Buradasınız
Zengin Olan Neden “Şehit” Olmaz?

Hayatını kaybeden askerin annesi Cennet Özata, oğlunu ne zor şartlarda büyüttüğünü, ne kadar yoksul olduklarını anlatırken yanındaki görevli kadın astsubay, “Teyzem bilmem mi? Zengin olan asker olur mu? Olmaz. Zengin olan asker de olmaz, şehit de olmaz” demişti.
Kadın astsubayın sarf ettiği bu sözler, aslında temel bir gerçeği yansıtıyor. Kapitalist kâr düzeninde emekçi bir ailenin çocuğu sermaye açısından öncelikle genç ve ucuz işgücü demektir. Bu sistemde sermayenin sahibi ya da yöneticisi olmayan insanlar, sermayenin çıkarları için fabrikada bir makine parçasına, sömürü aracına ya da cephede kullanılacak bir yeme dönüştürülürler.
Sermaye yoksulu nasıl işyerlerinde üretim için araç olarak kullanıyorsa, ordu içerisinde alt rütbeliler ve erler de basit birer araç haline gelirler. Sermayesi olmayan kişi, ekonomik zorunluluk yüzünden başkasına ait bir işyerinde “emir altında” çalışmak zorunda kalır. Bu düzende ordunun ana gövdesini ise hem ekonomik zorunluluk yüzünden profesyonel asker olmuş maaşlı personel, hem de yasa zoruyla askerlik yaptırılan gençler oluşturur. Üst rütbeliler ise tıpkı sermaye sahipleri gibi kendilerini ülkenin de sahibi olarak görürler.
İşçinin işgücünü satmaktan başka çaresi yoktur. Bu yüzden, işçilik ekonomik zora, askerlik yasal zora dayanır. Ancak her iki yerde de sermaye, emri altına aldığı insanları motive etmek için çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Ödül-ceza sistemleri insanları verimli ve itaatkâr kölelere dönüştürmeyi amaçlar. Meselâ iş cinayetlerinde can verenler nasıl emekçi insanların çocuklarıysa, savaşa sürülenler de yine emekçi sınıfların çocuklarıdır. İşyerlerinde de orduda da yoksullar, sermayenin çıkarı için ölüme yollanırlar. Ne büyük patronlar iş kazası geçirir, ne de savaşta generaller ya da patronlar ölür.
İş cinayetlerinin ardından “kaza” diyerek sorumluluklarını geçiştirmeye çalışan egemenler, “kader” veya “fıtrat” gibi dini kavramları bile kendi çıkarlarına alet edecek kadar ahlâksızdırlar. Halkın inancı istismar edilerek iş kazalarının sebeplerinin sorgulanması, işçiler ölürken sermayenin büyüdüğü gerçeğinin görülmesi engellenmek istenir.
Savaşlarda gerçekleşen ölümlerin sorgulanmaması için çok yönlü bir propaganda mekanizması işletilir. Toplumun algılarını yöneten, düşünme yetisini felçleştiren bir psikolojik savaş yürütülerek toplum savaşa hazırlanır. Savaş asla sorgulanmamalıdır. Çünkü savaşın sorgulanması egemenlerin çıkarlarının da sorgulanması demektir.
Egemenler toplumun zihninde “düşman” yaratır. “Düşmana” karşı öyle bir kin ve nefret pompalanır ki, insanlar kendilerine düşman olarak gösterilen kesimin ne söylediğini bile dinleyemeyecek, duyamayacak, algılayamayacak hale gelir. Söz konusu düşmana karşı savaş kutsallaştırılır. Toplumda öyle bir psikoloji yaratılır ki “düşmanlar” insan değil, öldürülmesi gereken yaratıklar gibi görünür.
İktidar sahipleri, kendi çıkarları için yoksul çocuklarını savaşa, yani ölmeye ve öldürmeye gönderirken, askerleri, ailelerini ve toplumu söz konusu savaşa mutlaka ikna etmelidirler. Savaş karşıtı tüm sesler susturulur; barış isteyenler “terörist” ve “düşman” ilan edilir ve hedef haline getirilirler.
