceğini anlattığımızda protestoya katılmayı tereddütsüz kabul ettiler. Fabrikada sendikasız işçi yoktu. Kadınlar erkeklerden daha bilinçliydi. Sınıfsal olarak da meseleyi biliyorlardı....
- Başka dilde bir şarkı söylendiğinde sözlerini anlamayız. Yine de şarkıda akan hisler yüreğimize kolaylıkla işler. Elbette müziğin gücü ve evrenselliğidir bu. Ancak esas güç, egemenlerin ne yaparlarsa yapsınlar önüne geçemeyecekleri duygudaşlık...
- DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in Genel Başkanı, Türkiye işçi sınıfının unutulmaz önderi Kemal Türkler, katledilişinin 44’üncü yılında Topkapı Mezarlığındaki mezarı başında anıldı. 22 Temmuzda gerçekleştirilen anmaya DİSK’e bağlı sendikaların üye ve...
- Türkiye işçi hareketinin yükselişe geçtiği 1960-1980 arası dönemi düşündüğümüzde bu yükselişe büyük katkısı olan Maden-İş geleneğini ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler’i anmamak olmaz. Kemal Türkler, bu dönemin sembolü haline gelmiş isimlerden...