Buradasınız
İşçilerin Tek Gündemi Açlık, Yoksulluk, Yokluk
Esenyurt’tan bir emekçi
Çocukluğumdan hatırlarım işçi mahallelerindeki yağ, gaz, tüp, şeker kuyruklarını. Annelerimiz bütün çocukları bir eve toplayıp görev dağılımı yapar, her çocuk farklı kuyruğa giderdi. Tabii ki çocuk olduğumuz için emekçilerin neden bunlara ulaşamadığının farkında değildik. Mücadeleye girdikten sonra bu yokluk kuyruklarının politik nedenlerden kaynaklandığını, siyasi yaptırımlar ve egemen sınıfın oyunu olduğunu öğrendim. O yıllardaki bu yokluk oyununu, oluşan kuyrukları kendi siyasi çıkarı için kullanıp ballandıra ballandıra anlatmaktan geri durmadı yönetenler. Günümüzün yönetenleri de bugünü geçmişle kıyaslayıp varlık içinde yaşadığımıza ve bugünkü bolluğa şükretmemiz gerektiğini söyleyip duruyorlar. Özellikle bu bolluğun kendi iktidarlarının başarısı olduğunu her fırsatta dile getiriyorlar. O günlerde daha dünyada olmayan bugünün genç işçileri, o günleri yaşamış gibi anlatıp bunun üzerinden tartışır oldular. Ama yetmişli seksenli yıllar çok geride kaldı, önemli olan bugün yaşadıklarımız. Gerçekten yönetenlerin söylediği gibi bolluk içinde mi yaşıyor bugün emekçiler?
Saraylarda yaşayanlar, iktidarın arkasına yedeklenip her akşam başka bir televizyon kanalına çıkan konuşmacılar, gazetelerinden işçilerin markete giderken nelere dikkat etmelerini tavsiye edenler ve yaşadığımız tüm sorunları görmezden duymazdan gelen yönetenler. Bizimle aynı yoksulluğu yaşamayan, ekonomik sıkıntı çekmeden işi gücü tıkırında olan herkes hayatından memnun. Yalanları dolanları ile kırk takla atsalar da yarattıkları asılsız gündemler veya müjdeler bizim gerçeklerimizi değiştirmiyor. Yaşadıklarımız adeta bir tokat niteliğinde ve her geçen onların yalanlarını parçalıyor. İşçilerin yoksulluğunu fırsata çeviren birileri günü geçmiş bozuk çürük gıdaları 20 liraya satıyor. Emekçi mahallerinin yoksul kadınları sabahın erken saatlerinde karda kışta sıraya giriyor. Şükretmemiz gereken bolluğu(!) bir de sırada bekleyen emekçi kadınların anlattıklarından dinleyelim. “Bütçemiz el vermiyor ki gidip marketten alışveriş yapalım” diyor biri. Evlere temizliğe gittiğini ama pandemi nedeniyle işsiz kaldığını anlatan kadın, “eşim de işsiz, sigorta yok, iş yok, para yok” diyor. Bir diğer emekçi kadın, bu ürünlerin yenecek durumda olmadığını, ama buna mecbur olduklarını dile getiriyor: “Çarık çürük, son kullanma tarihi geçmiş bu ürünlere 20 lira veriyoruz. Ne alacağımızı seçmiyoruz. Ne varsa, onlar ne verirse onu alıyoruz; yoğurt, meyve, sebze, yumurta… Mecbur kalmasa kimse gelmez buraya.” Pandemiyle beraber yoksulluğun daha da arttığını vurgulayan bir amca şöyle diyor: “Bir yıldır buradan alışveriş yapıyorum. Pandemi başladığından beri markete, pazara gidemez olduk. Burası daha önce de varmış da bizim haberimiz yoktu. Çevremdeki arkadaşlarımdan öğrendim. Maddi sıkıntıların üstesinden gelemiyorum. Marketten, pazardan ihtiyaçlarımı alamıyorum. Buradan meyve, sebze, yoğurt, yumurta alıyorum. Artık pazara gitmiyorum. Gidemiyorum.”
Mızrak çuvala sığmıyor. Yönetenler yıllarca büyük devlet, güçlü ülke, yerli uçak, milli araba, tüm dünyanın kıskandığı ülke diyerek şişinip durdular, ya ülkenin gerçekleri ne olacak? 10 milyonu aşan işsizlik, artan yoksulluk, yeni kuşaklardaki gelecek kaygısı, geçim sıkıntısı yüzünden her gün fazlalaşan kadın erkek intiharları. Bugün işçilerin gündemi sadece ekonomik kriz ve kimse de haline şükretmiyor. Örgütlü işçiler fabrika önlerinde direnişe çıkıp hem patronlara hem de yönetenlere öfkelerini haykırıyor. Emekçiler artık “bebek maması, ayçiçeği yağı alamıyoruz” diye haykırıyorlar. Ay’a gitmekten bahseden iktidara karşı dalga mı geçiyorsunuz diye soruyorlar. Kadınlar da kendi aralarında sosyal medya grupları kuruyor ucuz yağ veya gıda alabilmek için. Krizi fırsata çeviren marketler boykot ediliyor. Öğrenciler de sesiz değil yaşananlara karşı, onlar da üniversitelerde seslerini duyurmaya çalışıp baskılara boyun eğmeyeceklerini dile getiriyorlar. Tek seçeneğimiz var, bir arada olmak ve çıkarlarımız üzerinden ortak hareket etmek. Onlar nasıl koltuklarını ve iktidarlarını korumak için mücadele ediyorsa, bizler de kendi çıkarlarımız için mücadelemizi büyütmek zorundayız.
Systemair HSK Direnişçisinden Mektup
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...