İktidar sahipleri, savaşı ve ölümleri kendileri için siyasi ranta çevirecek kadar zalimdirler. Ölen askerlerin ardından timsah gözyaşı dökerken, siyasi desteğin ne kadar arttığının hesabını yaparlar. Yoksulları ise, “şehitlik” söylemiyle uyutmaya, yanlarında koruma ordusu varken “ben de şehit olmak istiyorum” gibi sözlerle aldatmaya çalışırlar.
Yoksul emekçi çocuğu, onu bin bir çileyle büyüten anne babaları için, vatan koruyacak fedai, feda edilecek eşya değil, vatanın ta kendisidir, yaşama sebebidir. Ama ne yazık ki, işçi sınıfı örgütsüz olduğu sürece egemenlerin savaşlarının veya iş cinayetlerinin kurbanı, sömürü aracı olmaya devam edecektir. Artık bu gidişata bir dur demeli, yoksulları ölüme gönderenlerden hesap sormalıyız.
Kalk Çocuğum Kalk!
Eğitimde Yeni Dönem!
- Değişim İstiyorsak İşçi Sınıfının Siyasetini Yapmalıyız
- Pazar Yerinden Sesler: “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!”
- Bu Ziller Zamlara Alamet
- “Bu Hayatı Yaşamanın Başka Bir Yolu Olmalı…”
- Asıl Değerli Olan…
- Egemenlerin “Zafer Yolları”nda İnsan Kalabilmek
- Önemli Olan Başına Gelen Değil, Onu Nasıl Karşıladığındır!
- Emekçi Kadınlar: Yağmacı Enkaz Düzenine, Tek Adam Rejimine Hayır!/1
- Emekçi Kadınlar, Kadın Düşmanlarına 14 Mayıs’ta HAYIR Diyecek!
- Eşitlik ve Özgürlük İstiyoruz!
- Emekçi Kadınlar 1 Mayıs Coşkusunu Paylaşıyor
- Nefes Almak İstiyoruz! Baskıcı Rejime ve Saldırılarına Karşı 1 Mayıs’ta Alandayız!
- Mata Direnişçisi Kadın İşçiler: Bu Bir Onur Mücadelesi!
- Emekçi Kadınlar 8 Mart’ta Meydanlarda ve Direniş Alanlarındaydı!
- Mata İşçileri 8 Mart’ı Direniş Alanında Kutladı
- UİD-DER Kadın Komitesinin 8 Mart Açıklaması: İnsanlığı Acı ve Kedere Boğan Çarkı Bozuk Düzene Karşı Mücadeleye!
- Emekçi Kadınlar: Şimdi Dayanışma Zamanı!
- Bir Yanımız Uzay Çağı Bir Yanımız Yoksulluk
- Pazara mı Gitsek Ucuz Olur Markete mi?
- İşçi Anne Babalar Çocuklarını Nasıl Yetiştirmeli?
- 12 Eylül’den Önce 12 Eylül’den Sonra
- “Yaşam Adil Olmadan Ölüm Adil Olur mu?”
- Hak İstiyorsak Sorumluluk Almalıyız
- Pazar Yerinden Sesler: “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!”
- Erizihson Efsanesi ve Açgözlülük Meselesi
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım!
- İşçi Dayanışması 185. Sayı Çıktı!
- “Yolun Karanlığı Olmaz, İyi Bir Arkadaşla Yürüyene”
- Sınırdışına Çıkmak mı Sınırları Aşmak mı?
- Dünya Meydanlarından Yükselen Sesler Bize Ne Anlatıyor?
- “Bu Hayatı Yaşamanın Başka Bir Yolu Olmalı…”
- Titan’dan Titanik’e Kapitalizmin Akıl Dışı Hikâyesi
- “Büyük Türkiye”den “Türkiye Yüzyılı”na Hayatımızda Ne Değişti?
- Kıdem Tazminatına Ne Oldu?
- Saldırılara Nasıl Karşı Koymalı? Maden-İş Örneği Yol Gösteriyor!
- İşçi Dayanışması 184. Sayı Çıktı!
- Asıl Değerli Olan…
- Neden ve Nasıl Değiştim?
