Buradasınız
Kapitalizm Yıkılmadan İnsanlık Nefes Alamaz!
Rivayet odur ki Çinliler beddua ettiklerinde “tuhaf zamanlarda yaşayasın” derlermiş. Bu sözleri vesile edip yaşadığımız zamanı, dünyayı düşünelim. Ne yana yüzümüzü dönsek tuhaflıklarla, çelişkilerle karşı karşıya değil miyiz? Gerçekle yalanın yer değiştirdiği, zalimlerin kurtarıcı rolüne büründüğü, mağdurun ezilip aşağılandığı, güçlünün haklı görüldüğü, insani değerlerin ayaklar altına alındığı, hoyratlığın, bencilliğin, çıkarcılığın, duyarsızlığın yüceltildiği bir zamanda yaşamıyor muyuz? Gerçekten de tuhaf zamanlarda yaşıyoruz ve farkında olalım ya da olmayalım, işçi ve emekçiler olarak bunun ağır bedellerini ödüyoruz.
Adına kapitalizm denilen, fıtratında sömürü, eşitsizlik, adaletsizlik ve her türlü kötülük olan bir ekonomik düzende yaşıyoruz. Kapitalizm, çelişkiler yaratıp derinleştiren, akıldışı “tuhaflıkları” gündelik toplumsal yaşamın parçası haline getiren, “normal”leştiren bir sistemdir. Mesela bir tarafta milyonlarca işsiz varken öte tarafta uzun iş saatleri ve ağır iş yükü altında ezilen milyonların olması bu sistemin normalidir. Bir tarafta yüz milyonlarca aç insan varken bir tarafta turistik uzay seyahati yapanların olması bu sistemin normalidir. Dünyanın tüm işçilerinin çalışma ve yaşam koşulları, sorunları, özlemleri ortaklaşmışken, ihtiyaçları birlik ve dayanışmayken milliyetçilikle kışkırtılıp birbirlerine düşürülmeleri, hatta savaşlara sürülmeleri bu sistemin normalidir…
Fakat dahası var: 2000’li yıllarla beraber artık tarihsel vadesini dolduran, yaşlanan, çürüyen kapitalizm, çelişkileri sürdürülemez bir noktaya taşımaktadır. Toplumsal sorunları en karmaşık biçimde iç içe geçirmekte, içinden çıkılamaz kriz boyutuna yükseltmektedir. Emperyalist savaş, ekolojik kriz, göç krizi, gıda krizi, kaotik kentler, şiddet, uyuşturucu ve daha nice sorunla dünyanın tüm işçi ve emekçileri için yaşamı cehenneme çevirmektedir. Kapitalizm altında insanlık için bir gelecek yoktur! Oysa kapitalistler kendi dar çıkarlarını insanlığın çıkarlarının önüne koymaya, zulüm düzenlerini her ne pahasına olursa olsun ayakta tutmak için uğursuz planlarını hayata geçirmeye devam ediyorlar.
Bunun anlamı şudur: Burjuvazi, işçi sınıfını, geniş emekçi yığınları aldatmak, bölüp güçsüz düşürmek için ürettiği yalanları, kurduğu tuzakları çeşitlendirip büyütüyor. Yalanların, tuzakların yetmediği durumlarda baskı, şiddet, zorbalık ve zulüm yöntemlerini daha yetkin biçimde devreye sokuyor. İktidarlar, emekçi kitlelerin başını kaldırmasını engellemek için baskı ve zorbalığı en sistematik biçimde uyguluyor. Bu amaçla nice ülkede baskıcı, otoriter, faşist rejimler kuruluyor. Bu rejimler eliyle, demokratik hak ve özgürlükler ortadan kaldırılıyor. Her türlü hak arama mücadelesi, protesto ve eylem gayrimeşru ilan edilip ezilmek, toplum, güvenlik ve beka bahanesiyle zapturapt altına alınmak isteniyor. İşçi ve emekçiler, gençler, kapitalizm ve yarattığı kötülükler karşısında eli kolu bağlıymış gibi oturmaya, boyun eğmeye zorlanıyor.
