Buradasınız
Asgari Ücret Dört Kişilik Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!

Milyonlarca işçiyi ilgilendiren asgari ücret görüşmeleri Aralık ayında başlayacak. Fakat Türk lirasının dolar dâhil tüm yabancı para birimleri karşısında eriyip pula dönüşmesi ve iğneden ipliğe her şeye gelen fahiş zamlar o kadar can yakıcı bir sorun haline geldi ki, asgari ücret zammı geçmiş yıllara nazaran çok daha erken girdi emekçilerin gündemine. İşsizlik, yoksulluk çukurunun durmaksızın genişleyip derinleşmesi, yarının ne getireceğinin belirsiz olmasının yarattığı umutsuzluk emekçilerin öfkesini artırıyor. Tam da bu yüzden, rejim medyasında asgari ücretle ilgili pek çok haber yapılıyor, patronlar sınıfının temsilcileri açıklamalar yapıyor, iktidar sözcüleri konuşuyor. İşçi sınıfının karşısında yer alan tüm taraflar ağız birliği etmişçesine 2022’de asgari ücrete “büyük bir zam” yapılacağını söylüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, “Asgari ücreti enflasyona ezdirmeyeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın” diyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı asgari ücret ve emekli aylıklarının “insani seviyede olacağını” beyan ediyor. TÜSİAD baş ekonomisti “ben yüklü bir asgari ücret zammı yapılacağını düşünüyorum. 2016 yılındaki gibi yüzde 25 civarında olacağını düşünüyorum. Belki daha bile fazla olabilir” diyor. Ancak bu “müjdeli” haberler gerçekte milyonlarca emekçinin itildiği sefalet çukurundan çıkmasına izin verilmeyeceğini gizlemekten başka bir anlama gelmiyor. Neden mi?
Her ne kadar Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK, büyük bir gayretle enflasyonu yüzde 20’nin altında göstermeye devam etse de gerçek enflasyon yüzde 50 düzeyindedir. Emekçiler daha dışarı adım attıkları andan itibaren yüksek enflasyon gerçeğiyle karşı karşıya kalıyor. Ulaşımdan gıdaya, kiradan faturalara her şeye fahiş zamlar geldi, gelmeye de devam ediyor. Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanının açıkladığı bazı gıdalarda Ekim ayı sonundaki artış şöyle:
Türkiye’de asgari ücret yıllar içinde hem düştü hem yaygınlaştı
Asgari ücret 2021’in ocak ayında yaklaşık 382 dolardı, bu satırlar yazılırken asgari ücret 256 dolara kadar geriledi. Yani 11 ayda neredeyse 1400 liralık bir kayıp oluştu. Liranın dolar karşısındaki değersizleşmesi baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Türk-İş’in yaptığı araştırmaya göre ekim ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 3.093 lira, yoksulluk sınırı ise 10 bin 75 lira oldu. Bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti ise 3 bin 771 lira. Yani dört kişilik bir ailenin asgari ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hesaplanması gereken asgari ücret, tek bir kişinin bile belli başlı temel ihtiyaçlarını karşılamaktan bile çok uzak. Sadece 11 aylık kaybın telafi edilmesi için bile şu anda asgari ücrete 1300 liralık bir zam yapılması gerekiyor. Reel ücret kaybını telafi etmek için yani 2021’nin başındaki alım gücünü koruyabilmek için ise gerçek enflasyona göre zam yapılması gerekir ki bu durumda asgari ücretin 4237 lira olması gerekirdi. Asgari ücret 2016 yılında 430 dolardı. Bu da demek oluyor ki asgari ücret 4730 lira olduğunda ancak 6 yıl önceki seviyeye ulaşabiliyor. Üstelik asgari ücret o zaman da sefalet ücreti olmuştu ve gelinen noktada oluşan kayıp, o günden bugüne yoksullaşmamızın nasıl büyüdüğünü gözler önüne seriyor.
