Buradasınız
“Bir Yemek, Otuz Yemeği Götürür”
Pendik’ten bir işçi

Ramazanın başlamasına bir hafta kala çalıştığım fabrikada kimlerin oruç tutacağına dair listeler oluşturuldu. Bölüm ustası, herkese tek tek sorarak oruç tutacakların listesini oluşturdu. Buraya kadar her şey normaldi. İsimleri yazıp çalıştığımız bölümün ortasına geçip şu uyarıyı yapana kadar: “Oruç tutan ve bu listede adı yazılan işçiler 30 gün boyunca bir gün dahi yemek yerlerse, 30 günlük yemek paraları tamamen kesilecektir.” Bu uyarıyı patronun ilettiğini de ekledi. Bu uyarıdan sonra ellerimin öfkeden titrediğini söylesem abartılı olmaz.
O uyarıyı kendisinin yapmaya cesaret etmesini bırakın, patron o gün ortalıkta bile görünmedi. Bu hırsızlıktan benim kadar rahatsızlık duyan başka arkadaşlarım da oldu. Arkadaşlarım çay paydosunda sessizliklerini bozup patronun nasıl bu kadar yüzsüzleştiğini tartıştılar. Yemek hakkımıza bile göz dikmesine küfürler yağdırdılar. Aslında patronun yüzsüzlüğünün bu kadarla kalmadığını sohbet ettikçe gördük.
Geçen sene Ramazanda oruç tutan bir ağabeyimizin anlattıkları öfkemi daha da arttırdı. Bir aylık yemek parasını normal koşullarda Ramazan bitişinde vermeleri gerekirken, bir sonraki yıla erteleyip verdiklerini söyledi. “Hatta ben Ramazan ayının geldiğini yemek parasını aldığım zaman anlıyorum” dedi. Kısa bir tebessümden sonra başka bir işçi arkadaşım Ramazanda başından geçen bir olayı anlattı: “2 yıl önce Ramazan ayında iş başındayken midem ağrıdığından dinlenmek için oturdum. O sırada patron geldi ‘neden oturuyorsun?’ dedi. Ben de midemin ağrıdığını söyledim. Patron da ‘ayran iç kendine gelirsin’ dedi. Niyetli olduğumu söyleyince, ‘ne niyeti, bu işler acil!’ dedi. Patronun inancıma ne kadar saygılı olduğunu da gördüm!”
Çalıştığım fabrikada yaşandığı gibi patronlar, işçilerin ne inançlarını düşünür, ne de sağlıklarını. Bazı fabrikalarda işçileri, performansları düşmesin diye oruç tutmamaya bile teşvik ediyorlar. Kimi yerlerde ise oruç tutan işçilerin bir aylık yemek ücretine göz dikiyorlar. Patronlar için önemli olan işçilerin performanslarının düşmemesi, üretimin aksamamasıdır. Yani patronların dini imanı paradır.
- Çare Sınıfımızda ve Örgütlü Mücadelemizde
- “Eşim Öyle Yerlere İzin Vermiyor”
- Hafta Tatili Haktır, Gasp Edilemez!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
Son Eklenenler
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...