Buradasınız
İşçi Sınıfı Örgütlü Olursa Burjuva Tuzakları Aşabilir!
İnsanlık tarihinin en önemli dönemlerinden birinin içinde bulunuyoruz. Esasında 150-200 yıllık uzun bir dönemin en kritik evresindeyiz. Bu uzun dönemin şu anki evresini son derece kritik yapansa, bir ekonomik düzen olarak kapitalizmin tükenip tıkanmış ve çıkmaza girmiş olmasıdır. Bir asır önce işçi sınıfının önderleri, kapitalizmin bir tarafta muazzam zenginlik ve öte tarafta ise korkunç yoksulluk, savaş ve büyüyen sorunlar ürettiğini dile getirmişlerdi. Günümüzde ise, tam anlamıyla olgunlaşan ve çürüyüp lime lime dökülen kapitalizm insanlığı bir darboğaza sokmuştur. Nasıl ki enfeksiyonun sardığı hastalıklı vücut ateşler içinde kıvranıp buhran geçirirse, çıkışsızlık duvarına çarpan kapitalizm de ürettiği krizler yumağının pençesinde kıvranıyor. Sistem tıkanıp tükendiği için gıdadan enerjiye, göçten salgına tüm sorunlar anında küresel krize dönüşüyor.
Geçmişte büyük devletler kuruldu. Antik Babil’den Roma’ya, Çin’den Osmanlı’ya bu büyük devletler üretimin, ticaretin, kültürün, kısacası medeniyetin merkezleri konumundaydılar. O zamanlar da ülkeler arasında ticaret ve ticaret ağları vardı. Ne var ki hem bu ticaret ağları sınırlıydı hem de dünya nüfusunun büyük çoğunluğu birbirinden kopuk, içe kapalı toplumsal bir yaşam sürdürüyordu. Fakat kapitalizm, aynı ekonomik faaliyetin parçası olarak tüm dünyayı birbirine bağladı, içe kapalı toplumları dönüşüme uğrattı. Üretim, ulusal sınırları aşıp uluslararası boyuta yükselirken, zamanla tüm ülkeler küresel üretim zincirinin halkaları olarak birbirlerine bağlandı. Mesela Alman sanayisi için Rusya’daki işçilerin çıkardığı doğalgaza veya Güney Afrika’daki işçilerin hammadde üretmesi için Ukrayna buğdayına ihtiyaç var. Keza diğer ülkelerden gelen çeşitli sanayi parçaları olmazsa, Türkiye’de iktidarın çok övündüğü ihracat ürünlerini üretmek mümkün olmaz! Öyle ki “yerli ve milli” diye pazarlanan otomobil (TOGG) bile, dört-beş ülkede üretilen parçaların birleştirilmesinden oluşuyor. En basitinden, zincir marketlerin tüm ülkelerde aynı biçimde dizilmesi bile kapitalizmin nasıl bir uluslararası standartlaşma yarattığını gösterir. Özetle, kapitalist üretime göre örgütlenmiş, aynı yaşam biçimine sahip ve aynı sorunlarla boğuşan küresel bir toplum söz konusudur.
Bu yüzden dünyanın dört bir köşesinde işçi ve emekçiler aynı sorunlardan muzdariptir. İşsizlik, hayat pahalılığı, derinleşen yoksulluk, daha fazla insanın açlığa itilmesi, genç kuşakların atıl bırakılıp çürütülmesi, depresyon, sağlık sisteminin çökmesi, iklim krizi, savaş ve küresel göç sorunu, kadına şiddet, yolsuzluk, demokratik hakların yok edilmesi vb. Tüm bu sorunları yaratan, kâr odaklı bir işleyişe sahip kapitalist sistemdir. Tıkanıp çıkmaza giren sistem hiçbir toplumsal soruna çözüm üretemezken, kriz ve kaotik koşullar doğal olarak insanları korkutuyor, güvenli liman arayışına itiyor. İşçi sınıfının güçlü bir örgütlülüğe sahip olmadığı ve kendi örgütleri üzerinden toplumsal/siyasal gelişmelere müdahale edemediği bu koşullarda, emekçiler burjuva siyasetinin çeşitli kanatlarının arkasına takılıyorlar. Burjuva siyasetinin en gerici/faşist kesimleri, toplumsal sorunlardan canı yanan emekçi kitleleri peşlerine takmak için milliyetçiliği, dini ve kültürel farklılıkları kışkırtıp kullanıyorlar. Göçmenler veya “terör” söylemi örneğinde olduğu üzere bir sahte ve “dış düşman öcüsü” yaratıyor, toplumu korkutup paniğe sürükleyerek emekçileri peşlerine takmaya çalışıyorlar. Böylece toplumu yapay temellerde kutuplaştırıp karşı karşıya getirirken, aslında sorunların gerçek kaynağını da unutturmuş oluyorlar.