SGK kayıtlarına göre işçilerin yüzde 42’si asgari ücretle çalışıyor. Buna kayıt dışı çalışanları, asgari ücretin biraz üzerinde ücret alanları eklediğimizde diyebiliriz ki, bugün asgari ücret Türkiye’de ortalama ücrettir. Durum buyken, Avrupa Birliği (AB) üyeleri ve aday ülkeler içinde asgari ücretin önceki yıllara göre daha düşük olduğu tek ülke Türkiye. Buna karşılık Avrupa ülkeleri arasında elektrik ve doğalgazın en fazla zamlandığı, enflasyonun en yüksek olduğu ülke de Türkiye!
Ekonomi büyürken işsizlik ve yoksulluk da büyüyor
2020 Dünya Sefalet Endeksine göre Türkiye Avrupa birincisi! 156 ülke arasında ise 21. sırada bulunuyor. Dünya Sefalet Endeksi bir ülkedeki enflasyon, işsizlik ve banka kredi faiz oranlarının toplanarak ekonomik büyüme oranından çıkarılmasıyla elde ediliyor. Dolayısıyla ekonomik büyüme tek başına veri sayılmıyor. Bir ülkenin ekonomisi ne kadar büyürse büyüsün, o ülkede enflasyon ve işsizlik daha fazla büyüyorsa sefalet de artıyor demektir.
Hâl böyleyken yandaş medyada ve patron örgütleri tarafından telaffuz edilen “büyük zam” oranı yüzde 25 civarında. Resmi enflasyon yüzde 20’nin altında olunca yüzde 25 büyük zam oluyor tabi! Değil yüzde 25, bazı patron örgütleri tarafından telaffuz edilen yüzde 35 zam bile işçilerin kayıplarını telafi edemez. Bu oranların “büyük zam” olduğunu söylemek emekçileri açıkça aptal yerine koymaktır. Üstüne üstlük MÜSİAD “Yapılacak zammın enflasyon oranı kadarlık kısmının işveren, üzerindeki kısmın da devlet tarafından üstlenilmesinin iyi olacağını düşünüyoruz” açıklaması yapıyor. Türkiye İşverenler Sendikası (TİSK) ise “küresel rekabet dengelerini” hatırlatarak ücretlerdeki verginin azaltılmasını, böylece “çalışan ve işverenler üzerindeki” baskının azaltılmasını talep ediyor. İşçiyi iliklerine kadar sömürüp semirenler, bir kez daha asgari ücreti düşük tutmak için dört koldan hareket ediyorlar.
Türkiye’de işçilerden alınan gelir vergisi oranı oldukça yüksek. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana vergi dilimi tarifeleri asgari ücrete yapılan artışla orantılı olarak yükseltilmediği için emekçiler daha fazla vergi öder oldular. Bu yolla da asgari ücret kuşa çevrildi. 2003 yılında ücretlilerin ilk vergi dilimi tarifesi asgari ücretin 16 katı iken 2021 yılında 6,7 katına kadar geriledi. Böylece yılın ikinci yarısından itibaren asgari ücretli işçilerin geliri, vergi kesintisi nedeniyle düşüyor. Pek çok işçi geçinebilmek için fazla mesai yapmak zorunda kaldığı halde, fazla mesai ücretinin önemli bir bölümü vergi olarak devletin, oradan da patronların kasasına giriyor.
Bayram değil seyran değil patronlar asgari ücrette verginin azaltılmasını neden istiyor?
Ama yanlış anlaşılmasın; patronların ücretlerde verginin azaltılması talebi ile işçilerinki aynı anlama gelmiyor. Patronlar yapacakları ücret artışını düşük tutabilmek için ücretlerdeki verginin azaltılmasını istiyorlar. Hâlihazırda metal işçileri ile patron örgütü olan Metal İşverenleri Sendikası (MESS) arasında toplu iş sözleşmesi görüşmeleri devam ediyor. Patronlar, asgari ücrete yapılacak artış ne kadar düşük olursa, TİS masasında düşük zam oranını o kadar rahat dayatabileceklerinin farkındalar. Bütün dertleri işçilerin zam beklentilerini düşük tutmak, “zam yükünün” bir kısmını devlete yıkarak yüksek kârlarından olmamak! Peki, üzerlerindeki “yükü” paylaşmasını istedikleri devlet bu parayı nereden buluyor? Elbette büyük kısmı işçi ve emekçilerden toplanan dolaylı ve dolaysız vergilerden oluşan merkezi bütçeden… İşçiler, sendikalar ve UİD-DER ise tüm ücretlerin asgari ücret kadarının vergi dışı bırakılmasını ve vergilerin patronlardan kesilmesini talep ediyor.
