Buradasınız
Yoksulluk da Borç Batağı da Derinleşiyor
Ankara’dan bir inşaat işçisi

Ekonomik krizin etkisiyle kredi ya da kredi kartı kullanımında ciddi bir artış var. Kredi kullanımındaki artışla birlikte borcunu ödeyemeyenlerin sayısı da arttı. Borcunu ödeyemediği için yasal takibe giren kişi sayısı 2021 yılının Ocak-Temmuz döneminde, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 82 artarak 741 bin kişiye yükseldi. Böylece Temmuz sonu itibariyle toplamda kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemediği için yasal takibe giren kişi sayısı 3 milyon 644 bin oldu. Bu artışın sebebi ekonomik kriz ve beraberinde gelen pandemiyle birlikte işsizliğin artması ve emekçilerin gelirlerinin düşmesi. İşsizlik ve düşük ücretler karşısında emekçiler geçinebilmek, en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kredi kartı veya kredi kullanmak zorunda kalıyor. Ama gelir bir türlü artmazken gider sürekli arttığı için borçlar geri ödenemiyor.
İşçi Dayanışması’nın 162. sayısında yer alan Ekonomik Büyüme Yalanı ve Gerçekler yazısında şöyle deniliyordu: “TÜİK bu yılın ikinci çeyreğinde hanehalkı harcamalarının yüzde 22,9 oranında arttığını açıkladı. Gelir düşmüş ama harcamalar yani emekçilerin geçim yükü katlanarak artmış. Peki, nasıl oluyor bu? Elbette borçlanarak! Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın açıklamalarına göre, Haziran 2021 itibariyle toplam bireysel kredi kullanan kişi sayısı 35 milyona yaklaşmış ve toplam kullanılan kredi tutarı 875 milyar lira olmuş. Sadece İstanbul’da bireysel kredi kullanan 13 milyonun üzerinde insan var. Yani İstanbul’un yüzde 80’i borçlu. Üstelik bu kredilerin büyük bir kısmını ihtiyaç kredileri oluşturuyor. Kısacası kiralar yükselmiş, faturalar kabarmış, enflasyon nedeniyle temel ihtiyaçları karşılayamaz hale gelen emekçilerin bankalardan borç almaktan başka çaresi kalmamış.”
Reel ücretler eriyor ve maaşlar ay sonu gelmeden buhar olup uçuyor. İşçi “nasıl olacak da bu ayın sonu gelecek, aç kalmadan bu ayı nasıl çıkaracağız, borçları nasıl kapatacağız” diye düşünürken, bankadan gelen kredi veya kredi kartı teklifine hayır diyemiyor, hatta kendisi başvuruyor. Hatta o an için bu bir kurtuluş olarak görülüyor. Ama kurtuluş olarak görülen şey bir süre sonra kâbusa dönüşüyor. Borcunu ödeyemeyen işçi borç sarmalının içinde kayboluyor, zamanında ödenmeyen borçlar faizle katlanarak artıyor. Emekçilerin kredi kullanması sermayenin her açıdan işine geliyor. Bankalar faizle verdikleri krediler üzerinden kârlarına kâr katıyorlar. Borç yiğidin kamçısıdır misali, borcu olan emekçi kendini daha itaatkâr olmak zorunda hissediyor. Biriken ve ödenemeyen borçların ödenmesi için ek iş aranıyor, mesaiye kalınıyor. Koşullar işçileri fazla mesai kovalamaya ve birbirleriyle yarışa itiyor. Böylece fazla mesai için patronların zorlamasına bile gerek kalmıyor. Uzun saatler boyunca dinlenmeksizin çalışmak işçileri tükenme noktasına getiriyor. Borçlarını ödeyemediği için intihara kalkışanlar da oluyor. Kazanan ise daima patronlar, bankalar ve reklam şirketleri oluyor.
Döner ustası bir işçinin anlattıkları işçilerin yaşadıklarının sadece bir örneği. Usta durumu şöyle anlatıyor: “Kredi borcumu her yapılandırdığımda ödediğim para adeta sıfırlanıyordu. Bir bankadan 10 bin lira kredi aldım, 9 bin 500 lira ödedim, yeniden yapılandırıldı, şimdi hâlâ 14 bin 300 lira borcum olduğunu söylüyorlar. Bu banka beni icraya verdi. Bir başka bankadan 10 bin lira kredi almıştım, aşağı yukarı 25 bin lira ödedim. Bununla da icralığım. Bir bankadan 13 bin lira kredi almıştım. Bir kısmını ödedim. 3 bin lira kalmıştı. Sıkıştım, ödeyemedim. Aradılar ‘gel yapılandıralım’ dediler. İki kere yapılandırdılar. Ben bilmiyordum. Her yapılandırdıklarının üstüne faiz biniyormuş. Tekrar 8 bin liraya çıktı borcum. Bu banka maaş hesabımı bloke etti. Şimdi hiç kimseye bir şey ödeyemiyorum.”[1]
Görüleceği gibi yoksulluk da borç batağı da derinleşiyor. Ancak biliyoruz ki işçileri borç batağına çeken, yoksulları cinnet noktasına getiren kredi kartları ya da ihtiyaç kredileri ekonomik sorunların çözümü olamaz!
[1] http://yeniyasamgazetesi2.com/odenerek-bitmeyen-borc-kredi/
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Ankara Adalet Bakanlığı önünde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılan emekçilerin görevlerine iade edilmesi talebiyle basın açıklaması düzenledi.
- Türkiye’de her yıl 3-9 Eylül tarihleri arası Halk Sağlığı Haftası olarak kutlanıyor. Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Haftasının amacını “halkın sağlığını korumak, geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle (bulaşıcı hastalıklar, çevresel...
- Kozasından çıkmaya çalışan kelebeğin hikâyesini bilir misiniz? Bir adam ormanda yürürken, bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını görür. Saatlerce, kelebeğin küçücük bir delikten çıkmak için verdiği mücadeleyi izler. Ancak bir süre sonra...
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...