Buradasınız
“Ekmeğimizin Peşindeyiz”
Gebze’den bir kadın işçi

“Biz ekmeğimizin peşindeyiz.” Ne çok duyarız bu sözleri çalıştığımız fabrikalarda, işyerlerinde, grev ve direnişlerde. Kimi zaman yapılan bir yanlışın üzerini örtmek, bahane bulmak için kullanılır. “Bakma yapmak istemezdim ama işte ekmeğimizin peşindeyiz” denir. Kimi zaman da samimi bir şekilde ağızdan böyle çıkar, kelimelere böyle dökülür ekmek kavgası. Hem yaşadığımız topraklarda hem de tüm dünyada ekmek ezilenler için, yoksul emekçiler için karnın doymasının, özgürlüğün, geçimini sağlayabilmenin, yaşamaya devam etmenin simgesi olagelmiştir.
Ekmek parası ki nice insan kazanmak için yerini, yurdunu ardında bırakıp yollara düşmüştür. Hiç bilmediği diyarlarda aramaya koyulmuştur onu. Nicesi de ömrü boyunca önce kendisi uyanmıştır, güneş ondan sonra doğmuştur. Gecenin kör karanlığına dek çalışıp, didinip tüketmiştir bir ömrü aynı kaygıyla. Niceleri de ekmek parası kazanmak için girdikleri madenlerin, fabrikaların, tersanelerin mezarları olacağından habersiz yitip gitmiştir. Ekmek. Öyle bir hamurla yoğruluyor ki hamurunda sadece unla su yok. Hamurunda sadece tuz yok. Hamurunda uykusuz geceler, yorgun akşamlar, uykuya doyulmamış sabahlar, bin bir çile, bin bir emek var. Yani alın teri var. Ama helalinden.
Öyle bir zamanın içindeyiz ki vızır vızır üretim yapılan bir dünyada anneler, babalar, “eve ekmek götüremiyorum”, “çocuklarım aç” diyerek canlarına kıyıyor. Ama saraylarda yaşayanlar ve sarayın hizmetinde olanlar “bu devirde evine ekmek götüremeyen yok” diyorlar. “Aşırı yoksulluğun Türkiye’de ortadan kaldırıldığını” söylüyorlar. Bu da yetmiyor, “midesine kuru ekmek giren aç değildir” diyorlar. Yıllarca asgari ücreti belirleme süreçlerinde gözlerimizin içine bakarak çay simit hesabı yaptılar. Bugün de “midenize kuru ekmek girmesi doymanız için yeterli” diyorlar. Oysa binlerce insan işsizlikle, açlıkla, yoksullukla boğuşuyor. Binlercesi ücretsiz izinlere mahkûm edilerek günlük 39 lira ile hayatta kalmaya çalışıyor. Hâlâ bir işi olacak kadar şanslı olanlarsa asgari ücrete tabi tutuluyor. Şimdi de asgari ücret belirlendi belirlenmesine ama yine sefalet ücreti olmanın ötesine geçemedi. Asgari ücret görüşmeleri başladığında TİSK Başkanı “dengeli bir asgari ücret” belirlenmesinden yana olduklarını dile getirmişti. Bu dengenin kimden yana ağır bastığını anlamak için sonuca bakmak yeterli.
Alım gücü giderek düşüyor. Gerçek enflasyon saklanıyor, işsizlik rakamları hasıraltı ediliyor. Alım gücü düşen binlerce kişi evine bir ekmek daha fazla götürebilmek için İstanbul’da yani 18 milyon insanın yaşadığı mega kentte, ucuz ekmek alabilmek için “ekmeğinin peşine” düşüyor, Halk Ekmek kuyruklarına girip saatlerce sıranın kendilerine gelmesini bekliyor. Türkiye’de kuyrukları kaldırdık diye propaganda yürütenler kitleleri ucuz ekmek kuyruklarına mahkûm ediyorlar. Üstelik bir yandan da yeni satış noktalarının açılmasını da tamamen rantsal kaygılarından dolayı engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kısacası ne yoksulları, ne de yoksulluğu zerre kadar önemsiyorlar. Çünkü önemsedikleri tek şey kendi iktidarları ve buradan elde edecekleri kârlarıdır.