Sıra işçiye gelince!
İkiyüzlü yandaş medya bir taraftan asgari ücrete “büyük zam” yapılacağı haberlerini servis ederken diğer taraftan asgari ücrette vergi indirimi olması halinde devletin büyük bir fedakârlık yapacağı propagandasını yapıyor. Sabah gazetesi yazarı şöyle diyor: “Eğer devlet gelir vergisi ve damga vergisi almaktan vazgeçerse Hazine’ye yıllık 20,5 milyar TL’lik bir maliyet çıkıyor. Bu milyonlarca çalışan için devletin büyük fedakârlık yapması demek...” Bu yazar, “vatandaşı için her zorluğa katlanmaya hazır kadirşinas devlet” güzellemesi yaparken nedense 2022 bütçesinde öngörülen, büyük oranda patronların yararlanacağı vergi, vergi istisna ve muafiyetleri tutarının 336 milyar lira olduğunu söylemiyor. Yani 20,5 milyar liradan vazgeçmek büyük fedakârlık ama 336 milyar liranın sözünü bile etmeye değmez!
İktidar ve patronlarla pazarlık masasına oturacak olan Türk-İş üst bürokrasisi ise beylik laflar ederek şimdiden zevahiri kurtarmaya çalışıyor. Rejimin bir parçası haline gelmiş Türk-İş üst bürokrasisi, hem asgari ücret taleplerini hem de karşılanmadığı durumda nasıl bir mücadele vereceklerini açıklamak yerine “laf olsun torba dolsun” minvalinde açıklamalar yapıyor. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “45 yıldır asgari ücret belirleniyor, bu yıl 45 yıla bedel olacak bir yıl” açıklaması yaptı. Ne var ki bu büyük lafı ettikten sonra rakam dile getirmek yerine “yüz güldürecek” bir asgari ücret beklediklerini söylemekle yetindi. Bir de asgari ücreti bir ay tartışmaya gerek olmadığını söyleyerek “Aralık ayının ilk 10 gününde bunu oturup konuşalım işçi ne alacağını, işveren de ne vereceğini bilsin. Bunu uzatmanın anlamı yok” dedi. İşçilerin gazını almaktan başka bir işe yaramayan bu sözler, bir milyonun üzerinde üyesi olan bir konfederasyonun genel başkanından geldi. Bu tablo, işçi sınıfının örgütsüz olmasının hazin sonucudur. Ama işçi sınıfı örgütlenerek bir gün mutlaka bu bürokratları sendikalardan fırlatıp atarak mevzilerini geri alacak!
Algı oyunlarına geçit vermeyelim, birleşelim!
Ekonomik sorunlar bir mengene gibi emekçilerin boğazını sıkarken rejimin kan kaybı yaşamaması imkânsız. Oy tabanındaki erimenin farkında olan rejim, bu nedenle asgari ücret, kamu emekçilerinin 3600 ek gösterge, emekli maaşları ve EYT konusunda emekçilerin taleplerine kulak veriyormuş görüntüsü çiziyor. Ama bunu yaparken yine kurnazlığa başvurarak EYT sorununa ilişkin beşli formülün konuşulduğu söylentilerini yayıyor. Ama diğer taraftan Çalışma Bakanlığı EYT ile ilgili bir çalışmalarının olmadığını açıklıyor. EYT’lilerde çözüm beklentisi yaratılırken emekçilerin zam beklentileri düşük tutulmaya çalışılıyor. İktidar her zamanki gibi algı oyunlarına başvuruyor. İşçiler bu oyuna gelmemelidir!
Asgari ücret dört kişilik ailenin ihtiyaçlarına göre hesaplansın!
