Buradasınız
The Strike/Grev Resmi Bana Üniversitedeki Eğitim Seviyesini Hatırlattı
İstanbul’dan UİD-DER’li bir öğretmen

UİD-DER’in sitesinde Fotoğraf, Film, Şiir ve Şarkılarla Emek, Tarih, Yaşam sayfasında The Strike-Grev resmi ile ilgili yazıyı okuduğumda, üniversitedeyken Sanat Tarihi dersinde sanat akımlarını işlerken başımdan geçenler aklıma geldi. Onu anlatmadan önce Grev resminin sanat akımları konusuyla ilişkisine girmek istiyorum. Bu resim 1800’lü yıllarda sanatçıların yüzünü toplumda yaşanan gerçekliğe dönmesiyle ortaya çıkmış bir sanat akımının, realizmin etkisiyle yapılmış. Ondan önce sanatçılar genelde soyluların ve burjuvaların lüks, şatafat, eğlence ve bolluk içindeki hayatlarını resmediyorlardı. Bir sanatçının en büyük hayali, saraya veya bir burjuvanın malikânesine yerleşip, sürekli elinde fırça ve boyalarla varlıklı sınıfa üst düzey hizmetçilik yapmaktı. İşçi sınıfı mücadelelerinin yarattığı ortamda ortaya çıkan realizm (gerçekçilik) akımı bir anlamda sanatçıları bu düşkün hallerinden kurtarmış oldu. Sanatçıların bir kısmı toplumda artık “ben de varım” diyen bir sınıfa, işçi sınıfına gözlerini diktiler. İşçiler hayatın her alanında, üretimin olduğu her yerde vardı. Atölyelerde, evlerdeki küçük el tezgâhlarında, her türlü mamulün toplanmasında, taşınmasında, işlenmesinde, dumanları gökyüzüne çıkmaya başlayan fabrikalarda, rutubetli evlerin karanlık odalarında, yoksul bir sofranın başında, hasta yataklarda, işsizlik ve açlıkla boğuşurken çamurlu sokaklarda... Ressamların fırçaları artık tüm bu sahneleri anlatıyordu. Yaptıkları bir anlamda daha önceki sanatçıların yaşam tarzına da bir tepkiydi. Onlar da işçi sınıfı gibi eski dünyaya başkaldırıyordu.
Şimdi üniversitede yaşadığım olayı anlatayım. Sanat Tarihi dersinde, realizm konusundayız. Unvanı “doçent” olan bir hocamız bir sanatçının hayatına kısa bir giriş yapıp sonra da resimlerini anlatacaktı. Ben o dönemde realizmi az çok yukarıdaki bilgiler düzeyinde kavrıyordum. Hocamız sanatçının realist sanat akımından etkilenerek yaptığı resimleri bize gösterdikten sonra sanatçının yoksulluk altında acı çeken insanları resmettiğini, çünkü kendisinin de acı çektiğini anlatmaya başladı. Sanatçı neden acı çekiyormuş? Çünkü annesini kaybetmiş. Annesini çok seviyormuş. O kadar çok seviyormuş ki ondan başka kimseyi bu kadar çok sevmiyormuş! Hocamız bu anne sevgisini anlatırken “hoca bizi mi sınıyor acaba, tamam anne sevgisi, anne kaybı bir yere kadar da insanların sefaletiyle o dönem işçi sınıfının yaşadığı sefaletle ilgili de bir iki cümle çıkmaz mı ağzından?” diye düşünürken hoca bu mevzuyu uzattıkça uzattı. Tabii ben hocamız “derin” bilgisini bizimle paylaştıktan hemen sonra söz isteyip düşüncelerimi paylaşmak istedim. Ama dilimi de olabildiğince yumuşak tutarak “hocam kuşkusuz bir sanatçının kişisel hayatında yaşadığı bir acının onun tercihlerini etkilemesi doğaldır, mümkündür. Ama yaptığı resimler imgesel resimler değil, tam da o dönem toplumun gerçekliği. Sanatçılar da o gerçekliğe yüzünü dönüyor. Onu daha görünür hale getirmek için uğraşıyor. Bir sanatçının annesine dair hissettiği duygularını toplumdaki devasa gerçeklerden üste çıkarmayı işin magazinsel boyutu olarak düşünüyorum. Sanat Tarihi dersimizde sanata ve sanatçılara dair anlatılanlarda nedense hep işin toplumdan kopuk boyutu öne çıkıyor. Hocam siz böyle anlatmayın bari” dedim.
