Buradasınız
Dilenmez Dilenciler Olmayalım
Gebze’den bir petrokimya işçisi

Bugün yanıma üstü başı yırtık, toz içinde kalmış yaşlı bir kadın yaklaştı. Sıcaktan bunalmış, kan ter içinde kalmış, bir elinde eski, yırtık bir çanta olan kadın, elini uzatıp para dilendi. İçim sızladı, elimdeki ekmek poşetini ona verdim, sevindi ve dua ederek uzaklaştı. Yaşlı kadın, her geçenden para istiyor. Kimi yüzüne bile bakmıyor. Kimisi de nefret dolu gözlerle bakıyor. Kimisi acıyarak birkaç kuruş uzatıyor. O uzaklaşırken, nasıl oluyor da insanlar bu hale düşüyor diye düşündüm. Dilencilerin katları yatları olduğu abartıları bir yana, olayın sosyal ve siyasal boyutunun ele alınması gerektiğinin altını çizmek isterim.
Günümüzde çöplüklerden ya da dilencilikten geçinen insanların sayısı hızla artıyor. Savaş ve kriz bunu arttıran etkenlerin başında geliyor. Dünyanın en iyi ekonomilerine sahip ülkelerde bile böyle insanları görmek mümkün. Peki, neden dilenir ki insan? Çalışmak varken neden bu “utanç dolu ve zor yaşamı” seçerler? Gerçekten de bu bir seçim midir? İçinizde çocukken büyüyünce dilenci olacağım diye hayal kuran var mı? Böyle bir şey mümkün olabilir mi?
Bu sorunun nedenlerini eşitsizliği yaratan kapitalist sistemde aramalıyız. Toplumu yoksullaştıran, toplumsal üretimin tüm zenginliğini bir avuç asalağın elinde biriktiren kâr düzeninde yani. Sorun asalak sermaye sahiplerinin bizleri sömürmesi değil sadece. Bizlerin yoksulluğu, dilenciliği, açlığı, işsizliği, hukuksuzluğu hayatın normal bir parçasıymış gibi görmemizde sorun. Bana bir şey olmaz demeyin, dilendirmenin, kuru bir ekmeğe muhtaç etmenin çeşitli biçimleri var. Bugün işçilerin haklarını bir bir tırpanlayan patronlar sınıfı, giderek bizleri dilenmez dilenci konumuna sürüklüyor. Bir mesleğe sahip olup bir işletmede çalışıyor olsak da, sürekli azaltılan haklarımız bizleri sokaklarda değilse de fabrikalarda dilenmez dilenci haline getiriyor.
Bir örnekle açıklayayım: O kadar çok işsiz var ki, artık bizleri şu hale getirdiler; işimizden olmamak için yapılan tüm haksızlıklara sessiz kalabiliyoruz. Kıdem tazminatımızın fon bahanesi altında sermayeye aktarılmak istenmesi, grev yasaklarının hükümetin gurur kaynağı olması bunun kanıtları örneğin… Egemenlerin siyasal ve ekonomik haklarımıza el koyarak bizleri sadakaya razı etmeleri kabul edilemez. İşçiler olarak başımızı kaldırma ve ürettiklerimizin bizlerden çekilip alınmasına artık dur deme zamanıdır. Ekonomik ve siyasal örgütlülüğümüzü sınıf temelinde ilerletmeliyiz. Bunun için tüm işçiler örgütlü mücadeleye katılmalıdır.
İnsanlığın Katline Ağlayan Analara
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- İzmir Çiğli Belediyesine bağlı Çibel’de çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Nisanda greve çıktı. İzmir Narlıdere Belediyesine bağlı Narbel’de de Genel-İş İzmir 4 No’lu Şube ile SODEMSEN arasında...
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...