İşçi Dayanışması gazetemizin son sayısının (163) başyazısında şunları yazmıştık: “Toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçiler, her sabah biraz daha yoksullaşmış olarak gözlerini açıyor yeni güne. Akşamdan sabaha ve hatta dakikalar içinde fakirleşiyoruz; ücretlerimizin değeri düşüyor ve alım gücümüz geriliyor.Eğer cep telefonlarında yoksullaşmamızı gösteren bir sayaç olsaydı, ücretlerimizin her saniye değer kaybettiğini, rakamların durmaksızın eksiye gittiğini, bazı anlarda ise düşme hızının şiddetinden dolayı alarm çaldığını görürdük. Yoksulluk uçurumundan yuvarlanmamızı tam olarak böyle hissetmesek de durum budur!”
Gerçek budur ve iktidar ile sermaye sınıfının “asgari ücrete büyük zam yapılacak” diyerek algı oluşturması ve beklentileri düşürmesi kabul edilmez! Asgari ücret dört kişilik bir ailenin ihtiyaçlarına göre hesaplanmalıdır! Dolayısıyla asgari ücret asgari ihtiyaçları gerçekten karşılayacak bir ücret olmalıdır. İşçiler olarak işyerlerimizde, sendikalarımızda birleşirsek, taleplerimizi hep birlikte ortaya koyarsak, asgari ücretin sefalet ücreti değil, temel-asgari ihtiyaçları gerçekten karşılayacak bir ücret olması için ilk adımı atmış oluruz.
Asgari Ücret Vergi Dışı Bırakılsın, Vergiler Patronlardan Kesilsin!
Tüm Ücretlerin Asgari Ücret Kadarı Vergi Dışı Bırakılsın!
Asgari/Temel İhtiyaçları Gerçekten Karşılayacak Bir Asgari Ücret!
Asgari Ücret Dört Kişilik Bir Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!
Asgari Ücreti İşçi Kurulları Belirlesin!
- UİD-DER Kadın Komitesi: 1 Mayıs’ta Birlik, Dayanışma ve Coşkumuzla UİD-DER Kortejinde Buluşalım!
- Birlik ve Dayanışma İçinde 1 Mayıs’a!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Emeğin Mücadelesi Emekçi Kadınlarla Büyüyor!
- Asgari Ücret Dört Kişilik Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!
- Geleceğini Arayan Gençlik: Yarınlar İçin Mücadele Edelim!
- Sömürüye, Baskı ve Zorbalığa Karşı Gücümüzü Birleştirelim!
- Sermaye Sınıfı Sefalet Zammına Hazırlanıyor!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Korkuya Teslim Olmuyoruz, 1 Mayıs Ruhunu Yaşatıyoruz!
- İşten Atmalara ve Ücretsiz İzinlere Hayır!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Dayanışmayla, Mücadeleyle, UİD-DER’le Güçlenelim!
- Asgari Ücrete Zam Tartışmaları
- İşçilerin Payına Düşen Yine Yoksulluk Oldu
- Biz Birbirimizin Düşmanı Değil Güvencesiyiz!
- “Gelsin Halletsinler” Çözüm mü?
- Türkiye’de Ortalama Ücret Düşüyor, Yoksulluk Büyüyor
- Avrupa ve Türkiye’de Asgari Ücret; Bizi Kıskanıyorlar!
- Hep Aynı Aldatmacalar
- Asgari Ücret Arttıysa Alım Gücümüz Niye Düştü?
- Asgari Ücret Açıklanırken: Sağda Patronlar Solda Sendika Bürokratları…
- Enflasyon, Asgari Ücret ve “Çakılan” Dolar!
- Emeğin Örgütlü Cephesini Büyütelim!
- Asgari Ücrete “Zam”
- Neden Seyirciyiz, Neyin Seyircisiyiz?
- Biz Bu Açları Doyuramayız!
- Yalanlar Gerçeğin Duvarına Tosluyor
- Utanmazlıkta Tüm Sınırları Aşıyorlar
- Örgütsüzlüğün Tarifi: Ekmek Köftesi
- Asgari Ücret ve AKP’nin İkiyüzlülüğü
- “Bizde İşçi Çok Ucuz”
- Asgari Ücret 382 Dolardan 274 Dolara Düşürüldü!
