Buradasınız
Organize Sanayi Bölgeleri Gerçeği
Türkiye ekonomisi dünyanın en büyük ekonomileri arasına girdi. Peki, ne pahasına? Sanayinin çarkları daha da hızlı dönerken bütün zenginlikleri yaratan işçilerin kötü çalışma koşulları nedeniyle sağlığından olması, iş cinayetlerinde can vermesi, işsizlikten kıvranması, çevreyi kirleten zehirli atıklar yüzünden solunum hastalıklarına, kansere yakalanması pahasına! Sanayi bacaları kontrolsüz tütüyor. Sayıları her geçen gün artan organize sanayi bölgeleri, işçilerin yaşamını karartmaya devam ediyor.
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’na göre Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, organize sanayi bölgelerinin (OSB) kurulmasına izin verme, bölgeleri destekleme ve denetlemekle yükümlüdür. OSB’ler geniş yetkilere ve önemli özerkliklere sahiptir. Bu yetkiler ve özerklikler OSB’lerin kurulmasını daha cazip hale getirmiş, 2010 yılı sonunda Türkiye’de OSB sayısı 263’e ulaşmıştır. Türkiye’nin en büyük 500 işletmesi içinde yer alan işyerlerinin çoğu, faaliyetlerini çeşitli organize sanayi bölgelerinde sürdürmektedir.
Sanayi kuruluşları çevrelerine ruhsal, kimyasal, mikrobiyolojik yönden zarar verebildiklerinden dolayı, gayri sıhhi müessese (GSM) kapsamına giriyor. Bu yüzden, bu kuruluşlar GSM ruhsatına sahip olmak zorundadırlar. Ancak Dilovası OSB’de 36 adet birinci sınıf GSM yer almasına karşın, bunların yarısının ruhsatı bulunmamaktadır. Yönetmeliğe göre çevreye zararlı olan işletmeler yerleşim alanlarında kurulamaz. Oysa Dilovası örneğinde görüldüğü üzere, bu işyerleri yaşam alanlarıyla iç içedir. Çevreye ve insana verdiği zarar dikkate alınmadan bu işletmelere izin verilmekte ve denetlenmemektedir.
Yeni bir OSB ya da sanayi kuruluşu açılabilmesi için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu olumlu sonuçlanmalıdır. ÇED raporları, yapılacak üretimin çevre ve insan sağlığı için yaratabileceği olumsuz etkileri en aza indirebilmek için hazırlanıyor. Ancak ÇED yönetmeliği tam 10 kez değiştirildi ve önlemlerin pek çoğu ortadan kaldırıldı. Mesela Dilovası’nda çevrenin kaldırabileceğinden fazla işletme kurularak kapasite aşıldı. Var olan işletmelerin kapasitesi genişletildi. Petrol, jeotermal kaynak ve maden arama çalışmaları, gemi söküm tesisleri, nükleer tesisler, tehlikeli atık ara depo tesisleri ÇED yönetmeliği kapsamı dışına çıkarıldı. OSB’lerin çevresinde, canlı yaşam daha büyük tehditlerle karşı karşıya bırakıldı.Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun Dilovası’nda yaptığı araştırmalar, OSB’lerin doğaya ve insana verdiği zararı bir kez daha ortaya çıkardı. Dilovası’nda sanayi ile yaşam alanları iç içe geçmiş durumda. Bu bölgede ölümlerin %32’sinin sebebinin kanser olduğu belirtiliyor. Bu oran dünya ortalamasından 30 kat fazla ve giderek yükseliyor. Dilovası’nda yaşayan insanların vücudunda, yeni doğan bebeklerin ilk dışkılarında ve hatta anne sütünde bile ağır metaller bulundu. Anne sütünde bulunan kurşun, arsenik, krom, kadmiyum, alüminyum, cıva ve bakır gibi son derece tehlikeli ağır metaller beraberinde nice hastalıklar ve erken ölümler getiriyor. Buna rağmen petro-kimyadan metale, çimentodan boyaya, dökümden deterjana, lastikten otomotive kadar birçok işyerinin olduğu Dilovası’nda; deniz, kara ve demiryolu ulaşımının kolay olması dolayısıyla kapasite daha da arttırılmaktadır. Daha fazla kâr uğruna henüz doğmamış çocuklar bile zehirleniyor. Bütün bunlar, ekonomik büyümenin “kaçınılmaz” ve “kabul edilebilir” sonuçları olarak görülüyor.
Patronların ve hükümetlerin doğayı ve insan sağlığını gözetmeyen, sadece kâra dayalı politikaları nedeniyle dünyamız yıllar içinde hızla kirlendi ve kirlenmeye devam ediyor. 1972’de Stockholm’de toplanan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı, çevre hakkını bir insan hakkı olarak tanıyan bir bildiri kabul etmişti: “İnsan, onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye olanak veren nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve tatmin edici yaşam koşulları temel hakkına sahiptir…” Fakat tüm bu hoş sözler kâğıt üzerinde kalmaktadır: Devletler sermayenin önünü açmak için var güçleriyle çalışmakta ve dünyamız bir yok oluşa doğru sürüklenmektedir.
Bu gidişata dur diyebilmek için doğayı ve insanı hiçe sayan kapitalizme karşı mücadele etmek, gelecek nesillere ertelenemeyecek kadar hayati önemdedir ve tüm işçilerin görevidir.
Böyle Ölümleri Hak Etmiyoruz!
TÜMTİS’ten İran İşçilerine Destek!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...
- İSİG Meclisi’nin raporuna göre Ekim ayında 164 işçi, yılın ilk on ayında ise en az 1540 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye’de iş kazaları ve iş cinayetleri en yakıcı sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Her gün en az 5 işçi hayatını...
- Belediye işçileri artan hayat pahalılığı karşısında biraz olsun nefes alabilmek için ücretlerini yükseltmek istiyorlar. Buna karşılık belediyelerin yönetimleri ödenek olmadığı bahanesiyle işçilere düşük ücret dayatıyorlar. İstanbul ve İzmir’in ilçe...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- İngiltere’de 100 binin üzerinde insan Filistin halkıyla dayanışmasını göstermek ve emperyalist savaşa hayır demek için 2 Kasımda yeniden meydanlara çıktı. Başkent Londra’da 21. kez düzenlenen ulusal eylem gününde on binler hükümet binalarının...
- İspanya’da 29 Ekim Salı günü yaşanan sel felaketinde can kaybı 250’ye ulaştı. İspanya’nın doğusundaki Valencia bölgesinde etkili olan aşırı yağışlardan sonra meydana gelen sel felaketi büyük bir yıkıma neden oldu. Kurtarma ekipleri felaketten...
- Sevgili işçi kardeşlerim, yazının başlığı mücadele örgütümüzün ve işçi sınıfının çalışkan evlatlarından kadim bir dostuma aittir. Bir Afrika atasözü “aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, av hikâyeleri her zaman avcıların kahramanlığını...
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...