Buradasınız
Sanki Savaş Bölgesine Giriş Yapmış Gibiydik!
Gebze’den bir metal işçisi
Türkiye, tarihinin en büyük depremini yaşadı ve iktidar yine sınıfta kaldı. Yıkılan 11 şehre ve enkaz altında kalan insanlara günlerce yardım elini uzatmadı devlet. Ama sürekli televizyonlarda “müdahale ettik, herkese ulaştık” diye reklam yaptılar. Eleştiriler karşısında ise ağızlarını bozarak, küfredip aşağılayarak kin ve nefret saçmaktan geri durmadılar.
UİD-DER depremin ilk gününden itibaren, depremzedelerle dayanışma kampanyası organize etti. Ben de deprem bölgesine gitmek, dayanışma çalışmalarına destek olmak için gönüllü oldum. Hatay’ın Samandağ ilçesine gittik. Sözde depremden çok etkilenmeyen bir bölge olarak gösterilen ilçeye. Ama ilçeye girer girmez bunun koca bir yalan olduğunu gözlerimizle gördük. İlk göze çarpan şey yıkılmış ve yan yatmış binalardı. Sanki savaş bölgesine giriş yapmış gibiydik. Hayatımda ilk defa böyle bir manzarayla karşılaştım ve çok etkilendim.
Sokaklarda yardım için gönderilen eşyalar, yiyecekler ortalığa saçılmış ve tam bir çöp yığını haline gelmişti. Bölgede AFAD, Kızılay ya da devlet adına kimse yoktu. Şehir kendi kaderine terk edilmiş gibiydi. 10 dakika uzaklıkta olan UİD-DER Dayanışma Merkezine, yıkılan binalar nedeniyle aracımızı bırakıp yürüyerek gittik. İnsanların yıllarca çalışıp emek verip aldıkları evlerinin enkazlarının üzerine basıp geçtik ve bu durum beni çok etkiledi, çok düşündürdü. Enkazlarda doğru düzgün arama kurtarma çalışması yapılmamıştı. Enkaz altında birçok can kurtarılmayı beklemişti ama seslerini duyuramamışlardı. Devlet o kadar pasif ve yetersiz kalmıştı ki hiçbir şey doğru gitmemişti, gitmiyordu.
Çok büyük bir yıkıma, felakete dönüşen böyle bir manzarada, kaybedilecek bir saniye bile olmamalıdır. Depremzedelerin en temel ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Ama siyasi iktidar kılını bile kıpırdatmadı. Oyaladı, zamana yaydı, insanları kendi kaderine terk etti. Depremzedelerin koşulları giderek daha zor bir hal almaya başladı. Günlerce elektrik, su verilmedi. En basit tuvalet sorununu bile devlet çözmedi. Tüm bunlar salgın hastalıklar sorununun baş göstermesine neden oldu.
Deprem bölgesinde her gün, her an başka bir duygu yaşıyor, yeni bir olaya şahit oluyordum. İnsanların hikâyelerini dinleyerek, acılarını paylaşarak, yaralarını sararak dayanışma içinde olduğumuzu gösteriyorduk. Örgütlü yaşamanın ne kadar kıymetli bir şey olduğunu bir kez daha yaşayarak görmüş oldum. Dayanışma için gittiğimiz şehirde, UİD-DER’in çeşitli temsilciliklerinden, sanayi bölgelerinde yürüttüğü çalışmalardan insanlar da vardı. Pek çok şehirden UİD-DER üyeleriyle de tanışma fırsatı buldum. Hayatımda ilk defa karşılaştığımız UİD-DER’lilerle aramızdaki bağlılık, samimiyet öyle bir noktadaydı ki sanki yıllardan beri birbirimizi tanıyor gibiydik. Bu durumun mücadele örgütümüzün çimentosundan, kültüründen kaynaklandığını görerek, örgütlü olmanın değerini çok net anladım.