İsrail’in tüm dünyanın gözleri önünde Gazze’de yürüttüğü katliamı, öldürdüğü on binlerce kadın ve çocuğu düşünelim. İsrailli egemenler, 7 Ekim saldırısını bahane edip “beka sorunu” ile karşı karşıya olduklarını söylüyorlar. Uyguladıkları vahşeti “kendini koruma hakkı” kılıfına sokmaya çalışıyorlar. Peki faşist Netanyahu’nun ve hükümetin katliamlarına karşı çıkan, iki halk olarak barış ve kardeşlik içinde yaşamak istediklerini söyleyen İsrailli emekçilerin başına neler geliyor? Onlar vatan haini olarak yaftalanıyor, şiddet görüyor, cezalandırılıyorlar.
ABD’li egemenler kameralar önünde İsrail devletine nazikçe “aman dikkat, sivilleri öldürmeyin” mesajları gönderiyor. On binlerce sivil, kadın ve çocuk öldürülmüşken “kırmızıçizgimiz henüz aşılmadı” diyerek İsrail’e son teknoloji silahlar göndermeye devam ediyor. Gazze halkı soykırımla karşı karşıyayken İsrail’in “varoluş hakkından” bahsediyor. Peki, ABD’deki üniversitelerde bu katliama isyan eden, iktidara “İsrail’i silahlandırmayı bırakın” diyen gençler nasıl bir muamele görüyor? Onlar polisin atları altında çiğneniyor, işkence görüyor, tutuklanıyor, terörist, kışkırtıcı ilan ediliyor. Çünkü İsrail’in politikaları, Ortadoğu’da güçlü bir İsrail’in varlığı, emperyalist sistemin tepesindeki konumunu korumak isteyen ABD’nin egemenlerinin çıkarlarına uygun düşüyor. İngiltere başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde işçiler, emekçiler, gençler Gazze’deki katliamın durdurulması için sokaklara dökülüyor. Bu ülkelerin egemenleri de “İsrail katliamı durdursun” diyenleri antisemitik, yani Yahudi düşmanı olmakla suçluyorlar. Taleplerinin, eylemlerinin “dehşet verici” olduğunu ileri sürüyorlar. Filistin davasının savunucusu pozlarını takınmaya pek hevesli Arap devletlerinin egemenleri, hâlâ İsrail’le ilişkilerin bozulmaması gerektiği üzerine nutuklar atıyorlar.
Türkiyeli egemenler de onlardan aşağı kalmıyor, “eyvallah, katliamı kınıyoruz ama ticaret önemli” diyebilecek kadar ileri gidiyorlar! “İsrail’le ticareti durdurun” diyenleri kışkırtıcı ilan ediyor, tutukluyorlar. Bu işten İsrail’in değil Türkiye’nin kazançlı çıktığını ileri sürerek günahlarına kılıf uydurmaya çalışıyorlar. “Kestik” dedikleri ticareti yeni yollarla sürdürüyorlar. Kendi dar çıkarlarını her şeyin önünde tutmaya, tüm toplumun çıkarları gibi sunmaya devam ediyorlar.
Türkiye’de mevcut siyasi iktidar her alanda aynı tutumu sergiliyor. Uyguladığı ekonomi programlarının, yürüttüğü dış politikanın, çıkardığı kemer sıkma paketlerinin ağır bedelini on milyonlarca işçi ve emekçiye ödetiyor. Sermaye sınıfına ise yeni rant ve zenginleşme kapıları açıyor. Gerçek buyken yürüttüğü politikaların tüm toplumun yararına olduğunu iddia ediyor, kendi iktidarının bekasını Türkiye’nin bekası olarak sunmaya devam ediyor. Bu bahaneyle en ufak eleştirileri bastırmaktan, en küçük muhalefeti ezmekten, cezalandırmaktan geri durmuyor. İşçiler haklarını aradığında, sendikalaşmak istediğinde, greve, direnişe çıktığında baskı ve şiddetle karşılaşıyor. Seçimle işbaşına gelen belediye başkanları tutuklanıp hapse atılıyor, belediyelere kayyumlar atanıyor. Muhalif gazeteciler, Kürt siyasetçiler, mücadeleci sendikacılar aynı zulümle karşı karşıya geliyor. Fakat gelin görün ki böyle olağanüstü bir rejimin iktidarda olduğu, hak ve özgürlüklerin kırıntısının kalmadığı, baskı ve zorbalığın kol gezdiği, toplumun nefessiz kaldığı bir ülkede egemenler “normalleşme”den, “yumuşama”dan bahsediyor! Besbelli ki egemenlerin normalleşmeden kastı, zulmü, zorbalığı toplumun gözünde normal, olağan kılmaktan başka bir şey değildir.
