Buradasınız
18 Yıl Sonra Sendikalı Çalışmak Nasip Oldu!
Gebze’den bir işçi

Sendikalı, UİD-DER’li mücadeleci işçilerin temsilci olduğu bir işyerinde çalışıyorum. İşyerimize yeni giren bir işçi ile sohbetimizde ondan dinlediklerim bana çok önemli geldi. İşçi sınıfının çalışma koşulları üzerinde söz sahibi olabilmek, haklarını koruyabilmek için mücadele etmesinin, bunun için sendikaları ortaya çıkarmasının ne kadar önemli olduğunu düşündürdü. İşçilerin sendikalara sahip çıkmasının önemini hatırlattı, mücadeleci işçilerin işyerlerinde yarattığı farkı gösterdi. Arkadaşımın anlattıklarını olduğu gibi aktarmak istiyorum sizlere.
“Şimdi sendikalı işyerinde çalışıyorum. 18 yıllık çalışma hayatımda ilk defa sendikalı bir işyerinde çalışmak nasip oldu. Sendikasız yerlerde çalıştığım sürelerde asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalıştım. Sendikalı bir işyerinde çalışmaya başladığımda aşağı yukarı aynı ücreti aldım. Ama asıl anlatmak istediğim bu değil aradaki farklar…
Tabi ki bir kişinin yaşayabilmesi için para önemli ama düzgün şartlarda çalışıp huzurlu bir şekilde evin yolunu tutmak ayrı bir haz. Bu hazzı ben sendikalı bir işyerinde çalışmaya başlayınca yaşadım. Sendikanın olmadığı yerlerde genelde 12 saat çalışıyordum. Ne bir düzen vardı, ne de bir insanlık. İşyerinde iş kazası olurdu, işverenin adamları hiç duyurmadan olayın üzerini kapatmaya çalışırlardı. İnanır mısınız, iş çıkışı servislere binerdik, usta arardı ‘mesaidesin’ diye. Servisten inip iş elbiselerimizi giyinip işbaşı yapardık. Maaş bordrosunu alırdık, kafamıza takılan bir şeyi kimseye soramazdık. Bir arkadaş bir gün bordroda kafasına takılan bir şeyi personel şefine sormuştu. Arkadaşın aldığı yanıt; ‘anlatsam sen anlamazsın, sen burada çalıştığına dua et’ olmuştu. Hiçbir şekilde adam yerine konulmuyorduk.
Bazen kendi kendime bu dünyaya sadece sabahtan akşama çalışmak ve aileme bir lokma ekmek götürmek için mi geldim diye düşünürdüm. Bazen o kadar yalnız kalıyordum ki, işe yaramaz biri olduğumu, kendi beceriksizliğim yüzünden bu hallerde olduğumu düşünüyordum. Sonra çevreme baktığımda bizim Ahmet de Mehmet de Ali de öyle deyip züğürt tesellisine başvuruyordum. Beni ayakta tutan, bu durumun sadece bende olmadığını görüyor olmamdı. Bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındaydım ama bunun adını koyamıyordum.
Sonra sendikalı bir işyerinde çalışmaya başladım. Her şey dört dörtlük mü oldu derseniz, tabi ki olmadı. Ücret olarak aldığımız maaş ortada, geçim sıkıntısı devam ediyor. Ama en azından adam yerine konulduğumu hissediyorum. Muhatap olduğumuz işçi temsilcileri var, bir sıkıntım olduğunda dinliyorlar ve bir şey yapmak, çözmek için uğraşıyorlar. İşyerinde bir düzen var. Mola saati belli, giriş çıkışlar belli, hele servise bindiğimde ustanın telefonla arayıp mesaidesin demesi yok, mesai olsa bile en az bir gün önceden belli oluyor. Sendikasız yere göre işler düzenli ve planlı gidiyor. Birkaç kişinin dudağının arasında kalmıyor yapacağın işler. Yanlış bir şeyler olduğunda gideceğin, yalnız olmadığını hissettiğin bir yer var; sendika.
Mahalleden arkadaşlarla kahvede otururken çalıştığımız yerlerle ilgili sohbet ediyorduk. Bir arkadaş çalıştığı yerdeki sendika temsilcisine küfür ediyordu. ‘Bunlar işçiyi sattı, bir sorun olur konuşamayız, konuştuğumuz zaman kendimizi kapının önünde buluyoruz’ diyordu. Ben de ‘bizim sendika temsilcileriyle sorunlarımı konuşabiliyorum’ dedim. ‘Sonrasında bir sorun yaşamıyorum’ dediğimde, ‘sen SARISINA denk gelmemişsin’ dediler.
