Buradasınız
Savaşta Ölen Kim, Kimin Çıkarına Bu Savaş?
Kardeşler, hepimiz başlıktaki soruyu kendimize sormalı ve düşünmeliyiz: Evet, savaş kimin çıkarınadır, kimdir savaşlarda ölen?
Aslında bu sorunun cevabı son derece açık; haksız ve emperyalist savaşlarda kurban edilenler işçiler ve yoksullardır.
Savaştan çıkarı olanlarsa iktidar sahipleri, kodamanlar, silah tüccarları ve kapitalistlerdir.
Kapitalist kâr düzeninde çalışan, üreten, ama bunun karşılığında acı çeken ve savaşlarda ölenlerin işçiler ve garibanlar olduğu çok açık.
Aşağıdaki fotoğraf karesi bu gerçeği gözler önüne seriyor.
Fotoğrafta Ermenek’te oğlunu madende kaybeden Recep Gökçe ile Mardin’de çıkan çatışmada torununu kaybeden Ramazan Akkabak var. İki yaşlı insan, üzerlerinden adeta sefalet akıyor.
Yaşamın kahrı, çilesi, acı ve yoksulluk gelip bu iki yaşlı insanda vücut bulmuş; yüzlerinde tarifi mümkün olmayan bir çaresizlik!
İktidar sahipleri “vatan millet” diye nutuk atarken, onların yürekleri parçalanıyor. İş kazası adı altında ya da savaşlarda ölüme gönderilenler yoksulların çocukları oluyor.
Egemenlerin ve sömürücülerin en büyük başarısı, gerçekleri çarpıtmaları, tersyüz etmeleridir. Ellerinde çok büyük imkânlar var, medya bu imkânların başında geliyor.
Bu sayede milyonlarca insanın öldüğü ve kentlerin yerle bir olduğu savaşları kutsallaştırarak sunabiliyorlar. Bu dün de böyleydi, bugün de böyledir.
Meselâ Birinci Dünya Savaşı başladığında, savaşa katılan tüm emperyalist devletler “kutsal, yüce ve haklı bir savaş” diyerek halklarını ölmeye çağırdılar.
Ama bu çağrıyı yapmadan, yani savaş başlamadan önce büyük bir hazırlık yapmış, toplumu bu yönde oluşturmuşlardı. İster İngiltere, ister Almanya, Rusya ya da Osmanlı olsun; emperyalist savaşa katılarak dünyayı paylaşmak isteyen tüm devletler, halka ne kadar üstün bir millet olduklarının propagandasını yapıyorlardı.
Toplumda militarist/savaşçı kültür egemen kılınıyor, özellikle gençler okullarda ve her alanda savaşa hazırlanıyordu. Savaş adeta bir ibadet, ülkü, varılacak bir hedef olarak sunuluyordu. Gerektiğinde bu uğurda ölünecekti.
Ve savaş başladığında aileler, evlatlarını bandolar eşliğinde, şenliklerle askere gönderdiler. Kutlamalar yapılıyor, danslar ediliyordu. Sanki savaş korkunç bir yıkım, yok etme, ölüm demek değil, topluca oynanan şenlikli bir oyundu.
Bu arada her ülkede milliyetçilik ve ırkçılık kışkırtılıyor ve diğer halklar düşman ve boğazlanması gereken caniler olarak ilan ediliyordu.
Ancak savaş hiç de “vatan, millet, sakarya” nutukları eşliğinde oynanan bir oyun değildi. Şakası yoktu emperyalist savaşın. Toplar gürleyip uçaklar cepheleri ve kentleri yerle bir ettiğinde ve tarlalar ölülerle dolduğunda şenlik havası birden dağıldı.
İşçiler, emekçiler, köylüler, yani savaşın ağır yükünü çeken halk anlıyordu ki savaş, iktidar sahiplerinin ve kapitalistlerin çıkarınadır.
“Yaşasın vatan”, “büyük millet” deyip milliyetçi nutuklar atan imparatorlar, kapitalistler, savaştan köşeyi dönen silah tüccarları, bakanlar ise hallerinden memnundular.
Savaşın bedeli çok ağırdı, 35 milyon insan katledilmişti.
Fakat dünyayı yeniden paylaşmaya girişen egemenler, İkinci Dünya Savaşında çok daha kitlesel bir katliam gerçekleştirdiler: Bu emperyalist savaşta tam 70 milyon insan öldü.
Savaşın bedelini emekçiler öderken, iktidar sahipleri ve kapitalistler milliyetçi nutuklar atıyorlardı.
Ne yazık ki savaşlar durmadı. Çünkü savaşa yol açan kapitalist sistem devam ediyor. Bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da büyük bir savaş var.
Ortadoğu’ya üşüşen emperyalist-kapitalist devletler, bölgeyi tam bir cehenneme çevirmiş bulunuyorlar. Amaçları pazar, yatırım alanları elde etmek, enerji yataklarını kontrol etmektir.
Ama Türkiye de bu savaşın bir parçası konumundadır. Suriye’nin kanlı bir iç savaşa sürüklenmesinden, milyonlarca insanın perişan olmasından AKP hükümeti de doğrudan sorumludur.
Ortadoğu’da egemen olma hayalleri kuran AKP, her geçen gün ülkeyi daha fazla savaş cehennemine çekiyor.
