Buradasınız
Açık Adres Veriyorum: UİD-DER
Esenyurt’tan bir kadın işçi

Merhaba işçi kardeşlerim. Beş yıldır çalıştığım işyerinden haksız yere işten atıldım. Ben on yıllık genç bir işçiyim. Kendi halinde çalışan, denileni yapan, sessiz, hak hukuk bilmeyen biriydim. Çalıştığım işyeri büyük bir tekstil firmasıydı, ünlü markalara çalışan. Yüzlerce insan çalışıyor. Bulunduğumuz bölgede hatırı sayılır bir yerdir. Ben de yıllarca böyle bir yerde çalıştığım için övünüp gurur duydum. İşyerimizde yasaklar, baskılar, gürültü, toz, elden para ödeme, senelik izinlerin keyfi bir şekilde uygulanması, işyeri temsilcisinin işveren tarafından belirlenmesi, zaman zaman maaşlarda gecikmeler, haksız yere işten çıkarmalar ve alacaklarının ödenmemesi, denetime gelindiğinde işçilerin yalan söylemesini istemeleri gibi pek çok sorun vardı. Yine de bize göre işyerimiz iyi bir yerdi.
Ama nihayetinde bu yaşananlara karşı işyerinde bazı arkadaşlarımızın mücadelesi başladı. Benim farkında olmam da bu süreçte başladı. Ben de elden para almak istemiyordum, maaşımın tamamını ve mesaimi yani tüm kazancımı bankadan almak istiyordum. Artık mesailere kalmıyor, bordroları da imzalamıyordum. Bunu da yetkililere söyledim. Zam zamanı gelince de ben ve bazı arkadaşlarımıza zam yapılmadı. Ustaya, temsilciye söyledim oralı olmadılar. İnsan kaynakları sürekli beni geçiştirip durdu, sonra da beni suçladılar. Sorunumuzu çözmeye kimsenin niyeti yoktu. Hakkımız olan zammı istiyorduk ama vermiyorlardı. Ben ve bir arkadaşım işyerine ihtar çektik ve çalışmaya da devam ettik. İhtar ellerine ulaşınca da usta, “insan kaynaklarına gitmen lazımmış” dedi. İstemeyerek de olsa gittim. “İşyerini beğenmiyormuşsun, çalışmak istemiyormuşsun, biz de seninle çalışmak istemiyoruz” dediler. Ben de “işyeriyle sorunum yok, elden para almak istemiyorum ve hakkım olan zammı istiyorum” dedim. “Bunu ihtar çekerken düşünecektin” dediler. “Madem benimle çalışmak istemiyorsunuz, hakkımı verin gönderin” dedim. “Kendin istifanı imzala” dediler. Ben kabul etmeyince de, “Pazartesi işe gelme biz sana ihtar göndeririz” dediler. Oradan çıkıp servise gittiğimde ise sorumlu kişiler gelip beni servisten indirdiler, “bu saatten itibaren servis kullanamazsın” dediler.
Dört gün sonra ihtar elime geçti, işbaşı yapmamı söylüyordu. Sabah kalktım servise binip işyerine vardım, servis beni fabrikanın kapısında indirdi ve beni içeri almayıp “dokuzda gel, idari kadro gelince” dediler. Saat sabahın yedisiydi. Oralardaki bir büfede oturup bekledim. Saat dokuzda geri gittiğimde insan kaynakları, “gönderin gitsin işbaşı yaptırılmayacak” diye haber gönderdi. Benimle aynı durumda olan diğer arkadaşım ise içeri girmiş, parmak okutmuş ve 15 dakika kadar da çalışmış. Arkadaşlar gelip sormuşlar, o da olanları anlatmış işçilere. Sonrasında bölüm sorumlusu yanına gelip “senin burada ne işin var seni çıkarmadılar mı?” diyerek onu da güvenlik eşliğinde işyerinden çıkarttırmış. Bu arkadaşımla beraber geldiğimiz gibi geri döndük. Yıllarca emek verdiğim işyerimde, hakkıma sahip çıkmaya kalkınca bunları yaşadım. Şu an ben ve arkadaşım işyeriyle mahkemelik olduk, tüm alacaklarımız ve haklarımız için dava açtık. Bu yaşadıklarım başıma ilk kez geliyordu. İşverenlerin ve temsilcilerinin biz işçileri nasıl gördüklerinin böylece farkına varmış oldum.
