Buradasınız
Sıradan Hafiye Klişe Avında
Sefaköy’den bir eğitim işçisi

Onu yem olmaktan Rukiye’si kurtarır. Aldığı ders büyüktür.
Dede etrafındaki çocuklara maden işçiliği yaptığı günlerden birini anlatıyordu. Sesinde, son günlerde izlediği belgesellerden olacak, gizemli bir ton vardı. Aslında bu biraz da kendiliğinden gelişmişti. Hayvanlar âlemini anlatanların o gizemli sesini, kendi işçi maceralarına çok yakıştırıyordu. Çocukların da bu tarzı dinlemekte daha istekli olduğunu fark etmişti. Yanlarından geçtiğimde bastonunun ucuyla gözlerini ovuyordu. Anlattıklarından şunları duydum: “Zifiri karanlığın içindeyken tünelin ucundaki ışık bir anda belirince yeni bir körlük ilişmişti gözlerimize. Aydınlığın körlüğü. Milyarlarca ışık tanesi geçici bir körlüğe neden olmuştu. Ellerimizi gözlerimize sokup kanata kanata kaşıyorduk…”
Tam o arada diğerlerinden biraz daha büyükçe biri televizyonlardaki reklamlar gibi sinir bozucu bir sesle araya girip: “Sana bir şey diyeyim mi emmi, bizim işyerinde hayatta işçiler sizin gibi birlik olmaz. Bizim işyerindekilerden bir şey çıkmaz. Bizim herkes zır cahil.” Dede daha fazla dayanamadı. Sohbeti kesip kalkmaya niyetlenmişti ki ben de yolu bitirip köşeyi dönmüş bulundum. Sevdiceğim Rukiye’nin yanına vardığımda, yeni bir araştırma konusunun gelip ruhumu Sıradan Hafiye haline soktuğunu suratımdan anladı. Böyle zamanlarda beni hemen anlardı Rukiye. Canım Rukiye’m bana hep destek olmuştur. Oturup o genç adamın dedeye söylediği lafları anlattım ona. Rukiye’min önerileri vardı ama benim zamanım yoktu.
Kardeşler bugün bir klişe yani basmakalıp bir cümle üzerine bir araştırma yaparken başımdan geçen o ders verici günü size anlatacağım. “Bizim işyerinden bir şey olmaz” diyen o genç adamın adeta klişeleşen cümlesi biz işçiler için ne anlama geliyor? Bu klişe neden ortaya çıktı ve bu hastalığa karşı ne yapılmalıdır gibi sorularla başladım işe. Bilemezdim ki ava gidip avlanacağımı!
Sabahın ilk vakitleri... Sırtımda dedektif pardösüm, elimde büyütecim, kafamda baret... Mahalledeki o genç adamı takip ediyorum. Bakalım işyerinden neler toplayacağız. İşçiler arasında sıcak selamlaşmalar var. Bizim genç de kartını bastı. Kalabalığın arasından içeri girdim. Kendi aralarında muhabbet çeviren üç işçinin yanına sokulup kulak kesildim. Bir arkadaşlarının memleketini konuşuyorlardı; “oradan adam çıkmaz” diye bir cümle ilişti kulağıma. Alaylı ifadeler kullanıyorlardı. Oradan alacağımı aldım. Ardından başka bir tezgâha geçtim.
Burada birkaç kadın işçi vardı. İş çıkışı kahveye giden eşlerini çekiştirdiler. Ardından nasıl olduysa konuyu ötedeki bir bantta çalışan genç kızın gençliğine ve aklının bir karış havada olduğuna getirdiler. Suratlarını ekşitip hep birlikte kızı süzdüler. Sonra konu yağ fiyatlarındaki artışa ve geçim sıkıntısına gelmişti ki oradan da uzaklaşıp biraz daha yaşı ileri olan bir grubun arasına daldım. Yıllardır burada çalıştıkları hallerinden belliydi. Bu işçilerin gündeminde ise işi yavaşlatan gençler vardı. Bu hızda giderlerse günlük hedefi yetiştiremeyeceklerinden yakınıyorlardı. İçlerinden biri, “patronun yerinde olsam bunlara zırnık koklatmam” diye cümleye girdi. Belli ki kendisinin çalışkanlığını ön plana çıkarmak niyetindeydi. Çay molası yaklaşmıştı. Bizim genç adamın yanına yanaştım. Arkadaşlarına bahis kuponunun kıl payı yattığını anlatıyordu. Birazdan mola yerinde toplanmayı ve birlikte oynamayı önerdi. Gündemlerinde bahis ve akşamki futbol maçı vardı. Karşılıklı küfürleşip takımları üzerinden birbirlerine hakaretler ettiler. Neyse ki zil çaldı. Şimdi moladaydı herkes. Ayrı ayrı toplaşanlar, sigara içenler, dertleşenler, ülke gündemine ilişkin tartışmalar yapanlar… Sonra da birbirini itip kakmalar... Çaylar içildi, tekrar işbaşı yapıldı. Orada daha fazla durmanın anlamı yoktu. Çantam olan bitenlerle doluydu. Canım sıkılmıştı, “bir şey olmaz”cı genç haksız sayılmazdı. Benim için ayrılma vakti gelmişti.