Son Eklenenler
- Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri temel atma töreninde konuşan Erdoğan, işi yapacak müteahhide “Burayı ne kadar zamanda bitireceksin?” diye soruyor. Müteahhit “36 ay” diye cevap verdiğinde Erdoğan bu süreyi beğenmiyor, müteahhit süreyi bu sefer 24 aya...
- Artan enflasyon karşısında eriyen ücretler, gittikçe büyüyen ve dayanılmaz bir hâl alan yoksullaşma, geçim sıkıntısı, artan kiralar ve işsizliğin geldiği boyut karşısında siyasi iktidar önce inkâr politikasına başvurdu. Yoksulluktan şikâyet edenlere...
- Merhabalar dostlar. 3 yaşında bir kızım var, ellerinizden öper. Kızım diye demiyorum ama çok akıllıdır. Anlata anlata bitiremediğim minik UİD-DER’li... Elimizden geldikçe ihtiyacını karşılamaya çalışıyoruz. Ama bazen yetemiyoruz. Hayat o kadar...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Neşe Plastik fabrikasında toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanması üzerine işçiler, 18 Mayısta greve çıktılar. Petrol-İş Sendikası Kartal 2 No’lu şubede örgütlü olan Neşe Plastik işçileri, enflasyon artı 1300...
- Kapitalist sistem insanlar arasında dayanışma ve yardımlaşma duygularını köreltmeye, her koyunun kendi bacağından asılacağı fikrini zehir gibi insanların zihnine nakşetmeye çalışır. Başkasının sorunlarına duyarsızlaşmamızı, birbirimize yabancı gibi...
- Türkiye’de 11 milyon kadın ev içi bakım işleri nedeniyle yani çocuklarına, hastalarına, yaşlılarına baktıkları için çalışamıyor. Çalışan kadınlarsa kaliteli ve yeterli kreşler ve bakımevleri olmadığı için büyük zorluklar yaşıyorlar. Çocukları için...
- Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 Mayıs sadece sol partiler tarafından kutlanır. İşçiler ve sendikalar Eylül ayının ilk Pazartesi gününü “Emek Günü” olarak kutlar. Bunu yapmalarındaki kasıt Kuzey Amerikalı işçilerle dünyanın geri kalan...
- Geçen bayram, tatil olması ve ulaşımın ücretsiz olması vesilesiyle iki arkadaş Büyükada’ya gitme kararı aldık. Büyükada’yı görecek olmamızın sevinci ve heyecanının yanı sıra ulaşıma ücret ödemeyecek olmamızın rahatlığı da vardı. Bu duruma sevinenin...
- Dağlar deliniyor, nehirlerin yönü değiştirilip barajlar kuruluyor, ormanlar geri dönüşsüz bir biçimde yok ediliyor. Toprağın ve okyanusun derinliklerinden petrol ve madenler çıkartılıyor. Savaşlarla kentler tarumar ediliyor. Doğa kirleniyor,...
- Bizler bir grup metal işçisiyiz. Birleşik Metal-İş üyesiyiz. Bu sabah sendikamızın işyeri temsilcilerinden olan arkadaşımızın kardeşinin, Okan’ın, Antalya’da iş cinayetinde öldüğünü öğrendik. Henüz sadece 36 yaşındaki kardeşimiz, Okan Günay, bu...
- Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı işgal, Üçüncü Dünya Savaşının en önemli halkasını oluşturuyor. ABD ve İngiltere’nin başını çektiği emperyalist blok Ukrayna’ya silah yığarken, derinleşerek devam eden savaş tüm dünyayı etkiliyor. Emperyalist hegemonya...
- 24 Şubatta Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın emekçiler üzerindeki yıkıcı etkileri devam ediyor. Haksız ve emperyalist savaşların ölüm, yurtsuzluk, açlık, yoksulluk ve işsizlik demek olduğunu gördük bir kez daha! Tüm bunların yanında...
- İstanbul Ataşehir’de bulunan Emlak Konut GYO inşaatında çalışan işçiler 16 Nisanda direniş başlattılar. DİSK/Dev Yapı-İş ve İnşaat-İş Sendikalarının ortaklaşa örgütlediği eylemde, “Tüm Haklarımızı Alana Kadar Direneceğiz” pankartı açıldı.