Buradasınız
İşçiler Birlik, Halklar Eşit ve Kardeş Olsun!

Bodrum sahilinde boylu boyunca uzanmış küçük bir beden, bir çocuk... Uyuyor sanki; dalgaların sahile bıraktığı sular gelip usulca yüzünü, küçücük ellerini, ayaklarını okşuyor. O Aylan Kurdî ya da Aylan bebek. Yarı yarıya gördüğümüz yüzünde bir “huzur” var. Ama gerçek şu ki Aylan yaşamıyor; ailesiyle başladığı umut yolculuğunda annesi ve kardeşiyle denizde boğuldu, yaşamdan kopartıldı. Aylan öldü, Ortadoğu’da ise kaos, kriz ve savaş devam ediyor. Bu durum, Aylanları neyin ölüme gönderdiğini, katillerin kim olduğunu da ortaya koyuyor.
Aslında Aylan’ın cansız bedeni, yerini yurdunu terk ederek yeni bir yaşam için yollara dökülen mültecileri/göçmenleri simgeliyor. Suriye’den, Libya’dan, Irak’tan, Afganistan’dan, Afrika’nın çeşitli ülkelerinden yüz binlerce insan savaştan, işsizlikten, açlıktan kaçıyor. Yalnızca son sekiz ay içinde 300 bin insan, denizleri aşarak Avrupa’dan içeri girdi. İnsanlık tarihinin en büyük göç dalgalarından biri yaşanıyor. Bu göç dalgası, kelimelerle ifade edilemeyecek acılara neden oluyor. Neredeyse her gün yüzlerce insan, binilen hurda gemilerin ya da teknelerin batması yüzünden denizin derinliklerine gömülüyor. 2015’in sonuna kadar 30 bin insanın göç yollarında öleceği öne sürülüyor. Ama insanlar durmuyorlar. Neden? “Umuda yolculuk felâkete dönüşebilir, boğulup ölebilirsiniz” diyen bir gazeteciye göçmenler şöyle cevap veriyorlar: “Biz zaten kan, gözyaşı ve ölümün içinden geliyoruz.” Umutsuzluk dolu bu sözler, ama gerçek.
Aylan bebeğin cansız bedeni sahile vurduktan sonra mültecilik/göçmenlik sorunu daha fazla tartışılmaya başlandı. Avrupa’da gazeteler, Aylan bebeğin fotoğrafını basıp ülke liderlerine kapıları açma çağrısında bulundular. Ama bu sözde yufka yürekliler, ABD ve Avrupa egemenlerinin Ortadoğu’yu nasıl kan gölüne çevirdiğinden söz etmediler. Timsah gözyaşları döktüler sadece. İktidar sahiplerinin alışkanlığıdır; böyle günlerde suçu başkalarının üzerine yıkar, kendilerini temize çekerler. Meselâ uluslararası bir toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa devletlerini eleştirdi, insanlık dersi verdi. “Bu yavrunun hesabını tüm insanlık vermeyecek mi?” diye soran Erdoğan, Batılı ülkeleri Irak ve Libya petrollerine el koymakla ama mültecilere yardım etmemekle suçladı.
Elhak doğru, Ortadoğu ve Afrika’nın bir cehenneme dönüşmesinin baş sorumlusu ABD başta olmak üzere Avrupalı emperyalist-kapitalist devletlerdir. Bunların amacı pazar ve yatırım alanları elde etmek, enerji yataklarını kontrol etmektir. İnsanların ölmesi, aç ve perişan olması onların umurunda değil. Evet, Batılı emperyalist devletlerin suçu çok büyük ve işçi-emekçi sınıflardan oluşan insanlık onları asla affetmeyecek. Peki, Ortadoğu’nun bu hale gelmesinde AKP ve Erdoğan’ın hiç mi kabahati yok? Suriye’de iç savaşı kışkırtan kim? Suriye’de ÖSO, El-Kaide, IŞİD gibi katliamcı örgütleri destekleyen Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar değil mi?
Suriye’de iç savaş başladığında Erdoğan müjde veriyor ve üç aya kalmaz Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılacaklarını söylüyordu. Ortadoğu’daki kanlı pastadan pay kapmak isteyen AKP iktidarı, Suriye’yi fethetme hayalleri kuruyordu. İşte bu yüzden kışkırtılan savaştan dolayı milyonlarca Suriyeli yerini yurdunu terk etti. Onlardan biri de Aylan bebekti. ABD ve Avrupalı devletler ne kadar suçluysa AKP iktidarı da o kadar suçludur. Önce savaşı kışkırt, sonra kalk Türkiye’ye sığınan 2 milyon göçmeni kabul etmekle övün! Kendi suçunun üzerini ört! Bu tam bir ikiyüzlülük örneğidir.