Son zamanlarda sıkça Fransa kraliçesi Marie Antoinette’i anar olduk. Oysa daha düne kadar kendisini değil Fransız halkının yoksulluğuyla dalga geçercesine sarf ettiği sözü bilirdik. “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” Bu sözleri sarf eden kibirli egemenlere dersini veren Fransız emekçileri için kıvılcımı çakan, Parisli emekçi kadınlar ve onların “ekmek fiyatlarının artmasına ve açlığa karşı” başlattıkları yürüyüş olmuştu. Tarih nehrinin yatağı o günden sonra, “Halkın Anneleri”nin başlattığı eylemlerden sonra hızla değişmeye başlamıştı. Bugün de kibirli egemenler bundan 232 yıl önce Fransa kraliçesinin söylediğine benzer sözler sarf ediyorlar. Bu sözler bizim bu düzene ve bundan çıkarı olanlara karşı kinimizi biledikçe biliyor. Bir kez daha tarih nehrinin yatağının değişeceği gün giderek yaklaşıyor. İşte tam da bu nedenle ekmeğinin peşinde olmak hakkını aramak, yanındaki arkadaşınla omuz omuza mücadele vermek ve birlikte hareket etmektir. İşçi sınıfının ozanı Ahmed Arif’in dediği gibi “onlar ekmeğimize, aşımıza göz koyanlardır, tanı bunları.”
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- İzmir Kemalpaşa’da grevde olan Petrol-İş üyesi Temel Conta işçileri, patronun grev kırıcılığını tespit ettirmek için açtıkları davanın duruşması öncesi Bayraklı Adliyesi Ek Binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. İstanbul Şişli Belediyesi...
- İnsanların kardeşçe yaşayacağı bir dünya özleyen, böyle bir dünyayı kurabilecek tek güç olan örgütlü işçi sınıfının mücadelesine inanan, o mücadelede yer alan nice şair, yazar, sanatçı var. Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal bu sanatçılardan ikisidir....
- Tuzla’da bulunan Reckitt Benckiser’de Petrol-İş Sendikasında örgütlü işçiler 27 Mayısta greve çıktılar. Bizler de UİD-DER’li işçiler olarak grevci işçileri mücadelelerinde yalnız bırakmıyoruz. Grevlerinin 17. gününde işçi kardeşlerimizi tekrar...
- İsrail devleti Ekim 2023’ten bu yana Filistin halkına yönelik bir soykırım gerçekleştiriyor. Egemenler kimi zaman bu katliamı sözde kınadıklarını belirtseler de İsrail’le her türlü ekonomik ve politik ilişkiyi sürdürmeye devam ediyorlar. Egemenlerin...
- ABD Başkanı Trump, göçmen karşıtı politikalarını sürdüyor. Göçmenleri hedef alarak açık bir savaş ilan eden Trump’ın ABD’sinde, göçmen işçi ve öğrencilerin vizeleri iptal ediliyor, göçmen işçiler tutuklanıyor ve sınır dışı ediliyorlar. ABD’li...
- 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bundan tam 55 yıl önce bu topraklardaki işçi sınıfının tarihine altın harflerle yazıldı. O tarihten bu yana örgütlü işçi sınıfı bu iki günü anarak yaşattı ve yaşatmaya devam ediyor. 15-16 Haziran, örgütlü işçi...
- 12 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılında Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan edildi. Ne yazık ki o zamandan bu zamana çocuk işçiliğin azalması bir yana, 1800’lü yıllara benzer koşullar yaratıldı. Patronlar için tatlı kârlar...
- KESK Ankara Şubeler Platformu ve emekten yana siyasi partiler 11 Haziranda, ABD Büyükelçiliği önünde siyonist İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırımı, Türkiye limanlarından İsrail’e askeri malzeme taşınmasını, Gazze’ye insani malzeme...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, 29 Mayısta greve çıkmıştı. DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyesi işçiler, Türk-İş’e bağlı Belediye-İş sendikası üyeleriyle aynı işi...
- Yaşamın hangi alanına bakarsak bakalım, her başarının ancak büyük emekler vererek, sabırla çalışarak elde edildiğini görürüz. Henüz ilk denemede iyi sonuçlar elde etmek, hedefe ulaşmak mümkün değildir. Özellikle toplumsal alanda hiçbir değişim bir...
- Kültür Radyo Televizyon (KRT) çalışanları, düşük ücret dayatması, aylardır maaşlarının, yemek haklarının ödenmemesi, ağır çalışma koşulları, artan iş yükü ve baskıya karşı iş bırakma eylemlerini sürdürüyor. 4 Hazirandan bu yana iş görmekten kaçınma...
- İngiltere hükümeti işçi haklarına yönelik saldırılarını arttırdı. 7 Haziranda başkent Londra’da bir araya gelen işçiler, öğrenciler, sendikalar ve kampanya grupları, hükümetin kemer sıkma ve savaş politikalarını protesto etti. “Savaşa Değil Emekçiye...
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....