Buradasınız
Sendikalı Olmak ya da Olmamak!
Küçükyalı’dan emekli bir işçi
Arkadaşlar hepinize merhaba. Size İstanbul Teknik Üniversitesinde eskiden sendikalı olarak çalışan bir arkadaşımın anlattıklarından bahsetmek istiyorum. Şu anda kendisi hâlâ aynı üniversitenin kantinlerinde taşeron bir firmaya bağlı olarak çalışmaya devam ediyor. Yani artık o sendikalı bir işçi değil.
Bahsettiğim arkadaşım çalıştığı kantindeki birçok haksız uygulamadan ve gasp edilen haklarından işçi arkadaşlarımı haberdar etmemi benden rica etti. Şu anda İTÜ’de kantinlerde taşerona bağlı çalışan yaklaşık 150 işçi var ve bunların yaklaşık 130’u daha önce sendikalı çalışmamış genç işçiler. Aldıkları ücret ortalama 680 lira. Başka bir gelirleri yok. Fazla mesai ücreti almıyorlar. Haftanın altı günü çalışıyorlar. Çalışma saatleri günde 10 saati geçiyor. Çay saatleri yok. Yemek saatlerini ise yemeklerini yer yemez dolduruyorlar. İşveren aynı zamanda asgari geçim indirimi diye verilmesi gereken parayı da işçilere vermiyor. Tüm taşeron patronlar gibi burada da birtakım kurallar söz konusu. “İş her şeyden önce gelir, iş ne zaman biterse o zaman paydos edersiniz” deniyor. Bir diğer altın kural, “az maaş, çok iş”. Hatta konuştuğum arkadaşım, patronlarının onlara bir şey sorulursa sendikalı olduklarını söylemelerini tembihlediğini söylüyor. Fakat birçok işçi kardeşimizin hırsızlıkla suçlanması bunların yanında daha da büyük bir aşağılamadır bence. Evet, arkadaşlar, İTÜ’de taşeron işçi kardeşlerimiz bu şartlarda çalışıyor artık. Ama bundan birkaç sene önce bu böyle değildi. Bana bunları anlatan arkadaşım daha önce Tez Koop-İş sendikasına üye sendikalı bir işçi olarak çalışıyordu. Bana biraz da sendikalı olarak çalıştığı dönemden bahsetmesini istedim.
Sendikalı olarak çalıştıkları dönemde günde sekiz saat çalıştıklarını, cumartesi ve pazar günlerinin tatil olduğunu, fazla mesai saatlerinin paralı olduğunu, hafta sonu mesailerinin yüzde yüz olarak hesaplandığını, üç ayda bir tam ikramiyelerinin olduğunu, altı ayda bir de zam aldıklarını anlattı. Çalışma olarak daha rahat çalışma koşullarının olduğunu, yılda bir ay da senelik izin kullandıklarını anlattı. O zamanlar sendikalı olduklarını, şimdi ise sendikasız olduklarından bu duruma düştüklerini söyledi. Aslında iki durumu karşılaştırdığımızda yapılacak olan gayet net bir şekilde ortaya çıkıyor. Örgütlenmek ve mücadeleyi yükseltmek! Ama içinde bulunduğumuz kriz döneminden de kaynaklı işçiler iyice kabuğuna çekilmiş durumda. Bunun da en büyük sebebi birbirimize ve kendimize olan güvenimizi kaybetmemiz. Bu güveni sağlamak ve örgütlenmek zorundayız. Başka bir çıkar yolumuz yok. Çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakmak istiyorsak mücadele etmeli, işçiler arasındaki birlik ve dayanışmayı tekrar sağlamaya çalışmalıyız. Geçmişteki mücadeleleri öğrenmeli, yaşatmalı, büyütmeli ve çocuklarımıza da öğretmeliyiz. Başka türlü insanca bir yaşam mümkün değil.
“ANA”
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...