Gerçek var gücüyle bağırıyor: Kapitalizm yıkılmadan insanlık nefes alamaz! Kapitalizmi yıkıp insanlığa nefes aldıracak olanlarsa zulme başkaldıranlardır. Ne demişler; her şey zıddıyla birlikte vardır. Sorun varsa çözüm arayışı, baskı varsa tepki, zulüm varsa isyan vardır. Madalyonun bir yüzünde rejimin baskıları ve uğursuz planları varsa öteki yüzünde nice kentte, nice işkolunda mücadeleye girişen işçiler vardır. Bir yüzünde insanlığı nefessiz bırakan, bataklık gibi kötülük üreten kapitalizm gerçeği varsa öteki yüzünde savaşsız, sömürüsüz bir dünya düşleyen, mücadeleye girişen işçiler, emekçiler, gençler, emekçi kadınlar vardır. Bugün İngiltere’den Hindistan’a, ABD’den İtalya’ya, İsrail’den Fransa’ya emperyalist savaşa karşı meydanlara dökülen milyonlar, umudu ve mücadele azmini diri tutmak gerektiğinin kanıtıdır. Karamsarlık yerine umudu, yılgınlık yerine mücadele azmini büyütmeyi, bugünün kasveti yerine geleceğin aydınlığına odaklanmayı, işçi sınıfının saflarında dayanışma ve birliği örmeyi sürdürenler insanlığın umududur.
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
Son Eklenenler
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı temsilcileri, 2025 yılı için belirledikleri asgari ücreti düzenledikleri ortak toplantıyla açıkladılar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ve Çalışma ve Sosyal...
- 11 fabrikada 2 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde metal işçilerinin MESS’e cevabı grev olmuş, Birleşik Metal-İş Sendikası, 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikalarında...
- Balıkesir’in Karesi ilçesinde bulunan ZSR A.Ş. mühimmat fabrikasında 24 Aralıkta sabah saatlerinde meydana gelen patlama sonucu 11 işçi hayatını kaybederken 3 işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mühimmat, av, spor ve ses fişeği gibi patlayıcılar...
- Merhabalar dostlar. Yaklaşık 9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Aslında yapmamız gereken çok daha fazla şey varken yasalar, yönetmelikler, patronların baskıları ve işçilerin canını umursamamaları nedeniyle temel olarak yapabildiğimiz...
- Birleşik Metal-İş üyesi 500 işçinin Hitachi Energy’nin Kartal, Tuzla, Dudullu ve Dilovası fabrikalarında 4 Aralıktan bu yana sürdürdüğü grev 20. gününde anlaşmayla sonuçlandı. 14 Aralıkta Cumhurbaşkanlığı kararıyla metal işçilerinin grevi “erteleme...
- Grev ya da direnişe çıkan işçilerin pek çoğu, daha önce yaşanmış grev ve direnişlerden, bu mücadeleleri yaşayan işçilerin deneyimlerinden haberdar olmadıklarını dile getirirler. Greve ya da direnişe çıktıktan sonra bazı şeyleri öğrendiklerini,...
- Sendikal hakları için 150 günden uzun süredir kararlılıkla mücadele eden Polonez işçileri Dayanışma TV’nin hazırladığı “146+Bir: Polonez” belgeselinin galasında buluştu. 22 Aralıkta Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleşen,...
- İşçi Dayanışması biz genç işçilerin adeta başucu kaynağı. Her konuda, hayatın her alanında fikirlerimizi besleyen, zihnimizi açan bir eğitim kaynağı niteliğinde.
- Birleşik Metal-İş Sendikası, Çalışma ve Toplum Dergisi değerlendirme toplantılarının yedincisini “Toplu İş Sözleşmesi Yetki Sistemi, Sorunlar ve Çözüm Arayışları” başlığıyla 21 Aralıkta gerçekleştirdi. İstanbul Barosu konferans salonunda düzenlenen...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Selçuk İzmir’in güney tarafında son ilçesidir. Daha Selçuk merkeze vardığımızda, gördüğümüz tarihi kalıntılardan pek çok medeniyete beşiklik ve ev sahipliği ettiğini anlarız. Selçuk merkezden sol tarafa gittiğimizde masmavi...
- İşçi Dayanışması’nın 200. sayısı yayımlandı. Heyecanlıyız, mutluyuz, gururluyuz. UİD-DER’in aylık yayını olan İşçi Dayanışması’nın her sayısında haberin kaynağından yazanına, yazıları kaleme alanından kontrolünü yapana, tasarımından baskısına,...