Buradasınız
Yeni Eğitim Yılı: Yapay Kutuplaşma Çocuklara da Yansıyor

Yeni eğitim yılının başlamasıyla işçi ailelerinde kayıt, alışveriş telaşı da başladı. Ekonomik krizin zamlarla kendini iyice hissettirdiği bugünlerde eğitim masrafları çok daha fazla artmış durumda. Ama iş masraflarla da bitmiyor. Eğitim sisteminin yap-boz tahtasına dönüştürülmesi ve eğitimin niteliğinin, kalitesinin her geçen yıl belirgin bir şekilde düşmesi işçi ailelerinin canını en az işin maddi boyutu kadar yakıyor. Evlerine konuk olduğumuz emekçi kadınlarla eğitim sisteminin sorunları, okul masrafları, toplumun yapay temelde ayrıştırılmasının okullardaki sonuçları üzerine sohbet ettik. Ortak kaygıların ve sorunların dile getirildiği bu sohbetlerde bozuk düzende sağlam çark olamayacağını bir kez daha görmüş olduk. Aşağıda yazı dizimizin ikinci kısmını yayınlıyoruz.
Toplumdaki kutuplaşma çocuklara da yansıyor
İster Alevi olsun ister Sünni, ister Türk olsun ister Kürt, hangi partiye oy verirse versin bütün emekçi ailelerinin eğitimle ilgili yaşadığı sorunlar ortak aslında. Ama Gülcan’ın söylediklerinden ayrımları bir kenara bırakarak çocuklarının geleceği için kenetlenmeyi, bir kaynaşma, bir araya gelme çabasının bile pek olmadığını görüyoruz. “Bütün sınıfların kendi içinde ortak bir WhatsApp grubu var. Gerekli şeyler buradan paylaşılıyor. Ama onun dışında bir araya gelmek, ortak zaman geçirmek söz konusu olduğunda herkes kendi siyasal anlayışına göre olan kişilerle bunu yapmayı tercih ediyor. Doğrusu ben de bunu yapıyorum.”
Nilay ilkokulun ilk iki yılında çocukları ve annelerini bir araya getirmek konusunda epey çaba sarf etmiş. Ancak son iki yıldır bunu yapamadığını, daha önce bir araya geldiği kadınların farklı siyasal görüşte olduğundan ortak organizasyonlarda kendisine haber vermediklerini anlatıyor. Hatta yaratılan kutuplaşmanın çocuklara dahi yansıdığını söylüyor: “İlkokul 1 ve 2’de ailelerle kaynaşma fırsatımız olmuştu, çocuklar da kaynaşmışlardı. Ama son iki yılda çocuklar arasında tıpkı toplumdaki kutuplaşma gibi şeyler yaşanmaya başladı. Mezhepçilik, milliyetçilik çocuklara kadar sirayet etti. Oğluma “sen namaz kılıyor musun, oruç tutuyor musun?” diye soruyormuş çocuklar mesela. Çocukların birbirine “Alevi’sin, Sünni’sin, hatta teröristsin gibi şeyler bile söyledikleri oluyor. Ben çocuğuma arkadaşlarıyla iyi anlaşmasını, arkadaşlarını mezhebine, milliyetine göre ayırmaması gerektiğini anlatıyorum sürekli. Ama arkadaşlarından duyduğunda gelip bana soruyor bunları. Ben okulda göçmen çocuklarının da dışlandığını gördüm. Sadece çocuklar değil, aileleri de aynı tutumu gösteriyordu. Mesela İranlı bir göçmen çocuğu vardı oğlumun sınıfında. Benim yanımda çocukla dalga geçtiklerine tanık oldum kaç kere. Zaten işin aslı çocuk ailesinde ne görürse onu yapar. Çocukla arkadaş olan tek kişi benim oğlumdu. Gelip bana diğer çocukların onunla oynamadığını, konuşmasıyla dalga geçtiğini anlatıyordu. Sene sonunda okul pikniği olmuştu. İranlı göçmen aile de gelmişti pikniğe. Ben bütün masaları birleştirip hep birlikte oturalım diye uğraşırken gelen aileler masaları ayırdılar, gruplaştılar. İranlı aile yalnız kaldı. Bunun üzerine öğretmene durumu gösterip onu uyarmak zorunda kaldım. Ancak öğretmenin müdahalesiyle masalar tekrar birleştirilip herkes bir arada oturabildi.”