Suriye’deki durum da gösteriyor ki, AKP’nin Ortadoğu’da izlediği siyaset iflas etmiştir. Lakin AKP, ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak, maceracı siyasetini sürdürmek ve Ortadoğu’dan pay kapmak istiyor. Bu yüzden, yeniden tek başına iktidar olmak için ülkeyi kaosa, krize ve savaşa sürüklemiştir. AKP 7 Haziranda tek başına iktidar olamayınca, başkan olmak ve tüm iktidar iplerini eline almak isteyen Erdoğan’ın hedefleri de boşa çıkmıştır. “Milli irade” lafını ağızlarından düşürmeyenler, 7 Hazirandan sonra “milli irade” kavramını unutmuşlardır.
AKP’nin tek başına iktidar olma hevesinden dolayı Kürt sorununda “çözüm süreci” bitirilmiş ve savaşın yolu açılmıştır. Nitekim savaşın tırmanmasıyla birlikte cenazeler gelmeye, Türk ve Kürt ailelerin ocağına ateş düşmeye başlamıştır. AKP, halkın duygularını kullanarak bizzat milliyetçiliği kışkırtıyor, Kürtlere saldırıların önünü açıyor. Amaç milliyetçi oyları almak, MHP’yi geriletmek ve HDP’yi baraj altında bırakmaktır. Mesele bu kadar nettir.
Halkın büyük bölümü bu gerçeği görmektedir. Evlatlarını kaybeden aileler, bu savaşın haklı ve meşru olduğuna inanmıyor ve tepki gösteriyorlar. AKP ise gerçeklerin üzerini kapatmak için elinden geleni yapıyor. Gelin birkaç soru soralım ve ilk sorumuz, kardeşini kaybeden Yarbay’ın feryadı olsun: “Düne kadar ‘çözüm’ diyenler, şimdi neden ‘sonuna kadar savaş’ diyorlar?” Şimdi Erdoğan ve AKP Kürt sorunu yoktur diyor. Madem Kürt sorunu yoktu, neden Öcalan ile görüşmeler başlatıldı? Neden 28 Şubatta Dolmabahçe Sarayı’nda “çözüm” için HDP heyeti ile 10 maddelik protokol imzalandı? Yok Kürt sorunu var ise, neden “barış masası” devrildi? “400 vekil verin bu iş huzur içinde çözülsün” diyen Erdoğan ne demek istiyordu?
Gerçek şu ki ülkeyi kaosa, krize ve savaşa sürükleyen AKP’dir. Biz işçi-emekçilerin bu haksız savaştan bir çıkarı yoktur, olamaz. Bu savaşta yalnızca yoksullar ölüyor. “Şehitlik ölümlerin en şereflisi, sabır, acı ama meyvesi tatlı” diyen Saraylıların oğulları ise gemi üstüne gemi alıyor, zenginleşiyor. Vatan dediğimiz topraklarda biz işçilere yalnızca çalışmak ve zenginleri doyurmak düşüyor. Türk ve Kürt halklarının birbirleriyle sorunu yoktur, olmamalıdır. Kürt sorunu ise tarihsel bir sorundur ve bir an önce çözülmelidir.
Biz işçi sınıfıyız, emekçileriz. Dünyanın her neresinde olursa olsun, ister Müslüman, ister Hıristiyan fark etmez; bir tarafta işçiler, yoksullar, öte tarafta ise zenginler ve iktidar sahipleri var. Türk, Kürt, Arap tüm işçiler kardeştir. Biz, işçiler birlik, halklar eşit ve kardeş olsun istiyoruz. Ne Filistin ne Kürt halkı, hiçbir halk ezilmesin. İşçi sınıfı, tüm zenginliği üreten ve elinde muazzam bir güç tutan bir sınıftır. Bizler işçi sınıfı olarak örgütlenmeli, emperyalistlerin talan savaşlarına karşı çıkmalıyız. Türk, Kürt, Arap demeden Ortadoğu işçileri olarak birleşirsek, cehenneme dönen Ortadoğu’daki savaşı durdurabilir ve kalıcı bir barışın yolunu açabiliriz. İşte o zaman hiçbir halk ezilmeyecek, insanlar evini barkını terk edip yollara dökülmek ve ölmek zorunda kalmayacak.
İşsizlik Tırmanmaya Devam Ediyor
Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor?
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- 7 Ekim’in Birinci Yılı: Emperyalist Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Ukrayna Savaşının 2. Yıldönümü: “Emperyalist Savaşa Karşı Mücadeleye!”
- Ukrayna Savaşının İkinci Yılı: Ukrayna’dan Gazze’ye Emperyalist Savaşa Hayır!
- Filistin ve Ortadoğu’da Emperyalist Savaş Yangını Devam Ediyor
- Bütçe Holdinglere Akıyor, Holdingler Savaştan Besleniyor!