Rukiye’min yanına vardığımda o da başka bir işyerinden geliyordu. Benim gibi o da araştırma yapmaya gitmişti, üstelik çantası doluydu. Tartsan beş deve yükü mevzuyla dönmüştü. Keyfi yerinde, karnı da toktu. Rukiye’min gittiği işyerindeki işçiler, Rukiye’yi aralarına alıp bir güzel muhabbet çevirmişler. Ardından yemeğini de ikram edip uğurlamışlar. Rukiye’m olup biteni anlatınca tüylerim diken diken oldu. Hayretler içerisindeydim. İnanmazsınız Rukiye’m de benim gittiğim işyerine gitmişti. Ama çantasına biriktirdikleri bendekilerden çok farklıydı. Bende hemşericilik, cinsiyetçilik, fanatiklik, gevezelik, mezhepçilik, particilik başta olmak üzere envai çeşit ayrımcı mevzu varken hanımın heybesinde dayanışmayı, kardeşleşmeyi arttıran tonlarca mevzu vardı. Neler konuşmamışlar ki! “İşsizlik aldı başını gitti, işyerinde dayanışma fonu mu kursak”, “yukarıdaki tekstil fabrikasında işçiler greve çıkmış, ayıptır kek-börek kapıp desteğe mi gitsek”, “Remzi ustanın eşi hastaymış, toplanıp ziyarete mi gitsek…” Neler neler!
Nasıl olur da aynı işyerinde ve aynı vardiyada bu kadar zıt şeyler toplamıştık? Nasıl olur da heybeme en azından birkaç iyi bir şey dolduramamıştım? Hayret ki ne hayret! Ben yılların Sıradan Hafiyesi! Ben Cingöz Recai, Aman Vermez Avni, Komiser Kolumbo ve de Sharlock Holmes’a bile ders verebilecek adam. Ben ki komplo teorilerinin sırrını ifşa edip yere çalan hafiye… Nasıl olmuştu da gözlerimden kaçmıştı onca iyi mevzu… Sadece şeytanlığa yarayanları doldurup heybeme, gerisin geri düşmüşüm yola!
Kardeşler lafı uzatmanın anlamı yok, ben dersimi aldım. Bu klişe avında öğrendiklerimle bir yaşıma daha girmiş oldum. İşin özü ben o takip ettiğim genç adamın etrafında dolaşırken ondan edindiğim önyargının da etkisiyle aynı onun gibi çevreden malzeme toplamışım. Oysa aynı işyerinde bambaşka ilişkiler geliştiren işçiler de varmış. Rukiye’m bir yolunu bulup sohbet gündemlerini doğru yere çekivermeyi başarmış. Bir yandan işlerini yaparlarken bir yandan da muhabbet etmişler. Rukiye’mi çay molasından sonra inançla uğurlamışlar. Kardeşler işin özü önyargıları yıkalım. Ayrımcılıkları bitirecek mücadele ağları kuralım. Gerisi klişe, hikâye, yalan dolan. Vay Rukiye’m vay! Ne kadar teşekkür etsem azdır sana…
Mutluluğun Resmini Yapabilirim Usta
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...
- Kısa bir zaman öncesine kadar direnişte olan, direniş boyunca pek çok kez polis saldırılarıyla yüz yüze gelen bir işçi kardeşimizle 19 Mart’tan sonra yaşanan protestolarla ilgili haberleri izliyor, sohbet ediyorduk. Bir anda öfkeyle, “şunlara bak,...
- Siyasi iktidar yoksullaştırma politikalarını sürdürüyor. Enflasyon balyozunu işçi ücretlerine, emekli aylıklarına, kamu çalışanlarının maaşlarına indiriyor, ücretleri tuzla buz ediyor. İşçilerin, kamu emekçilerinin, emeklilerin cebinden çalınan...
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...