Geleceğe umutlu bakamıyoruz
Emekçi kadınlara bu kadar çabanın, stresin, katlanılan fedakârlıkların sonunda çocukları için iyi bir gelecek görüp görmediklerini soruyoruz. Bu soruya farklı açılardan da baksalar hiçbiri olumlu cevap veremiyor. Pınar ve Nurcan’da çocukları üniversite okusa bile iş bulamayacakları kaygısı var. Nurcan “Pek ümitli değiliz, ülke bu şekilde giderse iyi bir gelecek düşünemiyoruz. Endişeliyiz. Belki kendi mesleğini yapamayacak, gidip inşaatta çalışacak mesela. Yaptığı iş onu mutlu etmeyecek” diyor ve ekliyor: “Çöp toplayarak geçinmeye çalışan öğretmenler var, atanamadığı için intihar edenler var…” Pınar da aynı kaygıları dile getiriyor: “Bu kadar üstüne düşüyoruz okusun diye ama gerçekten geleceği konusunda endişeliyiz. Diyelim ki iyi bir üniversite tutturamadı, okul bittikten sonra sürekli bir iş arayacak, belki psikolojisi bozulacak. Ben de üniversite mezunu olup garsonluk yapan, konfeksiyonda çalışan insanlar biliyorum.”
Gülcan da bir başka konuda endişe taşıyor: “Gelecek konusunda karamsarım. Biz elimizden geleni yapıyoruz ama yarın öbür gün ne olur bilmiyorum. Yarın çocuk okuduğunda acaba bir işi olur mu? Kimliğinden dolayı, memleketinden, inancından dolayı ötekileştirilir mi diye düşündüğüm, kaygı duyduğum oluyor. Ama yine de bu boyutunu düşünmemeye çalışıyorum açıkçası.”
Peki ne yapmalı?
Bu kadar çok sorunu dile getirdikten sonra en can alıcı noktaya geliyoruz. Peki ne yapmalı? Sadece sınavlarda başarıya endekslenmiş bir çaba çocuklarımızı kurtarmaya yeter mi? Çocuklarımızı geleceğe nasıl hazırlayabiliriz? Kadınların cevabını vermekte en çok zorlandıkları sorular bunlar oluyor. Bir yandan birlik olmanın gerekliliğini dile getiriyorlar ama diğer yandan bunun nasıl olabileceği ve ne yapmak gerektiği konusunda net değiller. Pınar “Bu sistemde çok fazla bir değişiklik olmayacak. Biz elimizden geldiğince çocuklarımızı iş bulabilecekleri alanlara yönlendireceğiz. Şu anda yapabileceğimiz bu. Nasıl değişeceği konusunda bir fikrim yok açıkçası” diyor. Gülcan “Bu sistem insanları yozlaştırıyor, toplumsal ilişkileri çürütüyor. Çocuk dayanışmayı, insani değerleri öğrense, susmamayı öğrense bu çürümeden uzak durabilir. Çocuklar daha küçük olduğu için onlara yansıtmıyoruz. Ama büyüdüğünde farkına varır, sorgularsa kendisi haklarını savunacaktır diye düşünüyorum” diye yanıtlıyor sorumuzu.
Nilay ise birlik olmanın ve bilinçlenmenin önemine değiniyor: “Bir araya gelmek gerekiyor. Sadece kendini kurtarmakla bu iş olmaz. Bu bir yere kadar olur, bir yerde tıkanır. Kendileri tıkanmasa çocukları tıkanır. Biz birlik olursak kalıcı çözümler üretebiliriz. Geçici çözümlerle bir yere gelinemez. Hepimiz emekçiyiz. Siyasal ayrımları bir kenara koyup ortak sorunlarımız üzerinden hareket etmeliyiz. Bu sadece eğitimde değil, işyerlerinde, hastanelerde her yerde olmalı. Hepimizin koşulları aynı. Bu ayrımlar bizi bölüp parçalıyor, egemenlerin istediği de bu. Çocuğum ileride hangi şartlar söz konusu olursa olsun bilinçli bir insan olmalı. Hakkını aramayı, mücadele etmeyi bilmeli. Bir anne olarak çocuğumu geleceğe hazırlayabilmem için önce benim bilinçlenmem lazım. Bunu da tek başıma yapamayacağımı biliyorum. O yüzden İşçi Dayanışması’nı okuyorum ve elimden geldiğince derneğin etkinliklerine, çalışmalarına katılıyorum.”