- Birimize Yapılan Hepimize Yapılmış Demektir!
- Armut Ağacı ve Bilinç Meselesi
Son Eklenenler
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK, 24 Eylülde Kartal Meydanında “Emekliler Buluşması” düzenledi. “Emeklilikte Adalet! Emeklilikte İnsanca Yaşam!” başlığıyla düzenlenen eyleme sendikalar, emekliler ve demokratik kitle örgütleri katıldı.
- İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışanları Sendikası (İSG-SEN) üyesi iş güvenliği uzmanları, 24 Eylülde, Ankara Ulus Meydanında bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. Çeşitli illerden iş güvenliği uzmanlarının katıldığı eylemde “İş Güvenliği Uzmanları...
- Birleşik Metal-İş üyesi işçiler olarak 17 Eylülde şubemizin olağan genel kuruluna katıldık. Genel kurul sona erdiğinde sendika yöneticilerimiz, temsilci ve delege arkadaşlarımız, misafirlerimiz “çok anlamlı, çok güzel bir genel kurul oldu” dediler....
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’in çağrısıyla binlerce emekli, 24 Eylülde Kartal Meydanında düzenlenen Emekli Buluşmasında bir araya geldi. Eyleme DİSK’e bağlı sendikalar, DİSK/Emekli-Sen, Emekliler Derneği İstanbul Şubeleri,...
- Ben kendi harçlığımı çıkarmak için yazları çalışan bir öğrenciyim. Hayat pahalılığından dolayı çalıştığım yerde bazen mesailere kalıyorum. Hem bedenen hem de psikolojik olarak o kadar çöküyorum ki o günlerde! Ruhumu dinlendirebileceğim, rahat bir...
- Fabrikamızda bir haftadır ek zam alabilmek için mücadele ediyoruz. Umut da cesaret de bulaşıcıdır derler. Biz çevremizdeki fabrikalarda işçi arkadaşlarımızın verdiği mücadelelerden etkileniyoruz. Onları yakından takip ediyoruz. Özellikle geçim...
- İşçiyi köle gibi çalıştırmayı kendilerine hak gören patronların pervasızlıkları, işçilerin haklarına yönelik saldırıları bitmiyor. Geçtiğimiz günlerde BİM (BİM Birleşik Mağazaları A.Ş.) Balıkesir Bölge Müdürlüğü, Balıkesir Bölge Deposu...
- Agrobay Seracılık’ta sendikalı oldukları için tazminatsız işten atılan işçiler direnişlerinin birinci ayında İstanbul’da Almanya Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması yaptılar. Toplu iş sözleşmesinden doğan geriye dönük alacakları için eylemler...
- Libya’da 10 Eylülden bu yana etkili olan şiddetli yağış ve seller sonucunda meydana gelen felaketin boyutu giderek ağırlaşıyor. Libya’nın doğusunu vuran, 100 bin kişilik liman şehri Derne’nin büyük bir bölümünü sulara gömen sel felaketinde 10 binden...
- İsviçreli işçiler 16 Eylülde talepleri için meydanlara çıktı. İsviçre Sendikalar Federasyonu (USS) ve demokratik kitle örgütlerinin çağrısıyla Bern kentinde toplanan işçiler artan hayat pahalılığına karşı ücretlerin arttırılmamasına tepki gösterdi.
- Ben Bilecik/Bozüyük’te metal fabrikasında sendikalı olarak çalışan bir işçiyim. 2023-2025 yılları için yapılacak olan grup toplu iş sözleşmesi sürecinden geçiyoruz. Bugün oluşturulan taslak zaman zaman iyi gibi görünebiliyor. Ancak kesinlikle...
- DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası, tersane taşeronlarının sendikalarına yönelik saldırılarını protesto etmek için Tuzla Gemi Tersanesi önünde bir eylem düzenledi.
- Bu yaz gerek ülkemizde gerek dünyada sıcaklıklar artınca çalışma koşulları iyice zorlaşmıştı. Açık alanda güneşe direkt maruz kalan çalışanlarda sıcak çarpması, mide bulantısı ve başka rahatsızlıklar baş göstermişti. Benim çalıştığım şantiyede de bu...