Ben gençliğin verdiği heyecanla hocamıza bunları söyleyince zaten daha ilk cümlelerde hocamız kızarmaya başladı. Ben bitirdiğimde de epeyce afallamış bir şekilde “bunları ben kendi kafamdan mı söylüyorum? Sanat Tarihi kitapları böyle söylüyor” dedi. “Hocam beyninizi kullanın, o kitaplarda yazılanları papağan gibi bize tekrar etmeyin” demek istedim ama diyemedim. Hocamız kafamdan geçenleri anlamış olacak ki hemen sınavı hatırlatıp “ben o kitapta ne yazıyorsa anlatırım, sınavlarda da kusura bakmayın kitapta ne yazıyorsa soruları ona göre cevaplayacaksınız, aksini yazanı dersten bırakırım” dedi. Bilim yuvası üniversitelerimizin birkaç yıl sonra profesör olacak bir doçentinin ağzından çıkan cümlelerdi bunlar. Ben o dersten zayıf almadım. Ama hocamız her sınavdan sonra benim kâğıdımı sınıfa satır satır okudu. Ve sorduğu sorularla ilgili benim Sanat Tarihi kitabında yazmayıp da yazdığım her satırı uydurduğumu düşünerek üzerini çizip öyle puan verdi. Ben aklıma, mantığıma ve inandığım fikirlere uygun bulmadığım hiçbir şeyi yazmadım ama o dersten de kalmadım. Sonuç olarak “bilim yuvası” denilen üniversitelerin her alanında işçi sınıfının mücadele tarihinin bilinçli olarak yok sayıldığına, çoğu zaman da cahil akademisyenler tarafından ayağa düşürüldüğüne şahit oldum.
Ben UİD-DER sitesinde Grev resminin analizi üzerine (yani resimde neler var, resim neyi anlatıyor, kim yapmış, neden yapmış...) yazılmış yazıyı okuduğumda üniversitede görmediğim türden bir yaklaşım gördüm. Kaç üniversite okursak okuyalım, burjuvazinin eğitim sisteminde bize tarihin sınıf mücadeleleri tarihi olduğunu, hayatın hiçbir alanının bundan bağımsız olamayacağını öğretmiyorlar. Üniversitelerde yani burjuva eğitim sisteminde bize gerçekleri çarpıtarak, gözümüze at gözlükleri takarak, iki gözümüzden birini kapatarak gösteriyor egemenler. Kendi sınıf çıkarları doğrultusunda eğitim veriyorlar. Dünyayı, yaşamı tek boyutlu gösteriyor, tarihi düz bir çizgiden ibaretmiş gibi algılamamızı sağlıyorlar. Egemenler tarihte işçi sınıfının yaşadığı yengi ve yenilgileri, bunlardan edindiği deneyimleri öğrenmeyelim diye ellerinden geleni yapıyorlar. Sınıfının mücadele tarihinden bihaber olan işçiler kötü yaşam koşullarını değiştirmek için mücadeleye atılmazlar. Egemenlerin istediği de budur. Tarihi anlayamayan onu doğru şeyle değiştirmek için harekete geçemez.
Tarihi, yaşamı doğru anlamak için UİD-DER’in ve web sitesinin bize katkısı çok büyük. Her konuda güven veren doğru bir bakış açısı kazandırıyor bize. Hayatın küçük görünen detaylarından tutun da çok büyük olaylara kadar ne yaşanmış, neden yaşanmış, nasıl değerlendirmeliyiz, hangi dersleri çıkarmalıyız sorularına cevap bulabiliyoruz. Doğrusu içinden geçtiğimiz dönemi doğru anlamamız ve doğru tutum almamız için UİD-DER’i ve uidder.org’u daha fazla takip edip hakkını vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
- UİD-DER’de “İşçi Sınıfının Mücadelesi Durdurulamaz” Etkinlikleri Devam Ediyor
- “Orta Doğu’da İşçiler ve Sendikal Hareket” Kitabı Üzerine Söyleşi
- UİD-DER Mersin’de 1 Mayıs Etkinliği Düzenledi
- UİD-DER’de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” Etkinlikleri
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Ukrayna Savaşının 2. Yıldönümü: “Emperyalist Savaşa Karşı Mücadeleye!”
- “Ben Rosa Luxemburg” Oyunu İşçilerle Buluştu
- UİD-DER’in Coşkulu 1 Mayıs Etkinlikleri Devam Ediyor
- UİD-DER’den Coşkulu Etkinlik: 1 Mayıs’ta ve 14 Mayıs’ta Değişim İrademizi Gösterelim!
- Rosa Luxemburg: İnsanlığın Büyük Davasına Adanmış Bir Ömür, Yaşam Dolu Cesur Bir Yürek!