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- ABD’nin her yıl “özgürlük ve bağımsızlık günü” olarak kutladığı 4 Temmuz, bu yıl resmi törenlerin ve barbekü partilerinin ötesine geçerek işçi ve emekçilerin öfkesine sahne oldu. “Amerika’ya Özgürlük” sloganıyla onlarca şehirde gerçekleşen...
- Şüphesiz ki koşullar insanın ruh halini belirlemede çok etkili olur. Aynı şekilde tersine, bilinçlenen, ruh halleri değişen insanlar koşulları belirlemekte ve değiştirmekte çok etkili olur. Örneğin yoğun bir kış mevsimin yarattığı ruh hali, öyle bir...
- “Kamu imkânlarını amacı dışında kullanmak, kamuya ait işleri yavaşlatmak ya da aksatmak, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmemek hem vebal hem de günahtır. Kamu hizmetlerini sunarken insanlar arasında ayrım yapmak, tanıdığı kişilere öncelik...
- Petrol-İş Sendikasında örgütlü grevci TPI Kompozit ve Temel Conta işçileri ile grevlerini kazanımla sonuçlandıran DYO Boya işçileri ve sendika düşmanlığına, işten atma saldırılarına karşı direnen TEKSİF üyesi Digel Tekstil işçileri, İzmir Menemen...
- Yıllar önce çalışıp ayrıldığım işyerinden bir işçi arkadaşım anlattı. Patron ekonomik krizden dolayı iflas ettiğini, işyerini kapatacağını söylemiş işçilere. Sonra patronla birlikte oturup ağlaşmışlar; “ne güzel bir işyerimiz vardı, ne güzel bir...
- Başlıkta yer alan ifadeler, Hakkı Özkan’ın “Grevden Sonra” romanındaki öncü işçi Nuri’nin eşinin sözleridir. Nuri, grevde öncüdür; mayası sağlam, kararlı bir işçidir. Yazar Hakkı Özkan matbaa işçiliği yapmıştır, yaşadıklarını romana aktarmıştır. “...
- Gebze Sendikalar Birliği, İsrail devletinin Gazze’de yürüttüğü katliamı, emperyalist savaşı lanetlemek, Filistin halkının sesi olmak, işçilerin dayanışmasını büyütmek için Filistinli sendikacılarla birlikte Gebze Kent Meydanında bir eylem düzenledi...
- Kenya’da, geçtiğimiz sene Haziran ayında, IMF’nin dayattığı kemer sıkma politikaları doğrultusunda yeni vergi yasası hazırlanmıştı. Bu yasa tasarısı, işsizlik, yoksulluk ve artan hayat pahalılığıyla boğuşan işçilerin ve emekçi gençliğin öfkesini...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu, Kocaeli Dilovası ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında, düşük zam dayatmasına karşı greve çıkan işçilerin mücadelesi 44. gününde kazanımla sonuçlandı. İlk yıl için yüzde 73...
- İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek için çalışan UİD-DER, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yılı vesilesiyle 29 Haziranda, “Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!”...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kocaeli’nin Körfez ilçesinde faaliyet gösteren Gübretaş fabrikasında yüzde 30 sefalet dayatmasına karşı işçiler, 3 Temmuzda greve başladı. Devrimci Sağlık-İş Sendikasının, kamu işçilerine dayatılan sefalet...
- Geçtiğimiz hafta sonu, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55, UİD-DER’in kuruluşunun 19. yılı vesilesiyle Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yüzlerce işçi arkadaşımızla yan yanaydık. Grevleri devam eden Petrol-İş üyesi DYO işçileri, DİSK’in kurucusu...
- Sivas katliamının 32. yılında Türkiye’nin birçok kentinde anma etkinlikleri ve eylemler düzenlendi. Katledilen 33 aydın ve sanatçı anıldı, katliam bir kez daha lanetlendi. Sivas katliamının unutulmadığının, tüm katliamların er ya da geç hesabının...