Buradasınız
Sermayenin Numaralarına Kanmayalım
Sancaktepe’den bir metal işçisi

Aranızda hiç kullanıldığını hisseden var mı? Bir şeyi duvara çakmak için veya demire, çeliğe vurarak şekil vermek için çekiç kullanmamız gerekir. Ya da bir şeyleri birbirine bağlamak için ip, halat veya zincir kullanmamız gerekir. Değişik tipte ürünler elde edebilmek için değişik aletler, makineler kullanmamız gerekir. Yıllardır işçilik eden bir kardeşiniz olarak çok sayıda alet ve makine kullandığım, eskittiğim, hatta kırdığım olmuştur. Yaşadığımız bir olay bunca yıllık işçilik hayatımda bir alet veya makine gibi nasıl da kullanıldığımı ve kullanıldığımızı göstermiş oldu.
Çalıştığım işyeri bant usulü çalışılan bir fabrika olduğu için patron bant durmasın diye bizlere her işi öğretip yaptırmak istiyor. Yöneticilerse bunu uygulamaya koyuyor. Geçenlerde yöneticiler arasındaki bir mesajlaşma bizlere kadar ulaştı. Mesajda ilgili kişi “şu kişiyi şurada kullanalım, bu kişiyi burada kullanalım” şeklinde yönlendiriliyordu. Bu kişiler arasında ben de vardım. Bir arkadaş bu mesajı görünce “abi seni de kullanacaklarmış, bekliyorlar” dedi. Tabi ki bu mesele hem benim hem de arkadaşlarımın zoruna gitti. Sonra bir şaka malzemesine dönüştü, tepki şaka yoluyla gösterilmiş oldu.
Genelde fabrikalarda, işyerlerinde yöneticilere insan ilişkileri, hitabet, vücut dilini kullanma gibi konularda eğitimler verilir. Bizim fabrikada da kimi yöneticiler bizlerin şikâyetleri üzerine bu tip eğitimlere gönderildi. Burjuvazi, kâr düzenini sürdürebilmek için işçileri yönetme alanında da çok yaygın çalışmalar yürütür. Yönetici ses tonuna dikkat etmeli, beden dilini düzgün kullanmalı, çalışana ilgili davranmalı, onları dinlemeli, hatta konuşurken veya bir iş verirken karşısındaki ile arasında ne kadar mesafe olacağına kadar dikkat etmeli, işçinin ruh halini yönetip şekillendirebilmeli... Mesela işçilerin tepkilerinin önüne geçmek için “şu işi yap” ya da “yapar mısın” yerine “şu işi yapalım” denir. Sanki gelip benimle çalışacakmış gibi! Bu konuda koca koca kitaplar var, hepsini yazmanın anlamı yok. Tüm bunları öğrenmelerinin nedeni bizleri kandırarak daha fazla çalıştırabilmektir. Mesela sendika getirmek için örgütlenen işyerlerinde eğer patron zor yoluyla işçinin birliğini bozamıyorsa hemen “biz bir aileyiz” diyerek işçilere iyi davranmaya başlar. Bu konuda da yapılan araştırmalardan ve yazılan kitaplardan faydalanırlar. Ama onların bu yüzlerine aldanmamalıyız. Patronlar cinayet filmlerindeki katiller gibidir. Hani filmin sonuna kadar katilin kim olduğu belli değildir. Hatta katil öyle iyi oyunlar oynar, kendisini öyle iyi gizler ki, filmin sonunda filmin kahramanı onu yakalayınca şaşırırız.
Patronların sahte gülüşlerine, yöneticilerinin “nazik” davranışlarına aldanmamalıyız. Bunlar bizi şaşırtmamalı da. Gerçek olan bize gelen mesajdaki sözlerdir. Yani sermaye için biz kullanılacak nesneleriz. Makinelerin, üretim bantlarının bir parçasıyız. Patronlar bir fabrika veya işyeri kurarken bina, makine, alet ne varsa satın alırlar. Tüm bunların bir kullanım süresi vardır. Bu süre içinde eskir, yıpranır, kullanılamaz hale gelir ve yenisi ile değiştirilirler. Patron bizleri çalıştırıp kazandığı para ile eskiyenleri yenileriyle değiştirir. Patronlar açısından biz işçiler bu makineleri ve aletleri kullanan, para ile zamanlarını satın aldıkları canlılardan öte bir şey değiliz. Hatta bazen canlı olduğumuzu bile unuturlar. Tam da son yaşadığımız olayda olduğu gibi bizleri değişik işlerde kullanıp eskiyince, artık işlerine yaramaz hale gelince de işten atarlar. Tıpkı artık yavaş çalışan bir dikiş makinesi gibi, ucu sıyrılmış bir yıldız tornavida gibi bir kenara atarlar. Bunları yazarken bile patronlara ve onların sistemi kapitalizme öfkeyle doluyorum. Bizler insanız; hem de çalışan, her şeyi üreten insanlarız. Bir üretim aracı gibi gençken kullanılıp, yaşlanınca bir kenara atılmak istemiyoruz. Gençken yaptığımız işlerin değerinin bilinmesini, yaşlanınca da huzur içinde, hayattan kopmadan yaşamayı istiyoruz. Ama bizi makine gibi gören patronların sistemi kapitalizmde bunlar mümkün değil. O zaman bu sistem değişmeli, değiştirmeliyiz!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Yaşamın hangi alanına bakarsak bakalım, her başarının ancak büyük emekler vererek, sabırla çalışarak elde edildiğini görürüz. Henüz ilk denemede iyi sonuçlar elde etmek, hedefe ulaşmak mümkün değildir. Özellikle toplumsal alanda hiçbir değişim bir...
- Kültür Radyo Televizyon (KRT) çalışanları, düşük ücret dayatması, aylardır maaşlarının, yemek haklarının ödenmemesi, ağır çalışma koşulları, artan iş yükü ve baskıya karşı iş bırakma eylemlerini sürdürüyor. 4 Hazirandan bu yana iş görmekten kaçınma...
- İngiltere hükümeti işçi haklarına yönelik saldırılarını arttırdı. 7 Haziranda başkent Londra’da bir araya gelen işçiler, öğrenciler, sendikalar ve kampanya grupları, hükümetin kemer sıkma ve savaş politikalarını protesto etti. “Savaşa Değil Emekçiye...
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...