Daha önce de dile getirdiğimiz üzere “kitlelerin öfkesinin yer değiştirmesi” olarak tanımlanan bu yöntem, aynı zamanda “toplumu ve kitleleri yönetme sanatı” olarak da adlandırılıyor. Ancak toplum korkutulup dehşete düşürülmeden bu yöntem başarı kazanamaz. Bu açıdan Türkiye’de özellikle 2015’ten bu tarafa işleyen siyasal süreç muazzam bir deneyim oluşturuyor. Mesela tek adam rejimi, emekçilerin canını yakan tüm sorunları dış mihraklara bağlıyor; milliyetçiliği kışkırtıp örgütsüz kitlelerin öfkesini içeriden dışarıya yönlendirmeye çalışıyor. Uluslararası ilişkilerde gerilimi yükseltiyor, Türkiye’nin varoluşsal bir sorunla (beka sorunu) karşı karşıya olduğunu propaganda ediyor. Amaç topluma korku salmak, insanların düşünce süreçlerini felçleştirip emekçilerde biriken öfkenin yönünü değiştirmektir. Nitekim ne pahasına olursa olsun varlığını sürdürmek isteyen rejimin nasıl kaotik yöntemlere başvurduğu bilindiği için, İstanbul/İstiklal caddesinde patlatılan bomba daha fazla sorgulandı. Keza toplumun önemli bir kesimi, “terör” bahanesiyle Suriye’ye hava harekâtı başlatılmasının ve olası bir kara harekâtının aynı zamanda seçimlerle bağlantılı olduğunu biliyor.
İşçi ve emekçiler, cumhuriyet tarihinde eşi benzeri olmayan, ani ve keskin bir yoksullaşma dalgası altında nefes almaya çalışıyor. İşsizliğin can yaktığı, geleceksiz bırakılan genç kuşakların depresyona sürüklendiği bir dönemden geçiyoruz. Fakat aynı anda devlet kaynakları üzerinde muazzam bir yağma sürdürülüyor; başta iktidar çevreleri olmak üzere sermaye sınıfı zenginleştikçe zenginleşiyor. Bu tablo kaçınılmaz olarak toplumdaki hoşnutsuzluğu ve değişim arzusunu arttırmakta, iktidar partilerinin (AKP-MHP) oy tabanı erimektedir. Sıkışıklığını aşamayan rejim, toplum üzerindeki baskısını arttırarak ve bir kez daha savaş politikalarını devreye sokarak ömrünü uzatmak istiyor. Milliyetçiliği kışkırtıp yapay toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmeyi ve muhalefet cephesini savaş politikalarıyla etkisizleştirmeyi hedefliyor. Ancak her seferinde far görmüş tavşan gibi milliyetçilik tuzağına düşen muhalefet cephesinin (Millet İttifakı) pasifliği de iktidara cesaret veriyor. Oysa Suriye’nin savaş alanına dönmesinin, milyonlarca insanın göçmen haline gelmesinin ve bölgedeki tüm emekçilerin acı çekmesinin başlıca sorumlusu aynı iktidardır.
Tarihsel ve güncel deneyimler gösteriyor ki savaş politikalarının devreye girdiği dönemlerde örgütsüz toplum korkup siner, “önce güvenlik” söylemine teslim olur. Ancak yine deneyimler gösteriyor ki savaş daima emekçiler için yıkım getirir. İnsanlık, birinci ve ikinci dünya savaşlarında inanılmaz acılar çekerek bunu tecrübe etmiştir. Aslında Irak ve Suriye’ye, şimdilerde ise Ukrayna’ya bakarak da savaşın emekçiler için nasıl yıkım getirdiğini görebiliriz. İşçi ve emekçilere lazım olan birlik, kardeşlik, örgütlenme ve dayanışmadır.
Dikkat çektiğimiz üzere dünya, kapitalist sistemin yol açtığı sorunlardan dolayı çok büyük bir altüst oluş döneminden geçiyor. Tüm toplumsal ve çevresel sorunlar küresel boyuta yükselip krize dönüşürken, bu sorunlara ulusal veya yerel çözümler bulunamaz. Her ülkenin işçi sınıfı ve elbette Türkiye işçi sınıfı da, bir taraftan içeride siyasal ve sendikal birliğini örerken, aynı zamanda uluslararası birliğini güçlendirmek için de çalışmalıdır. Kapitalizmin yarattığı dayanılmaz sorunlara karşı dünya genelinde grevlerin ve isyanların birbirini izlediği koşullarda, böyle bir uluslararası birliğe çok ihtiyacımız var. İşte o zaman İran’da “özgürlük” diye haykıran emekçilerin mücadelesi, İngiltere’den ABD’ye büyük grevler örgütleyen işçilerin birlik ve dayanışması daha da büyüyecektir! Uluslararası işçi dayanışması bilincinin güçlenmesi, dünya işçi sınıfının kapitalizme karşı mücadelesini daha da güçlendirip başarıya giden yolu açacaktır!
ABD’de Yine Kanlı Saldırılar
Ankara’da Büyük Eczacı Mitingi
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...