Buradasınız
Kurtuluş İşçi Sınıfının Birlik ve Mücadelesinde!
Evlerden işyerlerine, çarşı pazardan okullara hayatın her alanında göçük etkisi yaratan hayat pahalılığı ve göçmen sorunu konuşuluyor. Her şeyin durmaksızın zamlanmasının yarattığı şaşkınlık paylaşılıyor sohbetlerde; uçurumun kıyısına sürüklenen ülkenin bu durumunun daha ne kadar süreceği sorgulanıyor; işsizlik ve geleceksizliğin genç kuşaklarda yarattığı tahribata örnekler veriliyor. Emekçilerde sohbet ortamlarında söyleme yansıyan ama henüz bunun ötesine taşamayan bir öfke hâkim! Toplum üzerinde sopa sallayan, sürekli gerilim üretip tehditler savuran, konserleri bile yasaklayıp baskıyı arttıran tek adam rejimi, bu tepki ve hoşnutsuzluğun açığa çıkarak kendisini hedef almasını engellemeye çalışıyor. CHP’nin başını çektiği muhalefet ise halka seçimi beklemesini öğütlüyor. Katmerlenen toplumsal sorunlar, yarının belirsiz olması, iktidarın zorbalığı ve muhalefetin dermansızlığı emekçileri bir çıkmaza sürüklüyor. Aslında çıkışsızlık duygusunu yaratan şey, işçilerin kendi sınıf örgütlerinde birleşerek bağımsız bir güç olarak siyaset sahnesine çıkamamasıdır. Eğer işçi sınıfı kendi sınıf örgütlerinde örgütlü olsaydı bambaşka koşullar oluşurdu; emekçiler kahredici işsizlik ve yoksullaşma dalgası altında ezilmez, depresif ruh hali toplumun üzerine çökmezdi.
Tam da işçi sınıfı siyaset sahnesinde bir güç olamadığı için, toplumda biriken öfke asıl hedefine yönelmeden saptırılıyor. Mesela siyasi iktidar, emekçilerin canını yakan tüm sorunları dış mihraklara bağlıyor; milliyetçiliği kışkırtıp örgütsüz kitlelerin öfkesini içeriden dışarıya yönlendirmeye çalışıyor. Uluslararası ilişkilerde gerilimi yükseltiyor, Türkiye’nin varoluşsal bir sorunla (beka sorunu) karşı karşıya olduğunu propaganda ediyor. Amaç topluma korku salmak, insanların düşünce süreçlerini felçleştirip emekçilerde biriken öfkenin yönünü değiştirmektir. Bu, kitlelerin öfkesinin yer değiştirmesi olarak tanımlanıyor. Son günlerde yükselişe geçen göçmen karşıtı dalga, kitlelerdeki öfkenin nasıl başka kanallara akıtıldığını gözler önüne seriyor. Ağırlaşan yaşam koşulları altında nefessiz kalan emekçiler, haklı olarak öfkeleniyorlar. Ancak haklı olmak doğru noktada durmaya yetmiyor. Nitekim siyasi iktidarı ve kapitalist düzeni hedef alması gereken tepki, ırkçı ve faşist provokatörler eliyle yön değiştirebiliyor. Mesela hayat pahalılığına öfkeli emekçi, Ümit Özdağ gibi ırkçıların kışkırtmasıyla göçmen karşıtı nefret ateşine odun taşıyabiliyor.
Dünden bugüne egemenler, sahip oldukları sömürü düzenini ayakta tutmak için örgütsüz ve bilinçsiz kitleleri yönlendirip kullanmışlardır. Bu açıdan tarih, daima öğretici ve aydınlatıcıdır. Hitler’in Yahudileri ve muhalifleri nefret fırtınasının hedefi haline getirerek öfkeli ve umutsuz milyonları nasıl peşine taktığını hatırlayalım. Dünya pazarını ele geçirip süper güç olma hayali kuran Alman emperyalizmi, İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği kamp karşısında Birinci Dünya Savaşını kaybetti. Yenilgi, savaşın doğurduğu yıkım, kasıp kavuran ekonomik kriz, işsizlik ve hayat pahalılığı Almanya’da tam bir kaosa yol açmış, toplumda hayal kırıklığı ve öfke hâkim olmuştu. 1929 kriziyle birlikte ülkedeki yoksullaşma daha da katlanılmaz hâl aldı, hoşnutsuzluk ve öfke doruğa ulaştı. Fakat kapitalist sömürü düzenine yönlendirilemeyen bu öfke, egemen sınıfın önünü açtığı Hitler liderliğinde faşizmin kanalına akıtıldı. Faşizmin insanlığa nasıl tarifsiz bir acı yaşattığını herkes tarihe bakarak öğrenebilir. Ama çıkartmamız gereken sonuç bellidir: Doğada olduğu gibi toplumda da boşluk yoktur; asıl hedefine gidemeyen toplumsal öfke manipüle edilir, yer değiştirir. Egemenlere yönelmesi gereken emekçi öfkesi, bir bakmışız onların elinde emekçilerin kendisine karşı kullanılan vurucu bir güce dönüşmüştür!
