Buradasınız
Çok Tükettiğimiz İçin mi Yoksuluz?
Ankara’dan bir kadın işçi
Geçenlerde arkadaşlarla sohbet ederken konu yine döndü dolaştı hayat pahalılığına geldi. Arkadaşlar bir bir dertlerinden bahsettiler:
-Hayat çok pahalı.
-Maaş aldığın gün uçup gidiyor.
-Ben maaşı görmüyorum bile, bir bankaya yatıyor oradan diğer bankaya gidiyor.
-Yetişmiyor bir türlü, her şey üst üste geliyor.
-Pahalı arkadaş, her şey çok pahalı!
Derken bir tanesi konuya farklı bir yorum getirdi;
-Çok masraf var kardeşim. Eskiden böyle miydi? Evde herkesin cep telefonu var, her evde bir araba var, markete giren sepeti doldurmadan çıkmıyor, gerekli gereksiz ne bulsa alıyor… Eee, yetişmiyor tabi!
Bu yoruma hak veren de oldu, tepki gösteren de. O zaman fark ettim ki bazı işçiler yoksulluğumuzun nedenini çok harcamamıza bağlıyor. Çünkü aynı sohbete başka yerlerde de şahit olmuştum.
Patronlar sınıfı, algı yaratma mekanizmalarına, medyaya öylesine hâkim ki adeta aklımızla oynuyor. Medyanın onlara verdiği kitleleri kolayca kandırma gücüyle işçilerin yanlışı doğru, yalanı gerçek sanmalarını sağlıyorlar. Hayatımızda olan biten her şeyi patronlar sınıfının işine geldiği gibi yorumlar hale geliyoruz.
Dönelim yukarıdaki sohbete, düşünelim bir, gerçekten son arkadaşın söylediği gibi haddinden fazla tükettiğimiz için mi yetiştiremiyoruz? Peki, haddinden fazla tüketimi hangi parayla yapıyoruz? Bu ülkede çalışanların yarısı asgari ücrete çalışıyor. Geri kalanların çoğu da asgari ücretin biraz üstünde bir maaş alıyor. Maaşı biraz arttırmak için ne zaman mesai, nerede ek iş varsa koşuyor işçiler ama yine de belimizi doğrultamıyoruz. Yani 2 kişi çalışsa eve giren para en fazla 4 bin lira civarında. Türk-İş’in açıkladığı en son yoksulluk sınırı 4 bin 913 lira. Bir harcama listesi yapsak içinden çıkamayız şimdi. Bu mektubu okuyan herkes her maaş zamanı yapıyordur o listeyi ve her defasında nasıl da içinden çıkamadığını biliyordur. Yoksulluk sınırının altında yaşarken nasıl ihtiyacımızdan fazlasını alabiliriz ki?
Kaçımız ailemizi yanımıza alıp gönül rahatlığıyla bir tatil yapabiliyoruz? İçimizden tatil yapabilen azınlık o tatilden sonra girdiği ekonomik darboğazı kaç ayda atlatabiliyor? Kaçımızın arabası var? Aramızda arabası olan azınlığın kaç tanesi arabasına benzin, gaz koyup keyfince gezebiliyor? Hangimiz markete, pazara korkmadan gidebiliyoruz? Hangimiz çocuğumuzun istediklerini geçelim, ihtiyacı olanı yeterince alabiliyoruz?
Bir taraftan teknoloji ilerliyor, makineleşme artıyor. Yani yiyecekten, giyeceğe, elektronikten haberleşmeye her şey çok daha kolay ve bu nedenle de ucuz üretilebiliyor. Fakat işçi ücretlerinin alım gücü artmıyor aksine her geçen yıl geriliyor. Teknoloji, bilim bunca ilerlemişken cep telefonu ya da internet gibi imkânlar biz işçiler için neden aşırı tüketim oluyor? Geçmişe göre ihtiyaçların çeşitlendiği doğru olsa da bu ihtiyaçları yine patronlar sınıfı belirlemiyor mu? İnsanların ihtiyacı için değil de kâr etmek için üretim yapmalarından dolayı insanları tüketime teşvik etmiyorlar mı? Satışları arttırmak için reklamları onlar yapmıyor mu? Bizi yeniden satın almaya zorlamak için sattıkları her şeyi kısa sürede eskiyecek şekilde dayanıksız ve kalitesiz üretmiyorlar mı? Patronlar sınıfının lüks tüketimini hesaba kattığımızda şunu sormaya hakkımız var: Neden para onların yatırımlar yapmasına, lüks tüketimine, har vurup harman savurmasına yetiyor da biz işçilerin geçinmesine bile yetmiyor?
Dostlar, bu dünyadaki nimetler biz işçilerin ellerinin emeği sayesinde can buluyor. Ürettiğimiz her şeyi de anamızın ak sütü kadar hak ediyoruz. Fakat tepemizdeki kan emici bezirgânlar el koyduğu için ürettiklerimizden sadece hayatta kalmamızı sağlayacak kadarına ulaşabiliyoruz.
Nâzım Usta’nın da dediği gibi, “yalanla besliyorlar bizi!” “Hâlbuki açız, etle ekmekle beslenmeye muhtacız.” Yoksulluğumuzun sebebi nasıl çok tüketmemiz olabilir? Yeterince, gönlünce tüketen insanlara yoksul denir mi? Evet bunu yapan insanlar var fakat onlar bizim sınıfımızdan değil. Onlar bizim üzerimizden kazandıklarıyla zenginlik içinde her istediklerini tüketen patronlar sınıfı.
Artık patronlar sınıfının yalanlarına kanmayalım. Bir de bu zehirli yalanları kendi aramızda gerçekmiş gibi yaymayalım. Kendi sınıfımızın, kendi hayatımızın gerçeklerine bakalım. Doğruyu-yanlışı kendi sınıfımızın yaşadıklarında arayalım. TV’de, gazetede, okulda, fabrikada, duvarda, afişte, billboardda, kürsüde, kışlada nerede patronlar sınıfından bir kişi konuşursa söylediklerini sorgulayalım. Unutmayalım: Ayıdan post patrondan dost olmaz!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- 30 Kasımda KESK tarafından Ankara’da düzenlenecek miting öncesi 2021 Tüm Emekliler Sendikası çeşitli kentlerde “Emekliler Ankara’ya Yürüyor” başlıklı basın açıklamaları gerçekleştirdi. Tekirdağ’da Hasan Ali Yücel Meydanı’nda gerçekleştirilen...
- Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı yeraltında ve yer üstünde eylemler yapan Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve Tes-İş Sendikası üyesi işçiler, Enerji Bakanlığıyla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması...
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...
- DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı ve DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy’un 26 Kasımda sabaha karşı bir ev baskınıyla gözaltına alınmaları üzerine DİSK...
- Türkiye’deki grev ve direnişlere her geçen gün yenileri eklenirken işçilerin mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmelerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Genel Maden İşçileri...
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde her yıl olduğu gibi bu yıl da emekçi kadınlar alanları doldurdu. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar onlarca kent ve ilçede protesto yürüyüşleri, nöbet eylemleri...
- Yunanistan’da 20 Kasımda pek çok sektörden on binlerce işçi genel greve çıktı. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (ADEDY) çağrısıyla gerçekleşen grevle birlikte 70 şehirde protesto...
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...