Buradasınız
SES Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Meryem Özsöğüt’le Tekel Direnişine Dair Söyleşi
Direnişlerinin 52. gününde TEKEL işçilerinin mücadelesine destek vermek için tüm Türkiye’de 4 Şubatta iş bırakma eylemleri gerçekleştirildi. Bizler de UİD-DER’li işçiler olarak Ankara’da yapılan mitinge katıldık ve mitinge katılanlarla süreç hakkında söyleşiler yaptık. SES Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi Meryem Özsöğüt ile de bir söyleşi gerçekleştirdik:
Sizi tanıyabilir miyiz?
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesiyim. 20 yıllık hemşireyim. 16 yıldır da sendikalıyım. Bizim kamu alanında örgütlenmemiz 90’li yılların başında başladı. Zaten ben de hemen hemen o ilk sendikalılaşma sürecinden itibaren sendikal mücadelenin içinde yer aldım. Şimdiye kadar farklı alanlarda sorumluluklarım oldu.
Şimdiye kadar pek çok kurum özelleştirildi. SEKA, TÜPRAŞ, İPRAŞ, SÜMERBANK, TÜRK TELEKOM gibi. Siz bu özelleştirme politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özelleştirmek şu demektir: Kapitalizmde her şey kâr mantığı üzerine kuruludur. Kâr elde edebileceği sürece ve kâr elde edebileceği oranda üretim yapılır. Emeğe saygı gösterilmemektedir.
Tekel’in özelleştirilme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tekel’in özelleştirilmesi de yeni değil aslında. Tekel işçisinin direnişiyle gündeme geldi, ama Tekel’de özelleştirmeler hatırladığım kadarıyla Cibali’deki fabrikaların özelleştirilmesiyle başladı. Onun arakasından da diğer illerdeki Tekel işletmeleri özelleştirilmeye devam etti. Tekel parça parça özelleştirildi ve özelleştirilen işletmelerde canı yananların tepkisi oldu. Özelleştirilmelere karşı topyekun bir mücadele yürütülemedi, bunun sonucunda da parça parça özelleştirmeler devam etti. Son aşamada Tekel’in bünyesinde bulunan bütün işletmeler tümüyle özelleştirildi.
Bugün Tekel işçisi özlük haklarını almak için ve aynı zamanda sendikasız, güvencesiz çalışma demek olan 4/C ye karşı da direniyor. Siz sendikalı bir işçi olarak, bir sendika yöneticisi olarak 4/C statüsünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok farklı istihdam modelleri ve statüler var. Ben bir sağlık emekçisiyim, bizim işkolumuzda da 4/C’sinden 4/B’sine birçok statü var. Öyle ki aynı mesleği yapan 7 ayrı statüde çalışan var. Hemşireleri ele alın, büyük çoğunluğunun iş güvenceleri yok. Tekel işçisinin talebi, aynı ekonomik haklarla başka kurum ve kuruluşlara gönderilmek. Ama maalesef göremedikleri şöyle bir nokta var: Devlette gönderilebilecekleri çok fazla kurum da kalmadı. Özelleştirmeleri o kadar yaygınlaştırdılar ki, bugün sağlık sektörünün bile yüzde 80’i özelleştirildi. Evet, bugün Tekel işçilerinin haklarına sahip çıkmak, korumak önemli, ama bununla beraber özelleştirmeye karşı da bir siper oluşturmak gerekir.
Bundan önce de 17 Ocakta yine Tekel işçileriyle dayanışma ağını örmek için bir miting gerçekleştirilmişti. Pek çok ilden binlerce sendikalı işçi gelmişti Ankara’ya. Siz SES olarak bu mitinge katıldınız mı, nasıl değerlendiriyorsunuz 17 Ocak mitingini?
Biz çalışma yürüttük o miting için. Mitingde Türk-İş diğer sendikalara veya kitle örgütlerine katılın çağrısı yapmadı ama biz sendika olarak o mitinge katıldık. Hatta diğer illerden de gelen arkadaşlarımız oldu. Miting kitlesel anlamda kalabalıktı, çağrı yapılmamış olmasına rağmen diğer sendikaların ve kitle örgütlerinin sahiplenmesi çok iyiydi.
17 Ocak mitingi için çağrı yapılmamış olmasına rağmen katılım anlamında iyi dediniz. Peki, bugünkü iş bırakma eylemini nasıl değerlendiriyorsunuz, bugün için yeterli çalışma yapabildiniz mi?
Bugünkü eylem, bir haftadır her gün, oldu olacak diye toplantılar ertelene ertelene 4 Şubata kadar gelinen bir eylemdi. 28-29 Ocak gibi olması bekleniyordu ama olmadı. Biz o günden beri sürekli genel merkezimize, şubelerimize bilgiler gönderdik. Her an iş bırakmaya hazır bulunduk, dağıtılacak bildirileri hazırlattık. Halkın da katılması, destek olması yönünde sürekli basın yoluyla çağrıda bulunduk.
En başta da belirttiğimiz gibi daha önce de özelleştirilen pek çok kurum oldu ve bu saldırıların önüne geçilemedi. Bundan sonra da yine birleşik bir işçi mücadelesi ağı örülemezse, bu dayanışma sağlanamazsa aynı saldırılar devam edecektir. Bu açıdan baktığımızda Tekel işçileri özelleştirme politikalarını nasıl etkileyebilir?
Tekel işçilerinin burada vermiş olduğu mücadele, hem sınıf dayanışmasının yükseltilmesi hem de halkın çok farklı kesimlerinin desteğini kazanması anlamında olumlu bir deneyim oldu. Bugüne kadar ciddi çabalar harcandı. Umarım bundan sonrası için saldırılara karşı gerçekten örnek teşkil eder. Sağlık alanında da ciddi özelleştirme çalışmaları var. Ama saldırı hep aynı merkezden pek çok yöne olduğu halde, canı yanan canı yandığı oranda tepki gösteriyor. Bu bakış açısından kurtulup bizlere yönelik tek merkezden süren saldırılara karşı bizim de tek bir güç olup mücadele etmemiz gerekiyor. Şimdiye kadar bu mücadele ağını örmek o kadar kısa vadede olmadı, ama umarım en azından bundan sonra bunu gerçekleştirebiliriz.
Teşekkür ederiz.
- Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Yalçınkaya ile Söyleşi
- Dev Sağlık-İş Bursa Sorumlusu Alper Küçük ile KÇP Üzerine Söyleşi
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...