- Milyonlar Meydanlarda Filistin Halkıyla Dayanışmayı Büyütüyor
- Emperyalist Savaşa Karşı İşçilerin Uluslararası Dayanışmasının Önemi
- Savaş ve Biz İşçiler
- Akan Kan Bizim de Kanımızdır!
- Filistin Halkıyla Dayanışma Büyüyor: Emperyalist Savaşa Hayır!
- Japon Doro-Çiba Sendikasının Filistin Sendikalarına Yanıtı
- Filistin Sendikalarının UİD-DER’in Mesajına Yanıtı
- Türkiye’de ve Dünyada Filistin Halkıyla Dayanışma Eylemleri: “Savaşı Durdurun!”
- Savaş Emekçiler İçin Yıkım Demektir! Savaşa Hayır!
- Haksız Savaşlar Memleket Sormaz!
- Haksız ve Emperyalist Savaşlara Hayır Diyoruz!
- Emekçiler Haykırdı: Rusya Elini Ukrayna’dan Çek! NATO’nun Genişlemesine Hayır!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
- Emekçiler Haksız Savaşlara Hayır Diyor!
Son Eklenenler
- İzmir Kemalpaşa’da grevde olan Petrol-İş üyesi Temel Conta işçileri, patronun grev kırıcılığını tespit ettirmek için açtıkları davanın duruşması öncesi Bayraklı Adliyesi Ek Binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. İstanbul Şişli Belediyesi...
- İnsanların kardeşçe yaşayacağı bir dünya özleyen, böyle bir dünyayı kurabilecek tek güç olan örgütlü işçi sınıfının mücadelesine inanan, o mücadelede yer alan nice şair, yazar, sanatçı var. Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal bu sanatçılardan ikisidir....
- Tuzla’da bulunan Reckitt Benckiser’de Petrol-İş Sendikasında örgütlü işçiler 27 Mayısta greve çıktılar. Bizler de UİD-DER’li işçiler olarak grevci işçileri mücadelelerinde yalnız bırakmıyoruz. Grevlerinin 17. gününde işçi kardeşlerimizi tekrar...
- İsrail devleti Ekim 2023’ten bu yana Filistin halkına yönelik bir soykırım gerçekleştiriyor. Egemenler kimi zaman bu katliamı sözde kınadıklarını belirtseler de İsrail’le her türlü ekonomik ve politik ilişkiyi sürdürmeye devam ediyorlar. Egemenlerin...
- ABD Başkanı Trump, göçmen karşıtı politikalarını sürdüyor. Göçmenleri hedef alarak açık bir savaş ilan eden Trump’ın ABD’sinde, göçmen işçi ve öğrencilerin vizeleri iptal ediliyor, göçmen işçiler tutuklanıyor ve sınır dışı ediliyorlar. ABD’li...
- 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bundan tam 55 yıl önce bu topraklardaki işçi sınıfının tarihine altın harflerle yazıldı. O tarihten bu yana örgütlü işçi sınıfı bu iki günü anarak yaşattı ve yaşatmaya devam ediyor. 15-16 Haziran, örgütlü işçi...
- 12 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılında Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan edildi. Ne yazık ki o zamandan bu zamana çocuk işçiliğin azalması bir yana, 1800’lü yıllara benzer koşullar yaratıldı. Patronlar için tatlı kârlar...
- KESK Ankara Şubeler Platformu ve emekten yana siyasi partiler 11 Haziranda, ABD Büyükelçiliği önünde siyonist İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırımı, Türkiye limanlarından İsrail’e askeri malzeme taşınmasını, Gazze’ye insani malzeme...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, 29 Mayısta greve çıkmıştı. DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyesi işçiler, Türk-İş’e bağlı Belediye-İş sendikası üyeleriyle aynı işi...
- Yaşamın hangi alanına bakarsak bakalım, her başarının ancak büyük emekler vererek, sabırla çalışarak elde edildiğini görürüz. Henüz ilk denemede iyi sonuçlar elde etmek, hedefe ulaşmak mümkün değildir. Özellikle toplumsal alanda hiçbir değişim bir...
- Kültür Radyo Televizyon (KRT) çalışanları, düşük ücret dayatması, aylardır maaşlarının, yemek haklarının ödenmemesi, ağır çalışma koşulları, artan iş yükü ve baskıya karşı iş bırakma eylemlerini sürdürüyor. 4 Hazirandan bu yana iş görmekten kaçınma...
- İngiltere hükümeti işçi haklarına yönelik saldırılarını arttırdı. 7 Haziranda başkent Londra’da bir araya gelen işçiler, öğrenciler, sendikalar ve kampanya grupları, hükümetin kemer sıkma ve savaş politikalarını protesto etti. “Savaşa Değil Emekçiye...
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....