Buradasınız
Külkedisi Ölürken
Bir eğitim emekçisi

Haftalardır hazırlık yapılıyordu. Koca sarayın her yerinde büyük bir davetin hazırlığı vardı. Hizmetçiler, uşaklar, aşçılar, askerler… Sarayın içerisinde ve çevresinde koşuşturan insanlar görmek artık sıradanlaşmıştı. Ulaklar her gün yeni bir ülkeden haber getiriyor ve her gün başka bir ülkeye haberler götürüyorlardı. Bir yandan yıllardır süren savaşlar, bir yandan salgın hastalıklar vardı. Savaş ve hastalık yaygınlaşıyordu ama eğlence ve şatafat devam ediyordu. En azından bizim sarayımızda durum buydu. Neler yapılmadı ki. Yemeklere lezzet katsın diye uzak memleketlerden rengârenk bitki tozları, baharatlar getirilmişti. Her yerin bahar gibi kokması için dünyanın en güzel çiçeklerinden tütsüler yapılmıştı. Hanımlarımıza ve soylu efendilerimize giysi yapılsın diye yumuşacık ve parlak kumaşlar taşınıyordu. Saraya çıkan bütün yollar yenilendi. Binek hayvanları en güzel yiyeceklerle beslendi. Dağa taşa soylu efendilerimizin isimleri verildi. Geceleri ışık şöleni yapılsın diye getirilen bombalar, dans etsin diye getirilen rakkaseler, çalgıların en güzelleri ve daha niceleri her gün sarayımıza taşındı.
Bunları bana annem anlattı. O benim perim, iyilik perimdir. Beatrice ben. Saray mutfağının kullanılmayan bir bölümüne annemin arkadaşları tarafından gizlendim. Beni de yüzlerce tanıdığım kadın gibi yakacaklardı. Yüzümün sol kenarı kara bir lekeyle kaplı ve aslında ben ölmek üzereyim. Veba denilen bir lanet var üzerimde. Vurduğu yerde kurumuş kan biriktiriyor. Sonra çürüyüp ölüyorsun. Bazılarımız cadı diye yakılırken bazılarımız da kocaman çukurlara diri diri gömülüyordu. Annemin arkadaşları gizledi beni bu karanlık, soğuk yere. Annem buranın artıklarını arabalara yüklemekle görevli bir hizmetçidir. Annem mutfak çalışanlarının çocuklarına artıklardan pay gönderme sözü verip beni buraya yerleştirtti. Yanmaktan kurtuldum ama donarak ölmek üzereyim. Burası çok soğuk. Annem dışında kimse yanıma yanaşmak istemiyor. Anlıyorum onları, ben bir vebalıyım.
Bugün her zamankinden daha fazla hareket var içeride. Çok güzel kokular geliyor burnuma. Belli ki annemin bahsettiği bitki tozları yemeklere katılmaya başlandı. Davulun sesi nasıl da titretiyor odamın taşlarını. Yoksa başladı mı eğlence. Kral küçük prensin eş seçimi için davet verecekti. Sanırım o gün bugün. Ah şu yemeklerden birazcık tadabilseydim. Ah şu güzel müziği yakından dinleyebilseydim. Ben de o davette dans edebilseydim. Savaşları sonlandırıp hastalara yardım edebilseydim. Tüm yoksul arkadaşlarımı saraya alıp karınlarını doyurabilseydim.
Faniler arasından sıradan bir köylü kızıyım ben. Annemin anlattığı masallarda diyardan diyara gezintiye çıkmak uzun zamandır tek eğlencem. Son gezintimizde bir isyana katılmıştık. Onlarca köyden yüzlerce insan suyun başında toplandık. “Artık kralın savaşlarına çocuklarımızı kurban vermeyeceğiz” diye bağırıyorduk. “Artık biz açken siz tok yaşayamayacaksınız” diye meydan okuyorduk. “Yeter artık!” diyorduk. Suyun önünü kesen askerlere, “siz de gelin bize katılın” diyorduk. Sonra onlar da bize katılıyordu ve birlikte suyun aktığı yöne doğru gidip suyun ulaştığı her yere, “artık köle değilsiniz” diyorduk. Ah ne güzeldi annemin anlattıkları. O benim perim, iyilik perimdir.
Artık dayanamıyorum. Başımdan ayaklarıma her yanım kanıyor. Karanlığın içinde yerdeki izleri görüyorum. Onlar odada süründüğüm yerlerde kuruyup kalan kanım ve dökülmüş deri parçalarım. Nefes almak bile acıtıyor artık. Bir gözüm hiç görmüyor son bir haftadır. Ölmeden önce güzel hayaller kurmak istiyorum. Benden sonra da masal anlatsın isterim annem. Güzel masallar. Beni burada ölmüş olarak gördüğünde gözlerimi acıyla değil mutlulukla kapattığımı düşünsün isterim. Soylu çocukları gibi yazı dilini bilseydim kanımla yazardım: “Seni çok seviyorum anne.”
Kalan az biraz gücümle odadaki arkadaşlarımdan yardım aldım. Annemin en son ziyaretinden kalan yarım bal kabağını önüme koydum. Gözümün önünde her gün biraz daha küçülen dostlarım fare ölülerini de çeki atları gibi önüne yerleştirdim. Kabağın üzerine küçük bir taş parçasını sürücü gibi oturttum. Beni şölene götürecek bir araba oluverdiler. Ah gözlerim az daha müsaade et. Kapanma…
***
Beatrice’in annesi ancak şölenden iki gün sonra bir fırsatını bulur ve odaya gelebilir. Yerdeki kabak ve farelerin dizilimi kızının en son bıraktığı gibidir. Anne kızının ona bıraktığı mesajı anlar. O mesaj kulaktan kulağa eklemeler ve çıkarmalar ile nesiller boyunca farklı şekillerde anlatılan bir masala dönüşür.