Tüm bu süreçte bana yol gösteren ve yardımcı olan UİD-DER’di. Bu sebeple yaşadıklarımdan dolayı üzülmüyorum, çünkü kendime güvenim arttı ve cesaretim yerine geldi. Artık korkmuyor ve çekinmiyorum. Bundan sonra haklarımı öğrenip ben de birilerine faydalı olmak istiyorum. Üzgün değilim, mutsuz değilim, çünkü nereye gideceğimi ve ne yapmam gerektiğini biliyorum. O yüzden diyorum ki, mücadeleci her işçinin adresi aynıdır: UİD-DER!
Harb-İş’ten Protesto
İşyerimiz Kapalı, Arayan Soran Yok
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...
- Türkiye’de siyasal gelişmelerin hızlandığı, her bakımdan zorlu, her bakımdan ağır bir süreçten geçiyoruz. İşçi ve emekçiler, emekliler, gençler olarak enflasyonun hız kesmesini, hayat pahalılığının son bulmasını, geçim derdinin hafiflemesini...
- Sosyal medya platformlarında her gün yeni bir trend beliriyor, insanlar yeni bir akımın peşinden koşturuluyor. Dün “lokma dünyası”, yakın zamanda “Dubai çikolatası” peşinde koşan insanlar, yarın farklı bir yiyecek ya da akımla tüketim sarmalına...
- Toplumun itirazının güçlenmesi, işçi sınıfının kendi talepleriyle, kendi örgütleriyle, kendi mücadele yöntemleriyle sahneye çıkmasıyla mümkün olabilir. Bunun yolu işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlülüğünün, bilinç düzeyinin ve dolayısıyla...
- Elizabeth Gaskell’in Kuzey ve Güney adlı romanını okumaya başlamadan önce, kitabı okuduğunu düşündüğüm birçok mücadele arkadaşımın yorumlarını almak istedim. Biri önce dört bölümlük dizisini izlememi tavsiye etti, bir diğeri uzun bir özet gönderdi....
- 19 Marttan bu yana başta gençler olmak üzere protestolara katılanları polis şiddetiyle gözaltına alan, tutuklayan, tehdit eden rejimin saldırıları giderek artıyor. Saldırılar karşısında geri adım atmayan ve faşist baskılara itirazını dersleri boykot...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, başkent Londra’da hükümet binalarının bulunduğu Whitehall sokaklarına çıktı. Endonezya’da emekçiler, kabul edilen Silahlı Kuvvetler yasasını protesto etmek için sokaklara döküldü. Arjantin’de iktidara gelir gelmez...
- İşçi sınıfının yanında saf tutan, kalemini yoksulların, emekçilerin hayatını ve özlemlerini anlatmak için kullanan nice yazar, şair ve aydın geçmiştir dünyamızdan. 2 Nisan 1948’de yaşamdan koparılan Sabahattin Ali de bunlardan biriydi.
- Sevgili işçi kardeşlerim, İşçi Dayanışması’nın 202. sayısında ve UİD-DER web sitesinde yayınlanan “Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan” yazısını okudum ve sesli yorumunu defalarca dinledim. Bu yazı, sınıf bilinciyle hareket eden...
- Sevgili işçi kardeşlerim, işçi sınıfının büyüklerinden kulağımıza küpe olan bir söz vardır: “Ayağın taşa değse, kapitalizmden bil!” Sınıf bilinçli işçiler olarak, temas ettiğimiz her işçi kardeşimize bu sömürü düzeninin hepimize nasıl dokunduğunu...