Ben de ertesi gün işyerine geldiğimde temsilcime kahvedeki sohbeti anlattım. Sarı sendikanın ne demek olduğunu sordum. O da bana gülerek ‘evet bu işin de sarısı var’ dedi. Sonra anlatmaya başladı: ‘Sendikaların hepsi işçilerindir. Sendika sarı olmaz, sendika yöneticileri ve temsilcileri işverenin vekili gibi davranırlarsa renkleri sarı olur’ dedi. ‘İşçiyi satan, işçinin hakkını, hukukunu korumayan kişiye sarı sendikacı denir. Yani anlayacağın sadece göstermelik değil yürekten işçinin hakkını savunana da başka bir şey derler onu da sana sonra söyleyeceğim’ dedi. Sendika odasından ayrıldım. Dur bakalım daha neler öğreneceğiz…”
Son Gülen İyi Güler!
Ağam Bizimle Eğlenir!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde en kötüsünü geride bıraktığımızı söyledi ve “2026 yılı, refahın daha çok hissedildiği, fırsatların genişlediği ve ekonomik güvenin pekiştiği bir yıl olacak” dedi. Yıllardır iktidar sözcülerinden...
- Özel Okul Öğretmenleri Sendikası üyesi öğretmenlerin Büyük Öğretmen Yürüyüşü 3. gününde devam ederken, 27 Haziranda Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde basın açıklaması yapıldı. Aynı gün Haber-Sen Türkiye genelinde yaptığı basın açıklamalarında...
- Sevgili Polonez işçisi kardeşlerim, Dayanışma TV’de yayınlanan “146+Bir Polonez Bir İşçi Direnişinin Kalbinden” belgeselinizi büyük bir dikkatle izledim. Belgeseldeki her bir kare, her bir sözünüz direnişinizin gün gün örülmüş gerçek hikâyesini...
- “Gerçeğin içinden, sınıfın penceresinden” şiarıyla yayın yapan Dayanışma TV, işçi sınıfının ilham verici mücadelelerini belgelemeye, bu mücadelelerin işçi sınıfının ortak deneyimi haline getirilmesi çabasına katkı sunmaya devam ediyor. Dayanışma TV...
- Türk-İş’e bağlı sendikalarda örgütlü kamu işçileri, 2025-2026 yılı toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde siyasi iktidarın yüzde 16’lık sefalet zammı dayatmasına karşı 26 Haziranda Türkiye genelinde yarım gün iş bıraktı. Türkiye Sağlık-İş Sendikasına...
- İspanya’nın güneyinde bulunan sanayi kenti Cadiz’de yaklaşık 30 bin metal işçisi grevde. 18-19 Haziranda 2 günlük grevlerinin ardından talepleri karşılanmayan işçiler 23 Hazirandan bu yana süresiz grevdeler. CCOO ve UGT sendikalarına üye işçiler,...
- Gençlik dönemi, insan hayatının en heyecanlı, en meraklı ve en enerjik zamanlarıdır derler. Bu yönleriyle gençlik bir nehre benzetilebilir; coşkulu, yönünü arayan, bazen de önüne çıkan taşlara çarpa çarpa yolunu bulan… Bazen hızlı, bazen yavaş akar...
- Yozgat Sorgun’da, 71 yaşındaki Selami Şimşek dede, çalıştığı inşaatın 6. katından düşerek yaşamını yitirdi. Akla ilk şu soru geliyor: “71 yaşındaki bir dedenin evinde torununu sevmek yerine, ne işi var inşaatın 6. katında?”
- Umutlarım, hayallerim, sevdalarım Sığmıyor ceketimin cebine Bunca zamandır ket vurulmuş umutlarıma Bunca zamandır kafeste tutulmuş ruhum, nefesim, aklım Sığar mı bu düzene gencim, yaşlım
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası taban maaş talebi, iş güvencesi ve özlük hakları için yıllardır yürüttükleri mücadelenin devamı olarak 25 Haziranda İstanbul Kadıköy’de bulunan sendika genel merkezi önünden Ankara’ya Milli Eğitim Bakanlığına...
- 24 Haziranda Demir Yol-İş, Yol-İş, Türkiye Sağlık-İş, TES-İş, Koop-İş, Tez Koop-İş, Türkiye Sağlık-İş, Genel Maden-İş, Türk Harb-İş, Şeker-İş sendikalarına üye işçiler İstanbul’dan Adana’ya, İzmir’den Hakkâri’ye il ve bölge temsilciliklerinin olduğu...
- Aile hekimliği sisteminde Kasım 2024 tarihi itibariyle yürürlüğe giren “Eziyet Yönetmeliği”nin insan ve toplum sağlığını riske atacak bir diğer uygulaması da geçici koruma statüsündeki mültecilerin ve göçmenlerin aile hekimliklerindeki kayıtlarının...
- İsrail devletinin 13 Haziranda İran’a saldırmasıyla birlikte emperyalist savaşın alevleri, hızla yayılmaya devam ediyor. Bu savaşın arkasındaki güç olan ABD, 22 Haziranda İran’daki üç nükleer tesisi bombalayarak yangını daha da büyüttü. Emperyalist...