- Bu Heyecan Farklı Bir Heyecan
- Heyecan ve Duygu Dolu Bir Film Şeridiydi
- İşçi Sınıfının Aktarma Kayışı UİD-DER’e Teşekkürler
- Gerçeğin Işığını Taşıyanlara Selam Olsun!
- Ekim’in İzinde: Yeni Bir Dünyaya Mecburuz
- The Strike/Grev Resmi Bana Üniversitedeki Eğitim Seviyesini Hatırlattı
- Geçmişe ve Bugüne UİD-DER’le Bakmak
- 50. Yılında Geleneğimiz UİD-DER İle Sürüyor!
- “Şiirlerle Fotoğraflarla İşçi Sınıfının Tarihini Bizlere Aktaran UİD-DER’e Teşekkür Ederim”
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Neden Bu Kadar Stresliyiz?
- “Beni Bırak, Gözünü Bebekten Ayırma Sakın”
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
Son Eklenenler
- 13 Şubat 2024’te Erzincan İliç’te SSR Mining ve ortağı Çalık Grubunun tarafından işletilen Çöpler Altın Madeninde siyanürlü toprak kaymış, 9 işçi toprak altında kalmış, cenazelerine aylarca ulaşılamamıştı.
- Antep'te direnişlerin yaygınlaşması, işçilerin ortak eylemler yapması, birlik içinde hareket etmeye yönelmesi ve pek çok örnekte mücadelelerini başarıya ulaştırmaya başlaması üzerine patronlar baskılarını arttırdı. Gaziantep Valiliği ise 13 Şubatta...
- Soma, Ermenek, Amasra, İliç madenci katliamları, Çorlu tren katliamı, Elazığ, İzmir, 6 Şubat depremleri, orman yangınları ve sel felaketleri, Hendek havai fişek fabrikası ve Balıkesir mühimmat fabrikası patlamaları, yüzlerce iş cinayeti ve son...
- Yeni yılın ilk günlerinde MÜSİAD toplantısında konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek patronlara “biz sizin daha çok para kazanmanızı istiyoruz” dedi. Patronlar tarafından alkışlanan Bakan, tam da bunu yapıyor, patronların kazanması için...
- Cep telefonu hayatımıza gireli yaklaşık 30 yıl, akıllı telefonun hayatımıza girmesi ve jet hızıyla yayılması ise 10-15 yıl oldu. Bu nedenle akıllı cep telefonumuz 1 saat kapalı kalsa kendimizi adeta nefessiz kalmış hissediyoruz.
- Ankara’dan bir grup UİD-DER’li işçi, “Küçük Kara Balık ve Samed Behrengi” adlı bir video hazırladı. Farklı sektörlerde çalışan, uzun ve yorucu iş saatlerine, vardiya engeline rağmen birlikte öğrenip birlikte üretmek için bir araya gelen işçi...
- Asgari ücrete yüzde 30, kamu emekçilerine yüzde 11,54 ve emeklilere yüzde 15,75 oranında sefalet zammı dayatılmasının ardından Antep’te bulunan tekstil patronları da ücret artışlarını sefalet düzeyinde tuttu. Şubat ayına girilmesiyle belli olan...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santrali işçileri, özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı 10 Şubatta Ankara’ya yürüyüş başlattı.
- ABD merkezli Yum Brands şirketinin KFC ve Pizza Hut restoranlarının Türkiye’deki işletmecisi olan İş Gıda'nın konkordato ilan etmesinin ardından 7 bin işçi Ocak ayı maaşlarını, kıdem ve ihbar tazminatlarını, izin paralarını alamadı. İşçiler şirketin...
- Gebze Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesinde otomotiv parçaları üreten Chinatool Otomotiv’de işçiler 10 Şubat sabahı greve çıktı.
- Aralık ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1’in biraz üzerinde yükseldiği, yıllık enflasyonunsa azalarak yüzde 44 civarında gerçekleştiği açıklandı. Bu oranlara bakarak enflasyonun hız kestiğine, ücret zamlarının “beklenen enflasyona” göre belirlenip...
- 2025 yılı için asgari ücret zammı, TÜİK’in sahte rakamlarıyla açıklanan enflasyon oranının dahi altında kalan yüzde 30 olarak belirlendi. Patronlar da işçilere bu sefalet zammını dayatıyor. Şubat ayıyla beraber zamlı ücretlerin açıklanması sonrası...
- İş kazaları ve iş cinayetleri dur durak bilmiyor. Sermeyenin aç gözlülüğü işçileri yaşamından ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR Patlayıcı üretim tesisinde, 24 Aralık 2024’te gerçekleşen patlamada 11 işçi yaşamını yitirdi. Patlama sonrasında Balıkesir...