Depremzede emekçilerin duygularını anlayan, onların ihtiyaçlarını karşılarken incitici olmayan, yardım değil dayanışma vurgusuyla yaklaşan çalışma tarzımız nedeniyle, bölgede yaşayan insanlarla aramızda sıkı bağlar oluşmaya başladı. Her birimizle dertleşiyorlardı ve bizim burada olmamızdan çok mutlu olduklarını dile getiriyorlardı. Günler geçiyordu ama ilçedeki durum değişmiyordu, her gün başka bir sorun dinliyorduk. Ama iktidar bu duruma karşı hiçbir önlem almıyordu. Devlet depremden etkilenen aileleri yalnız bıraktı. İlçede durumları düzeltmek için hiçbir planları yoktu. Sanki bu işin sorumluları kendileri değilmiş gibi insanlara hakaret etmeye, “kader planı”, “her şerde bir hayır” gibi sözlerle insanların aklıyla dalga geçmeye devam ettiler.
Deprem bölgesinin acı tablosu gün geçtikçe daha net ortaya çıkıyor ve yüreklerimizi biraz daha acıtıyordu. TV programlarında topladıkları paralarla, verdikleri saçma sapan ev sözleriyle depremzedeleri kandırmaya, “yağmacılar” propagandasıyla gündemi değiştirip, başka algılar yaratıp kendi sorumluluklarının üstünü kapatmaya çalışmaları da işe yaramadı. Depremden etkilenen emekçiler de biz de çok iyi biliyoruz ki bu yıkımın en büyük sorumlusu, görevini yerine getirmeyen, insanları büyük bir yolsuzlukla baş başa bırakan siyasi iktidardır.
- Dayanışmamızı Yok Etmek İsteyenlere İnat, Buradayız!
- “Ah” Etmeyelim, Birbirimize Bir Söz Verelim
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- “Depremin Yaraları Sarılıyor” mu?
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- 6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- “Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- Gitmedik, Buradayız, Direniyoruz!
- Saraylıların İç Burukluğu!
- 1 Mayıs’ta Buluşalım Depremin Hesabını Soralım!
- Sahte Temel Atma Törenleri Neyin Acizliği?
- Kader Değil Felaket!
- Ben Hatay’dan Güneş
- Gösteriş İçin Değil Depremzedeler İçin!
Son Eklenenler
- Dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçilerin yoksulluğa, kamu hizmetleri yerine savaşa devasa bütçeler ayrılmasına, emperyalist savaşa karşı öfkesi ve mücadelesi büyüyor. Meydanlara çıkan işçiler sınıf dayanışmasını büyütüyor, hayatı cehenneme...
- Geçtiğimiz ay 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne karşı başlatılan mücadele sürüyor. Başta aile hekimleri olmak üzere sağlık çalışanları “eziyet yönetmeliği”ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 30 Kasımda Ankara Tandoğan Meydanında “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz” şiarıyla miting düzenledi. Mitinge Türkiye’nin onlarca kentinden KESK’e bağlı sendikalara üye emekçiler...
- Lübnan Ulusal İşçi ve Çalışan Sendikaları Federasyonu (FENASOL), İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarının yoğunlaşmasının ardından uluslararası dayanışma çağrısı yükseltmişti. UİD-DER, FENASOL’un dayanışma çağrısının ardından Lübnanlı emekçilerin...
- Filistin halkıyla dayanışma eylemlerini aralıksız sürdüren İngiltere işçi sınıfı emperyalist savaş karşıtı mücadelesine devam ediyor. 28 Kasım gününü “Filistin için İşyeri Eylem Günü” ilan eden işçi, emekçi ve öğrenciler ülke çapında kitlesel...
- 30 Kasımda KESK tarafından Ankara’da düzenlenecek miting öncesi 2021 Tüm Emekliler Sendikası çeşitli kentlerde “Emekliler Ankara’ya Yürüyor” başlıklı basın açıklamaları gerçekleştirdi. Tekirdağ’da Hasan Ali Yücel Meydanı’nda gerçekleştirilen...
- Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı yeraltında ve yer üstünde eylemler yapan Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve Tes-İş Sendikası üyesi işçiler, Enerji Bakanlığıyla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması...
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...