Merhaba kardeşler, külkedisi masalını bilirsiniz. Prens ile evlenen bir genç kızın yaşadıklarını konu edinen bir masaldır. Yüzlerce yıldır dilden dile dolaşarak değişe dönüşe günümüze kadar gelmiş bir masaldır. Kabaca verdiği mesaj; bir gün periler gelir ve kötü insanları cezalandırır. Prensler halktan kişilerle evlenir. Ve o soylu insanlar sevgilerinin peşinden koşarlar. “Siz de masaldaki gibi iyi bir insan olun. Belki bir peri de sizi kurtarır” denilir.
Mücadeleci bir işçi olarak anlatıcıların isteyerek ya da istemeyerek verdiği mesajdan rahatsızlık hissettim. Sınıflı toplumun özellikleri ile yoğrulmuş ve egemen sınıfların anlatım tarzıyla günümüze kadar nesiller boyunca değişe dönüşe gelen bu masalı sınıflı toplumun asıl gerçekleri ile tekrar yazmak istedim. Sizce hangisi gerçekliğe daha yakın? Sınıflı toplumların gerçekleri acıdır deyip masalların yalancı mutluluğuna sığınmayacağız. Mücadeleyi örgütleyip gerçek mutlulukları inşa edeceğiz. Yaşasın örgütlü sınıf mücadelemiz.
“Anne Bak, Köfte Yazıyor”
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- ABD’nin her yıl “özgürlük ve bağımsızlık günü” olarak kutladığı 4 Temmuz, bu yıl resmi törenlerin ve barbekü partilerinin ötesine geçerek işçi ve emekçilerin öfkesine sahne oldu. “Amerika’ya Özgürlük” sloganıyla onlarca şehirde gerçekleşen...
- Şüphesiz ki koşullar insanın ruh halini belirlemede çok etkili olur. Aynı şekilde tersine, bilinçlenen, ruh halleri değişen insanlar koşulları belirlemekte ve değiştirmekte çok etkili olur. Örneğin yoğun bir kış mevsimin yarattığı ruh hali, öyle bir...
- “Kamu imkânlarını amacı dışında kullanmak, kamuya ait işleri yavaşlatmak ya da aksatmak, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmemek hem vebal hem de günahtır. Kamu hizmetlerini sunarken insanlar arasında ayrım yapmak, tanıdığı kişilere öncelik...
- Petrol-İş Sendikasında örgütlü grevci TPI Kompozit ve Temel Conta işçileri ile grevlerini kazanımla sonuçlandıran DYO Boya işçileri ve sendika düşmanlığına, işten atma saldırılarına karşı direnen TEKSİF üyesi Digel Tekstil işçileri, İzmir Menemen...
- Yıllar önce çalışıp ayrıldığım işyerinden bir işçi arkadaşım anlattı. Patron ekonomik krizden dolayı iflas ettiğini, işyerini kapatacağını söylemiş işçilere. Sonra patronla birlikte oturup ağlaşmışlar; “ne güzel bir işyerimiz vardı, ne güzel bir...
- Başlıkta yer alan ifadeler, Hakkı Özkan’ın “Grevden Sonra” romanındaki öncü işçi Nuri’nin eşinin sözleridir. Nuri, grevde öncüdür; mayası sağlam, kararlı bir işçidir. Yazar Hakkı Özkan matbaa işçiliği yapmıştır, yaşadıklarını romana aktarmıştır. “...
- Gebze Sendikalar Birliği, İsrail devletinin Gazze’de yürüttüğü katliamı, emperyalist savaşı lanetlemek, Filistin halkının sesi olmak, işçilerin dayanışmasını büyütmek için Filistinli sendikacılarla birlikte Gebze Kent Meydanında bir eylem düzenledi...
- Kenya’da, geçtiğimiz sene Haziran ayında, IMF’nin dayattığı kemer sıkma politikaları doğrultusunda yeni vergi yasası hazırlanmıştı. Bu yasa tasarısı, işsizlik, yoksulluk ve artan hayat pahalılığıyla boğuşan işçilerin ve emekçi gençliğin öfkesini...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu, Kocaeli Dilovası ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında, düşük zam dayatmasına karşı greve çıkan işçilerin mücadelesi 44. gününde kazanımla sonuçlandı. İlk yıl için yüzde 73...
- İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek için çalışan UİD-DER, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yılı vesilesiyle 29 Haziranda, “Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!”...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kocaeli’nin Körfez ilçesinde faaliyet gösteren Gübretaş fabrikasında yüzde 30 sefalet dayatmasına karşı işçiler, 3 Temmuzda greve başladı. Devrimci Sağlık-İş Sendikasının, kamu işçilerine dayatılan sefalet...
- Geçtiğimiz hafta sonu, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55, UİD-DER’in kuruluşunun 19. yılı vesilesiyle Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yüzlerce işçi arkadaşımızla yan yanaydık. Grevleri devam eden Petrol-İş üyesi DYO işçileri, DİSK’in kurucusu...
- Sivas katliamının 32. yılında Türkiye’nin birçok kentinde anma etkinlikleri ve eylemler düzenlendi. Katledilen 33 aydın ve sanatçı anıldı, katliam bir kez daha lanetlendi. Sivas katliamının unutulmadığının, tüm katliamların er ya da geç hesabının...