Halkı galeyana getirmek ve savaş politikalarına ikna etmek için ise milliyetçiliği kullanıyor. “Şanlı Osmanlı”dan söz ediyor, “bizim neyimiz eksik?” diyor, “Türkiye Ortadoğu’nun vicdanıdır” diyor, “büyük ülke olacağız” diyor.
Acaba yüz binlerce insan öldüğünde kim kazançlı çıkacak? Hangi işçinin, hangi yoksulun geliri artacak?
Gerçek şu ki sermaye ve iktidar sahipleri palazlanacak, işçiler-emekçiler ise öldükleriyle kalacaklar.
İşçiler-emekçiler AKP’nin ve Erdoğan’ın zerre kadar umurunda değil. AKP onları oy deposu olarak görüyor; tek hedefi yeniden ve yeniden iktidar olmaktır.
AKP ve Erdoğan’ın “çözüm süreci”ne son verip savaşı yeniden başlatmasının nedeni budur.
Dün “çözüm süreci” deyip Öcalan ile görüşmeleri başlatan ve HDP vekillerini Kandil’e gönderen AKP, bugün “çözüm süreci” işine gelmediği için “barış masası”nı devirmiştir.
Ne pahasına olursa olsun AKP yeniden iktidar olmak istiyor. Bunun için ülkeyi kaosa sürüklüyor. Üstelik savaş kararı alan bu hükümet, seçimlerden sonra Meclis’ten yetki almış meşru bir hükümet de değildir.
Çatışmaların başlamasıyla asker cenazeleri gelmeye ve acılı ailelerin feryadı ortalığı kaplamaya başlamıştır. Acı ve duygu patlamasının yaşandığı bu ortamda AKP ve MHP milliyetçiliği kışkırtıyor, halkları düşmanlaştırıyor ve asker kanı üzerinden oylarını arttırmak istiyor.
Amaçları aynı zamanda HDP’yi sıkıştırıp yıpratmak ve baraj altında bırakmaktır.
Asker cenazeleri gelirken AKP oy oranları için anketler yaptırıyor.
Sanki insanlar ölmüyor, sanki anne babalar acı ve gözyaşına boğulmuyor da bilgisayar oyunu oynanıyor.
Yoksulların çocukları öldükçe ve duygu seli patladıkça AKP’nin oyları yükselecek, hesap bu!
Bir de kalkmış “evlatlarımız feda olsun” diyorlar bu utanmazlar.
Ancak halk aptal değil, oynanan oyunu gören birçok asker ailesi, cenazelerde tepkilerini açığa vuruyor. “Başka ocaklara ateş düşmesin” diyerek savaşa son verme çağrısı yapıyor.
Evet kardeşler, Kürt ve Türk halkının evlatlarının canını alan bu haksız savaş son bulmalıdır.
Kürt sorunu bir an önce çözülmelidir. AKP ya da MHP’nin bu sorundan beslenmesinin önüne geçilmelidir.
Unutmayalım; savaşın son bulmasında Türk ve Kürt işçilerinin büyük bir rolü olacak. Yan yana üreten, alınteri akıtan, patronlar karşısında haklarını birlikte arayan Türk ve Kürt işçiler birleşmeli ve bu sorunun çözümü için seslerini yükseltmelidirler. Çünkü bu sorun aynı zamanda işçilerin birliğinin önünde de bir engeldir.
Gelin Türk, Kürt demeden; yoksullar, köylüler, işçiler-emekçiler olarak birleşelim; bu haksız savaşa son verelim. Yaşasın işçilerin birliği, yaşasın halkların kardeşliği!
HAYIR De!
Umutla Büyüyen Çocuk
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Ukrayna Savaşının 2. Yıldönümü: “Emperyalist Savaşa Karşı Mücadeleye!”
- Ukrayna Savaşının İkinci Yılı: Ukrayna’dan Gazze’ye Emperyalist Savaşa Hayır!
- Filistin ve Ortadoğu’da Emperyalist Savaş Yangını Devam Ediyor
- Bütçe Holdinglere Akıyor, Holdingler Savaştan Besleniyor!
- Milyonlar Meydanlarda Filistin Halkıyla Dayanışmayı Büyütüyor
- Emperyalist Savaşa Karşı İşçilerin Uluslararası Dayanışmasının Önemi
- Savaş ve Biz İşçiler
- Akan Kan Bizim de Kanımızdır!
- Filistin Halkıyla Dayanışma Büyüyor: Emperyalist Savaşa Hayır!
- Japon Doro-Çiba Sendikasının Filistin Sendikalarına Yanıtı
- Filistin Sendikalarının UİD-DER’in Mesajına Yanıtı
- Türkiye’de ve Dünyada Filistin Halkıyla Dayanışma Eylemleri: “Savaşı Durdurun!”
- Savaş Emekçiler İçin Yıkım Demektir! Savaşa Hayır!
- Haksız Savaşlar Memleket Sormaz!
- Haksız ve Emperyalist Savaşlara Hayır Diyoruz!
- Emekçiler Haykırdı: Rusya Elini Ukrayna’dan Çek! NATO’nun Genişlemesine Hayır!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
- Emekçiler Haksız Savaşlara Hayır Diyor!
- Emperyalist Savaş Emekçiler İçin Yıkımdır! Ukrayna’da Emperyalist Savaşa Hayır!
- Haksız Savaşların Yükü Altında Ezilen Çocuklar
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...