Kendi sınıf çıkarı doğrultusunda, UİD-DER gibi bir sınıf örgütünün çatısı altına girmeyen işçi, siyasi açıdan kördür ve kolayca manipüle edilir. Mesela ABD’de beyaz milliyetçiliğinin ya da Avrupa’da yükselişte olan göçmen karşıtlığının nedeni budur. Nitekim ABD’de Trump gibi liderler, beyaz ırkçılığını kullanarak siyahlar ve göçmenlerle aynı koşullarda yan yana yaşayan ve acı çeken beyaz işçilerin bir bölümünü arkalarına takabiliyorlar. Son haftalarda ABD’de ardı ardına silahlı baskınlarda onlarca siyah emekçinin katledilmesi, egemenlerin siyah-beyaz karşıtlığını canlı tutmak istediğini gösteriyor. Çoğunluğunu Latin Amerika’dan gidenlerin oluşturduğu göçmenler de ırkçı nefretin hedefindedir. Özetle Amerika’dan Avrupa’ya, oradan Türkiye’ye egemenlerin emekçilere söylediği şudur: Sizin düşmanınız kapitalizm ve sermaye sınıfı değil göçmenlerdir. Bilelim ki kapitalist şeytanın ideolojik ayartmasına kapılan her işçi, aslında içine itildiği sefalet çukurunu daha fazla büyütmektedir.
Göçmen sorununun çözümüne dair emekçiler arasında hâkim olan görüşler gerçekte onlara ait değildir. Kimi doğru öğelerin yanlışlarla iç içe geçirildiği, sorunun büyüklüğünü ve derinliğini anlamaktan uzak, bir adım sonrasının ırkçılığa çıktığı düşünce, çöp yığınından başka bir şey değildir. Sorunun asıl kaynağına değil sonuçlarına odaklanılıyor. Keza göç sorununda iktidar ve düzen muhalefetinin sergilediği ikiyüzlülük, ne yazık ki topluma da sirayet ediyor. Örneğin geri gönderilmesi istenen Suriyelilerin neden milyonlar halinde Türkiye’ye geldiği sorgulanmıyor. Gazetemizin arka sayfasında okuyacağınız gibi, Türkiye’deki iktidarın Batılı emperyalist güçlerle birlikte Suriye’deki iktidarı yıkmak için savaş çıkardığı ve milyonlarca insanın bu savaştan kaçıp geldiği neden unutuluyor? Eğer göç sorunundan dolayı ortada ödenen bir bedel varsa, bunun sorumlusu siyasi iktidardır. O zaman tepki ve öfke bu sorunu yaratanlara yönelmelidir.
Egemen ideolojinin etkisindeki emekçiler, tam bir düşünsel karmaşa yaşıyorlar. Bir taraftan göçmenlerin geri gönderilmesi istenirken, öte taraftan özellikle genç kuşaklar işsizlikten, geleceksizlikten, baskı ve zorbalıktan dolayı ülkeyi terk etmek istediklerini söylüyorlar. Göçmenlere karşı çıkanlar, kendilerinin de daha iyi bir yaşam beklentisiyle göçmen olmak istediğini görmüyorlar mı? Türkiye’de nasıl ki Suriyeli ve Afgan göçmenler ırkçıların hedefindeyse, Avrupa’da da Müslümanlar dâhil tüm göçmenler Avrupalı ırkçıların hedefindedir. Buna karşılık ABD’den Avrupa’ya ırkçılığa, göçe yol açan savaşa karşı çıkan, göçmenler “hoş geldiniz” diyenler örgütlü, bilinçli, mücadeleci işçilerdir.
Bugün sayısız sorun küreselleşmiş, Brezilya’dan Türkiye’ye emekçiler aynı sorunlarla boğuşmaya başlamıştır. Toplumların yaşamını her geçen gün daha da çekilmez kılan kapitalist sömürü düzenidir. İşçi sınıfı örgütlenip bağımsız bir güç olarak siyaset sahnesine çıkmadığı sürece, bu katlanılmaz sorunlardan kurtulmak adına egemenlerin arkasından sürüklenir, kurtarıcı bekler. Sonuç ise her zaman hüsrandır! Bu düşünceleri duyan birisi şöyle diyebilir: İşsiz ve geleceksiz gençler, geçim sıkıntısı altında ezilen, dünyadaki gelişmeler karşısında şaşkına dönmüş işçiler mi siyaset yapacak? Cevabımız şudur: İşçi sınıfının örgütlü çatısı altında birleşen, kendi sınıf tarihini öğrenen, sınıf bilinci kazanan, değişip dönüşen işçiler ve gençler yapacak siyaseti! O zaman dünyadaki gelişmeleri berrak bir bakış açısıyla değerlendirecek, egemenlerin peşine takılmayacak ve öfkelerini kapitalist düzene yönlendirecekler! Tek tek işçiler birer hiçtir, örgütlü işçi sınıfı ise muazzam bir güçtür!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
- 2024’e Girerken: Her Şeye Rağmen Mücadele
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Zaman Kasvette Asılı Kalmaz, Sen Geleceği Düşle
- MESEM: “Genç Eller” Üretiyor, Patronlar Sömürüyor!
- Sermayenin Planları Hazır, Peki İşçi Sınıfınınki?
- İsrail’i, Savaşı, Katliamı Kim Durdurabilir?
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...